Mehmet Akif'in misafir olduğu kitaplar
Bir edebiyatçının eserlerine gösterilen imtina ve hürmet, dönemini aşıp da geleceğe ayna tutuyorsa o artık bulunduğu halkın sembolü demektir. Mehmet Akif, de Asım'ın Nesli'ne kendisini kabul ettiren büyük bir isimdi. Bu sebepledir ki Mehmet Akif eserler kaleme almakla kalmamış, başka eserlerin kahramanı da olmuştur. Bununla birlikte adına yazılan biyografiler, anılar Mehmet Akif'in büyüklüğünü gözler önüne serer. Mehmet Akif'in misafir olduğu romanları ve adına yazılmış başvuru niteliğindeki eserleri sizler için derledik.
Önceki Resimler için Tıklayınız
Küçük Ağa romanında, Mehmed Âkif'e verilen yer, neredeyse bir hatırlatma düzeyindedir.
Romanın karizmatik ismi İstanbullu Hoca, Millî Mücadele sürecinde gösterdiği yararlılıklardan dolayı 'Küçük Ağa' namını almış, 'Kuvvacılar'ın daveti üzerine Ankara'ya gelip 'medrese'deki hücresine yerleşmiştir. Hacı Bayram Camii'nde kıldığı ikindi namazından çıkarken, yanına gelip kendisiyle sohbet eden tanımadığı Said Bey namında bir kişi, "Bilmem Mehmet Akif ismini işitmişliğiniz var mıdır?" (s. 466) diye sorar. Soruya verilen "Elbette… Elbette…" (s. 466) karşılığı, hem Akif'in çevredeki ününe, hem de romandaki serüvenin başladığına işaret eder.
Millî Mücadele'nin belki de en sıcak yöresinden (Akşehir'den) gelen ve Ankara'nın 'karmaşık' ortamına ve 'politik' atmosferine henüz alışamamış olan Küçük Ağa için 'Akif' ismi, ilerleyen günlerde âdeta bir güven ve moral kaynağı olacaktır. Nitekim çok geçmeden onunla tanışan Küçük Ağa, Mehmet Akif'e kısa sürede ısınır. Bu samimi, ilkeli ve çalışkan insandan çok şey öğrenir.
Ayrıca Akif, Ankara'nın giderek farklı ve bir o kadar netameli boyut kazanan ortamında, kişisel çıkarını millî çıkarın üstünde tutan fırsatçılarla, millî kaygıyı kişisel çıkarın önünde ve üstünde tutan vatanseverlere dönük öyle portreler çizer ki, Küçük Ağa, kısa zamanda kimin, nerede durduğunu, nasıl bir mizaç ve beklentinin peşinde olduğunu kolaylıkla anlar.
Akif'in birkaç fırça darbesiyle somutlaştırdığı portrelerle aynı zamanda Ankara'nın, yeniden yapılanmasında rol alan isimleri, kendi mizaç, meşrep ve felsefelerine göre, hatta zaaf ve menfaatlere göre gruplandırır. Bir tarafta, sûret-i haktan görünüp -esasen- geleceğe dönük çıkarını hesaplayanlar, diğer tarafta onların tutum ve davranışlarını tasvip etmeyen vatanseverler…
Küçük Ağa, yapılan kısa ve çarpıcı izahlardan etkilenerek takınacağı tutumu belirler ve hiç tereddüt etmeden Akiflerin safında, 'muhalif' grupta yer alır. Siyasal hayatımızda, kişisel hırs ve beklentilerin değil, millî kaygının bir araya getirdiği bu ilk siyasal grubun doğmasında özellikle Akif ile Hüseyin Avni'nin etkili olduğunu belirtmek gerek.
Edebiyatseverler aslında Hüseyin Avni, Ali Şükrü, Küçük Ağa, Hasan Basri, Süleyman Necati, Raif Hoca, Akif, Kara Vasıf gibi dürüst ve gözü kara isimlerden oluşan 'muhalif' grubun asıl ve ağırlıklı çıkışına Küçük Ağa'da değil, Firavun İmanı'nda tanık olurlar.
Küçük Ağa'da, anlatıcının tespitiyle "fazla konuşkan" olmadığına işaret edilen Akif, ilginçtir; aynı tutumunu, büyük ölçüde Firavun İmanı'nda da sürdürecektir. Ama bu yön, onun Millî Mücadele'ye dönük desteğine gölge düşürmez. Çünkü o, gerekli yerde gerektiği kadar konuşan, buna karşılık daha çok eylemci kişiliğiyle öne çıkan biridir. Şaşırtıcı olan şudur ki, Ankara'da (özellikle Meclis'te) çoğu zaman 'ketum' bir duruş sergileyen Akif, Anadolu'ya çıkınca farklı bir kişiliğe bürünür ve hararetli bir 'vâiz' olur, hayli etkili konuşmalar yapar.
Tarık Buğra, roman sanatının imkânlarını kullanarak (özellikle betimleme ile diyalog tekniklerini devreye sokarak) somutlaştırdığı Akif portresini, daha anlamlı ve dikkat çekici kılmak, aynı zamanda kurmaca metne derinlik kazandırmak amacıyla 'biyografik' bilgilerden de yararlanır.
Çizilen portresiyle o, her şeyden önce cesur ve medeni bir insandır; inançlı bir dava adamıdır. Devlet adına çalışmış, 'umur görmüş', güvenilir bir memurdur; zihinleri ve gönülleri 'irşâd' edici yeteneğe sahip bir yol gösterici, güvenilir bir dosttur (s. 25-6). Onu yakından tanıyan Hüseyin Avni'nin nitelemesiyle Akif, bütün bu özellikleri kişiliğinde toplamış bir "büyük adam"dır (s. 26).