Arama

Kavmiyet

Kavmiyet mefhumunu mercek altına aldığımız bu yazımızda, kavmiyet ve kavmiyetçiliğe bakış; İslam’da kavmiyetçilik anlayışı ve Mehmet Akif’in şiirlerinde kavmiyet kavramının nasıl işlendiği hususunda önemli bilgileri toparladık ve Akif’in dizeleriyle sorduk: “…Sevinme bir, acı bir, gaye aynı, vicdan bir…” Peki, bu kavmiyetçilik niye?

Kavmiyet
Yayınlanma Tarihi: 27.12.2017 00:00:00 Güncelleme Tarihi: 27.12.2017 14:24

"...Ayrılık hissi nasıl girdi sizin beyninize?
Fikr-i kavmiyeti şeytan mı sokan zihninize?..."

Arapça, "kavm" kökünden gelen "kavmiyet", Ferit Develioğlu'nun Osmanlıca-Türkçe Lügat'inde (1986) "Şu veya bu kavimden olma hali"; TDK'nin hazırladığı Türkçe Sözlük'te (2005) ise, "Bir kavmin kendine özgü özellikleri, bir kimsenin bağlı olduğu kavme göre durumu, kavme bağlılık" ifadeleriyle yer almaktadır. Sosyal ve siyasal zeminde ideolojik bir davaya dönüşerek farklı bir niteliğe bürünebilen bu kavram, kavmiyetçilik fikri ekseninde insanlığın ortak değerlerini hiçe sayan bir sapkınlığı ifade eder.

İslam'da düzeltilmesi emredilen bu sapkınlık, insanlar arasında nesil, renk, dil, milliyet taassubuna girilerek birilerini "kendinden ve üstün" görmek; ya da "başkasından ve aşağı" kabul etmek gibi herhangi bir ahlak, akıl ve mantık temeline dayanmayan fikrî sapkınlıktır.

Irk taassubu konusunda ileri bir düzeyde yer alan Yahudiler, İsrailoğullarını Allah'ın seçkin kulları kabul eder. "Hinduların kast sistemini bu ayırım döllendirmiştir. Bu yüzden Brahmanların üstünlüğü kurulmuş, yüksek tabakadan olanlar karşısında diğer bütün insanlar aşağı ve pis kabul edilmiştir ve paryalar zillet ve rezaletin çukurlarına atılmışlardır." (Mevdudi, 1996: 459).

Bunun gibi Afrika ve Amerika'da siyah beyaz ayırımı da zülüm ve işkencenin en dehşetlisini tarih sayfasına taşır. Güçlü milletler zayıf olanlar üzerinde hâkimiyet kurarak kendinden saymadıkları ırkların can, mal ve namuslarını kendilerine mubah görmüşler; onları kültürel olarak asimile etmek suretiyle tarih sahnesinden silme girişiminde bulunmuş, direnenleri de soy kırımından geçirmişlerdir. Nazi Almanyası'nda Germen ırkının üstünlüğü düşüncesinin II. Dünya Savaşı'nda ulaştığı vahşetin bütün boyutlarını gözler önüne sermiştir.

İSLAM VE KAVMİYETÇİLİK

Allah, Kur'ân-ı Kerîm'de Müslümanların birlik ve beraberliğini bozan kavmiyetçiliği yasakladığını bildirdiği gibi, O'nun resulü Hz. Muhammed de pek çok Hadîs-i Şerif'inde reddettiğini de buyurur. On dört asır evvel İslamiyet'in gelişiyle birlikte nazil olan bir ayet, kavim gerçeği ile ilgilidir:

"Ey insanlar, gerçekten, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler (şeklinde) kıldık. Hiç şüphesiz, Allah katında sizin en üstün (kerim) olanınız, takvaca en ileride olanınızdır. Hiç şüphe yok, Allah bilendir, haber alandır."(Hucurât: 13).

Bütün insanlara açık bir hitabın bulunduğu bu ayette, kavimler halinde yaratılmış olmanın gayesi ve kavimler arası ilişkilerde bakış açısının ne olması gerektiğine ilişkin bir emir ile kavmiyetçilik temelindeki düşünce ve eylemlere karşı uyarı yer alır. Nitekim İslam, yeryüzünün çeşitli bölgelerine dağılmış kavimleri ortak değerler etrafında birleştirerek tek bir "millet" çatısı altında "ümmet" yapmıştır.

BİR ÖRNEK İLE

Hicretten sonra Evs ile Hazrec kabileleri arasında düşmanlık kalmamış, Ensar ile Muhacirler kardeş olmuşlardı. İslamiyet'ten önce birbirine düşman olan şimdi ise dost olan bu birliği çekemeyen Medineli Yahudi Şas bin Kays, bu durumdan rahatsız olur.

"Evs ve Hazrec'in İslam kardeşliği ile tek vücut olmaları, biz Yahudilerin buradaki varlığımız için pek büyük bir tehlikedir" kanaatine varır. Genç bir Yahudi'ye "Git aralarına gir, Buas savaşını ondan önceki muharebeleri hatırlarına getir" der. Genç Yahudi bu melaneti yerine getirir. Evs ve Hazrec kabilesinden bazılarının ırk ve kavmiyet damarları harekete geçer. "İsterseniz eskisi gibi harp ederiz" deyip silahları kuşanıp harbe tutuşacakken, Efendimiz 'in haberi olur ve şöyle seslenir:

"Ey Müslümanlar topluluğu! Allahtan sakınınız. İslam sayesinde sizdeki cahiliye hallerine nihayet verdikten sonra, sizi küfürden kurtardıktan sonra, eski haliniz olan küfre mi dönmek isterseniz?"

Bu sözler iki kabileyi de yatıştırır. Bunun düşman hilesi olduğunu anlarlar. Ardından dört ayeti kerime nazil olur. Onlardan biri

"Ey iman edenler! (Sizden önce) kendilerine kitap gönderilenlerinin bir takımının (bu vaka münasebetiyle Yahudilerin) sözünü dinlerseniz, sizi mümin olduktan sonra yine kâfir kılarlar."

MEHMET AKİF'İN ŞİİRLERİNDE KAVMİYETÇİLİK

Mehmet Akif'in şiirleri, düşünce dünyasını aydınlatan metinlerdir. Kavmiyetçi anlayışların, ayrılıkçı çabaların Balkanlardan başlayarak İslam coğrafyasına ve Müslümanların yüreğine düşürdüğü yakıcı ateşin etkisi, Türk edebiyat tarihinde en üst seviyede Mehmet Akif'in şiirlerinde yankısını bulur.

Akif, bir yandan cemiyet hayatında cahilliğe karşı bilim ilkesini savunurken, diğer yandan etnik kökeni ne olursa olsun İslami inanç ve idealler etrafında kenetlenen toplulukların birliğini bozacak kavmiyetçi yaklaşım ve yapılanmalara karşı çıkar. Zira o, İslam birliği bağlamında geniş bir toplumsal mutabakatı karşılayan "ümmet" fikrini savunur; çünkü yalnızca belli bir kavmin davasını güden ulusalcı anlayışların Müslümanlar arasında bir ayrışmayı ve parçalanmayı doğuracağı düşüncesindedir.

Hani, milliyetin İslâm idi… Kavmiyet ne!
Sarılıp sımsıkı dursaydın ya milliyetine.
"Arnavut" ne demek? Var mı şeraitte yeri?
Küfr olur, başka değil, kavmini sürmek ileri,
Arap'ın Türk'e; Laz'ın, Çerkez'e yahut Kürd'e;
Acem'in Çinli'ye rüçhânı mı varmış? Nerde!
Müslümanlıkta anasır mı olurmuş? Ne gezer!
Fikri kavmiyeti tel'in ediyor Peygamber.
En büyük düşmanıdır Ruh-u Nebi tefrikanın;
Adı batsın onu İslâm'a sokan kaltabanın!
Şu senin akıbetin bin bu kadar yıl evvel,
Sana söylenmiş iken doğru mudur şimdi cedel?
Ne Araplık ne de Türklük kalacak aç gözünü!
Dinle Peygamberin ilâhî sözünü…
Medeniyet size çoktan beridir diş biliyor;
Evvela parçalamak, sonra da yutmak diliyor.

Kavmiyetçi anlayışların, ayrılıkçı çabaların Balkanlardan başlayarak İslam coğrafyasına ve Müslümanların yüreğine düşürdüğü yakıcı ateşin etkisi, Türk edebiyat tarihinde en üst seviyede Mehmet Akif'in şiirlerinde yankısını bulur. Arnavut kökenli Müslümanlardan olan Akif, her biri İslam ümmetinin bir unsuru olan Müslüman halkları birlik olmaya çağırırken, Batı medeniyetinin İslam milletine "diş bile(diğini)"; "evvela parçalamak, sonra da yutmak" istediğini ifade eder. Nitekim isyan hareketini organize eden "Başkım"cıların etkisinde ulusal bağımsızlık mücadelesini vererek Osmanlıdan ayrılmayı planlayan milliyetçi Arnavutların birçoğu, bu faaliyetlerinden dolayı Mehmet Akif'i öfkelendirir. Akif, ayrılık yolunda "şûrîde siyâset"in ve "fâsid dâva"nın içinde olduğunu öne sürdüğü Arnavutları söz konusu tehlikeli girişime karşı uyarır. Hayatı boyunca belki de ilk kez hangi kavimden olduğunu,

"Bunu benden duyunuz, ben ki, evet, Arnavudum.. / Başka bir şey diyemem: İşte perişan yurdum!.."(s.206)

dizesiyle duyuran Akif, farklı bir kavme ait olmanın doğal olduğunu, ancak bunun ayrılıkçı olmayı gerektirmediğini vurgular. Akif'i yakından tanıyan şair ve edip Süleyman Nazif, Mehmed Akif (1924) adlı eserinde konu ile ilgili şu şöyle bir bilgi verir:

"Beride Türkçülük fikri henüz tebellür etmeden, ötede Arnavut milliyet cereyânı bu muazzam hey'et-i ictimaiyyenin temellerini oymaya başlamıştı. Tehlikeyi en evvel görenlerden biri ve en evvel vâveylâ-yı îkâz koparan dindaş, ırkdaş, vatandaş, Hakkın Sesleri şâiri oldu" (1994: s. 69).

AKİF'E GÖRE ŞEYTANLIK İŞİ

Sırat-ı Müstakîm'de yayımlanan "Süleymaniye Kürsüsünde" başlıklı şiirinde "ayrılık hissi"nin ve "fikr-i kavmiyet" ilgisinin bir şeytanlık işi olduğunu söylemesi, onun ıstırabını besleyen bu endişenin ürünüdür:

"Ayrılık hissi nasıl girdi sizin beyninize?
Fikr-i kavmiyeti şeytan mı sokan zihninize?
Birbirinden müteferrik bu kadar akvâmı,
Aynı milliyetin altında tutan İslâm'ı,
Temelinden yıkacak zelzele, kavmiyettir.
Bunu bir lâhza unutmak ebedî haybettir…
Arnavutlukla, Araplıkla bu millet yürümez…
Son siyasetse bu! Hiç böyle siyaset yürümez!
Sizi bir âile efradı yaratmış Yaradan;
Kaldırın ayrılık esbâbını artık aradan.
Siz bu dâvada iken yoksa, iyâzen-billâh,
Ecnebîler olacak sahibi mülkün nâgâh. (…)
Bir değil mahvedilen devlet-i İslâmiyye…
Girdiler aynı siyasetle bütün makbereye,
Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez;
Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez." (s.178-179).

Şiirlerinde Kavmiyetçilik fikrini şiddetle reddeden Akif, İslâm kardeşliğini ve dayanışma ruhunu, temel bir anlayış olarak telkin eder; her alanda olduğu gibi "İslâm birliği" konusunda da sorunun çözüm yolunu Kur'an'da arar. Zira o, bilgiyi doğrudan doğruya Kur'an'dan alarak zamanın geniş imkânlarına, insanın anlama yetisine sunmayı kendi İslamcılık anlayışının bir özeti olarak değerlendirilebilecek şu sözlerle tavsiye eder:

"Doğrudan doğruya Kur'an'dan alıp ilhâmı, / Asrın idrâkine söyletmeliyiz İslâm'ı!."

Akif, ayrıca "Sevinme bir, acı bir, gaye aynı, vicdan bir" dediği Müslüman toplulukların ortak hususiyetlerini, kendi aralarında birlik ve beraberliği tesis etmeleri için yeterli bir sebep sayar. Ona göre "İttihad-ı İslâm" bilincini birlikte yaşama şuuru üzerine inşa edebilmiş bir toplumun aşamayacağı engel yoktur. Ancak bunun için evvela inanç dünyasını ifsat eden kavmiyetçilik fikrini (varsa) aşması gerekir.

FİKRİYAT
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, Kemal Erol

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN