Avrupalılar Osmanlı bahçelerine hayrandı
Avrupa'da doğru dürüst park ve bahçe yokken Osmanlı bu konuda çok ilerideydi. Osmanlı topraklarına gelen Avrupalılar Osmanlı bahçelerinin güzelliğini anlata anlata bitirememiş, ülkelerinde yapacakları park ve bahçeler için örnek almışlardı.
İstanbul'a ve Türkiye'nin dört bir yanına "millet bahçeleri" yapılması gündemde. Yapılacak millet bahçelerini hemen Avrupa'nın önemli parklarıyla kıyaslamaya başladık. Hâlbuki Avrupa'da doğru dürüst bahçe yokken Osmanlı bahçecilikte çok ileriydi. Nurhan Atasoy hocamız, kitaplarında Osmanlı bahçelerini ve Avrupa'ya tesirlerini uzun uzun anlatır.
(Topkapı Sarayı ve Hasbahçe)
OSMANLI BAHÇELERİ
Osmanlı Devleti'nin kurulmasından sonra Selçuklular zamanında olduğu gibi bahçeler ve çiçekler hayatın her safhasını süslemeye devam etti. Çiçekler yalnız bahçeleri değil Osmanlı sanatının her türünü süsledi. Kitaplarda, çinilerde onlarca çiçek motifi kullanıldı. Padişahların kaftanlarında, gömleklerinde, askerlerin miğferlerinde, at başlıklarında lale motifleri kullanıldı. 1453'te fetihten sonra bahçelerin yeni gözde mekânı İstanbul'du. İstanbul'un her tarafında padişahlar için düzenlenmiş hasbahçeler vardı. Avrupa'da bahçe nedir bilinmezken padişahlar göz alıcı hasbahçelerde devlet işlerinin yorgunluğunu üzerlerinden atarlardı. İstanbul'da Eski ve Yeni (Topkapı) sarayların bahçelerinin dışında Çatalca, Silivri, Florya, Langa, Karabali (Kabataş'da), Kâğıthâne, Karaağaç (Sütlüce'de), Aynalıkavak, Ihlamur, Beşiktaş, Çırağan, Bebek, Baltalimanı, Emirgân, Kalender, Büyükdere, Fenerbahçe, Üsküdar, Beylerbeyi, Kuleli, Kandilli, Göksu, Çubuklu, Tokatköy, Beykoz ve Sultaniye bahçeleri vardı.
(Çağlayan Kasrı)
ÇİÇEK ZENGİNLİĞİ
Osmanlılar'ın çiçek sevgisi Avrupalılar'ın dikkatini çekmişti. Avrupalı diplomatlar, Türk bahçelerinde yetişen çiçek zenginliği karşısında şaşırıp kalmış ve bu bitkileri kendi ülkelerine heyecanla tanıtmışlardı. 1570'lerin sonlarında İstanbul'a gelen Salomon Schweigger, padişahın bahçelerini şöyle anlatır: "Sözü gene süs bahçelerine getirmek istiyorum. Bunlardan birine gittim. Adına "Karabali" diyorlar. Bu bahçede ilk gözüme çarpan, yanyana üç atlının rahatça geçebileceği genişlikte bir yoldu. Yol boyunca ve yolu dikine kesecek biçimde, ikişer adım aralıkla çok güzel serviler dikilmiş, ağaçların arasında bir buçuk insan boyunda, hoş görünümlü biberiyeler yetiştirilmişti." 17. yüzyılın başlarında Venedik balyosu olarak görev yapan Ottavio Bon Osmanlı bahçesini şöyle anlatır: "Padişahın yaşadığı saraydaki ağaçların altında her türden çiçeğin kokusu hissedilir. En fazla olan ağaç servidir. Sarayın çok güzel bahçeleri ve bu bahçelerde her türden çiçekler ve meyve ağaçları; iki tarafında yüksek serviler bulunan çok güzel gezinti yolları ve birçok mermer çeşmesi vardır."
Erhan Afyoncu-Sabah
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.