Arama

'Çalınan Cennet’te toprak günü

Tarihi Filistin topraklarındaki İsrail işgaline karşı direnişin sembolü haline gelen Toprak Günü'nün 42. yıl dönümünde, giderek genişleyen İsrail işgali yeniden dünya gündemine taşındı.

’Çalınan Cennet’te  toprak günü
Yayınlanma Tarihi: 31.3.2018 00:00:00 Güncelleme Tarihi: 31.03.2018 12:55

Filistinliler, 30 Mart Toprak Günü münasebetiyle düzenledikleri gösteri ve etkinliklerle adalet aradı.

İsrail, 30 Mart 1976'da ülkenin kuzeyindeki Celile bölgesinde yaşayan İsrail vatandaşı Filistinlilere ait binlerce dönüm araziye el koydu. Bunun üzerine Filistin halkı, bu gaspı protesto etmek için genel greve gitti ve gösteriler düzenledi.

İsrail polisi gösterilere katılan Filistinlilere ateş açarak 6 kişiyi şehit etti, binlerce kişiyi yaraladı. İsrail'in kuzeyindeki Celile bölgesinde bulunan Deir Hanna beldesinde yaşanan bu olay, polis ile İsrail vatandaşı olan Filistinli kitleler arasında yaşanan ilk kitlesel çatışma olması sebebiyle büyük önem kazandı.

"Toprak Günü" olarak anılan bu olay, İsrail ile Filistin arasındaki çatışmanın kaynağı olan toprak konusunda Filistinlilerin gösterdiği direnişin simgesidir. Bu nedenle Filistinliler her yıl 30 Mart'ta işgale karşı etkinlikler düzenliyor.

Toprak Günü'nün geçmişi "Nekbe" (Büyük Felaket) olarak bilinen 1948'de İsrail'in kurulması ve sonrasındaki olaylar zincirine kadar uzanıyor.

'ÇALINAN CENNET'

Filistin İstatistik Merkezinin Mart 2015'teki verilerine göre İsrail, 27 bin kilometrekarelik Filistin topraklarının yüzde 85'ine el koymuş durumda. Filistinliler kendi vatanlarının sadece yüzde 15'ini kullanabiliyor.


Batı Şeria ve Gazze Şeridi'ndeki mülteci kamplarının yanı sıra başta Suriye, Lübnan ve Ürdün olmak üzere dünyanın farklı bölgelerinde vatanlarından uzakta hayat süren milyonlarca Filistinli, hala yüzlerinin "çalınan cennet" olarak tanımladıkları Filistin'e dönük olduğunu her fırsatta dile getiriyor.

Birleşmiş Milletler'in (BM) "Evlerine geri dönmeyi ve komşularıyla huzur içinde yaşamayı arzulayan mültecilerin, mümkün olan en yakın zamanda bu arzularını gerçekleştirmelerine izin verilmeli ve geri dönmemeye karar verenlerin arazileri için tazminat ödenmeli" şeklindeki 194 sayılı kararını ise İsrail uygulamayı reddediyor.


Gazze-İsrail sınırında "30 Mart Toprak Günü" dolayısıyla düzenlenen "Büyük Dönüş Yürüyüşü" nde işgalci İsrail askerleri gerçek, plastik mermi ve göz yaşartıcı gaz kullandı. Gazze Şeridi'nde İsrail askerleri tarafından 15 kişi şehit oldu. Yaklaşık bin 400 kişinin de yaralandığı gösteride Filistin'de ulusal yas ilan edildi.

İNSANLIK ONURUNUN AYAKLAR ALTINA ALINMASINA KINAMA

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Filistin'de düzenlenen Büyük Geri Dönüş Yürüyüşü'nde İsrail askerlerinin sivil halka saldırısına ilişkin yazılı açıklama yaptı. Kalın, açıklamasında şunları kaydetti: "Bugün barışçıl gösterilere katılan sivil ve savunmasız Filistinlilere yönelik İsrail saldırısını en sert biçimde kınıyoruz." ifadesini kullanan Kalın, bölgede yaşanan can kayıplarını ve yaralanmaları, insanlık onurunun ayaklar altına alınmasını ve uluslararası hukukun ihlal edilmesini kabullenmenin mümkün olmadığını vurguladı.

"Filistin halkına karşı giderek artan sistematik şiddet, derhal sona ermelidir. Hayatını kaybeden Filistinli kardeşlerimize Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyoruz. Dost ve kardeş Filistin halkıyla dayanışma içerisinde olduğumuzu bir kez daha ifade ediyor, Birleşmiş Milletler başta olmak üzere, uluslararası toplumu göreve çağırıyoruz.

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER FİLİSTİN İÇİN TOPLANDI

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK), Gazze'de İsrail askerleri tarafından 15 Filistinlinin şehit edilmesinin ardından Kuveyt'in talebi üzerine kapalı oturumda acil toplandı.

Diplomatlar, kapalı kapılar ardında yapılan görüşmelerde BMGK'nin ortak bir açıklama kabul etmesi ve yayımlamasının talep edildiğini ancak böyle bir açıklama üzerinde anlaşmaya varılamayınca açık oturumda toplanma kararı aldıklarını bildirdi.

Toplantı öncesi gazetecilere açıklamalarda bulunan Kuveyt'in Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilcisi Mansour Al-Otaibi "Konseyden harekete geçmesini isteyeceğiz. Konsey, öncelikle şiddet olaylarını kınamalı ve durdurmalı, işgalci güç İsrail'den silahsız Filistinlilere yönelik saldırısını durdurmasını talep etmeli." ifadelerini kullandı.


İSRAİL'İN YASADIŞI EYLEMLERİNE KARŞI ÇAĞRI

Filistin'in BM Daimi Temsilcisi Riyad Mansur ise BMGK'ye gönderdiği mektupta, uluslararası topluma, İsrail'in işgal altındaki Filistin topraklarındaki yasa dışı eylemlerini kınaması çağrısı yaptı. Mansur, BMGK'nin uluslararası barış ve güvenliğin korunması sorumluluğu yerine getirmesi, İsrail işgaline son vermesi ve İsrail'i işlediği bütün suçlardan sorumlu tutması gerektiğini vurguladı.

Diplomatlar, kapalı kapılar ardında yapılan görüşmelerin ardından BMGK'nin açık oturumda toplanması kararı aldığını söyledi.

BM "SON DERECE" ENDİŞELİ

Kuveyt'in BM Daimi Temsilcisi Mansour Al-Otaibi ise binlerce Filistinlinin hakları olan bağımsız bir Filistin devleti için "Filistin Toprak Günü"nde barışçıl gösterilere katıldığını belirtti.

İsveç'in BM Daimi Yardımcı Temsilcisi Carl Skau ise Gazze'deki şiddet olaylarından son derece endişeli olduklarını söyledi. Skau, Gazze'de 15 kişinin hayatını kaybetmesi nedeniyle dehşete düştüklerini belirtti.Güç kullanımının orantılı olması gerektiğini ancak İsrail güvenlik güçlerinin gerçek mermi kullandığını vurgulayan Skau, Gazze'de İsrail'in hava saldırısı düzenlediği yönündeki haberlerden de kaygı duyduklarını dile getirdi. Skau, şiddettin daha fazla tırmanmaması için bütün tarafların, özellikle İsrail güvenlik güçlerinin itidal göstermesi gerektiğine dikkati çekti.

Rusya'nın BM Daimi Temsilci Yardımcısı Vladimir Safronkov da Gazze'deki şiddet olayları nedeniyle "son derece" endişeli olduklarını ifade etti. İsrail ve Filistin'e masum sivillerin ölümüyle sonuçlanacak ter türlü eylemden kaçınmaları çağrısında bulunan Safronkov, "Gerginliği azaltmak için diplomatik ara buluculuk çabalarını hızlandırmaya gerçekten ihtiyaç var." diye konuştu.

İsrail'in işgal altındaki Filistin'de yasa dışı bir şekilde topraklarını genişleterek uluslararası hukuku ihlal ettiğini vurgulayan Otaibi, Kuveyt'in İsrail'in 15'ten fazla Filistinlinin ölümüyle sonuçlanan saldırılarını kınadığını ifade etti.

ABD'li diplomat Walter Miller da "Gazze'de insanların hayatını kaybetmesinden derin üzüntü duyduk. Şiddeti kışkırtmak için protesto gösterileri düzenleyen kötü aktörler masum hayatları tehlikeye atıyor." değerlendirmesinde bulundu.

GENEL SEKRETER YARDIMCISININ ÖNERİSİ

Birleşmiş Milletler (BM) Siyasi İşlerden Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı Taye-Brook Zerihoun, konseyde yaptığı konuşmada, Gazze'de düzenlenen yürüyüşte göstericilerin birçoğunun sınır hattından uzak durduğunu ve şiddet olaylarına karışmadığını, bazı göstericilerin ise taş fırlattığını anlattı.

"Gazze'deki durum önümüzdeki günlerde kötüleşebilir." uyarısında bulunan Zerihoun, sivillerin ve çocukların hedef alınmaması gerektiğini söyledi. Zerihoun, "İsrail uluslararası insan hakları ve insani hukuk çerçevesinde sorumluluklarını yerine getirmeli. Ölümle sonuçlanan güç kullanımına sadece son çare olarak başvurulmalı." dedi.

BAĞIMSIZ VE ŞEFFAF BİR SORUŞTURMA

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres de yazılı bir açıklama yayımlayarak, Gazze'deki çatışmalardan derin endişe duyduklarına dikkati çekti. Guterres, bu olaylara ilişkin bağımsız ve şeffaf bir soruşturma yapılması çağrısında bulundu.

Taraflardan, daha fazla can kaybına yol açabilecek, sivillere zarar verecek her türlü eylemden kaçınmalarını isteyen Guterres, bu trajedinin barış sürecinin canlandırılması aciliyetini bir kez daha ortaya koyduğunu vurguladı.

FİLİSTİNLİLERİN 920 KÖYE GİRMELERİ YASAK

Bazı radikal Yahudilerin Mescid-i Aksa'nın statüsünün değiştirilmesi yönündeki taleplerinin giderek arttığına dikkati çeken İsrail Parlamentosu Başkan Yardımcısı Ahmed Teybi, İsrail Parlamentosunun gündeminde olan ve "Yahudi ulus devlet yasası" olarak bilinen "ırkçı" yasanın da bu trendin bir devamı olduğunu belirtti.

Söz konusu yasa tasarısının İsrail'de sadece Yahudilere "karar verme hakkı" tanıdığını hatırlatan Teybi, uygulamada ise bu ayrımcılığın zaten var olduğunu ifade etti.

İsrail toprakları içerisinde bulunan 920 köy ve kasabada Arapların yaşamasının yasak olduğunu dile getiren Teybi, "Türkiye'de Müslüman olmayanların yaşamasının yasak olduğu bir yer yok. Ya da Fransa'da Hristiyan olmayanların yaşamasının yasak olduğu bir yer yok. Ancak İsrail'de Yahudi olmayanların yaşamasının yasak olduğu yüzlerce yer var." dedi.

Teybi, söz konusu 920 köy ve kasabaya yerleşmek isteyenlerin, buranın yöneticisi olan dernek tarzı organizasyonlardan onay alması gerektiğini ve bu yapıların da Yahudi olamayanlara onay vermediğini kaydetti.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN