Arama

Ekrem Demirli
Ocak 31, 2018
Bir hadis-i şerifi doğru anlamak: Rüyada görülen Peygamber midir, onunla irtibat mı?

'Şerefü'l-mekan bi'l-mekîn!' Mekanın kıymeti onda bulunanın değeriyle ölçüldüğü gibi rüyanın kıymeti de görülenle irtibatlı sayılmıştır. Müslümanların hayatında kıymetli rüyalar Hz. Peygamber'e dair rüyalardır: dünyada onu görmekten mahrum kalmış insanlar rüyada müşerref olmayı lütuf sayarlar. Bir Müslüman için peygamberi rüyada görmek onu samimiyetle sevmenin belirtisidir. Rüyaların hayatımızdaki etkisi hiç kuşkusuz bize kendimizi ve hayatımızı anlatmalarından gelir; rüyalar öncesi ve sonrasıyla hayatımızı nispeten geniş bir zaman kesitinde müşahede edebileceğimiz bir ayna gibidir. Peygamber'in görüldüğü rüyalarda bu ayna, sırat-ı müstakim ile ilişkimize dair bir işaret taşır. Bu itibarla 'Beni rüyasında gören gerçekte beni görmüştür, çünkü şeytan suretime giremez' mealindeki hadis-i şerif bir müjde olarak İslam ümmetinin hafızasına kök salmıştır. Hz. Peygamber'in bedeni varlığını görenler sayıca az olsa bile, rüyalarda görenler, peygamber sevgisini ve ilgisini İslam ümmeti içinde canlı tutmuşlardır.

Peygamberin görüldüğü rüyalar bir tehlikeye de açıktır: Böyle rüyaları bir iktidar vesilesine dönüştürerek kişisel veya toplumsal menfaat kaynağı haline getirmek mümkündür. Bu nedenle Müslüman alimler rüya tabirleri içerisinde bu rüyalara özel önem vererek tehlikeyi bertaraf etmek istemişlerdir.

SURET İLE SîRET: MÜSLÜMAN EVLERİNDE HİLYE-İ ŞERİF NİÇİN BULUNUR?

Büyük metafizikçi düşünür Sadreddin Konevi'nin Kırk Hadis Şerhi bir metafizikçi gözüyle 'burhanü'l-muhakkikin' (metafizikçilerin dayanağı ve delili) olan peygamber anlayışını yansıtır. Kitapta çeşitli konularla ilgili hadisler aynı bakış açısıyla yorumlanarak 'cevamiü'l-kelim' imtiyazı verilen Hz. Peygamber'in bütün zamanlarda ve mekanlarda geçerli sözleri yorumlanır. Kitapta dikkate değer konulardan birisi Hz. Peygamber'i rüyada görmekle ilgili hadisin yorumudur. Dikkati çeken ilk konu bir metafizikçinin böyle bir hadisi niçin yorumladığı sorusu olmalıdır. Konevi'nin bu hadisi yorumlamasının iki nedeni olabilir: Birincisi onun bilgi ve varlık görüşünde hayal ile dış dünya irtibatını kurabileceğimiz yorum yöntemine elverişli bir örnek olarak bu hadisi ele almış olmasıdır. İkincisi ise bir mürşit veya şeyh olarak Konevi'nin hadisi yorumlama ihtiyacı hissetmiş olmasıdır. Konevi böyle rüyalardan varılan neticelere, bu rüyaları bir iktidar aracı haline getirildiğine şahitlik etmiş olmalıdır. Bu nedenle peygamberi rüyada görmenin anlamı üzerinde durarak bir lütfun tahrifini engellemek istemiş olmalıdır. İnsanlar istismar ediyor diye hakikati yok sayamayız; lakin hakikati kendi bağlamı içinde idrak edebilirsek hakikatin kendisini zaten muhafaza edeceğini de göreceğiz.

Rüya yorumunun birinci yönü konunun varlık mertebeleri bahsiyle ilişkisidir. Sufilerin düşünceleri arasında izahı güç konulardan birisi 'varlık mertebeleri' fikridir. İnsandan bağımsız bir şekilde hayal alemi veya misal alemi derken neyi kast ediyorlar, bunu anlamak zordur. Meselenin bu kısmı üzerinde durmak yazının sınırlarını aşabilir. Fakat yine de rüyanın dış hayal (munfasıl hayal) ile iç hayal aleminin (insan müdrikesinin parçası olan hayal) arasındaki bir irtibat noktası olarak düşünüldüğünü söylemeliyiz. Bu nedenle varlık mertebeleri fikrini dikkate almadan rüya tabirinden söz edemeyiz. Bunu hesaba katarak Konevi'nin 'mürşit' olarak hadisi ele alma niyetine dönebiliriz.

Konevi çevresindeki insanlardan ve müritlerinden Hz. Peygamber'in görüldüğü pek çok rüya dinlemiş olmalıdır. 'Rüyalardaki Peygamber' ile hadis-i şeriflerden ve sünnetten öğrendiği peygamber telakkisinin çeliştiğinde ise ortada iki ihtimal olabilir: ya konuyla ilgili hadis–i şerif sahih değildir veya insanlar yalan söylüyordur! Konevi her iki ihtimali de yok sayarak meseleye nasıl bakmak gerektiğini ortaya koyar.

Bunun için hadisteki 'benim suretim' ifadesine dikkatimizi çeker. İnsanlar Hz. Peygamber'i veya başka birisini rüyalarında duyularının verisine bağlı olarak –çünkü rüyalardaki suretler duyulardan gelir- çeşitli şekillerde görebilir. Acaba hiç görmediğimiz birisini onun kendi suretinde görmek mümkün müdür? Yani Hz. Peygamber'i görmemiş bir insan onu asıl suretinde görebilir mi? İşin zor kısmı burasıdır: Konevi'nin varlık anlayışı Peygamber'i hiç görmemiş insanın onu asli suretinde görebileceğini kabul eder. Meratibü'l-vücud (varlık mertebeleri) anlayışı böyle bir imkanı peşinen kabulü iktiza eder. Bu durumda hadis-i şerifte dikkatimizi çekecek nokta peygamberi 'kendi suretiyle görmek' ile 'başka bir surette' görmek olmalıdır. Bir insan Hz. Peygamber'i kendi suretinde görürse öyle bir rüya peygamberi rüyada görmek kabul edilebilir. Buna mukabil rüyada farklı surette görülmüşse, o zaman Peygamber'i değil, peygamber veya onun sünnetiyle ilişkisini anlatan bir rüya sayılır. Burada suret ile siret arasındaki ilişkiyi hatırlamak gerekir: çünkü Peygamber'in sureti aynı zamanda ahlakını içeren bir kavramdır. Bu durumda Peygamber'i rüyada görmek, onun ahlakına, sünnetine ve naslara aykırı bir şekilde onu görmemek demektir. Bu yaklaşım ise rüyayı sünnet bilgisinden uzaklaşarak alternatif bir bilgi kaynağı saymak yerine sünnet ile bireyin irtibatını güçlendiren yardımcı unsur saymak demektir.

Buradan müslümanların evlerini süsleyen hilye-i şeriflerin varlık sebebini fark edebiliriz: surette görmek ile başka bir şekilde görmek bu sayede ayrıştırılmıştır. Hilye-i şerif Hz Peygamber'in sureti (fiziksel yapısı) ile sîretini, yani ahlakî özelliklerinin birbirini tamamladığı nefis bir metindir. Hilyede Hz. Peygamber öyle dikkatli ve titiz bir şekilde tarif edilmiştir ki, sufi metafizikçilerin madde-mana, beden-ruh arasında kurdukları irtibata dayanak teşkil eden bir metin olarak okunmuştur.

Ekrem Demirli

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN