Arama

Prof. Dr. Ahmet Ağırakça
Mayıs 21, 2019
Toplumların inşasında Kur’an-ı Kerim’in metodu

İlâhî metot ve ilahi yolu kendisine bir yaşayış ve hayat tarzı olarak kabul eden toplumlar için bilgi son derece büyük önem taşıyan bir gerçektir. Bu gerçek de Kur'ân-ı Kerîm'de ilim ve dinin aynı kavram ile kullanıldığını ve sürekli olarak birlikte zikredildiğini görebiliyoruz. Cenab-ı Allah'ın Peygamberlerine bizzat kendi zatından verdiği ilim ile bu muazzam kâinatın Allah'ın kanun ve sünnetleri ile icra edildiğini de biliyoruz. Yüce Allah katından insanlara indirilen ve onların hevâ ve hevesleriyle zanlarının dışında kalan dinî prensiplere bir işaret olarak Kur'ân-ı Kerîm'de ifade buyrulduğu gibi bütün mevcudatın ve varlıkların büyük hakikatleri de aynı şekilde çeşitli işaretlerle ifade edilmiştir. Böylelikle Cenab-ı Allah'ın Kur'ân-ı Kerîm dili ile bize bildirdiği mesajında ilim ile dinin eşit anlamda ve aynı ıstılah ile ifade edildiğini görüyoruz:

"Sana gelen ilimden sonra eğer onların arzularına uyacak olsan andolsun ki Allah'tan başka sana bir dost ve bir yardımcı da yoktur." (el-Bakara, 2/120)

"İlimde ileri seviyeye varanlar: 'Ona inandık hepsi Rabbimizin katındadır' derler. Akl-ı selim sahiplerinden başkası düşünüp anlamaz." (Al-i İmran, 3/7).

"Onların bu hususta hiçbir bilgileri ve ilimleri yoktur. Onlar sadece zanna uymaktadırlar." (en-Nisâ, 4/157).

"De ki: Bilgi ancak Allah katındadır. Ben, benimle gönderilen şeyi size veriyorum." (el-Ahkâf, 46/23)

Bu konuda Kur'ân-ı Kerîm'de zikredilen ayetleri alıp sıralamamız sözü uzatma açısından mümkün değildir. Ancak sadece bazı hususları dile getirmemiz mümkündür. Kur'ân-ı Kerîm'de 750 yakın yerde ilim ile ilgili ve ilimden türetilmiş birçok kelime ve kavram zikredilmektedir ki, biz ancak burada bunlardan birkaç örnek verebiliriz.

Bundan dolayı Kur'an-ı Kerîm'in medeniyet açısından sadece medeniyetin ahlâkî ve ruhî yönüyle ilgilendiğini hiç kimse iddia edemez. Bu ilahi mesajlara bir göz attığımızda bütün kâinatın ve tabiatın kalbine mü'min bir insan topluluğunun yerleştirilmesi için birçok hüküm ve emrin bulunduğunu rahatlıkla görebiliriz. Bu buyruklar, yeni bir insan tipinin, aksiyoner ve mü'min bir şahsiyetin yetişmesini ve ortaya çıkmasını gerektirir. Toplumlar kendi özlerindeki yanlışlıkları temizlemedikçe, yanlışlık yapanları toplum içinde kenara koymadıkça hatta toplumdan dışlamadıkça toplumda değişim olamaz. Kur'an-ı Kerim'in yetişmesini emrettiği mü'min insan tipinin yeryüzünün bütün derinliklerinde bütün cüziyât ve maddi zerrelere varıncaya ve bunlar arasındaki her türlü ilişki, kanun ve sünnetlerini en ince ayrıntısına kadar araştırıp incelemeye çalışmasını istemektedir. Kur'ân-ı Kerîm'i dikkatlice incelediğimizde son derece kapsayıcı bir medeniyet hareketinin oluşması için insanoğlundan göklere ve yerlere bakıp bütün olup bitenleri düşünmesini istemektedir. Mü'min bir kalp ve gayret ile yerlerde ve göklerde gördüğü bütün olayları incelemesini ve bu konuda buluşlar yapmasını, insanlığın geleceği ve İslam medeniyetinin yeniden oluşması ve dirilişi için yeni yeni adımlar atmasını isteyip Cenab-ı Allah'tan aldığı emirler doğrultusunda kainatın derinliklerine, gizlilik ve sırlarına dalıp yeryüzünde insanlık için son derece ulvî, yüce ve ruhî derinliği oluşturacak bir seviyeye ulaşmasını istemektedir. Aynı şekilde Kur'an-ı Kerim insanoğlundan yeryüzündeki her türlü ilmi verileri ve bunların kanunlarını en iyi şekilde ve doğru olarak kullanıp medenî ve maddî seviye itibariyle en üst derecede bir yükselişe doğru ilerlemesini ve bunu gerçekleştirmesini istemektedir.

Ancak şunu unutmamak gerekir ki Kur'ân-ı Kerîm bütün bu hususlarla ilgili olarak meseleleri ayrıntılı bir şekilde anlatmamaktadır. Ayrıca bunlar arasındaki ilişkileri kapsayacak şekilde hükümler koyarken son derece kısa rumuzlarla meselelere işaret eder. İnsanoğlunun çoğu kez zihninden kaçmaması gereken meselelerde Kur'ân-ı Kerîm'in çok yerinde medeniyet problemiyle ilgili emirler ve nehiyler konmuştur. Kur'ân özellikle Allah'a iman edip O'na gönül bağlayan İslâm ümmetinin bu medenî ilerleme alanında öncü olması için sürekli emirlerini tekit etmekte ve bu medeniyetin yeniden ayağa kalkmasında kendisine düşeni yapmasını istemektedir.

İnsanın ruhî ve maddî prensipleri arasındaki insicam ve bağlılığın en mükemmel şekli asırlar boyunca sürüp giden ve bu iki taraf yani madde ve mana arasındaki dengeyi en sağlam bir şekilde kuran ve bu yönde büyük adımlar atan İslam medeniyeti, bu hususları zamanında en güzel şekilde yansıtmış olduğunu yeni neslin bilmesi gerekir. İslâm medeniyeti uzun asırlar boyunca büyük buluşlar ve önemli ilmi gelişmelere imza atmış, büyük gayretlerle ve çalışmalarla sayısız icatlar ve keşifler yapmıştır.

Ayrıca Müslümanlar kâinattaki maddî ve manevî yönler arasında en iyi bir irtibat kurup, asla bunları ihmal etmeden, en mükemmel şekliyle ifa eden muazzam bir medeniyetin verilerini yeryüzüne sunmuş ve bu hususta mükemmel bir medeniyet örneği ortaya koymuşlardır. Kur'ân-ı Kerîm'in emirleri metot ve programları istikametinde bu ümmetin kurduğu medeniyet, astronomi, matematik, tıp, fizik kimya, cebir ve bütün uygulamalı ilimler alanında o günün imkân ve şartlarına göre mükemmel bir seviyeye ulaşmıştır. İslam medeniyetinin bütün ilimler alanında insanlığı ilgilendiren araştırmalarda attığı adımlarını ve bu alanda gerçekleştirmiş olduğu ilmî inkişafları burada ele alıp anlatmamıza ve tek tek izah etmemize gerek yoktur. Ama tarihimiz bunu zaten bize anlatmaktadır. Onun için yeni nesillerin mazilerini öğrenmeleri ve bu ümmetin ilimler tarihinde ne gibi buluşları gerçekleştirdiğini bilmelidir. Örneğin yeni nesiller yer çekimini Newton'un bulduğunu zanneder veya böyle bilir, Ama Newton'tan 300 önce "cazibiyyetu'l-arz" kavramıyla Abdurrahman el-Hazini ve İbn Yunus el-Mısrî kitaplarında bundan söz etmişlerdir.

Aslında, Kur'ân-ı Kerîm'in metodu ve insanlığa ulaşmasını emredip istediği medeniyet programları çerçevesinde, ilahi buyrukların ışığında ulaşmış olduğu seviyenin ne olduğunu biliyoruz. O halde bu ulvi medeniyetin hangi verilerden ilham alarak yükseldiğini, İslâm ümmetini o yükseliş dönemlerinde medenî ve ilmi açıdan en muazzam bir seviyeye ulaştırmış olan söz konusu ilahi buyruklar nelerdi? Bütün bunların cevabını Kur'an-ı Kerimin ayet ve surelerinde olduğunu bilip bunlarla ilgili araştırmalar yaptığımızda bu ilahi buyrukların bizi ilmi verilere ve bilimsel keşiflere ulaştıracaktır. Her Müslüman kendi çalışma alanları işle ilgili olarak Kur'an'ı incelediğinde büyük verilere ulaşacak ve ufkunu yenileyecektir.

İşte bu veriler ve düşünceler ışığında Kur'ân-ı Kerîm'in bizi kâinat ve bütün varlıklar çerçevesinde tabiatın kalbine yerleştirmek istediğini gayet açık bir şekilde görmemiz mümkündür. Kur'ân-ı Kerîm, bütün bunları hatırlayıp düşünmemizi isterken bize mükemmel bir tecrübe deneyimi kazandırmak her türlü yeniliği yakalamak için keşif ve buluşlara ulaşıp bu konuda gerekli tecrübe ve deneyime sahip olmamızı istemektedir. Kur'ân-ı Kerîm bunu bizden isterken dengeli bir medeniyet için çift yönlü ve iki kanatlı olup bir taraftan her türlü maddî gelişmeleri ihmal etmeksizin ileriye doğru taşımamızı ister. Diğer taraftan da ruhî ve ahlâkî yönümüzü de iyice geliştirip yeni ve dürüst bir insan tipini ortaya çıkarmamızı istemektedir.

İnsan olmamızın en önemli şartı Allah'a ibadet ve ona yönelip onun emirlerine uymak, yasaklarından kaçınmaktır. Burada imanın en mühim ve en açık olan derecelerinden bir tanesi de Cenab-ı Allah'ın insan ve tabiat olarak değerlendirmiş olduğu ruh ve madde yapısının seviyesine ve yaratılışına uygun olarak onun ilahi irade ve kudretini en mükemmel şekilde dile getirmesi ve insanın bütün yönleriyle buna iman edip bu değerlere sahip çıkmasıdır. İnsanın durumu ne olursa olsun imanın apaçık ve kaçınılmaz mertebesinden kendisini asla sıyıramaz. Allah'ın yeryüzündeki halîfesi olarak insanın buna dört elle sarılması imanın bir gereğidir. Fakat maalesef insanoğlu bu apaçık hükümlerin ve yeryüzünün halîfesi olma gereğinin hakkını tam vermeyip bu konum ve durumunu gerektiği şekilde koruyamadığından onun bu davranışı Kur'ân-ı Kerîm'de kesinlikle reddedilmiştir.

Yeniden İslam medeniyetinin dirilişi Kur'an'ı tanımadan ve metodunu izlemekten geçer.

Ahmet Ağırakça

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN