Arama

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay
Kasım 2, 2017
Safer ayını nasıl değerlendirelim?

Değerli okuyucum.

21 Ekim tarihinde başlayıp 19 Kasım 2017'de son bulacak Safer ayı üzerine kaleme aldığımız yazıların sonuncusu olan bu makalede, "Safer ayının uğursuzluğu; belâ ve musibetlerinin çok olacağı" yönündeki anlayışı besleyen iki konuya daha temas ederek, Allah'ın gökleri ve yeri yarattığı gün takdir buyurduğu on iki aydan biri olan Safer ayını güzel kulluğumuzla nasıl değerlendirebileceğimiz üzerinde duracağız. Önce bu yanlış anlayışı besleyen temel düşünceleri ele alalım.

Bunlardan ilki, yine kadim dönemlerden günümüze yansıyan yanlış/hurafe düşüncelerdir. Şöyle ki, Arapların Câhiliye döneminde sahip olduğu anlayışlardan bir kısmı da "Safer ayında yapılan umrenin makbuliyetinin olmadığı; bu ayda yapılan nikâh akdinin iyi sonuçlar vermeyeceği, başlanılan işin sonunun iyi gelmeyeceği" şeklindeydi. Bu düşünce zaman içinde toplumdan topluma tevarüs yoluyla hala yaşamaktadır. Oysa bu düşüncelerin yanlışlığını muhtelif hadis-i şerifleriyle Hazret-i Peygamber (sav) Efendimiz ortaya koymuştu. Bir hadisinde, "Umre her zaman helâldir!" buyurarak, umrenin Safer ayı da dâhil her zaman yapılabileceğini belirtmiş; Safer ayında nikâh kıyılmaz düşüncesinin doğru olmadığını ortaya koymak için de Hz. Aişe (r.anha) vâlidemizle hem nikâhını hem de evlilik merasimini Safer ayında gerçekleştirmişti. Yine Nebiyy-i Muhterem (sav) Efendimiz, "İslâm'da teşe'üm (uğursuz sayma, kötüye yorma) yoktur; en iyisi tefe'ül (iyiye yorma) dır." buyurarak, Müslümanın her zaman olumlu bir yaklaşım içinde olmasını tavsiye etmiştir. Sahabiler, iyiye yormanın mahiyetini sorunca bu kez şu cevabı vermişti Efendimiz: "Güzel ve olumlu sözdür." (Müslim, Selâm 102; Buharî, Tıb, 19)

Yine bir gün Resûl-i Ekrem (sav) Efendimiz'in huzûrunda uğursuzluktan söz edilmişti. Hemen şöyle buyurdu:

"En güzeli, hayra yormaktır. Uğursuzluk, hiçbir müslümanı teşebbüsünden vazgeçirmesin. Herhangi biriniz hoşlanmadığı bir şey gördüğü zaman şöyle desin: "Allah'ım! İyilikleri sadece sen verirsin; kötülükleri yalnız sen giderirsin. Günahtan kaçacak güç, ibadet edecek kuvvet ancak senin yardımınla kazanılabilir." (Ebû Dâvûd, Tıb, 24)

İnsanın uğursuzluk düşüncesini içinden söküp atmasının zor olduğu konusunda yaşanan şu Asr-ı Saadet hatırası da mânidardır. Sahabilerden biri Peygamberimize gelerek:

"Yâ Resulallah! Aramızda hala uğursuzluğa inanan kimseler var" demişti. Bunun üzerine Peygamberimiz (sav) ona şöyle tavsiyede bulundu:

"Bu onların gönüllerinde hissettikleri bir duygudur. Bu duygu onları işlerinden alıkoymasın!" (Müslim, Mesâcid, 33)

Görüldüğü üzere, bütün bu sahih hadisler, Safer ayında da başka bir zaman diliminde de, Müslümanın uğursuzluk anlayışına sahip olmaması gerektiğini, Safer ayında belâ ve musibetlerin artacağı inancının da doğru olmadığını, açık bir şekilde ortaya koymaktadır.

Toplumda, Safer ayında belâ ve musibetlerin çok olacağı düşüncesini besleyen anlayışlardan ikincisini ise bazı eserlerdeki ifadeler oluşturmaktadır. Bu tür eserlere örnek olarak Dâvud-i Antakî'nin "Tezkire" adlı kitabını verebiliriz. Adı geçen eserde yazar, görünürde insanlara bazı namazlar ve dualar tavsiye etmektedir. Ancak gerekçesi ise hiçbir temele dayanmamaktadır. Eserdeki bilgiler şöyledir: "Gökten inen bütün belâlar Safer ayının son çarşambasında iner. Bundan dolayı o gün insanlar üzerine çok zor gelir, işte o gün selâm ayetlerini okuyan, bir dahaki seneye kadar selâmette olur. Safer ayı namazı…"

Hemen ifade edelim ki, ne Safer ayına ne de Çarşamba gününe böyle bir olumsuz özellik atfetmek doğru değildir. "Saferu'l- Hayr"; "Saferu'l-Mübarek"; "Saferu'l-Muzaffer" isimleriyle dinî kültürümüzde değerli bir yeri bulunan bu ayın, ilk ve son çarşambalarına vurgu yapılarak "gökten belâ ve musibetlerin yağdığı" bir ay olarak algılanmasına yol açacak her türlü ifade yanlıştır/temelsizdir ve gerçek dışıdır!...

Pekiyi, bu ayı nasıl değerlendirmek gerekir?

SAFER AYINI NASIL DEĞERLENDİRELİM?

Bugün itibariyle, iki haftayı aşkın bir süre Safer ayında yaşamaya devam edeceğiz. Bir konuya dikkat çekmek istiyoruz. İslam'da mübarek gün ve gecelerin ortak özelliği, o gün ve gecelerde gerçekleşen olaylardır. Sıradan bir gece iken 12 Rebiulevvel evvel gecesi, Mevlid-i Nebi olarak ayrıcalık kazandı. Sıradan bir gece iken Kur'an'ın indiği Ramazan gecesi, Kadir Gecesi olma şerefine nâil oldu. Sıradan bir ay iken Ramazan, Kur'ân sayesinde ayların en değerlisi oldu… Kısaca bir zamana değer kazandıran, onda yaşanan değerli hadiselerdir. O halde diyebiliriz ki, Allah'ın takdir buyurduğu aylardan biri olan Safer ayı da, seherlerindeki teheccüdler, haftalarındaki Pazartesi ve Perşembe oruçları, günlerindeki nafile namazlar, sadaka niyetiyle verilen tasadduklar-yapılan yardımlar, çekilen ezkâr ve tesbihat; okunan hatimler ve Kur'anlar… Kısacası her bir salih amel, Safer ayını kişi için son derece bereketli ve mübarek bir ay haline dönüştürecektir.

Özellikle en büyük belâlardan biri olarak kabul edebileceğimiz, sanal âlemdeki günahların gönül dünyamızda açtığı yaralar; gözümüz, kulağımız, dilimiz ve kalbimizin karıştığı-bulaştığı isyanların ibadet hayatımızda enkazların oluşmasına sebep olan manevi musibetler, çokça tövbe ve istiğfar okumamızı gerektirecek durumdadır. Bu nedenle, tövbe-istiğfarımızı arttıracağımız günlerdeyiz diyebiliriz. Belki o zaman şu ayet-i kerimenin emniyet ve güven telkin eden ikliminde düşünebiliriz kendimizi…

"(Ey Habibim) Sen onların içinde bulunduğun sürece Allah onlara azab edecek değildir. Ve yine onlar, tövbe edip bağışlanma diledikleri sürece Allah onları azaba uğratacak değildir." (Enfâl, 33)

Sağlık ve afiyet dileklerimle…

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN