Arama

Prof. Dr. Sefa Saygılı
Ocak 7, 2019
Hafızamız nasıl işliyor?

İnsanın hafıza (bellek) sistemi mükemmeldir ve hayranlık verir. Hafızamızda depolama ve buradan çekip çıkarma yeteneğimiz şaşırtıcıdır.

Hafızamızla elde ettiğimiz becerilerin listesini yapmak güçtür. Oysa her birimiz adlarını tam hatırlamasak bile binlerce yüzü, yeri, sesi, kokuyu bilir, ayırt ederiz. Daha önce bir filmi (sayısız görüntüsüne rağmen) gördüğümüzü, bir espriyi duyduğumuzu veya bir yazıyı okuduğumuzu hemen söyleyebiliriz.

Her birimiz genellikle çok eski benzer özelliklerini biraz saçın, iki gözün, iki kaşın, bir burnun, bir ağzın, bir çenenin, bir ten renginin biraz değişikliklerle yeniden düzenlemesiyizdir. Ancak, her insanın yüzü bir telefon numarasından daha iyi hatırlanır. Bir oda, bir resim ve bir sokak da böyledir. Buralarda bir şey değişmişse neyin değiştiğini söylememiz güç olsa bile, değişmeyi hemen fark ederiz. Bunlar pasif hafıza faaliyetine dayanır. Bir de tecrübe ile kazanılanlar, (nasıl konuşulacağını, nasıl davranılacağını, nasıl yemek pişirileceğini veya bir işin nasıl yapılacağını bilmek) vardır.

Hafızada depo edilen bir bilgiyi çekip çıkarma belki de daha şaşırtıcıdır. Eğer hafıza daha çok bir kitaplık gibiyse ihtiyaç duyulan bir bilgiyi hemen bulup ortaya çıkarmada beyin bu kadar olağanüstü yetenekte nasıl olabilir? Buraya hiç gelmiş miydin? Hayır. Bu sizin paltonuz mu? Hayır. Kavun sever misiniz? Evet. 48.647'den sonraki sayı nedir? Bu gibi sorulara cevap o kadar çabuk gelir ki, çoğu defa cevabın daha ağzın açılmasından önce verilmiş olduğundan şüphelenilir.

Hafıza deposundan devamlı olarak uygun kelimeleri çekip çıkararak yapılan konuşmanın kendisi de muhtemelen şaşırtıcıdır. Cümleler, yazıldığından çok daha hızlı olarak söylenebilir. Hızlı bir konuşmacı saniyede üç kelime kullanırken bütün bunlar dil bilgisine uygun ve anlam dolu bir şekilde ağızdan dökülürler. Gerçekte aynı anda başka bir konuşmacının sözleri de bu konuşmacının kulağına geliyor; o da uygun cevap verebilmek için düşünmek, yeni cümleler hazırlamak ve yeniden konuşmak üzere bu seslerin yorumunu yapmak zorunda kalıyor olabilir. Hafızadan bilgileri çekip çıkarma bir kitaplık görevlisinin o kaynaktan bu kaynağa koşuşturup durması şeklinde değil, sakin bir şekilde çalışarak; randımanlı, etkili ve şaşırtıcı bir hızla gerçekleştirilir. Bu faaliyet bir yerde tökezler ve bir kelime yerine başka bir kelime söyler veya belli bir adı hatırlamakta başarısızlığa düşersek hemen kendi kendimize kabahat bulup güceniriz. Oysa devamlı kendi beyin gücümüze şaşkınlık duymamız gerekir. Hepsini 1400 gramlık beynimizle gerçekleştirmek üzere, (hemen hemen) hiç hata yapmadan konuşur, hatırlar, tarif eder ve hafızamızdaki bilgileri çekip ortaya çıkarırız. Saydığımız bu beynin yapacak başka görevleri (sözgelişi düşünme, bedenin kontrolü ve hissi idrak gibi) olduğundan, beynin henüz tam olarak tespit edilmemiş bir bölümüyle yaparız. Hafıza faaliyetine ne kadar beyin dokusu ayrılmış olduğunu ve beynin hangi bölümlerinin bu işe etkili şekilde karıştığını kimse bilemez. Her bilgi depolanmaz.

