Arama

Filistin davasını iliklerinde hisseden bir gayretkeş

Akademik seviyede oryantalizm mefhumunu bu denli kurcalayan ve buradan yola çıkarak müthiş bir şekilde kurguladığı muhakemesiyle Batı emperyalizmini ve bilhassa memleketi Filistin’in yüzleştiği zulmü dünya kamuoyuna haykıran bir isim bulmak pek kolay değil.

Filistin davasını iliklerinde hisseden bir gayretkeş
Yayınlanma Tarihi: 14.5.2018 00:00:00 Güncelleme Tarihi: 14.05.2018 19:38

Daha doğrusu Batı'nın bizzat kalbinde, ABD'de yer alıp da, hakkı, gözleri kör, kulakları sağır bir kamuoyuna izah etmeye çalışan bir akademisyen bulmak kolay değil. Ancak sayılı sayıda vicdanlı, mert aydın Batı'nın yüzünü çevirdiği bu büyük gerçeğe dokunmaya cesaret edebildi. Zaten bunu başarabilen birkaç ismi de hemen hepimiz biliyor ve yüksek bir saygı ile anıyoruz; Noam Chomsky, Norman Finkelstein ve Edward Said gibi isimler.

UFUKLARI GENİŞLETEN BİR İSİM

Dünya kamuoyu Filistin meselesine dair onlarca yıl süren uykusundan bir nebze uyandıysa eğer bugünlere gelinceye kadar, bunda Edward Said'in ulaştırdığı o sesin katkısı yadsınamaz.

Edward Said, her şeyden önce oryantalizm araştırmaları konusunda en öne çıkan isimlerden biri olarak ilmi açıdan çok önemli bir konuma sahip akademisyenlerden. Rahatlıkla bir teorisyen olarak nitelenebilecek kadar birikime ve üretime, aktivist denebilecek kadar da bir gayretkeşliğe sahip. 20. yüzyılın ikinci yarısına yepyeni bir düzenle giren dünya kamuoyunun oryantalizm mefhumunu idrak etmesini sağlayan isimlerden biri olarak, onun teorisyen yanının herkes için ufukları genişlettiğini söylemek abartı olmaz. Onun Filistin meselesini ele alışı bu yüzden çok yüksek bir kavrayışa ve hâliyle ikna ediciliğe sahip. Dünya kamuoyu Filistin meselesine dair onlarca yıl süren uykusundan bir nebze uyandıysa eğer bugünlere gelinceye kadar, bunda Edward Said'in ulaştırdığı o sesin katkısı yadsınamaz.

HRİSTİYAN BİR FİLİSTİNLİ BABA VE LÜBNANLI ANNENİN ÇOCUĞU

Edward Said'in oryantalizmi ele alan makro bir bakış açısını damıtarak Filistin sorununa indirgeyebilmesinin en büyük sebebi de şüphesiz bir Filistinli oluşudur. Hristiyan bir Filistinli baba ile Lübnanlı annenin çocuğu olan Said, İngiliz yönetimi altındaki Kudüs'te dünyaya gözlerini açar. Çocukluk yılları, Yahudi işgalinin zirve yapıp da İsrail Devleti'nin kurulduğu yıllardır. 1948 yılındaki büyük Arap-İsrail Savaşı sonrası ailesi mülteci konumuna düşer ve Mısır'a göç eder. Henüz bir çocukken Kahire ve Kudüs arasında mekik dokuyan bir hayatı vardır Said'in; Filistin realitesini iliklerine kadar hisseder. Şüphesiz onu Filistin gerçeğini haykırmaya iten vicdani dürtü, o günlerden itibaren şahit oldukları ile doğrudan ilişkilidir.

GÜNCELLİKLERİNİ MUHAFAZA EDEN ESERLER

İmparatorluk, sömürgeci mülksüzleştirme ve medyanın hizmetindeki edebi ve sanatsal temsilin, Oryantalist klişeleri nasıl şekillendirdiği ve ürettiğine odaklanan üçlemesini oluşturuyor.

Edward Said'in kitaplarından üçü, yayımlanmalarının üstünden neredeyse 40 sene geçmesine rağmen, bugün hâlâ güncelliklerini muhafaza ediyor: Oryantalizm (1978), Filistin Meselesi (1979) ve Haberlerin Ağında İslam (1981). Bu üç eser Said'in, imparatorluk, sömürgeci mülksüzleştirme ve medyanın hizmetindeki edebi ve sanatsal temsilin, Oryantalist klişeleri nasıl şekillendirdiği ve ürettiğine odaklanan üçlemesini oluşturuyor. Said'in katkıları, Arap ve Müslüman dünyasındaki olayların bütün gelgitlerini yapıbozuma uğratmaya çalışan herkes için paha biçilmez birer kaynaktır. Bu üç kitap aynı zamanda, "Doğu"yu mantıksızlıklarla dolu müstakil ve esrarengiz bir yer olarak işlemek iddiasındaki Batı politikalarına ve kamusal söylemlere yönelik de kuvvetli bir eleştiri sunuyor.

Said'in yazdıkları, Batılı akademisyenler, basın ve siyaset üretenler tarafından, Arap ve Müslüman dünyalarının ihtiyaçlarına ve refahına yönelik süregiden umursamazlıklarını haklı göstermek için kullandıkları ırkçı merceği, öngörüsüyle yapıbozuma uğrattı.

YENİ BİR ÇERÇEVE VE DERİNLİKLİ BİR ALTYAPI

Şu anda gerçekleşen olaylar, Arap ve Müslüman dünyalarında hâlâ derinleşmekte olan krizi, bir ihtimal anlayabilmek adına, Said'in görüşlerini devreye sokmak için uygun bir zaman diliminde olduğumuzu gösteriyor.

Eleştirel bir açıdan söyleyecek olursak, Said'in çalışmaları, bölgenin şekillendirilmesinde sömürgeciliğin oynadığı rolü merkeze taşımaya ek olarak, bölgede devam eden çatışmaları yeni bir çerçeveye oturttu ve bu çatışmalara dair tarihi açıdan daha derinlikli bir altyapı sundu. Şu anda gerçekleşen olaylar, Arap ve Müslüman dünyalarında hâlâ derinleşmekte olan krizi, bir ihtimal anlayabilmek adına, Said'in görüşlerini devreye sokmak için uygun bir zaman diliminde olduğumuzu gösteriyor. Gerçekleşmekte olan bu olaylara Said'in tepkisi ve yorumu ne olurdu ve nasıl bir analiz çizgisi takip edilmeli? Said'in Oryantalizm, Haberlerin Ağında İslam ve Filistin Meselesi isimli eserlerinin, 1973 Arap-İsrail savaşı, Lübnan iç savaşı ve İran devrimi gibi hadiseler meydana gelirken ve onların ardından ortaya çıktığını hatırlamak mühim.

Gelişmekte olan olayları ve Afganistan, Suriye, Irak, Libya ve Yemen'in parçalanmasını, eldeki mevcut krizlere götüren uzun yolu tetkik etmeksizin ele alan bir çağdaş Oryantalist pratisyen grubu gibi, o zamanlar Batılı akademisyenler ve basında çıkan haberler de, sadece içinde bulunulan zamanın üzerinde duruyordu. Böyle kimseler bu konu hakkında, sanki bir laboratuvar işi yapıyorlarmış gibi yazılar yazıp raporlar hazırlıyor ve hiçbir zaman "nasıl", "neden" ve "belirli hareketlere sebep olan dâhili ve harici tetikleyiciler nelerdir" diye sormaksızın, büyük küçük hareketleri tarif edebilmek için faaliyetlerini klinik bir tarzda sürdürüyorlar.

YENİ BİR İSLAMOFOBİK VE IRKÇI EĞLENCE ENDÜSTRİSİ

Said'in, entelektüellerin rolüne odaklanması bugün hâlâ anlamlı. Çünkü bu gizlenmiş akademisyenler, egzotik Arap ve Müslüman özneyi, onun karşı koyma temayülünün derecesini tayin edebilmek maksadıyla, tetkik etmeleri için verilen ödenekler ve geliştirilen projelerle dolu imparatorluk yalağında kendilerine ziyafet çekmekle meşgul.

Diğer bir üçleme de yanlış temsil alanında: Medyanın TV'de konuşan uzantıları, imparatorluk adına çalışan gizlenmiş akademisyenler ve siyasi elitler, günlük olarak karartma ve çarpıtma bombardımanı yapıyor ve Arap ve Müslüman dünyalarını sansasyonel bir hale sokuyorlar. Güncel filmler, kitaplar ve kamusal söylemler, her bir Oryantalist klişeyi ve çarpıtmayı derleyip toparlayarak yeni bir İslamofobik ve ırkçı eğlence endüstrisine dönüştürdü. Bu endüstri, hayatın kendisini tehdit eden ve kötülüğü her şeyi kuşatan bir hain olarak sunduğu, ırk nosyonuna hapsedilmiş Arap ve Müslüman figüründen bol bol istifade ediyor.

Kendini gizlemiş entelektüellerin cirit attığı, eskiden beri var olanlarla birlikte yeni oluşturulmuş akademik alanlar, Arap ve Müslüman özneleri, bu öznelerin tahayyül dahi edemeyeceği bir seviyede belgelemeye kendini adamış ve sonra da ele aldığı medeniyetleri insandan aşağı varsaydığı bir hale indirgeyebilmek için "belirlenmiş bir yazgı" sunan bir Oryantalist grubun rafine edilmesi ve üretilmesini sağlıyor. Said'in, entelektüellerin rolüne odaklanması bugün hâlâ anlamlı. Çünkü bu gizlenmiş akademisyenler, egzotik Arap ve Müslüman özneyi, onun karşı koyma temayülünün derecesini tayin edebilmek maksadıyla, tetkik etmeleri için verilen ödenekler ve geliştirilen projelerle dolu imparatorluk yalağında kendilerine ziyafet çekmekle meşgul. Nitekim entelektüelin rolü gücün, kapitalizmin ve günümüzde akademik geçinen ve daracık sınırlar içinde inşa edilmiş menfaatlerin saldırıları yüzünden aşınmış durumdadır. Bugünün akademisyenliği de bir tür rafine ukalalığa ve güç çevrelerine erişim ve terfi merkezli hareket kabiliyetine odaklanmış bir meşguliyet haline dönüşmüş bulunuyor.

SÜREGİDEN GAZZE KUŞATMASININ SORUMLUSU KİMDİR?

Sömürgecilerin beslemesi olan Arap ve Müslüman yönetici elitler, hâlâ mecazi olarak sömürgeci göğüslerden süt emiyor ve kendi canları pahasına küresel silah endüstrisi makinesini işler vaziyette tutmak için kendi halklarına ceza veriyor ve komşu devletlere karşı savaş kışkırtıcılığı yapıyorlar.

Daha önemlisi, egemen bir devlet olan Irak'ın çöküşünden sonra DAEŞ'in ortaya çıkmasından ve hâlâ sürmekte olan bu kaos ortamından kim mesul tutulmalıdır acaba? Süregiden Gazze kuşatmasının sorumlusu kimdir? Demokrasi şayet Oryantalist, Siyonist ve gizlenmiş akademisyenlerin savunduğu gibi ideal bir siyasi sistemse, neden bu sisteme Mısır ve Tunus'ta karşı çıkıyor ve özgürlük, izzet ve adalet yolundaki yürüyüşü inkıtaa uğratmaya matuf olarak bölgede görevli bulunanlara destek oluyorlar?

Said, Filistin'in başına gelenlerden, Gazze ve Batı Şeria'daki Filistinlilerin maruz bırakıldığı yıkımlardan dolayı azap duyardı. Filistin idaresinin mutlak iktidarsızlığını kınar ve yasadışı yerleşimciler ve yerleşimlerin korunması için yapılan güvenlik koordinasyonunu unutmamak için mücadele verirdi. Sömürgecilerin beslemesi olan Arap ve Müslüman yönetici elitler, hâlâ mecazi olarak sömürgeci göğüslerden süt emiyor ve kendi canları pahasına küresel silah endüstrisi makinesini işler vaziyette tutmak için kendi halklarına ceza veriyor ve komşu devletlere karşı savaş kışkırtıcılığı yapıyorlar. Said entelektüellerin korkaklığı, siyasi elitlerin gururu ve zenginlik ve mutlak tahakküm peşinde dünyayı ateşe veren güç sahiplerinin kibri yüzünden ağıt yakardı.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN