Arama

Şikago'da bir Türk köyü...

Ecdadın dünyada gerçekleşen modern gelişmelere kayıtsız kalmayışı 19’uncu asrın ortalarından itibaren kendini fark ettirmeye başlamıştı. Osmanlı, uluslararası nitelikte düzenlenen ilk fuar olan 1851 Londra Sergisi’nden itibaren Avrupa ve Amerika’da düzenlenen büyük fuarlara ilgi gösterdi ve çoğuna geniş ya da sınırlı bir şekilde iştirak etmeye gayret etti. Öyle ki şanlı tarihimizin kültürü, 1893 Şikago Fuarı’nda, bir Türk köyü kurularak dünyaya gösterilmişti…

Şikago’da bir Türk köyü...
Yayınlanma Tarihi: 4.1.2018 00:00:00 Güncelleme Tarihi: 04.01.2018 14:35

Günümüzde sıkça kullanılan "küreselleşme" kavramı ile ifade edilen olgunun geçmişi araştırılmak istenirse, şüphesiz ilk bakılacak konulardan biri 19'uncu yüzyılın ortalarından itibaren düzenlenen uluslararası dünya fuarları olurdu. Çünkü küresel ölçekte düzenlenen bu fuarlara kadar birbirlerini sadece savaş alanları, ticari ve diplomatik ilişkiler veya seyyahların gezi notlarıyla sınırlı olarak tanıyan dünya halkları, bu fuarlarla birlikte artık birbirlerinin kültürlerini, fiziki-antropolojik özelliklerini ve gelişmişlik düzeylerini kitlesel olarak yakından izleme imkânına kavuşmuş oluyorlardı.

Londra'da 1851 ve 1862'de; New York'ta 1853'te; 1855'te de Paris'te düzenlenen fuarlar dünya çapında büyük ilgi gördü. Osmanlılar da bu sergilere ilgisiz kalmadı. Sultan Abdülaziz, 1867 senesinde düzenlenen Paris'teki fuara iştirak etti. Avrupa'daki bu beynelmilel fuar faaliyetlerinden geri kalmayan Osmanlılar, 1863 ve 1894'te İstanbul'da uluslararası bir fuar organize etti. Ancak 1894'teki fuar, İstanbul'da yaşanan depremin can ve mal kayıplarından dolayı gerçekleşemedi.

1893 ŞİKAGO DÜNYA FUARI VE FUARDA TÜRK KÖYÜ

19'uncu yüzyılda düzenlenen dünya fuarlarını, bir anlamda sanayi devrimi ile kapitalizmin bütün ihtişamını gözler önüne seren olaylar ve sanayi devrimini gerçekleştirmiş ya da bu gelişmeye ayak uydurmuş Batılı ülkelerin gövde gösterileri olarak nitelendirmek mümkün.

1893 senesinde Amerika'da tertip edilen 19'uncu asrın en büyük, en yüksek katılımcı ve ziyaretçisi olan fuar, 1492'de Christopher Columbus'un Amerika kıtasını keşfinin dört yüzüncü yıl dönümünü kutlamak için Şikago'da gerçekleşti. Fuar alanı Michigan gölü kıyısındaki Jackson Park adlı bir bataklık alandı. Buradaki bataklığın kurutulması ile elde edilen geniş alan üzerinde neoklasik üslupta inşa edilmiş tamamı beyaz binalardan oluşan yeni bir kent kuruldu. "The White City" olarak adlandırılan bu şehirde yer alan Ziraat, Elektrik, Bahçivanlık, Balıkçılık, Makine, Mamulat, Güzel Sanatlar, Madencilik, Ulaştırma ve Kadınlar binalarının her biri ayrı mimarlar tarafından özenle tasarlandı. Ayrıca, Jackson Park'ta fuara katılan yabancı ülkeler de özgün mimarilerini yansıtan resmi temsilcilik binalarını inşa ettiler. Bu misafirlerin kültürel varlıklarını ve ürünlerini sergiledikleri köyler ise Jackson Park'ın bitişiğinde Midway Pleasance denilen caddenin üzerinde inşa edilmişti.

Dönemin yazarlarından Danton Snider'a göre Midway'ın düzenlenişi insanlığın kademeli bir ölçeği gibiydi. Alman ve İrlanda köyleri tarafından temsil edilen Töton ve Kelt ırkları Beyaz Şehr'in hemen yanına yerleştirildiler. Bunları sırasıyla İslam dünyası, Batı ve Doğu Asya takip ediyordu. En uzak uçta ise vahşi ırklar, Afrika'nın Dahomey kabileleri ile Kuzey Amerika'nın yerlileri yer alıyordu.

AVRUPALILARA OSMANLI İMAJININ TANITILMASI

Dünyanın birçok ülkesinden fuara yoğun bir katılım olmuştu. 1893'deki bu sergide yer alan ülkelerden biri olan Osmanlılar; üretilen malların kalite, çeşit ve fiyatlarını görmek, ekonomisine rekabet gücü kazandırmak, kendi ülkesindeki kaliteli mal ve ürünleri dünyaya tanıtmak bilhassa Avrupalılara Osmanlı imajının tanıtılması sağlamak için büyük bir panayır alanı kurmuştu. "Türk Köyü" adıyla kurulan alanda Süleymaniye Camii'nin küçük ölçekli benzeri olan bir cami, Sultanahmet'te yer alan dikilitaşın replikası, safkan Arap atlarının sergileneceği Sultanahmet'teki gibi bir at meydanı, bin kişilik kapasiteye sahip bir tiyatro binası, eğlence alanları ve Osmanlı esnafının açtığı dükkânlar yer almaktaydı. Türk Köyü ve pazarının açılışı görkemli olmuştu. Caminin minaresi ve panayırın etrafı kandillerle aydınlatılmış, Osmanlı bayrak ve armaları asılmıştı. Osmanlı ve Amerikan bayraklarıyla donatılmış bir tak inşa edilmiş ve gelen ziyaretçiler Hamidiye Marşı ile karşılanmıştı. Sultan II. Abdülhamid Han'ın büyükçe bir tuğrası da yerini almıştı. Osmanlı sergilerinin olduğu alanın ortasında, III. Ahmet Çeşmesi'nden ilham alınarak yapılan köşelerinde küçük kubbe, ortasında ise büyük bir kubbe olan bir pavyon inşa edilmişti. İstanbul Sokağı denilen Türk Köyü'nün orta kısmında bir de Osmanlı lokantası bulunmaktaydı.

Fuar'da Osmanlı sergisinin vermek istediği mesaj; İmparatorluğun Müslüman ama aynı zamanda da modern dünyanın bir üyesi oldu şeklindeydi.

Şikago Fuarı hakkında 1893'te kaleme alınmış kitaplardan birinde bu binada yer alan teşhir ürünleri arasında bilimsel ve mekanik aletler ile torpidoların yer aldığı; bunların İmparatorluğun son zamanlarda kaydetmiş olduğu ilerlemenin bir göstergesi olarak kabul edilmesi gerektiği belirtilir.

SULTANAHMET'TEKİ GİBİ BİR AT MEYDANI

Fuarda bir at meydanı kurulması önerisi Osmanlı tebasından Raci Efendi adlı Akkâlı bir girişimciden gelir. Raci Efendi doğrudan padişaha hitaben kaleme almış olduğu 12 Ekim 1892 tarihli arizasının girişinde, Osmanlı ülkesinde yetişen Arap atlarıyla hecin develerinin dünyanın her yerinde rağbet gördüğünü ve bu atları yetiştiren Bedevilerin de binicilikte gösterdikleri maharetlerin görülmeye değer olduğundan bahsettikten sonra, kendisinin bu at ve develerin en değerlilerinden kırk, elli kadarını süvarileriyle beraber Şikago Sergisi'nde sergilemeyi tasarladığını bunun için de padişahın adını taşıyan bir şirket kurduğunu belirtmekte ve bunların Beyrut limanından ihracı hususunda padişahtan izin talep eder. Ülkeden hayvan ihracının yasak oluşunun bu izne engel teşkil edebileceği hususunu da göz önünde bulunduran Raci Efendi bu atların tamamının ülkeye geri getirilmesi konusunda da kefil gösterebileceğini belirtir.

Bu girişiminin desteklenmesinin padişahın ve Osmanlı Devleti'nin şanını daha da artıracağını belirten Raci Efendi, arizasına Şikago Fuarı'nda "Osmanlı At Meydanı"nın inşa edileceği alanın resmi ile bir de program eklemeyi unutmamıştı. Raci Efendi'nin "Atlar", "Develer", "Biniciler", "Talimler", "Esliha ve Elbise" ve "Bina" başlıkları altında kaleme aldığı "Şikago Sergisinde Osmanlı At Meydanı Programı"na göre müsabakalarda başarı göstermiş, nesebi belli dört ile altı baş arasında kusursuz Arap atı seçilip her birine özel isimler verilecek ve bakımlarını sağlamak için de işinin ehli seyisler istihdam edilecekti. Develer ise Avrupa ve Amerika'da anka gibi "ism-i bî-müsemmâ" hayvanlar olarak tanındığından oldukça fazla ilgi çekecekti.

Gösterilerin icra edileceği "Osmanlı At Meydanı" 200 metre uzunluğunda ve 80 metre genişliğindeydi. Bu alan üzerinde dışı ve içi süslü oldukça sağlam ahşap bir bina inşa edilerek üzerine Osmanlı bayrağı çekilecek, giriş kapısının üzerine de padişahın tuğrası ile Osmanlı arması yerleştirilecekti. Raci Efendi'nin arizası ile programının kısa bir süre içerisinde II. Abdülhamid tarafından kabul olunduğu anlaşılıyor.

YERLİ VE MİLLÎ ÜRÜNLER TEŞHİRDE

Fuar, yerli ve millî olan ürünlerini teşhir için Osmanlılara önemli bir vesile oldu. Osmanlı pazarlarındaki tezgâhlarda üzerinde ay-yıldızlı işlemeleri olan Feshane'de üretilen kırmızı renkli çuhalar yer aldı. Kumaş işçiliğiyle meşhur Hereke dokumaları, Uşak halıları, Şam perdeleri ve tavanlardaki ipekli kumaşlar da teşhirler arasındaydı. Sedeften mamul iskemleler, minyatürler ve hat levhaları duvarları süslemekteydi. Yerel kıyafetlerini giymiş Osmanlı kadınları gündelik elbiseleri, elişi ve mücevherleri sergilemekteydi. Kadınların yanı sıra Osmanlı vatandaşı birçok erkek de bu sergide çalışmak için gelmişti. Osmanlı ülkesinin her bir yerinden gelen en pahalı ve titiz imalatçıların ipek dokumaları ve iğne işleri, altın ve gümüş işlemeleri, mücevher takımları, Girit yapımı sabunlar ve kokular fuarın ilgi çekici ürünleri arasındaydı. Bunun haricinde dünyaca ünlü Türk ressamı, Osman Hamdi Bey'in Cami Kapısında adlı tablosu da teşhir edilmişti. II. Abdülhamid'in ahşap oyma tekniğiyle yaptığı bir çalışması ile Anadolu'dan getirilen yün, pamuk, ipek, pirinç ve haşhaş numuneleri de yine sergideydi.

OSMANLI COĞRAFYASINDAN SEÇİLMİŞ ŞEHİRLER

El sanatları ve ülkelerin kendi sahasında öne çıkan ürünlerin teşhiri daha çok ön planda iken, Türk stantlarında farklı olarak II. Abdülhamid'in 30 bin resimlik özel fotoğraf koleksiyonunda yer alan görseller de mevcuttu. Bu görseller arasında, Osmanlı coğrafyasından seçilmiş şehirlere, eğitim öğretim sahasındaki gelişmelere, askerî okullara dair fotoğraflar yer almaktaydı. Sultanın bu koleksiyonu, ziyaretçilerin dikkatini çeken fuarın en can alıcı kısımlarından biriydi. Bu meydanda gösteride bulunan, Osmanlı ülkesinde yetiştirilen bilhassa Suriye taraflarından getirilen atların kimisi Amerikalılarca satın alınmıştır.Bu durum, o dönemden günümüze kadar safkan Arap atlarının Avrupa'da yayılmasını sağlamıştır.

ABD'DE İLK KEZ BASILAN TÜRKÇE SÜRELİ YAYIN

Ayrıca Osmanlı ülkesinden haberleri, Türk Köyü'nün özelliklerini, sergiye dair gelişmeleri anlatan İngilizce, Türkçe ve Arapça olarak basılacak bir gazete çıkarılmıştı. Fuara ait birçok bilgiye ulaştığımız Musavver Şikago Sergisi adını taşıyan bu gazetenin imtiyaz sahibi Süleyman El-Bustanî'dir. Gazete, Şikago'daki bu yayıncılık faaliyetiyle ABD'de ilk kez basılan Türkçe süreli yayın olarak kayda geçmiştir. Osmanlı döneminde roman türünde öne çıkan ilk kadın yazarlarımızdan bir olan Fatma Aliye (Topuz) Hanım da sergiye davetliler arasındaydı. Fatma Aliye, fuara iştirak etmemiş ancak Şikago Dünya Kadın Kütüphanesi kataloğunda eserlerine yer verilerek, dünyaya açılmasına vesile olmuştur. Bu yönüyle fuar, Osmanlı Devleti'nin kadın bir edebiyatçının eserleri ile ilk kez temsil edildiği uluslararası sergi olma özelliği taşımaktadır.

Fuardaki bir diğer önemli hadise ise katılımcı ülkelerin ulusal günleriyle ilgiliydi. Buna göre ülkeler özel bir gün belirleyecek ve simgesel olarak o günde kutlama yapacaklardı. Fuara giden Türk delegesi, kutlama gününü Sultanın direktifleri doğrultusunda belirler ve II. Abdülhamit'in tahta çıktığı 31 Ağustos (1876) gününe istinaden bir merasim tertibi kararı alınır. Osmanlıların kutlama gününe ayrılan 31 Ağustos'ta, fuarda yer alan Osmanlı köşkünün çevresi bayraklarla donatılır, havagazı lambalarıyla aydınlatılır ve Osmanlı Türkçesi ile "Padişahım Çok Yaşa" yazısı yerleştirilir. Bu kutlamayla birlikte çeşitli etkinlikler yapılarak fuardaki ziyaretçilere özel bir gün yaşatılır.

Osmanlılar fuar alanında kurduğu Türk Köyü ve İstanbul Sokağı motifleriyle ziyarete gelenlere Anadolu'dan kültürel bir görüntü sundu. Bununla beraber hem Osmanlıların hem de dönemin padişahı II. Abdülhamid'in dünyada gerçekleşen hadiselere kayıtsız kalmadığı görülmüş ve Avrupa'nın içine kapanık diye gördüğü Osmanlı algısı kırılmış oluyordu.

FİKRİYAT
Derlenmiştir.
Dergipark,1893 Şikago Dünya Fuarı'nda Osmanlı, Ahmet Şamil Gürler/ tr. Dergisi
Fotoğraflar: yolcumisali

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN