Koçi Bey Risalesi: Osmanlı Devleti’nin ‘Prens’i
Machiavelli'nin kaleme aldığı ve dönemin hükümdarını eleştiren ve ona yol gösteren Prens adlı eseri pek çoğumuz biliriz. Peki ya, Osmanlı Devleti'nde de buna benzer bir eser olduğunu ve yazıldığı dönemde Fransızca, Almanca, Rusça, Macarca gibi pek çok dile çevrilerek Batı dünyasında büyük üne kavuştuğunu kaçımız biliyoruz? Koçi Bey Risalesi, Sultan IV. Murad ve onun ardından tahta geçen Sultan İbrahim'e devlet idaresinde yol göstermek üzere kaleme alınan bir eser. Koçi Bey, eserinde iki Osmanlı sultanına farklı farklı tavsiyelerde bulunmuştu. Peki, ama neden?
Önceki Resimler için Tıklayınız
Koçi Bey, risâlesinin ikinci yarısında yer alan arzlarında, başta sıraladığı meselelerin düzeltilme ve giderilme çarelerini açıklamaya yönelir, ne gibi tedbirlere ihtiyaç bulunduğunu bir bir anlatır.
Düzeliş çarelerini, "kānûn-ı kadîm" dediği geçmişteki usul ve nizamlara dönüşte arayan Koçi Bey, bu gerçekleştirildiği takdirde devletin eski kudretini yeniden kazanacağı ümidindedir.
Sultan İbrahim tahta geçtiğinde Koçi Bey, onun için de ilkinden 9 yıl sonra bir ikinci risâle daha kaleme almak durumunda kaldı. İlkinin IV. Murad nezdinde gördüğü kabul ve icraatı hususunda ona sağladığı fayda ve hizmet, hükümdar değişikliğinde bu defa yenisi için de böyle bir risâle istenmesine yol açmıştı.
Sultan İbrahim varlığını muhtemelen annesi Kösem Sultan'dan öğrendiği, onun ve özellikle Vezîriâzam Kemankeş Mustafa Paşa'nın öğütlemeleriyle Koçi Bey'den, kardeşi IV. Murad'a olan risâlesi gibi kendisini de devlet işleri hususunda bilgilendirecek böyle bir rehber yazmasını ısrar ve acele ile istemekteydi.
Her iki risâle de tahta yeni çıkmış, henüz tecrübe sahibi olmayan bir hükümdara yol gösterici olmak gibi müşterek bir gayeye yönelik olmakla beraber, mahiyet ve muhtevaca birbirlerinden çok farklıdırlar.
Bu farkı yaratan da her şeyden önce ve doğrudan doğruya, muhatapları olan iki hükümdar arasındaki çok belirgin kültür seviyesi ve karakter farkıdır. Bundan dolayı ikinci risâle, birinci risâleden ele aldığı konu ve meselelerden başlayıp dili ve ifadesine varıncaya kadar ayrılmaktadır.
Muhatabı kendisini daha küçük yaştan devlet idaresine hazırlamaya çalışmış, büyük işler yapmaya azimli, kültürü sağlam ve büyük irade sahibi bir hükümdar olan IV. Murad'a risâlelerden birincisi, devleti çöküntüye götüren idarî ve sosyal bozuklukların tahlilî ve tenkidî surette arz ve dökümü ile bunların ıslahına yönelik çağrı ve teklifleri de içine alan etraflı bir "brifing" vermektedir.
Risalelerin ikincisinde ise Koçi Bey, yıllarca siyaseten katledilmek korkusu içinde geçirilmiş kafes hayatının tesiriyle ruhî yapısı ve dengesi bozuk, kültürce gelişmemiş, zayıf iradeli, özellikle de zirvesi makamına çıktığı devletin müesseseleri, düzeni ve işleyişiyle ilgili hemen her şeyin cahili kalmış kimse olması sebebiyle İbrahim'e bilgi vermek, habersiz bulunduğu devlet düzeni ve teşkilatı konusunda bilgi vermektedir.
Koçi Bey'in Sultan İbrahim'e, saray dışında iken kendisine iletilmek üzere arzuhallerin verilmesi sırasında halk ile temasının ne yolda olacağına dair verdiği öğütler, sarayda sıkıntı hissettiği zamanlar psikolojik ferahlığa erişmesi için başvuracağı çarelere dair söyledikleri, eserin en asgari haddine inmiş nasihatname yönünü aksettirebilen birkaç küçük not kabilinden kalır.
Sultan İbrahim'in risâledeki yazılanlardan çok iyi faydalandığı, hatt-ı hümâyun ve buyruklarında onun tavsiye ettiği formül ve ifadeleri kullanmaya dikkat ettiği görülmektedir.