Arama

Boğazın gerdanına buse konduran aşı boyalı bir cami

Çengelköy ile Vaniköy arasında, Kuleli Askeri Lisesi’nin hemen yanı başında yer alır. Boğaz’ın en güzel yalı camilerinden biri olan Kuleli Kaymak Mustafa Paşa Camii, Kulebahçe Mescidi, Kuleli Ocağı Mescidi ve Kuleli Camii olarak da bilinir.

Boğazın gerdanına buse konduran aşı boyalı bir cami
Yayınlanma Tarihi: 7.5.2018 00:00:00 Güncelleme Tarihi: 07.05.2018 22:54

Çengelköy; boğaziçinin Anadolu yakasında Beylerbeyi ile Vaniköy arasındaki koyun çevresinde ve ardındaki yamaca kurulu, yeşillikler içinde, birçok yalısı hala ayakta duran, boğaz köprüsünü tam karşısına alan Üsküdar'a bağlı bir semttir. Bahçelievler, Emek, Güzeltepe, Hasippaşa, Havuzbaşı, Kuleli, Mehmet Akif Ersoy olmak üzere 7 mahallesi vardır. Ortalama nüfüsu 140.000 'dir.



Bol yeşilliğinden dolayı havası temiz, asırlık ağaçlarıyla, yeşilini muhafaza edebilmiş az semtlerdendir. Birinci boğaz köprüsü ve tam arkasındaki tarihi yarım ada çok net bir şekilde görülebilmektedir.



Bizans dönemindeki adı "Sophianae" dır ve adının İmparator Justinien'in karısı Sophia için yaptırdığı saraydan geldiği söylenir. Osmanlı döneminde ise, gemi çapaları burada yapıldığı için buraya Çengelköy denmiştir.

17.yy'da Çengelköy, Üsküdar'dan sonra İstanbul kıyılarının en büyük kasabasıydı. Evliya Çelebi'ye göre, bu yüzyılda Çengelköy' de muhteşem bir saray ve hasbahçenin dışında bir mescit, bostancı odaları, padişahın savaşta ve avda kullandığı köpeklerinin yetiştirilip bakıldığı bir samsonhane[seksonhane] vardı. Bu dönemde Çengelköy'ün nüfusunun büyük çoğunluğunu Rumlar oluşturuyordu. Zengin Rumlar, kıyı boyunca yalılara yerleşmişlerdi.

KULEBAHÇE MESCİDİ

Kuleli Kaymak Mustafa Paşa Camii, İstanbul Boğazı'nın Anadolu yakasında Üsküdar Çengelköy sahilinde Kuleli Askeri Lisesi'nin hemen yanı başında 1720 yılında Sultan III. Ahmet döneminde Kaptan-ı Derya'lık yapmış olan, Nevşehirli Damat İbrahim Paşa'nın damadı Nişancı Mustafa Paşa tarafından 1720 yılında inşa ettirilmiştir. Boğaz'ın en güzel yalı camilerinden biri olan Kuleli Kaymak Mustafa Paşa Camii, Kulebahçe Mescidi, Kuleli Ocağı Mescidi ve Kuleli Camii olarak da bilinir.

CAMİNİN BANİSİ



Kaymak Mustafa Paşa ya da Atlamacı Mustafa Paşa, Lale Devri döneminde Kaptan-ı Derya olarak Osmanlı Donanmasına kumanda etmiştir. Gelibolu'da dünyaya gelen Kaymak Mustafa Paşa'nın babası vezir Kara İbrahim Paşa'ydı. Annesi ise II. Viyana Kuşatmasını yapan Sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'nın kızı Fatma Hanım'dı.

1717 yılında İkinci İmrahor ve Kapıcılar Kethüdası oldu. Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa'nın kızıyla evlendi. 1718 yılında İstanbul Kaymakamı oldu. 1721 yılında ise Kaptan-ı Derya görevine getirildi. Gelibolu'daki Telli Çeşme'yi yaptırmıştır. Ayrıca Üsküdar'daki Kaptan Paşa Camii ve Kuruçeşme'de Kasrı Süreyya camilerini yaptırmıştır. Kaymak Mustafa Paşa 1730 yılında çıkan Patrona Halil İsyanı sonunda kayınpederi Nevşehirli Damat İbrahim Paşa ile birlikte görevden alındı ve 1 Ekim 1730 günü idam edildi.

MİMARİ YAPI

Deniz kıyısında inşa edilmiş caminin girişi mihrap sebebiyle denize doğrudur. Caminin mimari planı kareye yakın dikdörtgendir. Bina kâgir olarak inşa edilmiştir. Bir merkezi kubbe ve bu merkezi kubbenin köşe boşluklarında yer alan dört küçük kubbeyle bulunur.

Harim, mihrap cephesi ve yan cephelerdeki, yuvarlak kemerli pencerelerle aydınlanmaktadır. Ahşap çatılı yapıya, ahşap son cemaat yeri ve hünkâr mahfili 1837'de Sultan II. Mahmut tarafından ilave ettirilmiştir. Fevkani camiinin girişi, her iki yanda üçer pencere, üst katında ise ikişer pencere ile simetriktir. Caminin gördüğü pek çok onarıma rağmen, ampir üsluba sahip mihrap, ana hatları ile özgünlüğünü korumuştur. Minber ve vaaz kürsüsü ise sonradan eklenmiştir. Caminin minberini Hattat Hasan Efendi yaptırmıştır. Kuleli Kaymak Mustafa Paşa Camii, 1990'ların başında esaslı bir onarımdan geçmiş; bu çalışma sonrası, son cemaat yerinin üstü kadınlar mahfili olarak düzenlenmiştir. Ahşaptan yapılmış olan bu bölüme son cemaat yerinin sağından basamaklı bir girişle ulaşılmaktadır. Sonradan yapılmış olan bu bölümlerde pencereler, kâgir bölümdekinden farklı olarak dikdörtgen sövelidir.

Caminin sağ tarafında yer alan ve denize bakan Hünkâr Mahfili, günümüzde imamevi olarak kullanıldığından, özgünlüğünü yitirmiştir.

Minare, caminin sol tarafında, ahşap ilave kısma taşmadan, ana gövdeye bitişik olarak yükselmektedir. Minarenin kaidesi almaşık örgüdür. Kaide iki sıra tuğla, bir sıra taş kullanılmıştır. Minare kaidesi caminin saçak hizasına kadar çıkmaktadır. Gövdesi düzgün kesme taştan olan minarenin, iç ve dışbükey hatlarla geçilen konsolun ardından, şerefesi oldukça yalındır.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN