Dinler, izmler, çözümler
Geçmişte olduğu gibi günümüzde de insanların kişisel, kurumsal, toplumsal, evrensel ölçekli sorunları var. Sağlık, afiyet, huzur, güven içinde yaşayabilmek için; bu sorunlara çözümler bulup, rahata ermeye çalışıyorlar.
Hemen herkes; düştüğü yerden kalkma niyeti, gayreti içinde. Huzur ve güven içinde yaşayabileceği bir dünyanın peşinde. İki ana inanç, düşünce, değer sistemi yol gösteriyor. Yaklaşım yahut yaşama biçimlerini yönlendiriyor.
Bunlardan birine "din", ötekine "ideoloji" diyoruz. Genellikle, ideolojilere sonu "izm" eki ile biten isimler veriyoruz. Dinler, insanlık tarihi kadar eskiler. İdeolojiler, sonradan zuhur etmiş yeni yetme öğretiler.
Dinler; insanların hem maddi hem manevi yanlarına hitap ediyor ve dünya hayatı ile birlikte ahiret hayatını da kapsıyorlar. İdeolojiler; sadece maddi yönlerine hitap ediyor, öngörülerini dünya hayatı ile başlatıp bitiriyorlar. Dinlerin ortak noktası, "ahlak" ilkesi. Mensuplarına "iki dünya saadeti" kazandırma felsefesi.
İdeolojilerin ortak noktası, farklı toplumsal yapılar arasında "çıkar birliği" oluşturmak. Birbirine zıt hatta düşman gibi görünenleri bile aynı amaç etrafında toplamak. Dinde esas olan, "gönüllü" ikna ve "doğal" inanç birliği. Zorlayarak, dayatarak kabul ettirmenin caiz olmadığı ana fikri.
İdeoloji ise kendisini kabul ettirmek için her türlü baskıya ve şiddete başvuruyor. Hayatın doğal akışının dışına çıkararak kandırdığı insanları; oldukları gibi değil olmaları gerektiği gibi inanmaya ve yaşamaya zorluyor.
Seküler ideolojiler, dini de kendilerine benzettiler. Sekülerleşmiş dinler, seküler ideolojilere boyun eğdiler. Aslında dinler, başlangıç itibariyle "ilahi" kökenli ve "hak, hakikat" eksenli öğretilerdi. Ancak zamanla tahrif edilip "beşeri" kökenli ve "batıl" inanç sistemleri haline getirildi.
İslam dini, hiçbir seküler ideolojiye boyun eğmedi. Bir diriliş, direniş, var oluş kaynağı olarak kaldı; temel inanış ve yaşayış biçiminden taviz vermedi. Bu dinin temel inanış ve yaşayış sistematiğine göre hayat, hakikatin kodlandığı yahut şifrelendiği yerdir. Şifrelemeyi yapan da şifreleri çözen de dindir.
İlahi kökenli, vahiy kaynaklı olmayan dinler; beşer hayalinin ürünü olarak ortaya çıkmıştır. Her biri, alemi ve içindekileri yoktan var eden üstün irade ile varlığını devam ettiren ilahi nizamı çözmekte aciz kalmıştır.
Vahiy kaynaklı din ile beşer kaynaklı dinler arasında, "mahiyet farkı" vardır. Beşeri dinler ile beşeri ideolojiler arasındaki fark ise "derece farkı" olarak tanımlanır. Peygamberler; hayatın ve hakikatin mahiyetini açıklamamış, beyan etmişlerdir. İlahi mesajı, insanlara ulaştırma görevini üstlenmişlerdir.
İdeologlar ise hayatı ve hakikati açıklama iddiasında bulunmuşlardır. Kendilerine ve ideolojilerine, kutsallık hırkası giydirmeye kalkışmışlardır. Hakikat dinine tabi olanlar özgürleşmiş, hayal ürünü ideolojilere yahut ideolojileştirilmiş dinlere tabi olanlar köleleşmişlerdir. Dünya bu yüzden yaşanılması zor bir yer haline gelmiştir.
Tarih boyunca yanlış din anlayışları ve yaşayışları, farklı ideolojik akımların ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Yeni dinlerin tebliğ ve temsil edildiği dönemlerde ideolojilerin bir kısmı terk edilmiş, bir kısmı yerli yerinde kalmıştır.
Dinlerin hakikat arayışı, ideolojilerin dönüştürme arzusu var. Hakikatin hadimi olamayanlar, dinleri ideolojileştiriyorlar. Tevhid dinlerinde üst irade Allah'tır, O'nun hükümleri hayata hakim kılınır. İdeolojilerde yahut ideolojileştirilmiş dinlerde ise kıraldır, imparatordur, hükümdardır, onun iradesine göre vaziyet alınır.
İslam'ı kabul eden bir kabilenin reisi, Peygamber (sav) Efendimiz'e; "Artık sen bizim hükümdarımızsın" diyerek, hükmüne boyun eğeceklerini bildirir. Hz. Resul tavzih eder; "Hükümdar Allah'tır, ben O'nun elçisiyim" cevabını verir.
İşte, tam da bu noktada "yol ayırımı" içine girerler. Dinlere tabi olanlar, "tanrı buyruğu" ile amel ederler; ideolojilere tabi olanlar, tanrılaşma ihtirası ile savrulan insanların iradelerine boyun eğerler.
Din, ideoloji, hayat, hakikat ilişkisini iyi kavrayanlardan biri olan Nietzsche; sadece İslam'ın hayatı öldürmediğine, diri tuttuğuna dikkat çekmiştir. Rahmetli Cemil Meriç ise; ideolojileri, idraklerimize giydirilen deli gömleklerinde benzetmiştir.
Günümüz dünyasında, ideolojilerin modası geçti ve kayda değer bir karşılığı kalmadı. Çünkü hiçbiri; insanlık aleminin dertlerine deva olmadı. Bozulmuş, ideolojilere kurban edilmiş dinler de huzur ve güven kaynağı olmaktan çıktılar. Seküler dünya düzeninin, kirli ve kanlı denizine aktılar.
Yegane ümit ışığı, İslam dininde. Onu ilim, iman, amel, tavır bütünlüğü içinde temsil ve tebliğ eden müminlerin dilinde, elinde, halinde. Ancak adı İslam olanla aslı İslam olanı birbirinden ayırmak gerekiyor. Yanlış tebliğ ve temsil; hak ve hakikat dininin duyulmasını, yayılmasını engelliyor.
Zekeriya Erdim
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.