Arama

Zekeriya Erdim
Aralık 2, 2017

Dikkate alınmaya değer bir görüşe göre; insan, hayal ettiği kadar yaşar. Çünkü her zaman, her yerde; hayal ettiği şeyleri hayata geçirmenin peşinden koşar.

Ayrıca, hayal etmek; kavli ve fiili bir dua gibidir. At, süvarisinin baktığı yöne doğru koşar; hücreler, dokular, organlar, hayal ettiğimiz şeylere yönelir.

İşte bu yüzden; hem yaşama kat sayımızı yükseltmek, hem de akıl-ruh-beden atımızı varoluş amacımıza doğru sürebilmek için, bolca hayal kuruyoruz. Kimi gerçekleşiyor, kimi gerçekleşmiyor; ama biz, bu sayede, sürekli istim üzerinde duruyoruz.

Yıllar önce, milletin ve ümmetin istikbaline dair derdi ve davası olan dostlardan birisiyle; eni gönül coğrafyamız kadar geniş, boyu gök kubbemiz kadar yüksek bir hayal kurmuştuk. Detaylı planlar, programlar yapmış; ömrümüzün geri kalan kısmında, bir formülle bin çözüm üretmenin niyeti, gayreti içine girmiştik.

ÇİMEN TOHUMU, ÇINAR TOHUMU

Geleceğe yatırım yapmak için, çimen tohumu ekmeyi tercih edersek; üç günde kök salar, üç haftada yeşerip otuz santim büyür, böylece kısa zamanda yenilip enerjiye dönüştürülebilecek kestirme bir ürün haline gelirdi. Lakin gel gör ki; üç ayda sararıp solar, un ufak olup toza döner, elimiz böğrümüzde kalırdı.

Bunun yerine, çınar tohumu ekmeyi tercih edersek; dibinde gölgelenmek ve gövdesine yaslanıp dinlenebilmek için, otuz yıl beklememiz gerekirdi. Enine ve boyuna otuz metre büyür, normal şartlar altında üç yüz sene yaşar; kim bilir kaç nesile kol-kanat gerip, güvenli bir otağ haline gelirdi.

Biz, gönül tahtımıza; çimeni değil, çınarı oturttuk. Çünkü insanlık tarihinin sayfalarına ve satırlarına bakarak; dünyayı daha huzurlu ve güvenli hale getirilebilecek bir iyilik hareketi için, bugün doğanların otuz yaşına gelmiş ve bu ulu amaca tahsis edilmiş olması gerektiğini biliyorduk.

2023-2053-2071 HEDEFLERİ

Yaşadığımız ülkenin ve toplumun, asırlar sonra, yeniden; özünde diriliş ve direniş ruhu bulunan bir "kızıl elma"sı vardı. Siyaset adamları, bürokratlar, aydınlar, yöneticiler, sanatçılar, sivil toplum temsilcileri; 2023, 2053, 2071 hedeflerinden söz ediyorlardı.

Bu duruş; insana ve topluma istikamet veriyordu. Bir başka ifadeyle; "kökü mazide olan ati"yi gösteriyordu.

Bizim de, vaziyetten vazife çıkarıp; sahaya girmemiz, sürecin aktif bir unsuru haline gelmemiz gerekirdi. Eğer iyi değerlendirebilirsek; dünya ve ahiret saadeti için, hayallerimizi hayata geçirme fırsatı olabilirdi.

Eskiden beri, tüm köklü değişimlerin ve dönüşümlerin ana unsurunun insan olduğunu; tarih sahnesinde görüyorduk. İnsanın oluşma ve gelişme safhalarında, süreçlerinde; en etkili unsurun eğitim olduğunu biliyorduk.

100 ADAM, 1000 ADIM

İnsanın ve toplumun temel hizmet ve ihtiyaç alanlarını; yuvarlak hesap yüze böldük. Geniş ve dar delikli eleklerden eleye eleye; her alanın en iyi ustasını, üstadını bulduk.

Hayal dünyamızda; her hizmet ya da ihtiyaç alanı, ortalama onar alt bölüme ayrıldı. Belirli ölçülere göre seçilip sıralanarak; bin bölüme, bin uzman çağırıldı.

Üçüncü basamak olarak; her birine onar asistan verdik. Çok yönlü programlarla; bu kadroları aklen, ruhen, bedenen çok iyi yetiştirme yoluna girdik.

Yüz usta, bin kalfa, on bin çırak, yüz bin yamak; kendi ilgi ve ihtisas alanlarına göre, binlerce proje üzerinde, arı gibi çalıştılar. Bir, üç, beş, yedi, dokuz, on bir sene sonra; dertlerimize deva, hastalıklarımıza şifa olabilecek süzme çözümlere ulaştılar.

Böylece; nesilden nesile intikal eden bir iyilik ve güzellik zinciri oluştu. Ürettiğimiz değerleri başka ülkelerle ve toplumlarla da paylaştık; dünyanın dört bir yanı, tüm insanlar için, kesintisiz bir huzur ve güven iklimine kavuştu.

Masallarda, hikâyelerde, destanlarda olduğu gibi; az gittik, uz gittik, dere tepe düz gittik, sonra dönüp baktık ki bir arpa boyu yol gitmişiz. Çınarımızı büyütecek otuz yılın, yarısını iyi değerlendirememiş ve heba etmişiz.

Ancak; bu bizi, hayallerimizden vazgeçirmedi. Ümit ve güven kırıklığı yaşatıp; boş verme, bırakma, terk etme gafletine düşürmedi.

Bilakis, yeni bir sayfa açıp; aşkla ve şevkle, yeniden yollara çıkmayı ve yokuşlar tırmanmayı seçtik. Bu sefer hayallerimizin değil; hayallerimizi hayata geçirme hayalinin peşine düştük.

Bin kez melül olsak da, bu sevda yolundayız. Ölmeye hakkımız yok, yaşamak zorundayız.

Zekeriya Erdim

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN