Arama

İman, korku, azim ve sebat…

Âlemlere rahmet olarak gönderilen Resulullah (sav) yaşamının her boyutu ve tüm ayrıntılarıyla başta biz Müslümanlar olmak üzere bütün insanlığa örneklik teşkil eder. Barış dini olan İslam’ı yaşayarak insanlara tebliğ etmek ve kalplerine bu güzel dini ısındırmak amacıyla gönderilen Hz. Muhammed (sav) ve beraberindeki sahabeler, hayatları boyunca birçok zorluk ve savaşla karşılaşmışlardır. Peki böylesine kritik durumlarda, başta beşerin en ferasetlisi Resulullah (sav) olmak üzere tevhid davasındaki yoldaşları nasıl tepki vermişler, neye göre amel etmişlerdir?

İman, korku, azim ve sebat…
Yayınlanma Tarihi: 29.8.2021 17:46:24 Güncelleme Tarihi: 02.09.2021 12:15
Sesli dinlemek için tıklayınız.

🔸Bilinmekte olduğu gibi bi'set yani Hz. Muhammed'e (sav) peygamberlik görevinin verilmesinin ardından Müslümanlar, 13 yıl boyunca Mekke'de ölüm kalım mücadelesi verdiler. Medine'ye hicret edip askeri ve siyasi birliklerini sağladıktan sonra ise birçok gazve ve seriyyenin yanı sıra müşriklerle üç büyük savaş yapılmıştır. Bunlar; Bedir, Uhud ve Hendek Savaşı'dır.

Söz konusu savaşlardan ilki ve sonuncusu Müslümanların açık ara galibiyetleri ile sonuçlanırken Uhud'da her iki tarafta tam olarak galibiyet sağlayamamışlardır. Bedir'de aldıkları yenilgiyi içlerine sindiremeyen müşrikler ve önderleri ise bilek gücü ile kazanamadıkları için Müslümanlar üzerinde psikolojik baskı kurarak onları çökertmeye çalışmışlardır.

İkinci atağa kalkmadan önce bir casusu Medine'ye göndererek müşriklerin çok büyük kuvvet ile Müslümanların üzerine geldiği söylemini yayarak müminlerin kalplerinde korku yaymak ve onları yeniden savaşa girmeden çökertmek isteyen müşriklerin beyhude çabalarına ise Âl-i İmrân suresinin 173-175. ayetlerinde oldukça vecizeli bir üslupla dikkat çekilmiştir:

"Birtakım insanlar onlara, "İnsanlar size karşı asker toplamışlar, onlardan korkun" dediler de bu, onların imanlarını artırdı ve "Allah bize yeter, O ne güzel vekildir!" diye cevap verdiler. Bunun üzerine Allah'ın lütuf ve keremiyle kendilerine hiçbir fenalık dokunmadan geri döndüler, Allah'ın rızasına da uymuş oldular. Allah büyük lütuf sahibidir. Bakın, bu şeytan ancak kendi yandaşlarını korkutur. Mümin iseniz onlardan korkmayın, benden korkun."

(x) *Âl-i İmrân suresi 173-175. ayetlerin tefsiri 📕 ve meali 🔊
(x)Bünyamin Topçuoğlu'ndan Al-i İmran suresinin kıraatini dinlemek için tıklayın🔊

Nitekim ayetlerde bahsedildiği üzere Müslümanlar müşriklerden gelecek her türlü zorluk ve sıkıntıya karşılık, Allah'a karşı kalplerinde duydukları güven ve iman sebebiyle bu oyuna düşmemişlerdi. Her ne olursa olsun Cenab-ı Hakk'ın kendilerine yeterli olduğunu söyleyerek müşriklerle yüzleşmekten bir an dahi çekinmemişlerdir. Çünkü Muhammed suresinin 7. ayetini çok iyi bir şekilde kavramışlar ve içselleştirmişlerdi.

"Ey iman edenler! Allah'a (yani Allah'ın dinine ve peygamberine) yardım ederseniz O da size yardım eder ve ayaklarınızı sağlam bastırır."

(x)*Muhammed suresi 7. ayetin tefsiri 📕 ve meali 🔊
(x)İshak Danış'tan Muhammed suresinin kıraatini dinlemek için tıklayın🔊

Bu vesile ile saflarını daha kuvvetli şekilde belli eden Müslümanlar, hem gaza sevabı kazanmışlar hem de üstünlüklerini müşriklerin gözünde bir kez daha net bir şekilde kanıtlamışlardı. Tıpkı Mehmet Akif'in dediği gibi yiğitlik ve kahramanlığın gerekçesini yerine getirmişlerdir.

"Yiğitlik dini, kahramanlık dini, gayret dini, ancak Müslümanlıktır. Hakiki Müslümanlık en büyük kahramanlıktır."

Nitekim sahabi efendilerimiz, Âl-i İmrân suresinin 160. ayetinde belirtildiği üzere Allah'ın yardımının kendileriyle birlikte olduktan sonra onları hiçbir gücün yıkamayacağının farkında ve idrakindeydiler:

"Allah size yardım ederse artık sizi yenecek hiçbir kimse yoktur; eğer sizi yardımsız bırakırsa O'ndan sonra size kim yardım edebilir? Müminler yalnız Allah'a güvensinler."

(x)*Âl-i İmrân suresi 160. ayetlerin tefsiri 📕 ve meali 🔊
(x)Osman Şahin'den Al-i İmran suresinin kıraatini dinlemek için tıklayın🔊

Güç ve kudreti her şeyin, herkesin ve bütün kurumların üzerinde olan yüce Allah'a (c.c.) iman edip ondan kuvvet olan kimseler için ne korku ne de endişe vardır. Bu müşriklerin güçsüz olmalarına rağmen kendilerini kalabalık ve kuvvetli göstermek istedikleri durumlarda da ciddi anlamda büyük bir kudrete sahip oldukları durumlarda da geçerlidir. Çünkü Allah (c.c.) gücü bütün beşer gücünün üzerindedir ve onun avnine mazhar olan kimselerin yenilme ihtimalleri yoktur. Yine İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Akif Ersoy, bu onurlu ve kararlı duruşu şu cümle ile tabir etmiştir:

"Cehennem olsa gelen, göğsümüzde söndürürüz. Bu yol ki hak yoldur, dönme bilmeyiz, yürürüz."

Ancak pek tabii Müslümanlar, feraset ve tedbirin bir gerekçesi olarak her durumda gerekli araştırma ve incelemeleri yapmak ve önlem almak zorundadırlar. Nitekim "zaten Allah bizimle" deyip hiçbir şey yapmadan tevekkül ve teslimiyetin ilk aşamasını atlamakta, Allah'tan gelecek yardım ve senedi büsbütün görmezden gelmekte Müslümanlığa yaraşır bir tasarruf değildir.

Tevekkül ve teslimiyetin ilk aşaması olan tedbir almak için izlenilecek en iyi yöntem, karşılaşılan durumu en ince ayrıntısına kadar doğru bir şekilde araştırmak ve işin özüne inmektir. Nitekim yukarıda da belirttiğimiz gibi Asr-ı Saadet gibi gök kapılarının beşeriyete açık olduğu bir dönemde dahi Müslümanları kandırmak için asılsız söylemler ortaya atarak onların birlik ve dirliğine halel getirmek isteyen kişiler her daim olmuşlar ve olmaya devam edeceklerdir. Bu tarz durumlarla karşılaşıldığında yine Mehmet Akif Ersoy'un şu mısralarını hatırlamakta fayda vardır:

"Ümitsizlik öyle bir bataktır ki, düşersen boğulursun. Azmine sarıl sımsıkı bak ne olursun!
Geleceği karanlık görerek azmi bırakmak. Alçakça bir ölüm varsa, eminim budur ancak."

Bu sebeple yine ilahi kitabımız Kur'an'da dikkat çekildiği üzere Müslüman olmanın gerekliliği olarak olumlu veya olumsuz bir bilgi veya haber ile karşılaştığımız zaman öncelikle bunun kimden, nereden ve hangi amaçla geldiğini iyice araştırmalı daha sonra eyleme geçmeliyiz.

"Ey iman edenler! Bilmeden birilerine zarar verip de sonra yaptığınıza pişman olmamanız için, yoldan çıkmışın biri size bir haber getirdiğinde doğruluğunu araştırın." (Hucurât suresi, 6. ayet)

(x)*Hucurât suresi 6. ayetlerin tefsiri 📕 ve meali 🔊
(x)Adem Kemaneci'den Hucurât suresinin kıraatini dinlemek için tıklayın🔊

Çünkü ayet-i kerimede de belirtildiği üzere duyduğumuz veya aldığımız haberlere bir miktar şüphe ile yaklaşmalıyız. Fasık, müşrik, münafık ve hatta sosyal medya gibi canlı olmayan; adı, şekli, keyfiyeti ve ehemmiyeti ne olursa olsun bizi ve çevremizdekileri etkileyecek bir bilgiyi iyice ölçüp tartmalıyız ki aldanmayalım, başkalarının oyun ve galeyanına gelmeyelim, daha sonra pişman olmayalım.

İman güven ve sevgiden oluşmakta, havf ve reca (yani korku ile ümit) arasında yaşamaktır. Allah'a (c.c.) hakkıyla iman edebilmek için öncelikle onu ayrıntılı bir şekilde tanımalı, nelerden hoşlanıp hoşlanmadığını çok iyi bir şekilde bilmeliyiz. Kur'an-ı Kerim'de okuma ve tefekkürün üzerinde ısrarlı bir şekilde durulmasının temel sebeplerinden biri de iman edenler nasıl bir Allah'a iman ettiklerinin yeterli ve doğru bir şekilde bilinmesinin istenmesidir. Çünkü;

"Kulların içerisinde Allah'tan haşyet duyan kimseler ancak Allah'ı hakkıyla tanıyan/bilen kimselerdir". (Fâtır suresi 28. ayet)

(x)*Fâtır suresi 28. ayetlerin tefsiri 📕 ve meali 🔊
(x)Abdullatif Efe'den Fâtır suresinin kıraatini dinlemek için tıklayın🔊

Bu sebeple Müslümanlar olarak Allah'ı çok iyi tanımalı ve yalnızca O'nun (c.c.) sevgisini kaybedip, gazabını üzerimize çekmekten korkmalıyız. Hiç şüphesiz imtihan ve ibtilalarla dolu bu geçici dünya hayatında, birçok ciddi sorun veya zorlukla karşılaşabilir, ya da birlik ve dirliğimizi dağıtacak gayr-i sahih korkutmalara maruz kalabiliriz. Bu sebeple her daim uyanık ve sebatkâr olmalı ve Allah'a güvenerek hak yolunda ilerlemeye devam etmeliyiz.

FİKRİYAT
SÜMEYYE ALI JABER

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN