Arama

  • Anasayfa
  • Mefhum
  • Diğer varlık ve olayların içyüzünü keşfetme ilmi "firâset"

Diğer varlık ve olayların içyüzünü keşfetme ilmi "firâset"

İnsanlar içinde akıl, zekâ ve firâset olmak üzere her bakımdan en üst derecede olanlar, peygamberlerdir. Onlar kuvvetli bir hâfıza, yüksek bir idrâk, güçlü bir mantık ve iknâ kâbiliyetine sâhiptirler. İnsanların, diğer varlık ve olayların içyüzünü keşfetme, gelecek hakkında doğru tahminlerde bulunma melekesi anlamında kullanılan terime de firâset denir. Bu kelimenin anlamı, bir kimsenin ahlâk ve istidadını yüzünden anlamak, bir şeyi sezmek, iç yüzünü keşfetmek demektir…

Diğer varlık ve olayların içyüzünü keşfetme ilmi firâset
Yayınlanma Tarihi: 3.9.2018 00:00:00 Güncelleme Tarihi: 27.09.2018 15:03

Sözlükte "keşfetme, sezme, ileri görüşlülük" gibi mânalara gelen firâset kelimesi dar anlamda, bir kimsenin dış görünüşüne bakarak onun ahlâk ve karakteri hakkında tahminde bulunmayı ifade eder. Daha geniş anlamda ise akıl ve duyu organlarıyla bilinemeyen, ancak sezgi gücüyle ulaşılan bütün bilgi alanlarını kapsar. Bir kimsenin ahlâk ve istidadını yüzünden anlamak demektir. İlham eseri olarak meydana gelen seziştir. Mü'minin Allah'ın nuruyla bakması demektir.

Bir hadis-i şerifinde Peygamber Efendimiz şöyle buyurur: "(Kâmil bir) mü'minin firâsetinden (çabuk seziş ve kuvvetli anlayışından) sakınınız, çünkü o Aziz ve Celil olan Allah'ın nuru ile bakar."

HİKEMÎ VE TABİİ, RİYÂZÎ, İLÂHÎ FİRÂSET TÜRLERİ

Firaset bir şeyi sezmek, anlamak, iç yüzünü keşfetmek gibi anlamlara gelir. İlm-i firâset insan, hayvan, dağ, tepe gibi varlıklara bakarak yeni bilgilere ulaşmayı amaçlayan bütün ilimlerdir. Fizyonomi, ilm-i kıyafet, el okuma, yüz okuma gibi bütün ilimler ilm-i firâset içerisinde yer almaktadır.

Kaynaklarda hikemî ve tabii, riyâzî, ilâhî olmak üzere üç firâset türünden söz edilir. Hikemî ve tabii firâset anlayışı İslâm dünyasına İslâm öncesi kültürlerden geçmiştir. Aristo'ya mal edilerek Yuhannâ b. Bıtrîk tarafından Arapça'ya tercüme edilen Kitâbü's-Siyâse fî tedbîri'r-riyâse (Sırrü'l-esrâr) adlı apokrif eser İslâm toplumundaki bu tür firâset anlayışını geniş ölçüde etkilemiştir.

Rivayete göre Aristo bu eserde öğrencisi İskender'e öğütler vermiş, ona savaşta hangi tarafın galip geleceğini veya mağlûp olacağını önceden tahmin etmenin ve böylece dünyaya hâkim olmanın yollarını ve savaş tekniğini öğretmiştir. Bundan dolayı müslüman hükümdarlar bu tür eserlere ilgi duymuşlardır. Filozof Kindî Kitâbü'l-Firâse adıyla bir risâle kaleme almış, Ebû Bekir er-Râzî de tıpla ilgili Kitâbü'l-Manśûri'nin ikinci makalesini bu konuya ayırmıştır.

Fahreddin er-Râzî'nin Kitâbü'l-Firâse'si de bu anlayışla yazılan bir eserdir. Bu çalışmalar sonucunda İslâm dünyasında firâset konusu çeşitli dalları olan kapsamlı bir ilim haline gelmiştir.

FİRÂSET İLMİNDEN DOĞAN DİĞER İLİMLER

Firâseti (physiognomy, cardiognosy) bir ilim olarak temellendirmeye çalışanlara göre bir kimsenin fizikî yapısına yani boyuna, rengine, çeşitli organlarının yapısına, el ve yüz hatlarına bakarak onun ahlâk ve karakterini teşhis etmek mümkündür. Bundan dolayı ilk ve orta çağlarda hükümdarlar, kendilerine görev verecekleri kimselerin seçiminde bu ilmin verilerinden faydalanmak istemişlerdir.

Taşköprizâde'ye göre "ilmü'l-kıyâfe" adıyla da anılan firâset ilminden doğan diğer ilimler şunlardır:

"İlmü'ş-şâmât ve'l-hayalân (insandaki ben vb. şeylere bakıp onun iç dünyasını keşfetmek), ilmü'l-kef veya ilmü'l-esârîr (kişinin el, ayak ve yüz hatlarına bakıp huyunu ve şahsiyetini anlamak), ilmü'l-ektâf (keçi ve koyunun kürek kemiğine bakıp savaş, barış, kıtlık ve bolluk konusunda bir sonuç çıkarmak), ilmü'l-irâfe (şu anda meydana gelen bazı olaylardan hareketle gelecekteki olaylar hakkında akıl yürütmek), ilmü'l-ihtilâc (organlarda görülen seyirme, çarpıntı vb. durumlardan ileride meydana gelecek olaylara dair sonuç çıkarmak), ilmü'l- ihtidâ bi'l-berâri ve'l-akfâr (sahra ve çöllerde yön tayin etmek), ilmü istinbâti'l-maâdin (madenlerin yerlerini belirlemek), ilmü'r-riyâfe (toprağın nemine, üzerindeki bitkilere ve orada barınan canlılara bakarak yeraltı sularını bulmak), ilmü nüzûli'l-gays (yağmurun yağıp yağmayacağını tahmin etmek), ilmü kıyâfeti'l-eser (iz sürmek), ilmü kıyâfeti'l-beşer (insanların organlarına ve bunlar arasındaki ilişki ve oranlara bakıp kişilerin ruh yapılarını teşhis etmek, iki kişi arasındaki benzerliği dikkate alıp aralarında nesep bağı bulunup bulunmadığını belirlemek).

SIKI BİR PERHİZ VE ÇİLE SONUCU FİRÂSET SAHİBİ OLMAK

Genellikle keskin bir zekâ ve üstün sezgi gücüne sahip olan kişilerin sıkı bir perhiz ve çile sonucu ruhî ve fikrî yönlerini güçlendirerek firâset sahibi olmaları mümkündür. Başka bir ifadeyle madde âleminden ve bedenî nazlardan soyutlanan insan herhangi bir kişi veya olay hakkında isabetli tahminler yapabilir. "Riyazî firâset" denilen bu tür firâset Müslümanlarda olduğu gibi gayri Müslimlerde de bulunabilir.

Allah'ın, kalbine attığı bir nur ile kulun hakkı bâtıldan, doğruyu yanlıştan, faydalıyı zararlıdan ayırmasına ve muhataplarının karakterlerini teşhis etmesine "ilâhî firâset" adı verilmiştir. "Müminin fırâsetinden sakınınız, zira o Allah'ın nuru ile bakar" meâlindeki hadiste bu tür firâsete işaret edilir.

Bu nevi firâsetin pratiği zâhir âlimlerinde de görülmekle birlikte daha çok sûfîler arasında yaygındır. Kaynaklarda İmam Şâfiî'nin firâset sahibi olduğu, hatta İslâm dünyasında firâsete dair ilk eseri onun yazdığı kaydedilerek firâsetlerinden, firâsete esas aldığı kurallardan örnekler verilir.

Müfessirlerin çoğu gibi sûfiler de bir âyette geçen "mütevessimîn" kelimesini firâset sahipleri şeklinde anlamışlar, ayrıca; "Sen onları simalarından tanırsın" ve "Andolsun ki sen onları -münafıkları- konuşma tarzlarından da tanırsın" meâlindeki âyetlerde de firâsetin kastedildiğini söylemişlerdir.

Allah tarafından insana üflenen ruhun firâsetin kaynağı olduğuna işaret eden sûfîler, Hz. Ömer'in bazı âyetlerin getirdiği hükümleri bu âyetler inmeden evvel bilmesini, Hz. Osman'ın yanına gelen bir kişinin gelmeden önce nâmahreme baktığını anlaması üzerine onun, "Hz. Peygamber vefat ettikten sonra vahiy ile mi karşılaşıyorum!" diye hayret etmesini ve Hz. Osman'ın, "Bu vahiy değil firâsettir" demesini firâsetin mümkün ve meşru olduğuna delil saymışlardır. (TDV,İslamansiklopedisi,Süleyman Uludağ​)

İBN ARABİ'YE GÖRE FİRASET İLMİ

Firâset ilmini mutasavvıfların yanında fakihler de kullanır. Fıkıh kitaplarında hakimin vasıflarından birisinin de firâset olduğu yer alır. Hakim olayları, tarafları, şahitleri ve diğer delilleri firasetle değerlendirir ve en doğru kararı verir. İslam tarihinde ve geçmiş ümmetler döneminde firasetli hakimler tarafından isabetle karara bağlanan çok sayıda dava vardır. Hz. Süleyman'ın bir çocuğu paylaşamayan iki kadından hangisinin gerçek olduğu anlamak için başvurduğu yol bunlardan birisidir.

İslam alimleri ilm-i firasetin bir fal olmadığını, var olan işaretlerden yola çıkılarak belirli sonuçlara ulaşıldığını söylemektedir. Cüneyd-i Bağdadi bu konuda şunları ifade eder: "Firaset, isabet kaydetmektir, gaybı bilmek değildir. Firaset isabetli düşünmektir."

Bununla birlikte firaset ilmini fal olarak kullananlar da olmuştur ki özellikle el ve yüz okuma ilimleri fal olarak görülmüştür. İlmin ya da doğru bilginin farklı kaynakları vardır. Bunlar vahiy, akıl, havass-ı selime denilen duyular, mücerrebat denilen tecrübe ve deney, müşahedat denilen gözlem ve mütevatirat denilen yalan üzerinde birleşmesi mümkün olmayan bir topluluk tarafından ifade edilen sözdür. Bu bilgi kaynaklarının hepsi firaset ilmini desteklemektedir. Firaset ilmi ile ilgili ayetler, hadisler, duyu organlarının tespitleri, deneyler, gözlemler ve doğru rivayetler, bu ilmin kaynaklarını teşkil etmektedir.

Muhyiddin İbn Arabi'nin Tedbirat-ı İlahiyye isimli eserinin sekizinci babı ve Fütuhat-ı Mekkiye adlı eserinin 148. bölümü firaset ilmi (fizyonomi) ile ilgilidir. Firaset ilmini hikemî firaset ve şer'î firaset olarak ikiye ayıran İbn Arabi, eserine firaset ilminin dine uygun olduğunu gösteren ayet ve hadislerle başlar. Hikemî firaseti insanın beden yapısıyla, şer'î firaseti ise ruh yapısı ile ilgili olarak açıkladıktan sonra, ikisi arasındaki farklar üzerinde durur. Bu açıklamalar teorik olmaktan çok uygulamaya dayalıdır. İbn Arabi kendi tecrübelerine dayanarak bu bilgileri vermektedir. Şer'î firaset ise insanın ruh aynasını parlatması ile ulaştığı gayb bilgisidir. Günahlardan, hırslardan, şehvetlerden uzak duran insan, gaybî bilgilere sahip olabilmektedir. (Şenocak, A. Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt 1, Sayı 3 (2017) s.51-61.)

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN