Arama

En öldürücü salgın hastalıklardan çiçek hastalığı aşıyla yok edildi

Çiçek hastalığı tarihteki en öldürücü salgın hastalıklardandı. 18. yüzyılda Türkiye’den Batı’ya giden çiçek aşısı Avrupa’da geliştirildi ve 19. yüzyıldan itibaren başlayan yaygın aşılamayla çiçek virüsü yeryüzünden silindi.

En öldürücü salgın hastalıklardan çiçek hastalığı aşıyla yok edildi
Yayınlanma Tarihi: 6.12.2020 09:26:50 Güncelleme Tarihi: 06.12.2020 09:26

Türk usulü çiçek aşısı, 18. yüzyılda Avrupa'da öğrenildikten sonra ilk olarak Londra'da Newgate Hapishanesi'nde 6 mahkûm üzerinde denenmiş ve olumlu netice alınmıştı. Aşı olumlu neticelerin alınmasına rağmen günümüzde olduğu gibi tartışmaları da bitmedi. Andrew, Nikiforuk, Arslan Terzioğlu, Nuran Yıldırım, Burcu Mercan gibi araştırmacıların eserlerinde ve Edward Jenner maddesinde hastalıkla mücadelenin değişik safhaları anlatılır.

ÇİÇEK AŞISI

1790'larda bir süredir çiçek aşısı üzerine çalışan Edward Jenner'in araştırmaları önemli bir dönüm noktası oldu. Jenner, araştırmaları sırasında hayvancılıkla uğraşanların, özellikle de sütçülük yapanların çiçekten etkilenmediğini gözlemledi. Jenner, bir rivayete göre de 1770'lerde Bristol'de bir sütçüden bu durumu öğrenmişti. Buradan hareketle sığır çiçeği hastalığıyla ilgilenmeye başladı. İnek çiçeğinden alınan hastalığın insana aşılanmasıyla insanın bağışıklık kazandığını ve bir daha hastalığa yakalanmadığını ortaya koydu. Jenner, 1796'da Sarah Nelmes isimli sütçü kızın elindeki sığır çiçeği mikrobuyla bahçıvanın oğlu sekiz yaşındaki James Phipps'i aşıladı. Daha sonra yaptığı denemelerde çiçek hastalığına maruz bırakılmasına rağmen aşılanmış çocuğun bağışıklığını ispatladı. 65 yaşına kadar yaşayan James Phipps, Jenner'in cenazesine de katılmıştır.

Konuyla ilgili eseri 'Inquiry into the Causes and Effects of the Variolae Vaccinae', Londra'da yayınlandı. Bu uygulama, insandan alınan numunelerle yapılan aşılamadan daha az riskli olarak görülüp, hızlıca kabul gördü. Artık yapılması gereken, herkesin aşı olmasını sağlamaktı. Aşı olmadan hastalığa yakalananlar için ise henüz bir tedavi yöntemi geliştirilememişti. Aşılama terimi 1800'de Cerrah Richard Dunning tarafından kullanıldı. Sığır çiçeği mikrobu uygulama manasına gelen aşı terimi Pasteur'un kuduz aşısını bulmasından sonra genel bir isim oldu.

Jenner'in aşısıyla ilgili bir çizim.

AŞI KANUNU

1801'de ABD Başkanı Thomas Jefferson, çiçek aşısını ülkesinin ilk halk sağlığı önceliklerinden biri olarak ilan etti. Geniş kitlelerin aşı olmasını sağlamak amacıyla 1813'te Amerika'da aşı kanunu çıkarıldı; İngiltere'de ise 1840'ta aşı kanunu çıkarıldı. 1852'de aşı zorunlu hâle getirildi, daha sonra uygulamalarda sert tedbirler alındı. 1853'te çıkarılan yasayla doğan her çocuğun 3 ay içinde aşılanıp, kaydedilmesi ve aşı yaptırmayan ebeveynlere para cezası verilmesi hüküm altına alındı. 1867'de eksik görülen hususlarla ilgili yeni bir aşı kanunu çıkarıldı. Yasal olmayan aşıları yapanlara hapis cezası getirildi. 1871, 1874, 1898 ve 1907'de kanun yenilendi.

Jenner'in geliştirdiği aşı, İstanbul'da ilk defa 1800'de yapıldı. Osmanlı yönetimi, hastalığın kontrol altına alınması için etkili bir aşı programına ihtiyaç olduğunun farkındaydı. 1885'te ilk aşı nizamnamesi çıkarıldı. Daha sonra 1894, 1904 ve 1915'te nizamnameler yayınlandı. 1890'larda yeni doğan çocuklara, 1904'te fabrika çalışanlarına aşı olma zorunluluğu getirildi.

Dünyanın değişik yerlerinde çiçek aşısı programları gerçekleştirildi. Böylece çiçek hastalığı dünya genelini etkileyen ölümcül bir hastalık olmaktan çıkarak mahalli bir hâl aldı. Buna rağmen 1958'e gelindiğinde, dünya genelinde yılda 2 milyona yakın kişi çiçek hastalığından ölmekteydi. Bu tarihten sonra Dünya Sağlık Örgütü'nün yoğun bir aşı kampanyasıyla çiçek virüsü dünyada azaltıldı.

Avrupa'daki son çiçek salgını, 1972'de patlak verdi. Alınan sıkı tedbirlere rağmen hastalık 175 kişiye bulaştı ve bunların 35'i öldü. 1975'ten sonra çiçek hastalığı, Afrika dışında görülmedi. Yoğun bir aşı programıyla hastalığın tamamen ortadan kaldırılması hedeflendi. Yaşanan son ölümcül hastalık ise Ekim 1975'te Bangladeş'te bir kız çocuğunda teşhis edildi. Son doğal vaka 1977'de Somali'de görüldü. 1978'de Birmingham'da laboratuvar kazası bir kişiyi öldürdü ve sınırlı bir salgın oldu.

Dünya Sağlık Örgütü, 1980'de hastalığın dünyadan silindiğini resmen ilan etti. Çiçek virüsü günümüzde ABD, Rusya ve Dünya Sağlık Örgütü adına Hollanda laboratuvarlarında saklanıyor.

Çiçek hastalığından ölenler

TARİH boyunca yüz milyonlarca insanı öldüren çiçek hastalığı, öldürürken zengin fakir ayırt etmiyordu. Milattan Önce 1140'larda öldüğü tahmin edilen Mısır Firavunu V. Ramses'in mumyasında çiçek hastalığı izleri saptanmıştır. 1711'de Avusturya Kralı I. Joseph, 1724'te İspanya Kralı I. Louis, 1730'da Rus Çarı II. Petro, 1741'de İsveç Kraliçesi Ulrika Eleonora ve 1774'te Fransa Kralı XV. Louis çiçek hastalığından öldü. Stuart hanedanının birçok üyesi çiçek hastalığından hayatını kaybetti; II. William 1650'de 24 yaşındayken; II. William'ın eşi Prenses Mary 1660'ta 29 yaşındayken; Gloucester Dükü Henry 1660'ta 21 yaşındayken; III. William'ın eşi Mary 1694'te 32 yaşındayken; II. James'in oğlu Charles henüz 1 aylıkken; Danimarka Kralı III. Frederick ile evlenen Anne'nin çocuklarından Mary 1685'te 20 aylıkken, Anne Sophia 1686'da 8 aylıkken, William ise 1700'de 11 yaşındayken çiçek hastalığından öldü.

Osmanlı padişahlarından I. Ahmed (1603-1617), I. Mustafa (1617-1618) ve III. Ahmed (1703-1730), II. Mahmud (1808-189) ve Sultan Abdülmecid'in (1839-1861) çiçek hastalığına yakalandığını biliyoruz.

I. Abdülhamid (1774-1789) devrinde İstanbul'da dönem dönem çiçek salgını yaşandı ve hastalık saraya da sirayet etti. Padişahın en az 6 çocuğunun değişik tarihlerdeki salgınlarda hayatını kaybettiğini Fikret Sarıcaoğlu'nun araştırmasından biliyoruz. Şehzade Mehmed 1781'de 5 yaşındayken; Şehzade Murad 1784'te 4 buçuk aylıkken; Şehzade Mehmed Nusret 1785'te 3 yaşındayken; Fâtıma Sultan 1785'te 3 yaşındayken; Âlemşâh Sultan 1786'da 3 buçuk aylıkken ve Şehzade Süleyman 1786'da 7 yaşındayken hastalığa yenik düştü. 1808'de tahta çıkacak olan Şehzade Mahmud ise hastalığı yenerek ölümün ucundan döndü. Hekimlerin salgının önüne geçmek için seferber olduğu böyle dönemlerde Osmanlı Devleti'nde yaşayan Müslümanlar da hayır yaparak Allah'ın "Şâfi" ismine sığınırlardı. I. Abdülhamid de dönem dönem sadaka dağıttı; bazı borçlulara destek oldu; hafif suçlu olanları affetti. Salgın olduğu dönemlerde de saraydan çıkmamaya dikkat etti. Nitekim devrinde en şiddetli salgınlardan biri yaşandığında 30 Kasım 1784'ten 27 Ekim 1785'e kadar sadece bir kez tebdil- i kıyafet ve cuma selamlığına çıkmıştır. II. Mahmud'un oğlu Şehzade Abdülhamid ise 13 yaşındayken çiçek hastalığından ölmüştür.

Erhan Afyoncu - SABAH

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN