Nobel Ödülü'nü almaya hak kazanmış Osmanlı edebiyatçıları
Tarih sahnesinde, yeryüzüne asırlarca hâkimiyet kurmuş Osmanlı Devleti genişledikçe, sözcük birikimiyle dikkat çeken Türkçe de genişliyordu. Dilimizin birikimi beraberinde edebiyatın da hazinelerini çoğaltmıştı. Hatta 19'uncu yüzyılın Osmanlısına, Nobel Ödülleri için törenden 16 ay evvel bir davet gönderildi. Üç edebiyatçımız da taşıdıkları verimli ve zengin Osmanlı etkileriyle Nobel Ödülü'nü kazanmaya hak kazandı.
Önceki Resimler için Tıklayınız
25 Temmuz 1905'te Bulgaristan'ın Rusçuk kentinde doğan Canetti, arkaik bir dil olan Ladino konuşan, Yahudi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelir.
'Zorunlu göç' vesilesiyle küçük yaşlarından itibaren birçok ülkeyi gezmiş, oralarda yaşamıştı. Kültürlü ve varlıklı bir aileden geliyordu ve Ladino'dan başka Bulgarca, İngilizce ve Almanca konuşuyordu.
1928 yılında Balzac'ın "İnsanlık Komedyası"ına benzeyen bir nehir roman yapısı içinde, insanlığın deliliklerini anlatan sekiz romanlık bir eser dizisi planlamıştı. Başyapıtı "Körleşme"yi bu serinin ilk kitabı olarak yayımladı.
Faşizmin her türünü ince bir alay ile anlatan kitap basılır basılmaz Nazi otoriteleri tarafından yasaklandı. Canetti'nin planladığı bu seride her kitap, saplantının bir çeşidini ele alacaktı. Ancak seri, Körleşme ile sınırlı kaldı.
Eserlerini Almanca yazdı. 1981 yılında 76 yaşındayken Nobel Edebiyat Ödülüne layık görüldü. Ödül, "geniş bir bakış açısı, zengin fikir ve sanatsal güçle işaretlenmiş yazıları için" kendisine verilmişti.
Nobel ödülü ile onurlandırılan Bulgaristan doğumlu Alman romancı, toplumbilimci, deneme ve oyun yazarı Elias Canetti edebiyat otoriteleri tarafından James Joyce ve Dostoyevski ile kıyaslanır.
Canetti ancak 1960'larda İkinci Dünya Savaşı sonrasında oluşan iki kutuplu soğuk savaş dünyasının yenişememesini anlatan antropolojik çalışması "Kitle ve İktidar" adlı eseri yayımlandıktan sonra üne kavuştu.
14 Ağustos 1994 yılında Zürih'te hayatını kaybetti.
Dünya edebiyatının başyapıtlarından biri olduğu tartışmasız kabul edilen Körleşme, Almanya'da edebiyatın, politikanın kirli gölgeleri altında yitip gitmeye yüz tuttuğu bir dönemde yazıldı. Ancak, Elias Canetti kurguladığı zaman ve mekân, kullandığı dil ve üslup, karakterlerindeki soyutlamanın isabetliliği ve bunları aktarmadaki başarısı sayesinde sınırları aşar, evrenselliğin en üst boyutlarına ulaşır.
Çoktandır kendi fildişi kulesine çekilmiş bir aydının trajedisinde cisimleşen Körleşme, insanoğlunun kendi eliyle kurduğu, sonra da kendisine yabancılaşmış, düşman kesilmiş bulduğu dış çevreyi, son derece özgün bir biçimde ve en uçta sayılabilecek araçlarla tasvir etmeyi başarıyor.
İnsanın gerçeklik karşısında ne ölçüde körleşebileceğini, her dönemde ve her toplumda rastlanabilen "aymaz" aydın karakterinde ustalıkla yansıtan Canetti, düşünce ile gerçeklik arasındaki kopuşun hikâyesini anlatırken yarattığı dehşet atmosferiyle okuru derinden sarsıyor.