Arama

Zekeriya Erdim
Ağustos 15, 2018

Atasözleri, vecizeler; kişisel, kurumsal, toplumsal tecrübelerin ve birikimlerin süzme özetleri. Yaşanmışlıkların yansıması olan ve geçmişin koynundan geleceğin ufkuna uzanan yön tabelaları, yol işaretleri.

Hemen her kültürün ve medeniyetin hafıza kayıtlarında; hayatın bütün alanlarına ve konularına hitap eden atasözleri var. Bir yandan, az söz ile çok anlam ifade ediyor; öte yandan, sorularımıza cevap-sorunlarımıza çözüm olabilecek formüller veriyorlar.

Onlar bizim; toplumsal hafıza arşivimiz. Bir başka ifadeyle; ortak aklın ürünü olan zekâ terlemelerimiz.

Bu öz ve söz zenginliğinin meşhur örneklerinden birinde; "Ak koyun, kara koyun, geçit ağzına gelince belli olur" denilmiş. İnsanların, olaylar ve durumlar karşısındaki gerçek tavırlarının, iyilik ile kötülük arasındaki temel tercihlerinin; bedel ödeme riskinin bulunduğu zor zamanlarda, dar zamanlarda ortaya çıkacağı belirtilmiş.

Millet ve ümmet tarihimizde; adına "geçit" denilen şaşmaz ölçünün ve ölçeğin, nice çarpıcı örnekleri var. Eskiden beri, sert rüzgârlar ve fırtınalar, kökü sağlam olan ağaçların sadece dallarını sallayıp savurmuş; kökü zayıf olan ağaçları ise, söküp atmışlar.

Şimdilerde, dâhili ve harici şer ittifakının estirdiği ve giderek kasırgaya dönüştürmeye çalıştığı bir rüzgârın etkisi altına girmiş bulunuyoruz. Çoktandır içinde bulunduğumuz kültür ve medeniyet savaşının ekonomi cephesinde; döviz silahı ile vurulup, diz çökmeye zorlanıyoruz.

Görünen o ki; kötü komşu bizi sac, elek sahibi yapacak. Tehditler fırsata dönüşüp; toplumsal bilgi ve bilinç sıçramasına yol açacak.

Sağımıza, solumuza baktığımızda; kimlerin "ak koyun", kimlerin "kara koyun" olduğunu kolayca görebileceğiz. Brütün içinden neti çıkarıp; uzun soluklu bir ayılma, aydınlanma süreci içine girebileceğiz.

IRMAK İMTİHANI

Hani, zamanın süper zalimi Câlut'a ve ordusuna karşı, Tâlut'un komutası altında sefere çıkanların; bir "ırmak imtihanı" vardı ya. Bazıları, yapılan uyarıları dikkate alıp, içmeden geçiyor; bazıları ise, kirli sudan içip hastalanıyorlardı ya.

Bu günlerde; aynen böyle bir imtihanın içindeyiz. Kimilerimiz, ırmağı geçip Câlut'u alaşağı etmenin; kimilerimiz, kirli sudan içip düşmanın ekmeğine yağ sürme yoluna gitmenin peşindeyiz.

Bir yanda kişisel, kurumsal, toplumsal ölçekli hamlelerle; altınını, dövizini bozduranlar ve savaşın keskin kılıcı haline getirilen Dolar'ı sabitleyip belli bir kurda donduranlar var. Öte yanda, içimize sızmış ajanlar; yalan yanlış haberlerle ve sahibinin sesi hamlelerle felaket tellallığı yapıp, panik psikolojisi oluşturmaya çalışıyorlar.

İnanıyor ve güveniyoruz ki; ırmağı geçenler arasında bulunan bir Davut, sapan taşı ile Câlut'u alnından vurup, atından aşağı indirecek. İstiklali ve istikbali söz konusu olduğunda, destanımsı direnişler içine giren bir milletin kavli ve fiili duaları sayesinde; kaderin ve kalplerin sahibi olan Allah, bu rüzgârı tersine çevirip sahibine döndürecek.

SEFERBERLİK ZAMANI

Bu ilk kalkışma da değil; son çatışma da olmayacak. Tarihimizin, coğrafyamızın, kültürümüzün, medeniyetimizin mirası olan özgür ve özgün duruşumuz devam ettikçe; benzeri saldırılar durmayacak.

O zaman, yediden yetmiş yediye; uzun soluklu bir seferberlik içine girmeliyiz. Bilimde ve teknolojide, kültürde ve sanatta, malda ve hizmette çok üretip az tüketen bir toplum haline gelerek; dostlara güven, düşmanlara korku vermeliyiz.

Dünyanın ve insanlık âleminin; zulme karşı adaleti temsil eden kahramanlara ihtiyacı var. Yeraltı ve yerüstü zenginlikleri sömürüldüğü için varlık içinde yokluktan ölen, ülkesi ve toplumu yangın yerine dönüştürüldüğü için yurdunu-yuvasını ardında bırakıp göç etmek zorunda kalan milyonlar; zamanın akıncılarını, alperenlerini bekliyorlar.

Şurası kesin bir gerçek ki; herkes için huzurlu ve güvenli olmayan bir dünya, hiç kimse için huzurlu ve güvenli olamayacak. Geçici menfaatler için kalıcı değerlerini feda eden ürkekler, korkaklar, köle ruhlu ahmaklar; hiçbir zaman, umduğunu bulamayacak.

Zaman; ortak doğrular ve değerler ekseninde birlik zamanı. Yeni bir geçit ağzına geldik; ak koyun ile kara koyunu ayırt etme anı.

DERSİMİZİN KONUSU

Yakında Kurban Bayramı var; Allah ve kulları ile aramızdaki mesafeyi azaltıp, olabildiğince yakınlaşmaya çalışacağız. Sonraki günlerde, okullar açılıp ziller çalacak; yeni öğretim yılında da çocukları ve gençleri geleceğe hazırlayacağız.

Artık, örgün ve yaygın eğitim kurumlarının temel derslerinden biri; milli güvenliğimiz olmalı. Yetişme çağındaki yeni nesiller, modern dünyanın tüm donanımlarını elde ederek; barışı kalıcı kılmak için, savaşın her türlüsüne, her zaman hazır hale gelmeli.

Bugün dünden, yarın bu günden daha fazla katma değer üretmeliyiz. Tembellik yerine çalışkanlığı, israf yerine tutumluluğu, ihtilaf yerine birliği, gaflet yerine uyanıklığı, korkaklık yerine cesareti, esaret yerine özgürlüğü tercih etmeliyiz.

Annelerin ve babaların, öğretmenlerin ve idarecilerin, aydınların ve yöneticilerin; bu bilgi ve bilinç ile hareket etmeleri gerekir. Unutmayalım ki; onurlu bir hayat için, korkaklık derecesine düşmeyecek tedbir ve ahmaklık derecesine düşmeyecek cesaret gerekir.

Zekeriya Erdim

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN