Arama

  • Anasayfa
  • Dünya
  • Türkiye-Rusya-İran Üçlü Zirvesi'nden tarihi mesajlar

Türkiye-Rusya-İran Üçlü Zirvesi'nden tarihi mesajlar

Suriye’de yarım milyon insanın ölümüne, en az 13 milyon kişinin de evsiz kalmasına neden olan iç savaşın son perdesi olarak nitelendirilen ve büyük insani felaketlere yol açmasından endişe edilen İdlib operasyonu için tarihi bir zirve gerçekleştirildi: "Türkiye, Rusya ve İran Üçlü Zirvesi..." Başkan Erdoğan’ın zirve öncesinde olası operasyon sonucunda ‘katliam olur’ diyerek itiraz ettiği İdlib’de Türkiye, insani dram yaşanmaması için çaba gösterdi. Dünyanın gözünün kitlendiği zirve sonrasında taraflar ortak bir bildiri yayınladı.

Türkiye-Rusya-İran Üçlü Zirvesi’nden tarihi mesajlar
Yayınlanma Tarihi: 7.9.2018 00:00:00 Güncelleme Tarihi: 07.09.2018 18:24

TÜRKİYE İÇİN İDLİB NEDEN ÖNEMLİDİR?

İdlib Esed rejimi, Afrin'deki PKK yapılanması ve Türkiye arasında kalan bir vilayettir. Muhalefetin kuzeydeki merkezi ve can damarı konumunda olan İdlib'in kaybedilmesinin Suriye meselesinin geneline dair olumsuz sonuçları olacak. Aynı zamanda siyasi müzakerelerde muhaliflerin elini oldukça zayıflatır.

Türkiye açısından ise İdlib'deki rejim, İran ve Rus saldırısı büyük bir insani krize yol açacaktır. Bu insani kriz büyük bir kontrolsüz insan hareketliliği ve mülteci dalgasına sebep olur. Diğer bir deyişle İdlib'den kaçan Suriyeliler tekrar Türkiye'ye yönelecek ve bunun güvenlik, sosyal ve ekonomik açıdan olumsuz sonuçları olacak. Bununla birlikte İdlib'de oluşacak güç boşluğu ve kaos hemen kuzeyde Afrin'deki PKK yapılanmasına yayılma fırsatı sunacak ve PKK bu bölgedeki kontrol alanını genişletebilecektir.

Türkiye bu hamlesiyle Afrin'i daha büyük bir baskı altına alacak ve olası operasyonlarda da stratejik bir alan elde etmiş olacak.

İdlib, Türkiye'nin Fırat Kalkanı bölgesiyle birlikte kuzeyde fiili güvenli bölgeler oluşturulması fikri için de önemli bir noktadır. Türkiye'nin yeniden inşa sürecini başlattığı ve Suriyelilerin geri dönmesine olanak sağladığı Fırat Kalkanı bölgesine benzer bir şekilde İdlib de Suriyelilere güvenli bir liman sağlayacak bir vilayete dönüştürülmek isteniyor.

OPERASYONUN RİSKLERİ

Türkiye, bir süredir Rusya'nın aksi yöndeki çalışmalarına rağmen operasyonun zamanı gelince yapılması gerektiğini ifade etmekteydi. Bunun için öncelikle İdlib'deki grupların organize edilmesi ve direnişin kırılması için birtakım müzakereler yürütülmekteydi. Buradaki amaç çatışmanın önlenmesi ve halkın zarar görmemesiydi. HTŞ saflarından ne ölçüde direniş olacağı ve Türkiye ile çatışmaya girip girmeyecekleri henüz net değil. Bu çatışma operasyonun en büyük risklerinden birisidir. Bu tarz bir çatışmanın meydana gelmesi için hem HTŞ içerisindeki radikal gruplar hem rejim hem de PKK unsurları provokasyona girişebilirler.

Muhalif grupların birbiriyle çatışmasından en büyük faydayı şimdiye kadar rejim ve PKK sağladı; bu tür provokasyonlara karşı dikkatli olmak elzemdir. Diğer taraftan İdlib'de kalacak ÖSO unsurlarının da dikkatle tayin edilmesi gereklidir zira bölgesel asabiye ve grupsal rekabetin yaygın olduğu Suriye'de silahlı güç kompozisyonunun dikkatle belirlenmesi hayati önemi haizdir. Diğer taraftan ise Rusya ve İran'la Suriye vizyonlarımızda büyük farklılıklar olduğu da dikkate alınmalı, İdlib operasyonundan istifade ederek bazı tasarruflarda bulunmaları ve sivilleri hedef almak suretiyle infial yaratmaları da engellenmelidir.


TAHRAN'DAKİ İDLİB ZİRVESİ NEDİR?

Suriye'de yarım milyon insanın ölümüne, en az 13 milyon kişinin de evsiz kalmasına neden olan iç savaşın son perdesi olarak nitelendirilen ve büyük insani felaketlere yol açmasından endişe edilen İdlib operasyonu için Tahran'da Türkiye, Rusya ve İran liderlerinin katıldığı zirveye yapıldı.

İdlib düğümünü çözmek amacıyla gerçekleştirilen Tahran'daki zirvede Suriye ihtilafına kalıcı çözüm bulunması amacıyla Astana mekanizması bağlamında sahada ve siyasi süreç̧ kapsamında yürütülen ortak çabalar, zirvede ele alındı.

Yapılacak olası operasyonun 3,5 milyon insan için katliam olacağı için Türkiye, Rusya ve İran'la gerçekleştirdiği zirvede bölgenin terör unsurlarından temizlenmesi için sahada birebir ve etkin çalışma yapılması formülünü verdi. Ankara'nın temasta olduğu ılımlı muhalefet üzerinden Arap unsurların silah bırakmasını temin etme, bölge dışından gelen yabancı savaşçıların ise İdlib'in dışına çıkarılarak, Suriye içindeki bir başka bölgede silahsızlandırılması önerisi de tartışıldı.

ERDOĞAN'DAN 'KATLİAM OLUR' İKAZI

Zirve öncesi yapılan açıklamalarda Rusya ve İran, Şam rejiminin bölgeye yönelik operasyon hazırlığına destek verirken Türkiye, 3,5 milyon sivilin bulunduğu İdlib'de insani bir dram yaşanmaması için çaba gösteriyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin 12 gözlem noktası oluşturduğu İdlib için "Burada 3,5 milyon insan var. ABD Rusya'ya, Rusya ABD'ye topu atıyor. Ama Allah göstermesin, buralara füzeler yığdırılacak olursa çok ciddi bir katliam yaşanır" demişti.

TARAFLAR NEYİ SAVUNUYOR?

Türkiye: Başkan Erdoğan, "Burada 3,5 milyon insan var. ABD Rusya'ya, Rusya ABD'ye topu atıyor. Ama Allah göstermesin, buralara füzeler yığdırılacak olursa çok ciddi bir katliam yaşanır" diyerek çekincelerini diye getiriyor.

Rusya: Rusya ve Suriye, İdlib'in 'teröristlerden temizlenmesi gerektiğini' söylüyor.

İran: Dışişleri Bakanı Cevad Zarif bir süre önce Şam'ı ziyaret etmişti. Zarif burada yaptığı açıklamada, İdlib gibi bölgelerde kalan 'teröristlerin' yok edilmesi gerektiğini söyledi.

ABD: Trump çok sayıda insanın hayatını kaybedebileceğini belirterek, Suriye Devlet Başkanı Esad'ın "pervasızca saldırmaması" gerektiği ifade etti.

BM: Suriye Özel Temsilcisi Staffan de Mistura, İdlib'in "kan gölüne" dönebileceği uyarısında bulundu.

AB: Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini, İdlib'e yönelik bir askeri operasyonun ciddi bir insani kriz çıkarabileceği uyarısı yaptı. Diplomatik çözüm çağrısında bulunan AB üyesi 8 ülke ise BM'de yaptıkları ortak açıklamada, "Acil diplomatik çabaları için Türkiye ve BM'ye desteklerimizi açıklıyoruz" ifadesini kullandı.

Almanya: "Türkiye ve Rusya'nın çabaları desteklenmeli" görüşünü beyan etti.

ANKARA REÇETESİ

Ankara, zirve öncesinde kapsamlı bir çalışma yaptı. Türkiye toplantıda 3 kritik konuya masaya sundu:

1- İdlib'de ve Suriye genelinde çatışmasızlık ortamının korunması ve Astana sürecine bağlı kalınması. 2- Suriye rejiminin, İdlib'de sivil hassasiyetini hiçe sayan saldırılarına son verilmesi.

3- Dikkatler İdlib'e odaklanmışken Fırat'ın doğusundaki Suriye'ye ait enerji ve su kaynaklarının bulunduğu bölgeye yerleşen YPG terör unsurlarının yaratacağı risklerin bertaraf edilmesi.

AMAÇ İNSANİ KRİZİN ÖNLENMESİ

Askeri harekât yapılması halinde İdlib'de yaşayan milyonlarca insanın bir felaketle karşı karşıya kalacağını ve bölgeyi terk edeceğini bundan en fazla Türkiye'nin etkileneceğini bir kez daha gündeme getiren Ankara, İdlib'de yaratılacak bir insanı krizin önlenmesi için tedbir alınmasını da istedi.

Erdoğan önce Ruhani ile ardından Putin ile baş başa görüştü. Baş başa ikili görüşmelerin ardından liderler ortak toplantıda önemli açıklamalarda bulundu. Görüşmede Türk heyetinde Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, MİT Başkanı Hakan Fidan ve Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın da hazır bulundu. Basına kapalı gerçekleşen görüşme 45 dakika sürdü.

Suriye meselesi için yapılan zirvelerin ilki Putin'in ev sahipliğinde Soçi'de, ikincisi Başkan Erdoğan'ın ev sahipliğinde Ankara'da gerçekleştirilmişti.

Tahran'daki tarihi Suriye görüşmesinde liderler açıklamalarda bulundu. İlk sözü ev sahibi Ruhani aldı.

ZİRVE BÖLGENİN BARIŞ VE İTİKRARI İÇİN HAYATİ ÖNEME SAHİP

Ruhani, "Umarım bu zirve başarılı bir zirve olur. Sayın Putin, Sayın Erdoğan ve değerli konuklar hoş geldiniz" dedi.

"Biz barış için savaşıyoruz" diyen Cumhurbaşkanı Ruhani, "Suriye'nin yasal hükümetiyle işbirliği yapılmalıdır. İdlib'de terörizmle mücadele terör bitene kadar devam etmeli." açıklaması yaptı.

Zirveden çıkacak sonuçların tüm dünya tarafından sabırsızlıkla beklendiğini ifade eden Erdoğan, alacakları kararlarla beklentileri boşa çıkarmayacaklarına inandığını söyledi. Başkan Erdoğan, "İdlib, sadece Suriye'nin siyasi geleceği için değil milli güvenliğimiz ile bölgenin barış ve istikrarı bakımından da hayati öneme sahiptir." dedi.

'SÜREÇ ÇOK RİSKLİ BİR YERE GELDİ'

Bugün gerginliği azaltma bölgelerinden geriye sadece İdlib'in kaldığını belirten Erdoğan, "Tabii burada muhalefet, bölgelerin tesisinin ardından yaşanan gelişmeler sebebiyle kendileri bu konuda aldatıldıklarını düşünüyorlar. Türkiye olarak şehitler verdiğimiz ve ciddi özveride bulunduğumuz bu sürecin şu an itibarıyla çok riskli bir yere geldiğini görüyoruz." diye konuştu.

İdlib gibi her şeyin iç içe olduğu bir yerde teröristlere karşı etkili mücadelenin, zaman ve sabır gerektiren farklı yöntemlere ihtiyaç duyduğunu vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:

"Astana ruhunun özünde asgari müştereklerde buluşma iradesi göstermemiz vardır. Bu asgari müşterekler ise Suriye'nin siyasi birliğinin sağlanması, toprak bütünlüğünün korunması ve ihtilafa barışçıl bir siyasi çözüm bulunmasıdır."

'İDLİB'DE MAKUL BİR ÇIKIŞ YOLU BULMALIYIZ'

İdlib'in kan gölüne dönmesini asla istemediklerini, dostlarımızdan da bu çabalara destek olmasını beklediklerini dile getiren Erdoğan, "İdlib'de ortak kaygılarımızı dikkate alan makul bir çıkış yolu bulmalıyız." dedi.

"Bu bölgenin ve ülkemizin sağladığı örtülü güvencenin, kendi halkına yönelik katliamları hala hafızalarımızda olan Esed rejiminin insafına bırakılmasına rıza gösteremeyiz." diyen Erdoğan, Türkiye'nin, özellikle Suriye'nin siyasi, coğrafi ve sosyal bütünlüğü gerçek anlamda sağlanana kadar bölgedeki varlığını korumakta kararlı olduğunu bildirdi.

'PYD/YPG'ye ortak tavır almalıyız'

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "PYD/YPG dâhil Suriye'den kaynaklanan terörün her türlüsüne ve Suriye'nin toprak bütünlüğüne kasteden girişimlere ortak tavır almalıyız." diye konuştu.

Garantörlerin Suriye'de yeni bir şiddet dalgası, insani kriz yaşanmasına izin vermeyeceği mesajının bu zirveden uluslararası kamuoyuna verilmesi gerektiğinin önemine değinen Başkan Erdoğan, şunları söyledi:

"Biz konvansiyonel silahlarla öldürülenlere karşı veya öldürenlere karşı tavır almakta gecikiyoruz ama kimyasal silahlara karşı tavır koyuyoruz. Neticesi ölüm olduktan sonra kullanılan kimyasal olsa ne fark eder, konvansiyonel olsa ne fark eder."

Erdoğan, Zirveden çıkacak sonuçların Suriyeli kardeşlerimiz için hayırlı olmasını, barış ortamının tesisine katkıda bulunmasını temenni etti.

'Amerika'nın bir diğer terör örgütünü güçlendirmesinden rahatsızız'

Cumhurbaşkanı Erdoğan, DEAŞ tehdidi ve tehlikesinin kalmamasına rağmen Amerika'nın bölgede bir diğer terör örgütünü güçlendirmeye devam etmesinden fevkalade rahatsız olduklarını da belirterek, şöyle devam etti:

"Bizler İdlib'e odaklanırken ve dünya gözlerini buraya çevirmişken Fırat'ın doğusunda arzu etmediğimiz gelişmeler yaşanıyor. Birtakım yabancı güçlerin bölgede DEAŞ'la mücadele bahanesiyle attığı adımların artık bambaşka bir istikamete yöneldiği gizlenemez bir gerçektir."

Erdoğan, İdlib'deki bombardımanların durdurularak bir ateşkes sağlanmasının büyük önem arz ettiğini söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İdlib'deki bombardımanların durdurularak bir ateşkes sağlanmasının büyük önem arz ettiğini söyledi.

Erdoğan, "Burada bir ateşkes ilanı yapabilirsek zirvenin en önemli adımlarından biri bu olacak ve sivilleri ciddi manada huzurlu kılacak, rahatlatacak." dedi.

Başkan Erdoğan, Anayasa ile ilgili çalışmalar da hız kazandığı takdirde Suriye halkının genel itibarıyla beklentilerine doğru gidildiğini görmüş olacaklarını söyledi.

LİDERLER NE DEDİ?

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamaları:

"Sayın Ruhani'ye ev sahipliği için teşekkür ediyorum. Zirveden çıkacak kararlar tüm dünya tarafından merakla bekleniyor."

"Askeri müşterekten Suriye'nin toprak btünlüğünün sağlanması amacıyla sahada şiddetin durdurulması hedeflerimiz. Aynı anlayışla Cerablus, Afrin, El Bab gibi bölgelerde terörü temizledik. Huzur ve birliği temin ederek mültecilerin evlerine dönebilmelerine çalıştık. Askerimizin canı pahasına teröristleri temizledik."

"Bugün, gerginliği azaltma bölgelerinden geriye sadece İdlib kaldı. Türkiye olarak şehitler verdiğimiz, ciddi özveride bulunduğumuz çok ciddi bir yere geldiğimizi düşünüyoruz. Suriye'nin geleceği için değil, bizim milli güvenliğimiz için hayati öneme sahiptir. Bölgede kurduğumuz 12 gözlem noktasının anlamından biri de can güvenliği vermiş olmasıdır. Kendi halkına yönelik katliamları Esad yönetiminin rızasına bırakmayı göze alamayız. Süreç çok riskli bir yere geldi."

Suriyeli mültecilerin ülkelerine geri dönüşü, ülkenin yeniden inşaası bir anca ele alınmaya başlayabilir. Geri dönüşlerin uluslararası hukuka uygun olarak ele alınması esas olmalıdır. Kimyasal silahların yasaklanması sözleşmesi 1915te imzalanmıştır, 1917de yasaklanması örgütün tarihidir. Konvansiyonel silahlarla öldürülenlere karşı tavır almakta gecikiyoruz ancak kimyasal silahlara karşı gecikmiyoruz. Bu yıl BM genel kurulunda da bu işi gündeme getirmek suretiyle ortak tavır takınmanın, özellikle Rusya Federasyınu'na büyük iş düşmekte, açık ve net hale getirecektir".

12 maddelik bir sonuç bildirgesi var. Bu bildirgeyle, tüm dünyanın beklediği bu bildirgeye Tahran Bildirgesi diyeceğiz, bunun temsilini de göreceğiz. Bir sonraki toplantıyı Rusya'da yapacağız. Bu toplantıya çok daha olumlu görüşlerle gitmeyi temenni ediyorum."

"İdlib'deki bombardımanların artık bir ateşkese adım atılmasında fayda var, zira İdlib halkı ciddi manada bir korku oluştu. Sürekli artık bizim sınırlara doğru geliyorlar. Burada bir ateşkesin sağlanması ilgili arkadaşlarımızın yapacağı çalışmalarla yapalım. Savunmayla ilgili arkadaşlarımızın yapacağı çalışmalar önem arz ediyor."

"Bugün burada bir ateşkes ilanı yapmak, bu zirvenin zaferi olacaktır"

PUTİN NE DEDİ?

Rusya Devlet Başkanı Putin de "Ortak mutabakatlarımızın başarılı şekilde hayat geçirilmesi siyasi çözüm sürecini ilerletebildi." dedi.

Putin, Tahran'da düzenlenen üçlü zirvenin açılışında yaptığı konuşmada, İdlib'de yaşanan gelişmelere de değindi. İdlib'de teröristlerin kimyasal silah dâhil çeşitli provokasyonlar hazırladığını savunan Putin, "Ortak mutabakatlarımızın başarılı şekilde hayat geçirilmesi siyasi çözüm sürecini ilerletebildi. Özellikle Suriyeliler kendi başına ülkenin kaderini tayin etmeye imkân bulacaklar." dedi.

"Yeni bir üçlü zirve Tahran'da yapılmakta. Suriye meselesinde atılacak adımları görüşmek için bize olanak tanıdı. Sürdürülebilirlik ve başarı için adımlar gerçekleşti. 141 şehir kontrol ediliyor, kalan teröristler şu an İdlib'de bulunuyor, ateşkes rejimini ihlal etmeye çalışıyor, hatta kimyasal silah kullanımıyla provoke ediliyor. Suriyeliler arası diyaloğun gerçekleşmesi için adımlar atılabildi. Suriyelilerin kendi başına ülkelerinin kaderini tayin etmeye başladılar. BM nezdinde bir anayasa komitesi oluşturulacak."

Birleşmiş Milletler (BM) nezdinde, geçen ocak ayında Soçi'de alınan karar çerçevesinde Anayasa Komitesi kurulacağını anımsatan Putin, "Normalleşmenin sağlanması için sosyal, ekonomik ve insani durumun iyileştirilmesi gerekiyor." ifadesini kullandı.

Putin, Rusya'nın bu anlamda girişimde bulunduğunu belirterek, yerinden edilenler ve mülteciler için Şam'da kabul, Ürdün ve Lübnan'da ise geçiş merkezleri kurulduğunu söyledi.

"Suriye hükümetinin kontrolü altında sivillerin istihdamı artıyor, Rusya bu anlamda yardımda bulunuyor. Türkiye ve İran'ın bu girişimi desteklemesi önemlidir"

Rusya Devlet Başkanı, son 1,5 ay içinde 15 bin kişinin Suriye'ye döndüğünü öne sürdü.

Putin, insani yardım konusunda çalışmalarının düzenli olarak sürmesi, ülkenin alt yapısının ve kalkınmasının gerekli olduğunu vurgulayarak, üç garantör ülkenin bu anlamda kayda değer başarılar elde ettiğini belirtti.

RUHANİ NE DEDİ?

İran Cumhurbaşkanı Ruhani ise "İdlib'te teröristlere karşı mücadele sivillere zarar vermemelidir ve yakıp, yıkıcı olmamalıdır." diye konuştu.

"Suriye'de terörizmle mücadele için bu buluşma ne geçmişte ne gelecekte kendi kararımızı kabul ettirmek üzerine olmamıştır. Suriye halkı dostumuzdur. Bölgedeki bazı ülkelerin terörizmle ilgili endişelerini anlıyoruz, ama bu endişeler için en iyi yönetmin Suriye hükümetiyle organize olmadan doğrudan müdahelenin krize neden olacağını biliyoruz"

"Rejim örgütlerinin savaş için savaş yönteminin yanlış olduğunu düşünüyoruz. Kalıcı barış için terörizmle mücadele etmek gerekir. ABD ve siyonist rejiminin terörizm destekleyicileri, hengame yaratarak suçu değiştiremezler. İşgalci bir rejim olan ırk ve rejim olan işgalci rejimin, Suriye'nin işgal ettikleri topraklarını derhal terk etmesini gerekir. Kanunsuzca Suriye'de bulunan ve tecavüze gerçekleştiren ABD hükümetinden olumlu ve yapıcı bir adım beklenemez. Suriye'de kalıcı barışla ulaşması için ciddi sorunlar yaratmaktadır. Yüz binlerce Suriyeli'nin komşu ülkelerde bulunması olumsuz hava yaratır, derhal topraklarına dönmeleri için yardım edilmelidir. Suriye'nin geleceği için her türlü rol Suriye'ye aittir"

"İdlib'te teröristlere karşı mücadele sivillere zarar vermemelidir ve yakıp, yıkıcı olmamalıdır. Yabancı askeri güçlerin topraklardan çıkması Suriye'nin geleceği açısından önemlidir. Libya'da dış güçlerin müdahalesi, geçmiş tecrübeler Suriye'nin geleceği açısından da önemlidir. Dünya özellikle bizim bölge dış müdahale, bazı hükümetlerin maceraperetliği yüzünden çok fazla insani kayba neden olmuştur. Yemen krizi ve dünyadaki benzer krizleri çizecektir. Bölgede ve dünyadaki kriz yaşayan ülkelerin geleceği ve barış sürecini belirleyemez"

Eski, acı ve tatlı deneyimleri göz önünde bulundurarak, önümüzde çok kısa olmayan bir yolumuz var. Suriye krizinde iş birliğimiz bölgedeki diğer krizlerin çözülmesi için rol oynayabilir"

"Üç ülke Suriye'de barışın gelmesi için, her müzakerede Suriye'de toprak bütünlüğüne saygı duyulmalıdır. Terörizm son bulana kadar özellikle İdlib'te terörle mücadele bulunmalıdır. Suriye'de güvensizliğin son bulması için ABD'nin orada bulunması son bulmalıdır. Suriye krizinin çözülmesi için Suriye'de barış için üç ülkenin iş birliğine saygı duyulmalıdır.

Tahran'da Erdoğan, Ruhani ve Putin'in katıldığı üçlü zirve sona erdi. Zirvenin 12 maddelik sonuç bildirgesinin liderler tarafından kabul edildiği belirtilirken, Cumhurbaşkanı Erdoğan bildiride 'ateşkes' ifadesinin yer almamasını eleştirdi.

TARİHİ ZİRVE SONRASINDAKİ AÇIKLAMALAR

Dünyanın gözü, İran'ın başkenti Tahran'daki Suriye zirvesine kilitlendi. Başkan Erdoğan, Rusya lideri Vladimir Putin ve İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, üçlü zirvede bir araya geldi. Liderlerin zirve açıklamaları ve ortak basın toplantısını, televizyonlar canlı yayınladı.

Erdoğan, Putin ve Ruhani, zirve sonrası basın toplantısı düzenledi. Zirve sonrasındaki açıklama yapan Ruhani'nin şöyle dedi:

"Çok faydalı bir zirve oldu. İyi bir istişare ve fikir birliği gördük. Bu zirve yapılırken Amerika yeniden Suriye hükümetini suçlayarak kanunsuz işler yapmaya çalışıyor. Bugün bu zirvede Amerika ve siyonizm gibi güçlerin müdahale etmemesini ben konuşmalarımda vurgu yaptım. Suriye'de dış askeri müdahale sorunların karmaşıklığını arttırır ve Suriye halkını daha fazla sıkıntıya sokar. Suriye halkının güvenliği aleyhine teşebbüste bulunuyorlar. Terör eylemleriyle kanunsuz işler yapıyorlar.

Bu toplantıda üç cumhurbaşkanı resmi diyaloglarında teröristleri silah bırakmaya teşvik etmek konusunda anlaştık. Ayrıca bu toplantıda şuna vurgu yaptık. Anayasanın yazılmasını hızlandırmamız lazım. Anayasanın yazılmasının hızlandırılması, Suriye'de barış için çok önemli olacaktır. Diğer ülkelerde yaşayan mültecilerin geri dönmesi ve Suriye'nin yeniden inşaası konularına üç ülke başkanlarınca vurgu yapıldı. Bugün 7 yıl sonra Suriye halkı nihai zaferlerine çok yaklaşmış durumda. Teröristler işgal ettikleri bölgelerden kovuldular. Fazla uzak olmayan gelecekte Suriye'de barış ve güvenlik sağlanacak. Bu da bugün Tahran'da bulunan üç ülke için çok önemlidir.

Üç ülke arasındaki işbirliği devam etmelidir. Gelecek zirve Rusya Federasyonu'nda yapılacak. Üç ülkenin kabul ettiği bildiri, açık şekilde bizim gelecek yolumuzu belirliyor. Bölgenin barış ve istikrarı için çabalarımızı devam ettireceğiz."

TÜRKİYE CUMHURBAŞKANI'NIN CESUR TEKLİFİYLE TÜM TARAFLARA ÇAĞRI YAPTIK

​Putin'in açıklamaları ise şöyle açıklamalarda bulundu:

Suriye'de çözüm için somut adımları ele aldık. Rusya, Türkiye ve İran terörizmle mücadelede çabalarına devam edecek. Bu hedeflere ulaşmak için Astana formatının imkânlarını kullanacağız. Bu format çok yapıcı ve verimli bir format olarak gözüküyor. Uzman düzeyinde toplantılar yapacağız.

Rusya Hava Kuvvetleri'nin desteğiyle Suriye'nin güneyi ve batısı terörizmden temizlendi. Biz İdlib'de durumun istikrara kavuşması için adımları görüştük. Özellikle Türkiye Cumhurbaşkanı'nın cesur teklifiyle tüm taraflara silah bırakma çağrısı yaptık. Ama teröristleri korumak ve sivillere zarar vermek kabul edilemez. Bizim elimizde net ve açık kayıt var. Muhalif gruplar provokasyon yapma niyetindeler. Terörle mücadeleye silahlı muhalifler de katılmaya başlıyor. Bu yaklaşım siyasi çözüm sürecine de büyük katkı veriyor.

Soçi'de yapılan Ulusal Diyalog Kongresi'nin sonuçlarının hayata geçirilmesini görüştük. Anayasa komitesi Suriye'nin önümüzdeki yıllarda siyasi yapılanmasını belirleyecek. Rusya Federasyonu, Suriye'nin yeniden inşa edilmesi için çaba gösteriyor.

Suriye'nin yeniden inşa edilmesi için uluslararası program oluşturmamız lazım. Türk ve İranlı mevkidaşlarıma yapıcı tutumları için teşekkür ediyorum.

SAHADA OLDU BİTTİLERE GİDİLMEMESİ GEREK

Başkan Erdoğan ise zirve sonrasında şöyle açıklamalarda bulundu:

İranlı şair, 'Eğer sen başka insanların ızdırabından kederlenmiyorsan, sana Ademoğlu demek yakışmaz' diyor. Bizim de burada olma sebebimiz, yaşanan insani drama son vermenin yollarını aramak içindir.

Yaptığımız üçlü zirveler, Suriye'de gelinen noktanın muhasebesi için önemli fırsatlar sunmaktadır. Biz başkaları gibi geriye yaslanıp yangını seyretmek yerine onu söndürmenin yollarını arıyoruz.

İşbirliğimizi sürdürme kararlılığımızı bugün teyit ettik. Nisan'da Ankara'da gerçekleştirdiğimiz ikinci zirvenin ardından birçok gelişme ceryan etti. Rejimin dizginlenmemesinin getireceği tehlikeleri dile getirdik. Bilindiği gibi Türkiye olarak İdlib'de 12 gözlem noktamız bulunuyor. Sahadaki sukünet için önemli bir sorumluluk üstlendik. İdlib'in mevcut statüsünün korunması hayati önem taşıyor. Burada atılacak yanlış adımların menfi yankıları her tarafta hissedilecektir. Türkiye olarak baştan beri Suriye'de akan kanın durması için mücadele ettik. Dün olduğu gibi bugün de tek bir Suriyeli kardeşimizin dahi burnunun kanamasını istemiyoruz. Büyük çileler çekmiş İdlib halkının yeni çileler çekmesini istemiyoruz.

İdlib meselesi yeni acılara, yeni gerginliklere mahal vermeden, Astana ruhuna sadık kalınarak çözülmelidir. Sayın Ruhani ve Sayın Putin ile görüşmelerimizde bunları paylaştık. Ankara zirvesinde mutabık kaldığımız gibi sahada oldu bittilere gidilmemesi gerektiğini vurguladık.

Önümüzdeki günlerde üç ülkenin temsilcileri, BM'nin Suriye temsilcisiyle bir araya gelecek. Anayasa komitesi hazırlıkları son aşamaya geldi diyebiliriz. Bu komitenin kurulması siyasi sürece yeni bir dinamizm getirecektir. 3.5 milyon Suriyeliye ev sahipliği yapan bir ülke olarak mültecilerin geri dönüşlerine olumlu yaklaşıyoruz. Bunun için sahada elverişli şartların oluşturulması şarttır.

Şüphesiz bu sorumluluk yalnızca üç garantör ülkenin değil, tüm uluslararası toplumundur. Bu soruna çözüm için ilgili tüm paydaşların ortak noktada buluşması önemlidir.

Soçi'de başlayan süreç bugün devam ediyor. Bugün bizim sınırımıza doğru bir kaçış söz konusu. Suriye'de en uzun sınıra biz sahibiz. İdlib halkının kaçacağı yer neresi? Türkiye. Biz zaten 3.5 milyon Suriyeli'ye ev sahipliği yapıyoruz. İdlib'den gelecek 3.5 milyon kişiye daha ev sahipliği yapmaya gücümüz de, imkanımız da yetmez. Bugünkü toplantı da buradan çıkan silahların bırakılmasına yönelik mesaj, terör gruplarına da çok net mesajdır. İltica ve göçü durdurmamız da bizim için önemlidir.

TAHRAN BİLDİRİSİ

Tahran'daki tarihi İdlib zirvesinde toplantının ardından 12 maddelik ortak bildiri yayınlandı. Yayınlanan ortak bildiride, Suriye ihtilafına askeri çözüm getirilemeyeceği ve ihtilafın siyasi süreç yoluyla sona erdirilebileceği inancı yinelendi. İşte madde madde o bildiri:

1. Astana formatının Ocak 2017'den bu yana sağladığı başarılardan, özellikle de Suriye Arap Cumhuriyeti genelindeki şiddetin azaltılmasında kat edilen ilerlemeden ve ülkede barış, güvenlik ile istikrara yapılan katkıdan duydukları memnuniyeti ifade etmişlerdir.

TERÖRLE MÜCADELE KİSVESİ ALTINDA YENİ 'OLUŞUMLAR' REDDEDİLDİ

2. Suriye Arap Cumhuriyeti'nin egemenliği, bağımsızlığı, birliği ve toprak bütünlüğü ile BM Şartı'nın amaç ve ilkelerine olan kuvvetli ve devam eden taahhütlerini vurgulamış ve bunlara herkes tarafından saygı gösterilmesi gerektiğinin altını çizmişlerdir. Kim tarafından gerçekleştirildiğine bakılmaksızın, hiçbir eylemin bu ilkelere halel getirmemesi gerektiğini yinelemişlerdir. Terörle mücadele kisvesi altında sahada yeni gerçeklikler yaratılmasına dair her türlü girişimi reddetmiş, Suriye'nin egemenliği ve toprak bütünlüğü ile komşu ülkelerin ulusal güvenliğini zayıflatmayı amaçlayan ayrılıkçı gündemlere karşı durma kararlılıklarını ifade etmişlerdir.

ASTANA FORMATINI TANIMLAYAN İŞBİRLİĞİ RUHU

3. Sahadaki güncel durumu ele almışlar, 4 Nisan 2018 tarihinde Ankara'da yapılan son toplantılarının ardından Suriye Arap Cumhuriyeti'yle ilgili meydana gelen gelişmeleri değerlendirmişler ve aralarındaki mutabakat uyarınca üçlü eşgüdümü sürdürmek hususunda hemfikir kalmışlardır. Bu çerçevede, İdlib gerginliği azaltma bölgesindeki durumu görüşmüşler ve bu konuyu yukarıda belirtilen ilkelere ve Astana formatını tanımlayan işbirliği ruhuna uygun olarak ele almayı kararlaştırmışlardır.

TERÖRLE MÜCADELEDE İŞBİRLİĞİ

4. BM Güvenlik Konseyi tarafından terörist olarak tanımlanan DEAŞ, Nusra Cephesi ile El Kaide veya DEAŞ'la bağlantılı tüm diğer bireyler, gruplar, teşebbüsler ve oluşumların tamamen ortadan kaldırılması amacıyla aralarındaki işbirliğini sürdürme kararlılıklarını teyit etmişlerdir. Terörle mücadelede, yukarıda belirtilen terörist grupların ateşkes rejimine katılmış veya katılacak olan silahlı muhalif gruplardan ayrıştırılmasının sivil zayiatın önlenmesi bakımından da dâhil olmak üzere büyük önem arz ettiğinin altını çizmişlerdir.

İHTİLAFIN MÜZAKERE YOLUYLA ÇÖZÜLMESİ

5. Suriye ihtilafına askeri çözüm getirilemeyeceğine ve ihtilafın yalnızca müzakere edilmiş bir siyasi süreç yoluyla sona erdirilebileceğine dair inançlarını yinelemişlerdir. Siyasi sürecin Soçi'de düzenlenen Suriye Ulusal Diyalog Kongresi'nin kararları ve BM Güvenlik Konseyi'nin 2254 sayılı kararıyla uyumlu olarak ilerletilmesi amacıyla aralarındaki aktif işbirliğini sürdürme kararlılıklarını teyit etmişlerdir.

6. Suriyelilerin öncülüğünde ve sahipliğinde bir siyasi çözüme ulaşma sürecini ilerletme amaçlı ortak çabaları sürdürme konusundaki kararlılıklarını yinelemişler ve Anayasa Komitesi'nin kurulması ile çalışmalarının başlatılmasına yardımcı olmaya yönelik taahhütlerini vurgulamışlardır. Kıdemli memurları ile Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'nin Suriye Özel Temsilcisi arasındaki yararlı istişarelerden duydukları memnuniyeti vurgulamışlardır.

ULUSLARARASI TOPLUMA ÇAĞRI

7. Bütün Suriyelilerin normal ve huzurlu bir hayata yeniden kavuşmalarına ve acılarının hafifletilmesine yönelik tüm çabalara destek olma ihtiyacını vurgulamışlardır. Bu bağlamda, ilave insani yardım göndermek, insani mayın temizliği faaliyetlerini kolaylaştırmak, sosyal ve ekonomik tesisler de dâhil olmak üzere temel altyapı unsurlarını eski haline getirmek ve tarihi mirası korumak suretiyle Suriye'ye yapılan yardımı artırmaları için başta Birleşmiş Milletler ve insani ajansları olmak üzere uluslararası topluma çağrıda bulunmuşlardır.

8. İhtiyaç duyan tüm Suriyelilere hızlı, güvenli ve kesintisiz insani erişim sağlanmasını kolaylaştırma yoluyla, sivillerin korunması ve insani durumun iyileştirilmesini hedefleyen ortak çabaları sürdürmedeki kararlılıklarını yinelemişlerdir.

SURİYE'YE GÖNÜLLÜ GERİ DÖNÜŞLER

9. Sığınmacıların ve ülke içinde yerlerinden edilmiş kişilerin Suriye'de ikamet ettikleri asıl yerlere güvenli ve gönüllü olarak geri dönüşleri için gerekli şartların oluşturulması ihtiyacının altını çizmişlerdir. Bu amaçla, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) ve diğer uluslararası uzmanlık kuruluşları da dâhil olmak üzere, ilgili tüm taraflar arasındaki eşgüdüm ihtiyacını vurgulamışlardır. [Suriyeli mülteciler ve ülke içinde yerlerinden edilmiş kişiler hakkında uluslararası bir konferansın toplanması fikrini değerlendirmek hususunda mutabık kalmışlardır.]

ÇALIŞMA GRUBU'NUN FAALİYETLERİ İLERLİYOR

10. BM ve Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) uzmanlarının katılımıyla yürütülen, alıkonulanlar/ kaçırılanların serbest bırakılması, cenazelerin teslimi ve kayıp şahısların tespiti Çalışma Grubu'nun faaliyetlerindeki ilerlemeyi memnuniyetle karşılamışlardır.

11. Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Sayın Vladimir Putin'in daveti üzerine, bir sonraki toplantılarını Rusya Federasyonu'nda yapmayı kararlaştırmışlardır.

12. Rusya Federasyonu ve Türkiye Cumhuriyeti Devlet Başkanları, Tahran'daki Üçlü Zirve'ye ev sahipliği yapmalarından ötürü İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Hasan Ruhani'ye içten teşekkürlerini sunmuşlardır.

BM'NİN İDLİP AÇIKLAMASI

Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Programı (WFP), Suriye'nin kuzeybatısındaki İdlib ilinde olası bir çatışma ihtimaline karşı 850 bin kişiye bir hafta yetecek hazır yemeğin stokta tutulduğunu bildirdi.

WFP Sözcüsü Herve Verhoosel, BM Cenevre Ofisi'nde düzenlenen basın toplantısında "İdlib'de beklenen çatışma, Suriye içinden kuzeydeki Türkiye sınırına doğru büyük bir göç dalgasını tetikleyebilir. WFP'nin dağıtıma hazır acil gıda stoku bulunuyor." dedi.

Türkiye'den sınır ötesi yapılacak sevkiyatlar ile Suriye'deki stoklarında 850 bin kişiye bir hafta yetecek hazır yemek bulundurduklarını aktaran Verhoosel, ayrıca 180 bin çocuk ve kadının 3 aylık ihtiyaçlarını karşılaşacak beslenme malzemelerinin de hazır tutulduğunu ifade etti.

Suriye'de 7 yıldan uzun süredir devam eden savaşın milyonlarca Suriyeliyi açlık ve yoksullukla karşı karşıya bıraktığını anlatan Verhoosel, "Gıda güvensizliği alarm verici boyutlarda ve ülke çapında yerinden edilmeler devam ediyor." diye konuştu.

Verhoosel, Suriye'de yaklaşık 6,5 milyon kişinin gıda güvensizliği yaşadığını, 4 milyon kişinin aynı risk altında olduğunu ve bu yıl 1,2 milyon Suriyelinin yerinden olduğunu aktardı.

UNICEF'TEN UYARI

Bu arada basın toplantısında söz alan Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) Sözcüsü Christophe Boulierac, İdlib'deki çocukların karşılaştığı eğitim zorluklarına dikkat çekti.

Boulierac, İdlib'in bazı bölgelerinde şiddet olaylarının devam ettiği ve olası bir çatışmanın çocukları okullarından edebileceği uyarısında bulundu.

İdlib'de 70 bini Suriye içinde yerinden edilmiş olmak üzere tahmini 400 bin çocuğun 1 Eylül'de okula başladığı bilgisini paylaşan Boulierac, bu okullarda 7 bin öğretmen açığı olduğunu belirtti. Boulierac, Türkiye, Lübnan ve Ürdün gibi Suriyelilere ev sahipliği yapan ülkelerde UNICEF'in çocukların eğitim programı için gereksinim duyulan fonunda da 517 milyon dolar (yüzde 59) açık bulunduğunu kaydetti.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN