Ramazan Kelimesinin Anlamı...

Yayınlanma Tarihi: Şubat 18, 2024 12:39 Güncelleme Tarihi: Şubat 18, 2024 13:30

Ramazan ayı, tüm Müslümanlar için manevi bir öneme sahiptir. Oruç tutmanın temelini oluşturan Ramazan, yeme ve içmenin farkındalığını artırmak, sabır ve özveriyi teşvik etmek amacıyla tutulan bir ibadet ayıdır. Ramazan kelimesi, Allah'ın güzel isimlerinden biridir. Allah'ın rahmeti sayesinde adeta yanıp yok olması dikkate alınarak oruç tutulan aya bu isim verilmiştir. Bu anlamda "şehr-i Ramazan", "Allah'ın ayı" demektir. Bu ay boyunca Müslümanlar, gün doğumundan gün batımına kadar yiyecek ve içecek tüketmezler, ayrıca manevi ibadetlerini artırırlar. Ramazan ayı, birlik, dayanışma ve yardımlaşma ruhunu pekiştiren özel bir dönemdir ve Müslümanlar için manevi bir arınma ve yenilenme fırsatı sunar.

Ramazan Kelimesinin Anlamı...

Ramazan Ayı: Anlamı, Önemi ve İçeriği

Ramazan ayı, kamerî aylardan adı Kur'ân'da geçen tek aydır. (Bakara, 2/185) İslâm'ın beş temel esasından biri olan oruç ibadetinin Ramazan ayında yerine getiriliyor olması, bu ayın önemini ortaya çıkarmaktadır.

Bu kelimenin hangi kökten geldiği dolayısı ile anlamının ne olduğu konusunda çeşitli görüşler bulunmaktadır:

a) Ramazan kelimesi, güz mevsiminin başında yağıp yeryüzünü tozdan temizleyen yağmur anlamındaki "ramdâ" kelimesinden türetilmiştir. Bu yağmur, yeryüzünü yıkayıp temizlediği gibi Ramazan ayı da iman edenleri günahlardan yıkayıp temizler.

b) Ramazan kelimesi, güneşin şiddetinden taşların son derece kızması anlamındaki "ramada" "kelimesinden türetilmiştir. Bu kökten türeyen "Ramazan" kelimesi, kızgın yerde yalın ayak yürümekle yanmak demektir. Bu kelime, İslâm'ın beş temel esasından biri olan orucun tutulduğu aya özel isim yapılmıştır. Bu ayda Allah için oruç tutularak açlık ve susuzluk çekilir ve böylece orucun harareti ile günahlar manen yakılır.

c) Ramazan kelimesi, kılıcın namlusunu veya ok demirini inceltip keskinleştirmek için iki kaygan taş arasına koyup dövmek anlamındaki "ramada" kelimesinden türetilmiştir. Araplar silahlarını bu ayda bileyip hazırladıkları için bu isim verilmiştir.

d) Ramazan kelimesi, Allah'ın güzel isimlerinden biridir. Allah'ın rahmeti sayesinde âdeta yanıp yok olması dikkate alınarak oruç tutulan aya bu isim verilmiştir. Bu anlamda "şehr-i Ramazan", "Allah'ın ayı" demektir.

Ramazan kelimesinde; temizlik, yanmak ve keskinlik anlamları vardır. Ramazan ayında oruç ve diğer ibadetlerle Allah'a yönelen müminler, günahlarından temizlenir, arınır, bilinçlenir, iman ve ahlak bakımından keskinleşir, kuvvetlenir.

Ramazan Ayı İbadetleri ve Maneviyatı: Oruç Tutmanın Önemi

Kamerî ayların başlangıcı ve bitişi ayın hareketleri esas alınarak belirlenir. Ayın hilal şeklinde görülmesinden itibaren tekrar hilal şeklinde görülmesine kadar geçen süre bir "ay"dır. Bu süre, bazen 29 gün, bazen 30 gün olur. Bu sebeple Ramazan ayında oruca başlayabilmek için ayın gökte hilal (yeni ay) halinde göründüğü zamanı belirlemek gerekmektedir. Ne var ki hilali görmek her zaman mümkün olmamakta bu sebeple Ramazanın girip girmediğinde, ya da sona erip ermediği konusunda şüphe doğmaktadır. Hz. Peygamber (s.a.s.) Ramazanın başını ve sonunu belirleme yöntemini bildirmek ve hilalin görülemediği durumlara da pratik bir çözüm getirmek üzere şöyle buyurmuştur.

"Hilali Ramazanın başında görünce oruca başlayınız ve onu Şevval ayının başında görünce bayram ediniz. Hava bulutlu olur da hilali göremeyecek olursanız ayın sonunu takdir ederek belirleyiniz (ayı otuza tamamlayınız.)" (Buhârî, "Savm",5 )

"(Ramazan) Hilalini görmedikçe oruca başlamayın, (Şevval) hilalini görmedikçe oruca son vermeyin. Hava bulutlu olursa ayın sonunu takdir ederek belirleyiniz (ayı otuza tamamlayınız.)" (Buhârî, "Savm", 11)

Buna göre Ramazanın girdiğini tespit emek için Şaban ayının 29'unda hilali gözlemek gerekmektedir. Yine Ramazanın çıktığını, Şevvalin girdiği ve bayramın geldiğini anlamak için de Ramazanın 29'unda hilali gözlemek gerekmektedir.

Hilalin güneşin batışından sonra görülmesi esastır. Gündüzün görülen hilale itibar edilmez. İslâm bilginlerinin büyük çoğunluğu bu görüştedir.

Acaba, Ramazanın -ve diğer ayların- başladığını yahut bittiğini belirlemek için hilalin mutlaka biyolojik gözle görülmesi şart mıdır, yoksa hilalin "görülmesi"nde astronomik hesap yöntemine başvurulabilir mi?

Yukarıda zikrettiğimiz hadisin zahiri (ilk bakışta bıraktığı intiba) esas alınacak olursa hilali biyolojik gözle görmenin şart olduğu söylenebilir. Çünkü hadiste açıkça "hilali görmek"ten bahsedilmekte ve hilal görülmedikçe oruca başlanmaması veya son verilmemesi emredilmektedir.

Aslolan hilalin görülmesi olup, görülme yöntemi değildir. Kur'ân dili Arapça'da görmek anlamındaki "rü'yet" kökü, "bilmek", "inanmak" anlamlarına da gelmektedir. Şu halde zikrettiğimiz hadis-i şerif, hilali mutlaka çıplak gözle görme konusunda bağlayıcı değildir. Bunu Hz. Peygamber'in şu hadis-i şerifi desteklemektedir: Peygamberimiz (s.a.s.), "Biz ümmî bir toplumuz, hesap ve okuma yazma bilmeyiz. Ay şöyle ve şöyle yani bazen 29 bazen 30 gün olur" (Buhârî, "Savm", 11) buyurmuştur.

Hadisten anlıyoruz ki, ayların belirlenme yöntemlerinden biri de hesaplama yöntemidir. Ancak bu yöntem bilinmediğinden uygulanamamıştır. Fakat Peygamberimizin döneminde hesap yapma imkânı olmadığı için Rasûlullah biyolojik gözle görme yöntemini öngörmüştür.

Ne var ki bu yöntem de -havanın bulutlu ve tozlu olması gibi sebeplerle- sonuç vermeyebilmektedir. Bu sebeple de Hz. Peygamber (s.a.s.) içinde bulunulan ayı otuza tamamlamayı emretmiştir. Dikkat edilirse bu uygulamada Ramazanın girmemiş yahut çıkmamış olması durumu söz konusudur. Çünkü hava bulutludur ve yeni hilalin doğmadığı var sayılarak mevcut ayın devam ettiği kabul edilmektedir. Hâlbuki yeni ayın doğmuş olması ihtimali de söz konusudur.

Böyle olmak zorundaydı, çünkü Rasûlullah'ın dönemi için başka seçenek yoktu. Tekrar ederek söyleyelim ki, yeni hilalin doğduğunu kesin olarak ortaya koyan hesap yöntemi bilinseydi Rasûlullah böyle bir riskin ortaya çıkmasına izin verir miydi?

Buradan hareketle şunu söyleyebiliriz: Sırf hadisin zahiri, hilali biyolojik gözle görmeyi gerektiriyor diye, bu riske katlanarak illa da gözle görmekte ısrar etmek sünnetin ruhuna aykırı düşer.

Ayı gözlemleme işi astronomik bir işlemdir. Astronominin esası ise hesaptır. Çünkü gök cisimlerinin hareketleri belli bir ölçü ve hesaba göre gerçekleşmektedir. (Enbiya, 21/33; Yasin, 36/40) Özellikle çağımızda son derece gelişmiş bulunan astronomi bilimi verileri sayesinde gelecek birkaç yıl içinde hilallerin doğuş zamanları rahatlıkla ve kesin bir şekilde belirlenebilmektedir.

Ramazan hilalinin tespitinde hesap yönteminin esas alınması ibadetlerde kolaylık prensibini bu açıdan hayata geçireceği gibi her yıl Ramazan öncesi Müslümanlar arasına ortaya çıkan tereddüt ve ayrışmalara da engel olacaktır. Ramazan hilalinin tespiti konusunda gündeme gelen başka bir problem de "ihtilaf-ı metali" meselesidir. İhtilaf-ı metali, dünyanın yuvarlak olması sebebiyle hilalin doğuş vaktinin ve yerinin farklı olması demektir. Bu küresel gerçeklik sebebi ile bir yerde görülen yeni hilal, aynı anda dünyanın başka bir bölgesinde görülemez. Bu durum şöyle bir soruyu ortaya çıkarıyor: Dünyanın farklı yerlerinde yaşayan Müslümanlar, hilalin kendi bölgelerinde görülmesini esas alacaklar (ihtilaf-ı metalie itibar edecekler) mi; yoksa dünyanın herhangi bir yerinde hilalin görülmesi ile diğer bütün bölgelerdeki Müslümanlar için hilal görülmüş kabul edilecek (ihtilaf-ı metalie itibar edilmeyecek) midir?

Bu soruya İslâm âlimlerinin çoğu "ihtilaf-ı metalie itibar edilmez, yani dünyanın bir yerinde hilal görülünce diğer yerlerde de görülmüş kabul edilir" cevabını vermişlerdir. Şafiî mezhebine göre ise ihtilaf-ı metalie itibar edilir. Dünyanın farklı bölgelerinde yaşayan Müslümanlar, hilalin kendi bölgelerinde görülmesi ile oruca başlarlar. (Şirâzî, II, 593- 594)

Ramazanın başlayıp başlamadığı konusunda ortaya çıkan farklı görüşler Müslümanların ibadet şevkini kırmakta,Ramazan ayının ve orucun Müslümanlarda sağlaması beklenen birlik ruhunu zedelemektedir. Bu sebeple "ru'yet-i hilal" tartışmalarına son vermek ve ibadetin sağlayacağı manevi havadan olabildiğince yararlanmak gerekiyor. Bunun en pratik yolu ise, ihtilaf-ı metalie itibar etmemek ve hilalin çıplak gözle görülebilirliği esasına dayalı olarak yapılan astronomik hesap yöntemini uygulamaktır. Müslümanlar arasında gerginlik ve ayrılıklara sebep olmamak kaydı ile dileyenler bireysel olarak hilali gözle görme yöntemini uygulayabilirler.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu'na aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
>