Arama

Prof. Dr. Sefa Saygılı
Ekim 30, 2018
Matematikçi hocamız Prof. Dr. Vatan Karakaya’dan mektup var

Saygıdeğer hocamız Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Vatan Karakaya iman ve tutarlılık üzerine matematikçi bakış açısıyla kıymetli bir yazı kaleme almış ve sitemize göndermiş. Önemine binaen bu makaleyi aynen yayılıyoruz:

İMAN İKLİMİNDE DÜŞÜNCE VE TUTARLILIK

İman etmek, insanın inandığı değerler bütününü şüphe taşımadan kabullenmesidir. Bu kabullenme bir ruh ve bilinç faaliyeti olduğundan fiil ve hareketlerin oluşunda temel etken ve tetikleyici kaynaktır.

Akıl ise başka bir yeterlilikte, insan fiilinin oluşuna mantık katan ve tutarlılığını kontrol eden bir yönetim merkezidir. Yönetim merkezinin algoritması yani çalışma şekli inanç değerleriyle belirlenir ve yönetim merkezi bu verilere göre insana ait iş ve oluşları yönetir. Hem semavi dinlerde hem de pagan veya puta-tapıcılıkta, insanın sosyal hayatı inanç sistemiyle şekillenir. Akıl her çeşit inanç sisteminde hayatı tutarlılığa ulaştırmak için görev yapmaktadır. Örnek olarak inançlar çerçevesinde bir Budist bir Musevi, bir Hristiyan bir Müslüman gibi davranmaz ve kendi inanç sistemlerinde tutarlılık aramaktadırlar.

Aklın çalışma şekli mantıklı başlangıçlarla genellemeler yapmak ve tutarlılık aramak olduğundan başlangıç olarak kullanılacak bilgilerin iyi tanımlı, açık ve kaynağından doğru olarak öğrenilmesi gerekmektedir. Bu anlamda bilim tarihi boyunca insanlar yanlışlanamaz bilginin peşinde koşmuştur. İman edilen Vahiy kaynağı hiç değişmemiş olmasına karşı insan eliyle değiştirilen bu bilgilerle farklı inanç sistemleri oluşturulmuştur. Ancak tek kaynaklı olan Vahiy bilgisi bu haliyle ilahi bilgi olmaktan çıkıp sosyal hayat için tutarlılık özelliğini kaybetmiştir. Bu durumu yaşayan kıta Avrupası, bu tutarsızlığı gidermek için din değiştirerek aklın ilah olduğu yeni bir din üretmiştir. Kısacası insanı ilahlaştırmış ve aklın verilerinin tutarlılığına sığınmıştır. Asırlar süren duyulara dayalı (Pozitivist) bilgi kaynağının acziyeti içerisinde tutarlılık arayışı, insanlığı ve yaradılış değerlerini yok etmiş, hayatı akıl gibi mekanikleştirmiştir. Böylece inanç sistemlerinde mantık ve tutarlılık yürüten merkez olan akıl, ilah ve iman edilen odak haline getirilmiştir. Bu başlangıç insanlığın ruhunu kuraklaştırmanın başladığı dönemler olarak ifade edilebilir. Bu dönem, ruhu besleyen vahiy bilgisinin zayıfladığı ve insanın mekanik bir merkez olan akıl yoluyla yönetilmeye başlandığı farklı zaman aralıklarından biridir.

İnançların sosyal hayattaki bu belirleyici rolünü göz önüne alarak, bir Müslümanın düşünme şekli nasıl olmalıdır? İman-Akıl bağlamında irdeleyelim.

İslam dinine inandım diyen birisi Müslüman olarak tanımlanır. Yani Peygamber yoluyla Allahtan gelen her emir ve bilgi doğrudur demektedir. Bu bilgi Müslüman için mutlak doğru bilgidir. Çünkü şüphe ettiğinde bu inanç sistemi tamamen yok sayılacaktır. Kişinin ruhu ve bilincini bağladığı böyle bir sistem içerisinde, akıl bu inanç dünyasında anlamlılık ve tutarlılık görevini üstlenecektir. Ancak akıl, iman edilen kaynağın bilgisiyle tutarlılık kuracağından bu kaynağın bilgisi kişiye özgü olmayan bizzat kaynağından öğrenilmeli ve sosyal hayatın yaşayışı bu bilgi üzerinden yürütülmelidir. Bu durumda tutarlılık sağlanır ve akıl asli görevini yapabilir. Aksi halde; iman edilen bilgi kaynağı bir yerde, sosyal yaşamın normları farklı bir yerde ise akıl tutarlılık bulamadığından iki kaynağı da tutarsız görmektedir. Bu tutarsızlık durumuna bağlı olarak akıl, bir biriyle bağlantılı ve mantıklı genelleme yapamadığından sosyal hayat, tutarlılığı olmayan günü yaşayan insan yığınına dönmektedir. Yukarıda belirtilen aklın tutarsızlığa düşeceği durumu yine mutlak bilginin kendisinde bulunmaktadır. İnsanın ruh haliyle ilintili nefs kavramının etkisiyle, imani bilginin zayıflatılacağı bunun yerine zevk ve haz içeren etkenlerin mantıklılık ve tutarlılığı zedeleyeceği bildirilmiştir. Dolayısıyla iman edilen mutlak bilgi, yaşayış ve sosyal hayatın bir öncül bilgisi olarak kullanıldıkça tutarlılık korunacaktır. İmani olan mutlak bilgiden uzaklaşma, kalbi ve bilinçaltını zayıflattığı gibi tutarsızlık yönüyle de insan psikolojisini etkileyecektir. Bu durumda ya insan tutarlılığı bırakmak zorunda kalacak ve günü geldiği şekliyle yaşayacak ya da geçici mutluluk kaynaklarının peşine düşecek aklı kullanmamanın yollarını arayacaktır.

Sonuç olarak üstün yaratılmış insanın temel bilgi kaynağı tahrif edilmemiş Vahiy bilgisidir. Bu bilgi akıl yoluyla her bir insanda anlamlı bir yaşam inşa eder. Bu anlamlı hayatlar birleşerek sosyal hayatı kurar ve devam ettirilerek zamana bağlı kültür yapıları kurulur. Bu kültür yapısının devamıyla zaman içerisinde medeniyetler kurulur. Nihayetinde Allaha kul olmanın özgürlüğü yaşanır. Bu durum özgür insanın varabileceği son noktadır.

Prof. Dr. Vatan KARAKAYA

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN