Arama

Prof. Dr. Ahmet Ağırakça
Haziran 12, 2018

"Sizin en hayırlınız Kur'an öğrenen ve öğreteninizdir."[1]

Kur'an, Allah'ın kelamı olarak insanlığa son mesajıdır. Allah, bu Kitab'ı indirerek kullarını muhatap almış, bu mesajla kendilerine emirlerini, yasaklarını bildirmiştir. Onların nasıl bir hayat sürmelerini istediğini, ne şekilde yaşarlarsa onlardan razı olacağını, neye göre amel ederlerse amellerini kabul edeceğini, hep o kitapta beyan buyurmuştur. Ayrıca dünya hayatında istediği şekilde yaşayanların ve yaşamayanların yarın ahirette nelerle karşılaşacaklarını da bu Kitab'ında açıklamıştır.

Yani Kur'an-ı Kerim, bizim dünya hayatımızda nasıl bir birey, nasıl bir ümmet ve nasıl bir düzen oluşturmamız gerektiğini, fert ve ümmet olarak ahlâk ve yaşayışımızın, nicelik ve niteliğini açıklamıştır. İstenen nitelikteki fert ve ümmeti yani Kur'an'ın insanı ile Kur'an'ın toplumunu oluşturmak için bize yükümlülükler vermiştir, görevimizi açıklamıştır.

Bütün bunların ana temeli, ana teminatı Kur'an-ı Kerim'in elde bulunmasıdır. Kur'an Allah tarafından koruma altına alınmış olmakla, korunduğu belirtilmekle birlikte, onu öğrenip öğretenlerin ümmetin en hayırlıları olmalarının sebebi nedir?

Öncelikle Kur'an-ı Kerim'i öğrenen ve öğreten, sözlerin en hayırlısını, en şereflisini öğrenip öğretmektedir. Kur'an-ı Kerim, insanların kurtuluşuna dünya ve ahirette mutlu yaşamasına kavuşmaları için yol göstermektedir. Onu öğrenip öğreten kişinin insanlığa en çok muhtaç oldukları şeyi öğrenip öğretmektedir. İnsanları her türlü yanlışlığın gizli ve açık tasallutundan, tağutların egemenliğinden, zalimlerin zulmünden kurtarıp özgürlüğe ve Allah'a kulluk mertebesinin en şerefli noktasına yükseltecek en büyük mesajdır. Onun dışında insanları birbirine kulluktan ve sapıklıktan, şeytanın saptırmasından kurtarabilecek başka bir emir ve yasaklar manzumesi yoktur. Kur'anın fazileti, mü'minin hayatındaki fonksiyonu, rolü ve değerine dair örnek olarak şu ayet-i kerimeler bizim için önemli bir rehberdir:

"Bu, kendisinde şüphe olmayan kitaptır. Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için yol göstericidir." (el-Bakara, 2/2,) "(Ey Muhammed!) Sana indirilen Kur'an'a ve senden önce indirilene inandıklarını iddia edenleri görmüyor musun? Tâğût'u tanımamaları kendilerine emrolunduğu hâlde, onun önünde muhakeme olmak istiyorlar. Şeytan da onları derin bir sapıklığa düşürmek istiyor.[2]

Münafıklara, "Allah'ın indirdiğine (Kur'an'a) ve Peygambere gelin" dendiği zaman, onların senden büsbütün uzaklaştıklarını görürsün.(en-Nisa, 4/60-61)

"Hâlâ Kur'an'ı düşünüp anlamaya çalışmıyorlar mı? Eğer o, Allah'tan başkası tarafından (indirilmiş) olsaydı, mutlaka onda birçok çelişki bulurlardı." ( en-Nisa, 4/82). "Gerçekten bu Kur'an en doğru olan yola götürür ve iyi işler yapan mü'minler için büyük bir mükâfat olduğunu ve ahirete inanmayanlar için elem dolu bir azap hazırladığımızı müjdeler." (el-İsra, 17/9).

Kur'anın öğrenilip öğretilmesi en hayırlı bir amel ve sevap olarak kabul edilmiştir. Bunu yapanlar bu amellerinin karşılığını en güzel şekilde Allah'tan alacaklardır. Burada kısaca değinmemiz gereken bir husus daha vardır: Kur'an'ı öğrenip öğretmenin anlamı, onu okumayı öğrenip öğretmekten hatta ezberleyip ezberletmekten ibaret anlaşılmamalıdır. Kur'an bir hayat kitabıdır. O yaşamak üzere indirilmiş bir kitaptır. Abdullah İbn Mesud'un şöyle dediği kaydedilmektedir: "Bize Kur'an'a göre yaşamak kolaylaştırılmış, fakat onu ezberlemek zorlaştırılmış idi. İleride bazı kavimler gelecek, bunlara Kur'an'ı ezberlemek kolaylaştırılacak, gereğince amel etmek ise zor gelecektir." Bir sahabi ise şöyle demiştir: "Biz Kur'an'dan bir bölüm ezberler, sonra da bu okuyup öğrendiğimiz ayetlerle de amel etmeye çalışırdık. Ezberlediklerimizle gereğince amel ettikten sonra bir diğer bölüme geçerdik. Böylelikle hem ilmi, hem de ameli birlikte elde etmiş olurduk."

Hasan-ı Basri de şöyle demektedir: "Allah'a yemin ederim ki şu kadar sahabi gördüm, onların hepsi de yürüyen birer Kur'an-ı kerim idi."

İşte bundan dolayı Kur'an'ı öğrenen ve öğreten kişi insanların en hayırlısıdır. Öğrenme ile öğretme arasındaki ortak nokta insanın hem kendisini hem de başkasını kemale erdirme gayretidir. Onun için bu, "(insanları) Allah'a davet ve (kendisi de) iyi amel (ve hareket) eden ve ben, Müslümanlardanım diyen kimseden daha güzel sözlü kim vardır?" (Fussilet 52/33) ayeti kerimesinin ifade ettiği manayı yansıtmaktadır.

"Sizin en hayırlınız Kur'an öğrenen ve öğreteninizdir." Hadis-i şerifinin ilk etapta anlaşılan manası Kur'an-ı Kerim'i öğrenen ve öğretenin mutlak olarak başkalarından daha erdemli olduğunu göstermektedir. Tam anlamıyla öğrenme ve öğretme Kur'an'ın emir ve yasaklarına uymak ve hükümlerine göre davranmak suretiyle gerçekleşir. Bunun için Allah'a isyan eden ve Kur'an'ın hükümlerine uymayan kimsenin ne kadar çok Kur'an okursa okusun, cahil olduğu muhakkaktır. Yine bu hadis'te Kur'an-ı Kerim'den başka şeyleri öğrenip öğretene göre Kur'an-ı Kerim öğrenen ve öğretenin üstünlüğü kastedilmiştir. Çünkü Kur'an-ı Kerim, sözlerin en güzelidir. Onu öğrenen de başka şeyler öğrenenlerden daha üstündür.

Hadisin mutlak ifadesini göz önüne alarak Kur'an-ı Kerim öğretmeyi diğer bütün amellerden üstün tutan ilim adamları da vardır. Süfyan es-Sevri'ye göre, Kur'an-ı Kerim öğretenle cihad edenden hangisinin daha üstün olduğu sorulduğunda, üzerinde durduğumuz hadisi esas alarak Kur'an öğreteni tercih etmiştir. Buna göre bir ayet bile olsa Kur'an-ı Kerim öğretimi ile meşgul o1mak, başka her şeyden daha üstündür. Çünkü yukarıda da temas edildiği gibi Allah Teala'nın kelamı diğer tüm sözlerden daha üstün, Allah'ın kelamını öğrenen ve öğreten de nebilerden sonra insanların en erdemlisi kabul edilmiştir. Zira Kur'an'ı öğrenen alimdir, alimler de nebilerin mirasçılarıdır. Bir çok muhaddisin bize ulaştırdığı şu hadis-i şerif bu gerçeği gözler önüne sermektedir: "Kur'an ehli olanlar, Allah'ın ehli ve sevgilileridirler."

İşte bundan dolayı yaz tatilinde mutlaka Kur'an okumayı bilmeyen çocuklarımıza Kur'an öğretmek bir ibadet olarak kabul edilmiştir. Onların da Kur'an okumayı öğrenmeleri insanlar arasında üstün şahsiyetler konumuna gelecekleri anlamını ifade eden bu hadisle amel etmek anne ve babaların görevidir. Ama asıl görev Kur'an okumayı bilen herkesin bilmeyenlere öğretmesidir. Yaz anlarını Allah'ın kelamını okumayı öğretmekle geçirmeniz temennisiyle…

Prof. Dr. Ahmet Ağırakça


[1] Buhari, Fedail'il-Kur'an, 21

[2] Münafıklardan biri, bir yahudi ile anlaşmazlığa düşmüştü. Anlaşmazlığın çözümü için yahudi, Peygamberimize başvurmayı teklif etti, münafık ise bunu kabul etmedi. Münafık, şiirleriyle Hz.Peygamberi kötüleyen Ka'b İbnu'l-Eşref'i hakem yapmayı önerdi. Sahabilerden Abdullah İbn Abbas'ın ifadesine göre, âyette zikredilen "Tâğût" ile kastedilen işte bu Ka'b'dır. Bu şahsın, Cüheyne, ya da Eslem Kabilesinden bir kâhin olduğu yorumunda bulunanlar da vardır. ("Tâğût"; sözlük anlamıyla haddi aşan demektir. Kur'an'da kullanıldığı şekliyle kelime, "şeytan", "nefis", "putlar", "sihirbaz" gibi çeşitli şekillerde yorumlanmıştır. Kısaca tâğût, insanları azdıran, saptıran, kur'an yolundan ve İslam nizamından başka yollara yönlendiren her türlü kurum, kuruluş ve herkesi ifade eder ).

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN