Arama

Ramazan mukabelesi Kur'an-ı Kerim hatmi 3. Cüz

Ramazan mukabelesi, mübarek Ramazan-ı Şerif boyunca gerçekleştirdiğimiz en önemli ibadetlerden biridir. Resul-i Ekrem Efendimizin de Ramazan ayında Cebrail aleyhisselam ile mukabele ettikleri bilinir. Fikriyat.com olarak her gün bir cüzle siz değerli okurlarımıza ulaşmayı ve Kur'an-ı Kerim'in hatmini birlikte tamamlamayı istiyoruz. Bu minvalde derlediğimiz Ramazan mukabelesi Kur'an-ı Kerim hatmi 3. cüzü sizlerle buluşturuyoruz.

Ramazan mukabelesi Kur’an-ı Kerim hatmi 3. Cüz
Yayınlanma Tarihi: 25.3.2023 09:29:00 Güncelleme Tarihi: 25.03.2023 09:30

Mübarek Ramazan boyunca gerçekleştirdiğimiz ibadetlerden biri mukabele geleneğidir. Mukabele, bir başkasının Kur'an-ı Kerim'i okuyuşunu takip etmek yoluyla hatim etme manasını taşır. Ramazan-ı şerifte en az bir defa hatim tamamlamak tavsiye edilmiştir.

Ramazan mukabelesi, geleneksel anlamda insanların bir araya gelerek gerçekleştirdikleri bir uygulama olsa da bu ibadeti internet ya da televizyon kanalları aracılığıyla yapmak da mümkün.

Fikriyat.com olarak her gün bir cüzle Kur'an-ı Kerim'in hatmini siz değerli okurlarımızla birlikte tamamlayacağımız Ramazan mukabelesinin 3. cüzünü sizlerle buluşturuyoruz.

RAMAZAN MUKABELESİ 3. GÜN

Kur'an-ı Kerim uygulamamızdan cüzlerin Arapça okumalarına ulaşabilir ve mukabele için podcastlerden faydalanabilirsiniz.

📌 3. CÜZÜ DİNLEMEK İÇİN TIKLAYIN

🔸 Kur'an-ı Kerim'i Arapçasından okuyup takip etmek kadar önemli görülen bir başka husus ise okunan ayet-i kerimelerin mealine ve tefsirine vakıf olmaktır.

🔸 Bu noktada her gün okunan bir cüzün mealini ve ayetlerin asıl manasını kavrayabilmek için tefsirini okumamız tavsiye edilir.

📌 3. CÜZÜN MEALİNİ DİNLEMEK İÇİN TIKLAYIN

Her gün bir cüzle Kur'an-ı Kerim'in hatmini tamamlayacağımız Ramazan mukabelesinin önceki cüzlerine aşağıdaki bağlantılardan ulaşabilirsiniz:

Ramazan mukabelesi Kur'an-ı Kerim hatmi 2. Cüz için tıklayın
Ramazan mukabelesi Kur'an-ı Kerim hatmi 1. Cüz için tıklayın

3. CÜZDE HANGİ SURELER BULUNUR?

🔸 Kur'an-ı Kerim'in 3. cüzü, Bakara suresinin 253. ayetinden sonuna kadar olan bölümü ve Âl-i İmrân suresinin 93. ayetine kadar olan kısmı ihtiva eder.

BAKARA SURESİ

Bakara suresi, Kur'an-ı Kerim'in ikinci ve en uzun suresidir. Hicret'in ardından ilk ayetleri Medine'de nazil olan bu surenin nüzul süresi 9 ya da 10 yıl sürmüştür.

286 ayetten oluşan Bakara suresinin başlangıcından 142. ayete kadar olan bölümü 1. cüzde; 142. ayetten 253. ayetine kadar olan bölümü 2. cüzde; 253. ayetten sonuna kadar olan bölümü 3. cüzde yer almaktadır.

Bakara suresi 255. ayetteki Ayetü'l kürsî nedeniyle "Suretü'l kürsi", içeriğindeki hükümlerin çokluğu nedeniyle "Füstatü'l Kur'an" olarak da adlandırılmıştır.

🔸 Surenin en meşhur adı olan Bakara, Arapçada sığır, inek manalarına gelir ve Hz. Musa döneminde İsrailoğullarında faili meçhul bir cinayet nedeniyle diyet olarak kurban edilmesi gereken bir inekten bahsedilir.

🔸 Kıssaya göre, katilin bulunamaması nedeniyle toplumda büyük bir gerginlik çıkmış ve Hz. Musa'dan bir çözüm talep edilmiştir. Hz. Musa, Allah'tan aldığı vahye uygun olarak bir inek kesmelerini ve bunun bir parçasıyla maktulün cesedine vurmalarını emretmiş; denilenin yapılması üzerine maktul dirilmiş ve kendisini öldürenin kimliğini açıklamıştır.

Taberî, I, 337-340; Râzî, III, 114

Hz. Musa'nın mucizeleri nelerdir? Hz. Musa'nın hayatı ve risaleti…

🔸 İsrailoğulları kesmeleri gereken ineği kutsal kabul ettikleri için kesmek istememişler ve sığır hakkında, kesilmesi gereken ineğin özelliklerine dair Hz. Musa'ya pek çok soru sormuşlardır. Ayetlerde ineği bulup kestikleri ama "az daha bunu yapmayacakları" bildirilmiştir.

Bakara suresi 67-71. ayetlerin tefsiri

BAKARA SURESİNDE VURGULANAN KONULAR

Sure, hem sayfa ve ayet bakımından Kur'an-ı Kerim'in en uzun suresi, hem de içeriğindeki konular ve çeşitlilik bakımından çok yönlüdür.

Bakara suresinde ilk olarak imanın esasları, insanın yaratılışı, kıblenin değişmesi, namaz, oruç, hac, sadaka, boşanma, nesep, nafaka, borçların kaydedilmesi gibi konulara yer verilmiştir.

Surede ön planda tutulan hedeflerin üç noktada yoğunluk kazandığı belirtilir:

🔸 İslam'ın iman esaslarını açıklamak, tevhid inancının özelliklerini ifade etmek ve Müslümanların nasıl bir Allah inancına sahip olmaları gerektiğini tanımlamak.

🔸 Kur'an-ı Kerim hidayetinin ne olduğunu ve bu hidayet karşısında insanların durumu ve yerini belirlemek.

🔸 Müslümanların diğer dinlere mensup kişilerden ayrı, kendine mahsus vasıfları bulunan bir ümmet olduklarını ortaya koymak, ümmetin davranış kurallarını belirlemek ve İsrailoğullarının din anlayışlarında içine düştükleri yanılgı ve sapmalardan misaller vererek Müslümanları uyarmak.

3. Cüz - Bakara suresinin 253-286. ayetleri

Bakara suresinin üçüncü cüzü, 253. ayet ile Allah Teâla'nın peygamberlerini farklı özelliklerde yarattığı ve birbirlerine üstün kıldığı vurgusuyla başlamaktadır.

🔸 Bakara suresinin 255. ayeti Ayetü'l Kürsî olarak bilinir ve okunması faziletli bulunur.

"Allah, O'ndan başka tanrı yoktur; diridir, her şeyin varlığı O'na bağlı ve dayalıdır. Ne uykusu gelir ne de uyur. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. O'nun izni olmadıkça katında hiçbir kimse şefaat edemez. Onların önlerinde ve arkalarında olanları O bilir. O'nun ilminden hiçbir şeyi -dilediği müstesna- kimse bilgisi içine sığdıramaz. O'nun kürsüsü gökleri ve yeri içine almıştır. Onları korumak kendisine zor gelmez. O yücedir, mutlak büyüktür."

Bakara suresi 255. ayetin tefsiri

🔸 İnsanların pek çoğunun ise ilahi gerçekleri ve peygamberlerin değerini inkâr ettikleri vurgulanır.

🔸 Oysaki ahiret gününü haber veren, bir hesap olduğunu ve ona hazırlanmanın gerekliliğini anlatan peygamberlerdir.

🔸 İnsanlar, kendisinden başka ilâh olmayan, göklerin ve yerin yaratıcısı, her şeyi bilen, kürsîsi yeri ve gökleri kaplayan, yüce arşın sahibi, hay ve kayyum olan Allah Teâla'nın huzurunda, kendilerine hiçbir dostluğun ve yardımın fayda sağlamayacağı bir günde hesaba çekileceklerdir.

🔸 Dinde zorlama olmayacağı vurgusunun da yapıldığı ayetlerde doğruluk ile eğriliğin tamamen açığa çıktığı, Allah'ın iman edenlerin yardımcısı olduğu, onları karanlıktan aydınlığa çıkaracağı vurgulanmıştır.

Bakara suresi 253-257. ayetlerin tefsiri

🔸 İlerleyen ayetlerde hidayete ilişkin açıklamalarda bulunulmuş ve bunun, her şeyden evvel Allah'a dair sağlam bir itikada sahip olmakla ve peygamberlere gelen vahiy ile mümkün olduğu bildirilmiştir.

🔸 Hz. İbrahim'in Allah hakkında kendisiyle tartışmaya giren birini nasıl susturduğu örnek verilmiş ve bu kıssada ölülerin nasıl dirileceğine dair inancının Allah'ın mucizesi ile nasıl gerçekleştirildiği zikredilmiştir.

🔸 Sonraki ayetlerde hesap gününe nasıl hazırlanmak gerektiği, bunun için hangi iyiliklerin yapılıp hangi yasaklardan uzak durmak gerektiği vurgulanmıştır.

🔸 Yoksulların ve yardıma ihtiyacı olanların gözetilmesini emreden ayetlerin ardından bu bölüm, Kur'an-ı Kerim'in nazil olan son ayeti olduğu rivayet edilen 281. ayet ile noktalanır ve hesap gününe dair vurgular, Fatiha suresinde geçen "mâliki yevmi'd-dîn" ifadesinin bir açıklaması mahiyetini taşır.

"Bir günden sakının ki, onda Allah'a döndürüleceksiniz, sonra kimseye zulmedilmeden herkese hak ettiği tam olarak verilecektir."

Bakara suresi 258-281. ayetlerin tefsiri

🔸 Borç ve alacakların miktarı, ödeme zamanları ve borçların rehin karşılığında verilmesi gibi hususlara değinilen ayetlerin ardından göklerin ve yerin Allah'a ait olduğu, Allah'ın gizli açık her şeyi bildiği, dilediğini bağışlayıp dilediğini cezalandırabileceği uyarısında bulunulmuştur.

Bakara suresi 282-284. ayetlerin tefsiri

🔸 Bakara suresi, İslam dininin iman ilkeleri ve Müslümanların din anlayışına ışık tutan; surenin bir özeti olarak da görülebilecek olan ayetler ile son bulur. Bu ayetler aynı zamanda Amenerrasulü olarak bilinir.

"Allah'ın elçisi ve müminler, rabbinden ona indirilene iman ettiler. Her biri Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine inandılar. "O'nun elçileri arasında ayırım yapmayız" ve "İşittik, itaat ettik, bağışlamanı dileriz rabbimiz, gidiş sanadır" dediler.

Allah hiçbir kimseyi, gücünün yetmediği bir şeyle yükümlü kılmaz; lehinde olanı da kendi kazandığıdır, aleyhinde olanı da kendi kazandığıdır. Rabbimiz! Unutur veya yanılırsak bizi cezalandırma! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır yük yükleme! Üstesinden gelemeyeceğimiz şeyleri boynumuza borç kılma! Bizi bağışla, ayıplarımızı ört ve bize rahmetinle muamele buyur! Sen bizim sahibimiz ve yardımcımızsın; artık inkârcı topluluğa karşı bize yardım et!"

Bakara suresi 285-286. ayetlerin tefsiri

ÂL-İ İMRÂN SURESİ

Kur'an-ı Kerim'in üçüncü suresi olan Âl-i İmrân suresi, Medine döneminde nazil olmuştur ve 200 ayetten oluşur. Sure, ismini 33. ayette geçen "âle İmrâne" ifadesinden alır.

🔸 Bakara suresi ile birlikte bu iki sure "çifte güller" manasına gelen Zehrâvân ya da Zehrâveyn olarak da adlandırılmıştır.

🔸 Âl-i İmrân suresi, Bakara ve Enfâl surelerinden sonra Hicret'in 3. yılında Uhud Savaşı'nın ardından nazil olmaya başlamış ve tamamlanması Hicret'in 9. yılına dek sürmüştür.

🔸 Surenin isminde geçen "âl" ifadesi aile, sülale, akraba, hanedan gibi manalara gelmekle birlikte peygamberlerin ümmeti, hükümdarların sadık kulları gibi anlamlar da taşır.

🔸 "İmrân" ise özel isimdir ve kaynaklarda iki İmrân'dan bahsedilir. Bunlardan ilki Hz. Musa ve Hz. Harun peygamberlerin babası; ikincisi ise Hz. Meryem'in babasıdır. 33. ayette zikredilen İmran'ın bu ikisinden hangisi olduğu ihtilaflı olsa da ilerleyen ayetlerde özellikle Hz. Meryem ve Hz. İsa'dan söz edilmesi, söz konusu ayette Hz. Meryem'in babası olan İmrân'dan söz edildiği sonucuna ulaştırmaktadır.

"Allah, birbirinden gelme nesiller olarak Âdem'i, Nûh'u, İbrâhim ailesini ve İmrân ailesini seçip âlemlere (bütün yaratılmışlara) üstün kıldı. Allah hakkıyla işitmekte ve bilmektedir."

Âl-i İmrân suresi 33-34. ayetlerin tefsiri

ÂL-İ İMRÂN SURESİNDE VURGULANAN KONULAR

🔸 Âl-i İmrân suresinin nüzul sebebi, peygamberlik konusuna açıklık kazandırmak, peygamberlerin Allah'a, birbirlerine ve ümmete dair görev ve sorumluluklarını belirtmek ve peygamberlere ilişkin yanlış düşünce ve inanışları düzeltmektir.

🔸 Surede peygamberlik meselesi tüm yönleriyle ele alınarak ortaya konmuştur. Hem konu hem muhteva hem de üslup açısından Bakara suresini andıran Âl-i İmrân suresi, onun bir devamı gibi görünmektedir.

🔸 Müslümanlar Hicret'in ardından Medine'de meskûn Yahudilerle, Uhud Savaşı'nın ardından ise Hristiyanlarla karşılaşmışlardır. Bakara suresinde Yahudilikle ilgili, Âl-i İmrân suresinde ise Hristiyanlıkla ilgili vurguların yapıldığı görülür.

3. Cüz - Âl-i İmrân suresinin 1-93. ayetleri

🔸 Âl-i İmrân suresinin ilk ayetlerinde ilahi vahyin hedefi ve amacı açıklanmakta; daha önce nüzul olan Tevrat ve İncil gibi Kur'an-ı Kerim'in de insanlara doğru yolu göstermek, onları hak dine yöneltmek için geldiği vurgulanmaktadır.

🔸 Bu ayetlerde ilahi vahyin anlaşılması ve yorumlanmasına dair usul ile ilgili ilkelere değinilmiştir.

🔸 Allah'ın peygamberlerine vahiy ettiği ayetlerin bir kısmı kesin anlamlı, bir kısmı ise farklı konuları açıklamayı sağlayan, derin ve hikmetli anlamlar taşıyan ayetlerdir.

Âl-i İmrân suresi 1-29. ayetlerin tefsiri

🔸 Peygamberlerin ümmetlerine, ümmetlerin de peygamberlere karşı görev ve sorumluluklarının olduğu bildirilmiştir.

🔸 Bu minvalde Allah'ın kullarını sevdiği için onlara peygamber gönderdiği belirtilmiş ve Allah içlerinden bir peygamber göndererek insanlara lütufta bulunmuştur.

🔸 Müminler, dilini anladıkları o peygamber sayesinde doğru yolu bulabilmekte, hidayete erebilmekte ve Allah'ın kitabını öğrenerek kötü huylardan arınmakta ve ahlaken yücelip olgunlaşmaktalardır.

Her ümmet, kendisine gönderilen peygamberin emirlerine uymak, onu örnek almak ve izinden gitmek zorundadır. Zira Allah'a ve O'nun emirlerine itaat, peygambere itaat demektir.

Âl-i İmrân suresi 30-32. ayetlerin tefsiri

🔸 Sonraki ayetlerde Hz. İsa'nın ailesi, annesi, Hz. Meryem'in iffeti ve babasız dünyaya gelişi, Allah'ın birliği hakkında söyledikleri açıklanmış ve İncil'de bulunmayan bilgiler verilmiştir.

🔸 Hz. İsa'nın misal olarak verilmesinde özel durumu göz önüne serilmiş; peygamber arasında onun getirdiği din, yanlış yorumlamalarla en çok çığırından çıkarılmış tebliğ haline gelmiş ve ümmeti tarafından "Allah'ın oğlu" olarak kabul edilmiştir.

🔸 Uluhiyet ve nübüvvetin birbirine karıştırılmaması gerektiği vurgulanmış ve bu konu Hz. İsa'nın şahsında ele alınarak tüm yönleri ile açıklığa kavuşturulmuştur.

🔸 Bir peygamber olarak Hz. İsa'nın da tebliğ ettiği ve insanları Allah yoluna davet ettiği belirtilmiştir.

"Benden önce gelen Tevrat'ı doğrulayıcı olarak ve size haram kılınmış olanların bir kısmının sizin için helâl olduğunu bildireyim diye gönderildim ve size rabbimden bir mûcize getirdim. Artık Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.

Kuşkusuz Allah benim de rabbimdir, sizin de rabbinizdir. Öyleyse O'na kulluk edin, işte doğru olan yol budur."

Âl-i İmrân suresi 35-52. ayetlerin tefsiri

🔸 İlerleyen ayetlerde nübüvvet konusunun yerini belirleyen ayetlere değinilmiş ve uluhiyete göre yeri konusu iyice aydınlığa kavuşturularak peygamberlerin birbirlerine göre durumları açıklanmıştır.

🔸 Her peygamberin kendinden öncekileri tasdik ettiği ve kendisinden sonra gelecek peygamberi haber verdiği; ümmetine gelecek olan peygambere inanarak yardım etmelerini söylediği bildirilmiştir.

🔸 Kim bu yoldan dönerse yoldan çıkmışların ta kendisi olacağı belirtilmiş; göklerde olanların da yer de olanların da isteyerek veya istemeyerek Allah'a boyun eğdikleri ve yine O'na döndürülecekleri vurgulanmıştır.

Âl-i İmrân suresi 81-83. ayetlerin tefsiri

🔸 Allah Teâlâ'nın Hz. İbrahim ve diğer peygamberler aracılığıyla gönderdiği dinin bu olduğu vurgulanmıştır.

"De ki: Biz Allah'a ve bize indirilene; kezâ İbrâhim, İsmâil, İshak, Ya'kūb ve torunlarına indirilenlere; yine Mûsâ, Îsâ ve bütün peygamberlere rableri tarafından verilenlere iman ettik. Onlar arasında ayırım yapmayız ve biz O'na teslim olmuşuzdur."

Âl-i İmrân suresi 84. ayetin tefsiri

🔸 Allah'ın dini olan İslam'ın yolunun, peygamberler arasında ayırım yapmadan hepsine inanmak olduğu vurgulanmıştır.

🔸 Kim İslam'dan başka bir din peşinde koşarsa o din kabul edilmeyecek, o kimse ahirette ziyan edenlerden olacaktır.

"Kim İslâm'dan başka bir din arama çabası içine girerse, bilsin ki bu kendisinden asla kabul edilmeyecek ve o âhirette ziyan edenlerden olacaktır."

Âl-i İmrân suresi 85. ayetin tefsiri

🔸 Sonraki ayetlerde, inkârcılığa sapanlara ilişkin hükümlere yer verilmiş; onların cezalandırılacağı, ebedi olan lanetin içine gömülüp gidecekleri vurgulanmıştır.

🔸 Tövbe edip kendini düzeltenler ayrı tutulmuş; Allah'ın çok bağışlayıcı ve merhametli olduğu belirtilmiştir.

🔸 Ancak imanlarının ardından inkârcılığa sapan ve inkârlarını daha da arttıranların tövbelerinin kabul edilmeyeceği; inkâr edip kâfir olarak ölenler için elem veren bir azabın olduğu haber verilmiştir.

Âl-i İmrân suresi 86-92. ayetin tefsiri

MUKABELE NASIL OKUNUR?

Mukabele karşılık verme, karşılıklı okuma anlamına gelir. Bir kimsenin Kur'an'ı ezberden veya kitaptan yüksek sesle okuması ve onu dinleyen topluluğun da sessizce Kur'an'dan takip etmesi anlamına gelen mukabele şu şekilde okunmalıdır:

🔸 Okumaya başlamadan önce ağız misvakla temizlenmeli.

🔸 Mescit veya bir başka temiz yerde okunmalı.

🔸 Kıbleye yönelmeli.

🔸 Allah Teâla'nın Nahl suresinin 98'inci ayetinde buyurduğu üzere "Kur'an okuyacak olduğun zaman, kovulmuş şeytandan Allah'a sığın" sözünden hareketle Kur'an okumaya başlarken euzü besmele çekilmelidir.

🔸 Tevbe Suresi hariç her surenin başında besmele çekilmelidir.

🔸 Okunan Kur'an ayetlerini huşu ile dinleyip anlamları hakkında düşünmelidir.

🔸 Sesi güzelleştirmek ve Kur'an-ı Kerim'i tane tane okumak gerekir. Aceleci davranmamak ve med kaidelerine uymak gerekir.

KUR'AN-I KERİM HATİMLİ MEAL DİNLEMEK İÇİN TIKLAYIN

Kur'an-ı Kerim'i dinlemek, aynı zamanda Kur'an'ın da emridir. Cenâb-ı Hak, Araf suresinin 204'üncü ayetinde "Kur'an okunduğu zaman onu dinleyin ve susun ki, merhamet olunasınız" buyurur.

MUKABELE NASIL ORTAYA ÇIKTI?

Peygamber Efendimize (sav) 610 yılında ilk vahyin gelişiyle başlayan Kur'an'ın indiriliş süreci, 632 yılına kadar, yaklaşık 23 yıl devam etti.

🔸 Peygamberimizle (sav) Cebrail, her yıl Ramazan ayında bir araya gelerek, o güne kadar indirilen Kur'an ayetlerini, karşılıklı olarak okudular. Önce Cebrail okur Peygamberimiz (sav) dinlerdi. Daha sonra da Peygamberimiz okur, Cebrail dinlerdi.

🔸 Bu durum Peygamberimizin (sav) vefat ettiği yıl 632 de iki kez tekrarlandı. Böylece Kur'an ayetlerinin unutulmasının önüne geçildi. Peygamberimizin (sav) bu davranışını kendilerine örnek alan Müslümanlar, bunu dini bir gelenek olarak günümüze kadar sürdürmüşlerdi.

PEYGAMBERİMİZ KUR'AN'I BAŞKASINDAN DİNLEMEYİ SEVERDİ

Peygamber Efendimiz (sav), Kur'an'ı başkasından dinlemeyi severdi. Başkasından dinlerken mübarek gözyaşlarını tutamazdı.

🔸 Bir hadiste, Allah'ın evlerinden birinde O'nun kitabını okuyan ve müzakere eden cemaati rahmetin kaplayacağı, onları meleklerin kuşatacağı ve Allah Teâlâ'nın o mecliste yer alanları kendi nezdinde bulunanlara bildireceği kaydedilir.

Müslim, Ebû Dâvûd, Tirmizî

İbn-i Mes'ud (ra) anlatıyor:

Resulullah (sav) bana hitaben: "Bana Kur'ân oku!" buyurdu. Ben "Ya Resûlallah! Kur'ân sana indirildiği halde, sana Kur'ân'ı ben mi okuyacağım?" dedim. Allah Resulü (sav) "Ben Kur'an'ı kendimden başka birisinden dinlemeyi hakikaten severim" buyurdu. Bunun üzerine, Resul-i Ekrem'e (sav) Nisâ suresinden okumaya başladım.

Nihayet "Her ümmetten birer şâhit getirdiğimiz ve ey Muhammed, onların üzerlerine de seni şâhit olarak getirdiğimiz zaman onların hâli nice olur?" ayetine geldiğimde, Resûl-i Ekrem Efendimiz (sav) "Şimdilik yeter!" buyurdu. Dönüp baktığımda, bir de ne göreyim, Resul-i Ekrem Efendimizin (sav) iki gözünden yaşlar akıyordu.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN