Arama

Flanör: Kent içindeki gezgin

Modern kent hayatının önemli figürlerinden flanörü bir cümle ile özetlemek istersek, ‘kent içindeki gezgin’ dememiz nokta atışı bir ifade olur. Kalabalıkların içinde olmaktan hoşlanan ama yalnız; kendisinden sürekli ayrı kaldığı bir kitlenin ürünü olmak isteyen aylak kentli… Walter Benjamin’in deyimiyle, ‘ormanda yürür gibi yürür, asfaltta bitki toplar, flanör…’

Flanör: Kent içindeki gezgin
Yayınlanma Tarihi: 3.3.2018 00:00:00 Güncelleme Tarihi: 03.03.2018 18:37


Flanörün kentte, sokakta ve caddede aradığı şey özgünlük ve biricikliktir…

Flanör'ün orijinal tanımına göre, Flanör bir gezgindir, bir aylaktır. Bu terim, 19'uncu yüzyıl Paris'inin yazınsal türünden türemiştir. Flanör serbest zamanlı insan, kentin kâşifi, hala kentin bir parçasıyken, kentin içinde etkin olarak yer almadan kenti gözlemleyen kişidir. Walter Benjamin (1999) Flanörü kentin modern deneyimdeki esas figürü olarak tanımlar. Flâneur modern yaşamın araştırmacısıdır. Benjamin'e göre, Flanör tüketici kapitalizminin zaferiyle ortadan kalkar ve bireyliğin ortadan kalktığı, yaratıcılığını ve keşfetme arzusunu kaybederek kalabalığın bir parçası haline geldiği yerde aylağa dönüşür.

Flanör, ilk kez 1854'te bir yazılı metin içinde kullanılmış, kelimenin anlamı ise müzmin aylak ve kentli avare adam olarak ifade edilmiş. Kelimenin asıl kökünün ön Hint- Avrupa dil ailesinden gelen "pele-" olduğuna inanılır ve bu kelime şu anlamlara gelir: kesret, yayılmak ve düzlük. "Tourism" ve "flâneur" kelimelerini etimolojileri üzerinden karşılaştırırsak turizmin belli bir amaca binaen yapılan seyahat olduğunu ve flanörün gerçekleştirdiği eylemin ise herhangi bir amaca sahip olunmadan aylak ve avare bir şekilde yapılan yürüme eylemi olduğunu söyleyebiliriz. (Nihayet Dergi)

KALABALIKLA BERABER AMA YALNIZ

Flanörün, kalabalıkla beraber olan ama aslına bakıldığında kalabalıklarda kaybolduğu için bundan beslenen yalnız bir gezgin profili çizdiğini net bir şekilde görürüz. Flanör, kalabalıktan beslenmektedir ama aynı zamanda da yalnızdır, kendi başınadır; çünkü aynı zamanda kendi bireysel dünyasını örmektedir. Kendine güvenen, topluma eleştirel yaklaşan biridir. Kalabalıktan beslendiği halde ona sırtını dönebilendir. Flanörün içinden çıkamadığı ve aslında pek çıkmak istemediği ve umursamadığı paradoks budur aslında. Kendisinden sürekli ayrı kaldığı bir kitlenin ürünü olmak… Modern hayatın en ilginç tiplerinden biri olan flanör, kentsel hayat ritüelleri, tüketim, boş zaman, kentlilik gibi sorunların konuşulması, tartışılması bakımından kayda değer bir tiptir. Modern kent hayatının kültürel açılımları açısından izlenmesi gereken biridir.

FLANÖRÜN SIĞINAĞI PASAJLAR

Flanör kelimesini kavramsallaştıran Charles Baudelaire'e göre, flanörün, üzerinde bir merkeze bağlı olmadan aylak aylak dolaştığı kesret ile mukayyet düzlük kenttir. Flanör, yalnızca yürümek için yürür. Bir yere gitmek için acele etmez, onun yapmak istediği kentin pasajlarına kuytu köşelerine ve kenar mahallelerine girerek onu tecrübe etmek ve merakını gidermektir. O, kentin içinde modernitenin dolaylı ve sürekli değişen etkisini gözlemlemek ister. Flanör, kentin cazibesine müthiş zevklerine dalar, bunları tadar ama bir şekilde ondan ayrı kalır.

Flanör modernite ile oluşum sürecine girmiş sosyal bir tip. Tüketim toplumunun tam ortasında yer alır. Cadde, sokak, bulvar, pasaj, vitrin gibi mekânların içindedir. Bu mekânlardaki nesnelerle, insanlarla içli dışlıdır, onlarla iletişim halindedir. Flanör figürünün ortaya çıkışına tekabül eden 19'uncu yüzyıla baktığımızda endüstrileşmenin etkisi ile gelişen Paris ve Londra gibi kentleri görürüz. Özellikle Paris flanöre, kente özgü ve daha önce eşi ve benzeri görülmemiş bir tecrübe imkânları sunar…

CADDE FLANÖRÜN EVİDİR

Flanörün aylaklığı ve avareliği onun kapitalist ve modern toplumun ürettiği ethosa karşı mutabakatsızlığının göstergesidir. Modern toplumun logosu olan araçsallaştırılmış akla, çalışmayarak ve acele etmeyerek karşı duran Flanör, bu aklın ürettiği ethosa da kentin içinden arayıp bulduğu biricik ve özgün hikâyeleri sanatsal ve entelektüel üretim şekline sokarak karşı durmaktadır. Aslında flanörün bir sanatçı oluşu Benjamin'in Baudelaire'i bir Flanör olarak yeniden okuması üzerine gerçekleşmiştir. Bu anlamda, flanörü kentin sokaklarında yürüyen diğer tiplerden ayıran en önemli özellik flanörün kalabalıkların içinden yaratıcı bir ürünle çıkabilmesidir… Benjamin'e göre cadde flanörün evidir, Flanör bina cephelerinin ortasında kendisini tıpkı evindeki bir adam gibi hisseder. Duvarlar flanörün not defterini dayadığı çalışma masası, gazete kulübeleri kitaplığıdır. İşini bitirdikten sonra kafelerin balkonlarından, sanki kendi evinin balkonuymuş gibi, eğilip sokağı izlerken dinlenir…

Nihayet Dergi Mart 2018 sayısından yararlanılmıştır.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN