Tahkim yerine, engelleme mi?
Geliniz, kendi saflarımız arasındaki sancılarımızdan söz edelim.. Çünkü, geçmişte birlikte saf bağlayıp namaz kıldıklarımız ve şimdi yaşları artık emeklilik yaşına gelmiş kitleler arasından grupçuklar, particikler var.. Bunların çoğu, bizim camiamızdan, ya belli kişilere ya da belli hayallere bağlanmışlar ve işleri -güçleri, 25 yıldır iktidarda olan ve genel seçimleri ve 'C.Başkanlığı seçim kazanan bir partiyi tırtıklamak, bir yerinden bir gedik açabilir miyiz?' hesabındalar.. Bu lider ve kadrosu bertaraf edilebilirse, ondan sonrasında, ne olursa olsun havasındalar..
Sultan 2. Abdulhamîd döneminde de hemen her yerde, 'O gitsin de, kim gelirse gelsin.. Ondan sonraki hiç bir durum, daha kötü olamaz..' lafları ediliyordu.. Nitekim, Enver Paşa da, Manastır Askerî Lisesi'ndeki günlerini anlatırken, o şekilde düşündüklerini itiraf eder.. Nasıl düşünmesinler ki, Manastır'a Vali olarak tayin edilen kişi, İstanbul'a geldiğinde Sultan Reşad'a, Valilik yaptığı bölge için bilgi sunarken, Sultan Reşad, 'Orada da İttihadçılar var mı' diye sorduğunda, Vali'nin, 'Efendimiz, orada ben kulunuzdan gayri, herkes İttihadçı'.. dediği rivayeti çok meşhurdur.. Hatırlayalım ki, o dönemin en önde gelen hattâ Şeyhulislam'ına varıncaya kadar Müslüman ulemâsı ve Müslüman kimlikleriyle öne çıkan Mehmed Âkif, Elmalılı Hamdi (Yazır) Efendi , Said Nursî, ve, 2. Meşrutiyet döneminin en ateşli Müslüman yazar ve hatiplerinden, Muhammed Şemseddin (sonraların Günaltay'ı).. Hepsi, Abdulhamîd'in bertaraf edilmesi hedefinde güçlerini birleştirmişlerdi..
Onların bu muhalefetlerini, kötü niyetle ve uzaktan kumandalı olarak yaptıklarını düşünmek yine de ağır geliyor insana.. Ama hırsları, hasedleri, kinleri, gözlerini ve idrak ve basiretlerini öylesine kör etmiş ki, filanı zayıflatmakla, kendilerinin kazanacaklarını bir şeyin olmadığını düşünemeyecek kadar..
Ve emperyalist güç odaklarının her zamanki hedefi, o zaman da Osmanlı başta olmak üzere, bütün Müslüman coğrafyaları üzerinde geçmişteki Haçlı Seferleri'nden kalma emelleri gerçekleştirmekti.. Öyle bir dönemde, Osmanlı'nın son 300 yılındaki Devlet Başkanları arasında dünyayı ve dünyada olup bitenleri gözetlemeye, anlamaya çalışmak açısından 2. Abdulhamîd, emsalsiz bir noktadaydı.
Bugün de, dünyadaki gelişmeleri Müslüman dünyasının ve İslam Milleti'nin maslahatını düşünmek ve gözetlemek açısından son yüzyılda emsali bulunmayan bir Devlet Başkanı gözetleme kalesinde nöbet tutarken, birileri, hatasız insan tipi hayalleriyle birilerini bertaraf etmeyi büyük hedef seçmişler. Dünya siyasetinde Müslüman dünyanın gözcüsü ve sözcüsü durumunda olmaktan rahatsızlık duyanlar, şu son aylardaki uluslararası toplantılarda ortaya çıkan tabloya bakarak, kendilerini bir daha hesaba çekmelidirler...
Hele de, siyonist İsrail rejiminin bütün medya organları ve yönetim kadrolarında kendileri için en tehlikeli bir isim olarak eleştirilenin kimliği, -tıpkı 1900'lerin başında 2. Abdulhamîd'in bertaraf edilmesini kendilerine hedef seçen şeytanî güç odaklarının benzer çabalarının kim olduğu-, göz önünde bulundurulmalı değil midir?
*
Bu noktaya değinirken, elime geçen bir kitaptan, siyonizmin, henüz siyonist İsrail rejiminin Filistin'i uluslararası entrikalarla gasp etmediği dönemlerde bile, 1930'lardan -1970'lere kadarki dönemde, 'Siyonist gençlik hareketleri'nin hikayelerini, Türkiye'de ne gibi çalışmalar yaptıklarını, teferruatına varıncaya kadar okudum.. Yazarı da, bir 'Türkiye Yahudisi..' Yazarın da, kitabının da ismini burada belirtmeyeceğim.. Bu örgüt, 17 Mayıs 2023 tarihinde Türkiye Ortadoğu Çalışmaları Dergisi'nde, akademik olarak incelenmiş ve şu tespit öne çıkarılmış: "Siyonizm, Türkiye'ye dışarıdan ithal edilen değil; içeride büyütülen bir bilinç mühendisliğidir."
Haksız bir değerlendirme mi?
Ve bu örgütün bir de yemini varmış:
"Hayatımı, İsrail Devleti'nin Yarden Nehri'nin iki tarafında, Yahudi ekseriyetiyle kurulmasına vakfedeceğim."
Şimdi, bölgemizde ve karşımızda bir cumûdiye, bir buzdağı'nın su üzerinde görünen kısmıyla, Siyonist İsrail rejimi var.. Suyun içinde görünmeyen kütle ise Amerika, Rusya, Avrupa Birliği ve diğer bütün emperyalist güç odakları...
İşlediği bütün barbarlıkları, soykırımları, Gazze'de, 7 Ekim 2023'deki muhteşem eylemleri ortaya koyan (İslamî Mukavemet Hareketi) HAMAS örgütünü ezmek adına, ordusu, devleti olmayan 2,5 milyonluk bir Müslüman halk kitlesini ve bütün bir Gazze'yi, bombardıman ederek, 'Taş ütünde taş, omuz üstünde baş bırakmamak' ve 70 bini net, 30 bin kadarının da yıkıntılar altında kaldığı ve bu korkunç rakamların üçte birini çocukların, üçte birini kadınların ve geride kalan üçte birini de savunmasız sivil 100 bin kişinin katledilmesi karşısında bile, Birleşmiş Milletler başta olmak üzere, hiç bir uluslararası kurum, kuruluş, mahkeme veya devleti tarafından, yapılan bu korkunç barbarlıklar üzerine kimsenin konuşamadığı 2 yıl boyunca, siyonist İsrail rejimini en net şekliyle suçlayarak, Gazze halkının feryadını devlet planında dünya kamuoyu önünde en net şekilde ve dirayetle dile getiren Türkiye Başkanı Tayyib Erdoğan'ı içeride, üstelik de İslamî hassasiyet adına yere çalmaya çalışan kesimler yok mu?
Son 50 yılı aşan zaman dilimi boyunca, aynı hedefler için birlikte çalışan ve birlikte saf bağlayıp cemaat namazı kılanların içinden birilerinin, sanki başka bir alternatif varmış veya mevcud yapı bertaraf olsa; yerine, daha sağlıklı kadrolar gelecekmiş gibi davranmalarını ve namaz ehli olanlardan nicelerinin birbirine selâm bile veremez hale gelmelerini anlamak, zorun zoru..
50 yıl öncelerde, inandığımız değerlere göre bir yönetin biçimi hayal ederken, her şeyin, boyacı küpüne daldırıp çıkarmak kolaylığıyla olacağını mı sanıyorduk ve sanıyoruz?
Bu satırların sahibi, 1972'den beri yazı hayatında genel olarak ve hamdolsun bir çizgi sapması ve savrulmaya uğramadığına inanan ve Müslüman halkların elindeki devletlerin hemen her birini gözlemlemeye çalışan birisi olarak, inandığı değerlerin sosyal hayata tatbikinde, asla kolaycı değildim ve o zamanlarda, ülkenin şu on 25 yıl içinde bu güne kadar aldığı mesafelerin gerçekleşeceğine ihtimal veremiyordum.. Ve bütün Müslüman coğrafyalarında bu uygulamaya yakın ikinci bir örnek bile göremiyorum..
Geliniz, icraatın, uygulamanın başında bulunan kardeşimizi desteklemeyi aklımıza bile getirmeyip kösteklemek için çırpınanlara yanlışlarında omuz vermek yanlışına karşı birbirimizi ikaz edelim.. Devlet idaresi san'atında bu kadar engin ve zengin tecrübeler kazanmış bir lider ve kadrosunun yanlışlarını gidermeye ve yıkmadan yapmaya, ağırlık vererek hareket etmeliyiz. Ve liderini bulmuş bir Müslüman halkın ve halkını bulmuş bir lider denkleminin bu kadar sıhhatli şekilde ele geçmeyeceğini de unutmayarak..
Son 100 yılın 80 yılını yaşamış ve 1955'lerden bu yana olan 65-70 yıllık kesimini yaşamış ve anlamaya çalışmış ve Vahy-i ilâhî'den, Kur'an'dan beslenen aslî değerlerimizin bayrağının yere düşmemesi ve daha ileri merhalelere ulaşılmasından başka bir arzusu ve bir beklentisi olmayan ve de böyle bir müşaverede bulunmak fırsatını bulamama ihtimali de olan bir kardeşiniz olarak sözlerimi, bu kadarca ifade edebildim.. Hepimize, doğru sözleri, doğru zamanda, doğru muhataplara ve doğru bir uslûb içinde beyan etmek gücü nasib olsun, inşaallah..
*
NOT: Batı Avrupa'nın en büyük şehri sayılan Londra'da 2 yılı aşkın bir zamandır, İng. İşçi Partisi'nden Belediye Başkanı, halkın rey ve iradesiyle seçilen bir Müslüman.. Hind alt-kıtası Müslümanlarından 55 yaşında, Sâdiq Khan..
Bu kardeşimizin, aslî kimliğinin gereklerine dikkat etmeye çalıştığı ve Londra halkının memnuniyetini kazandığı söyleniyor.
*
4 Kasım günü de Amerika'nın ve dünyanın en büyük şehirlerinden olan New York, Belediye Başkanlığı seçimine gidildi.. Ve ilginç olan şu ki, New York Belediye Başkanlığı'na, Demokrat Parti'nin adayı olarak ve anketlerde, seçimlerden 4 ay öncesinden beri diğer adaylarının açık ara önünde gözüken ismi olan 34 yaşındaki Zohran Mamdanî de bir Müslüman idi..
Zohran Mamdanî ismi, Trump'ı daha bir delirtecek derecede New York Belediye Başkanlığı'na seçiliverdi.. Trump, Mamdanî'nin seçilmesini engellemek için, aylar öncesinden beri, 'komunist delinin biri, ekonomi filan bilmez..' diye aşağılamaya çalıştığı Mamdanî seçilirse, New York eyaletine merkezden, Washington'dan gönderilecek fonların kesileceğini söylüyor ve Mamdanî'ye ateş püskürüyordu..
Rakipleri ise, Mamdanî'nin tecrübesiz olduğunu söylüyorlar, ama, Mamdanî'nin, 'Tecrübesizliğimi, samimiyetimle gidereceğim.. Ama, dürüstlük eksikliğinizi tecrübelerle gideremezsiniz..' sözleri New York kamuoyunda onu daha bir ileriye taşımış gözüküyordu..
*
Rakipleri ve muhalifleri, Mamdanî'nin, İsrail karşıtı söz ve davranışlarını gündeme getirerek halkı ondan uzaklaştırmaya çalışıyorlar, ama, bunun etkili olmadığı ve hattâ geri teptiği de, kitlelerin sempatisinin Mamdani'ye daha fazla yöneldiği anlaşılınca, dolar milyarderlerinin, Mamdanî'nin yolunu kesmek için 25-30 milyon dolar harcadıkları da açıklanıyor ve New York medyasında, bir çok siyasetçinin, "Bu adam kuşaklar arası bir iletişimci. Hiçbir tartışma platformunda onunla karşı karşıya gelmek istemem" dedikleri aktarılıyordu.
Ve Amerikan medyasına da yansıyan en ilginç tepki de şu olmuştu: "Yıllarca tam bir bunama hastalığıyla boğuşan ve cümlelerini tamamlayamayan Başkan'ların ardından, Zohran'ın konuşmasını duymak, sanki elektrik gibi çarpıyor."
*
Nitekim, 21 Ekim 2025 tarihli New York Post gazetesinde de, 'Mamdani'yi durdurun' başlığıyla şu yazı yayınlanıyordu:
1
Cumhuriyetçi belediye başkan adayı Curtis Sliwa'nın yarıştan çekilmesi gerektiğini belirten New York Post'un yazısı, özetle şöyle devam ediyor:
"Bunu yazmak canımı yakıyor ama: Curtis Sliwa'nın gerçeklerle yüzleşmesinin ve şehrin Zohran Mamdani'nin belediye başkanlığı felaketinden kaçınmasının en iyi yolunun yarıştan çekilmesi olduğunu kabul etmesinin zamanı geldi," (…) "Basit gerçek şu ki, (… Mamdani'nin rakiplerinin) kazanma şansı sıfır." (…) Zor bir durumda, gerçeklerle olduğu gibi, ne kadar çirkin olursa olsun, yüzleşmek zorundayız. (…) Mamdani kazanmaya ve bütün New Yorkluların hayatlarına büyük, ölümcül bir zarar vermeye hazır: Durdurulmalı. Berbat bir durum ama çok sevdiğin şehir için Curtis, lûtfen bu acı hapı yut!."
*
Ve..
4 Kasım 2025 Salı günü yapılan seçimlerde, Trump ve benzerleri açısından korkulan oldu, Mamdanî kazandı..
Trump ve benzerleri için 'kara bir gün' idi, o seçim sonuçlarının açıklandığı gün..
*
**
Seçim sonundaki ilk konuşmasında, kendisinin zafer konuşmasını bekleyen binlerce New Yorklu karşısında, kendisini tanıtmak için kullandığı ilk cümlesi, 'I am (ay em) Muslim!.) (Ben Müslümanım!.) diyen ve bu cümlesi büyük alkışlarla karşılanan Mamdanî'nin her şeyi mükemmel şekilde yapacağı beklentisi içinde olunmamalı elbette..
Elbette o günü, New York için 'kara bir gün..' olarak niteleyenler de oldu, başta Trump olmak üzere..
'Ben Müslümanım' diyen her bir ferd veya 'Biz Müslümanız..' diyen bir topluluk hakkında, yakından tanımıyorsak, tahkik etmeksizin, delilsiz olarak, onların iman noktai nazarından, İslam inancı dışında gösterilmeleri İslam hukuku- şeriati açısından kabul edilemez ve açık deliller olmadıkça şahsî kanaatlerle ya da, demokratik akrobasi hareketleri içinde üretilmiş yöntemlerle propagandalarla daha baştan yıpratılmak için , ne derece sağlıklı olduğu bilinmeyen iddialarla 'tekfir' de edilemezler. Nitekim, Hz. Peygamber (S)'den gelen bir hadis rivayetinde de 'Ben kalblerde olanı okumak için gelmedim..' buyrulmuştur.
2 sene kadar önce, Londra Belediye Başkanlığı'na seçilen Sâdiq Khan'dan sonra, şimdi de Zohran Mammadî isimli bir diğer Müslüman aday'ın rakiplerini eze-eze, New York Belediye Başkanlığı'na seçilmesi ve Batı dünyasının bu iki büyük ve etkili şehirlerin halklarının şehirlerinin, toplumlarının geleceği açısından güvenecek şahsiyetler bulmakta sıkıntı çektikleri için, kendilerini gizlemeksizin, açık alınla 'Biz Müslümanız' diyen kimselere yönelmeleri, sıradan bir hadise olmayıp, Batı dünyası denilen materyalist-kapitalist dünyada da şaşkınlık ve ilgiyle izlenmiştir..
Elbette seçilen o şahsiyetlerin de, söylemlerinin kendilerine yüklediği sorumlulukların idraki içinde olmaları beklenir, ama, her şeyin bir anda düzeleceği beklenemez.. Elbette, kimsenin elinde sihirli değnek yoktur ve her şey bir anda düzelecek değildir.
*
Şimdi.. Kapitalist dünyanın en önemli merkezlerinde, onların metodlarıyla da olsa, onların surlarında bir gedik açmaya başladığımız görülüyor.. Bu durumu daha baştan basit görmeye gerek yok .. Bu ilk adımlar, belki daha ileride daha büyük ve tecrübelerle donanmış yeni adımların atılmasına ve dünyanın başka yerlerindeki halklara da mesajlarımızı ulaştırmak hedeflerimize yardımcı olacaktır, inşaallah..
En basitinden, ABD Başkanı Mr. Trump'ın bu netice karşısında, daha bir çılgına dönüp, Mamdanî için, 6-7 dakikalık konuşma esnasında, 20'den fazla, tekrar tekrar 'komunist deli.. ' demesi, ve Mamdani'nin de, 'Trump, biliyorum ki şimdi ekrandan izliyorsundur, tv.'un sesini de aç, iyi dinle!..' şeklinde bir cümle kurmasına çok bozulduğu anlaşılan Trump'ın, 'Bana karşı saygılı davranması gerekir.. Ben onun icraatının son onaylama makamıyım; bu unutulmamalı..' diye üstü kapalı, aba altından sopa göstermeye kalkışması karşısında, Mamdani'ye dualarımızla olsun, desteğimizi göstermeliyiz..
*
Selahaddin Eş Çakırgil
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.