Hafızanın hayranlık uyandıran bir özelliği de kalbur gibi delikli ve çok faal olmamasıdır. Beyin bilgiyi tutmalı ama gitmesine de izin vermelidir. Herhalde iyi beyinler, iyi kalburu olan ve önemli bilgileri tutarken diğerlerinin gitmesine hazır durumda olan beyinlerdir. Çünkü unutmak nimettir. Kalburun üstünde kalanları hatırlamak, gerekmeyenleri ise hafızadan göndermek önemli bir yetenektir. Her duyusal bilgi parçası bir motor reaksiyon doğursaydı, sinir sistemi vücut fonksiyonlarının kontrolünde hiç etkili olmazdı. Bu sebeple, sinir sisteminin başlıca fonksiyonlarından biri, gelen bilgiyi uygun motor cevapların oluşacağı şekilde hazırlamaktır. Gerçekten de bütün duyusal mesajların yüzde 99'dan fazlası, önemsiz bulunarak, bir yana atılmaktadır.

Beynin hayranlık verici bir özelliği de bizim hissdemediğimiz ve hiç kullanamayacağımız bilgileride kendisi için depo etmesidir. Bir insan her gün inip çıktığı evinin merdivenlerinin sayısını bilmeyebilir, ancak beynimizde bu sayı ve merdivenlerin gözle görülür en ince ayrıntıları kaydedilmiştir. Kişi ne zaman kendisini yeni bir iş için hazırlayacak olsa, beyin, insanın haberi olmadan birçok alt sistemi çalıştırarak kullanıma hazır hale getirir.

HAFIZADA NASIL TUTULUYOR?

Beynin hatıraları nasıl sakladığı bugün hâlâ tam olarak izah edilememiştir. Ortalama bir ömürde 15 trilyon birbirinden ayrı haberi beynin aldığı hesaplanmıştır. Beynimizin pratik olarak günde 86 milyar bilgiyi depolama kapasitesi vardır. Günlük hayattaki her olay hafızaya alınır. Ancak olayın bilgileri önemli değilse, beyin bilgiyi yalnızca 15 saniye tutup sonra hafızadan silmektedir.

İşin ilginci hafızada tutulan bilgilerin sayısının beyin hücre sayısından kat kat fazla oluşudur. Yapılan bir incelemede beynin depolama kapasitesinin bir katrilyon (bir milyon tane milyar) bilgi parçasını alacak imkâna sahip olduğu hesaplanmıştır. Ancak, hafıza kaydı, beyinde tek bir hücrede değil, milyonlarca sinir hücresinin birbirleriyle temaslarıyla meydana gelen büyük bir ağ içinde yapılmaktadır.

MEÇHUL HAZİNEMİZ: HAFIZA

Beyin hiç şüphesiz insanın sahip olduğu en önemli organ. Ancak araştırmalara göre, ömür boyunca insan vücudunda gerçekleşen her türlü fonksiyonun yöneltildiği yer olan beynimizi bilmiyoruz. Beynimizin kullanmadığımız yönlerinden biriside hafızamız. İlim adamları, olağanüstü bir bilgi biriktirme kapasitesine sahip olan hafızamızı en faydalı şekilde kullanabilmemiz için birkaç tekniğin bulunduğunu belirtiyorlar. Bunlardan birisi "yüz-isim bağlantısı" tekniği. Bu teknikte, yeni tanıştığımız insanların yüzlerinin genelini değil, en dikkat çeken noktası ile, bu insanın adını hafızanıza kazıyorsunuz. Böylece o insanı gördüğünüzde, ilk ilginizi çeken yüz hattı ile birlikte adı da hafızanızda canlanıyor. Uzmanlar bu tekniği kullanarak insanların yüzde 80 oranında başarılı olduklarını ve isim hafızalarının son derece geliştiğini kaydediyorlar.

Bir başka teknik olan "hane-harf" ise özellikle numaraları ezberlemek için. Bu metod da, 0-9 arası her rakama bir harf veriyorsunuz. Ezberlemek istediğiniz numarayı böylece bir kelimeye çeviriyor ve daha kolay hatırlıyorsunuz. Bu gibi pek çok tekniğin kitaplarla öğrenilebileceğini hatırlatan ilim adamları, pratikte insan hafızasının kapasitesini sonsuz olduğunu belirtiyor, ancak önemli olan hafızaya alınan bilgiyi hatırlamak olduğuna dikkat çekiyorlar. Doğmadan önce bebeklerin beyinlerindeki milyarlarca hücrenin öldüğünü kaydeden ilim adamları, böylece beynin "yeni bilgiler için temizlendiğini" belirtiyorlar. İlim adamlarına göre temizlik 3-4 yaşlarına kadar sürüyor ve bu sebeple çocukluk dönemindeki hatıralar hatırlanmıyor. Buna benzer olarak ömür boyunca hafızaya aldığımız milyarlarca bilgi, hafızamız tam olarak kullanamadığımız için işimize yaramıyor.

HAFIZANIN TEMELİ

Beynimiz 25 milyon cilt kitaba eşit bilgiyi içinde barındırabilmektedir. Bu yaklaşık 2.5 trilyon kelimeye eşittir. Beynin böyle muazzam bir bilgiyi kapsayan bir hafızası vardır. Gördüğümüz simalar, telefon numaraları, konuştuğumuz lisan, evimiz, adresimiz, arkadaşımız, yaşadığımız yılların neredeyse tamamına ait hatıralarımız, akrabalarımız okuduğumuz kitaplar, okullarda öğrendiğimiz bilgiler, o gün gazete ve televizyonda gördüklerimiz, telefon sesinden bile ayırt edebildiğimiz yüzlerce insan ve burada genelleme yaparak dahi bitiremeyeceğimiz kadar çok bilgi, beynimizde depolanmıştır. Ve biz istediğimiz an bilgilerden istediğimize ulaşabilmekteyiz. Meselâ bu yazıyı okurken ilkokul öğretmenimizin yüzünü hatırlamak istediğimizde bu bilgi hemen bize ulaşacaktır.

Bu devasa bir kütüphaneye giden bir insanın istediği bilgiye istediği anda ulaşması gibi bir olaydır; kütüphane görevlisi istenen bilgiyi, aradan saniyeler geçmeden derhal bulmakta ve bize getirmektedir. Beyinde istenen bilgileri bulup yerinden çıkaran ve bize ulaştıran 15 milyar sinir hücresi bulunmaktadır. Peki, sinir hücreleri bunu nasıl yapmaktadır? Yağ, lipit ve karbonhidrattan oluşan bu yapıların bilgi saklamaları, istenilen bilgiyi anlayıp, trilyonlarca kelime arasından arayıp derhal bulmaları ve ilgili yere iletmeleri mümkün olabilir mi? Yağ ve proteinlerin oluşturduğu, cansız ve şuursuz atomların birleşimi ile meydana gelen sinir hücrelerinin akıl, bilgi ve şuur sahibi olmaları, hatırlamaları, hatırlatmaları imkânsızdır. Bu yetenekler, sinir hücrelerinin ve beynin ötesinde bir varlığa ait olmalıdır. Hatırlayan, bilgi sahibi olan, unutan, sevinen, üzülen, heyecanlanan, ezberleyen, akılda tutan, zevk sahibi olan, gören, dokunan, hisseden, duyan, meyvenin tadını ve en azından son merhalede bütün bunları anlamlı kılan alan varlık; Allah'ın insana üflediği ruh'tur.

Prof. Dr. Sefa Saygılı


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN