Arama

Bir Rüyayı Anlamak: Allah Öğretmen ve Hayat Bir Okul

Bir Rüyayı Anlamak: Allah Öğretmen ve Hayat Bir Okul
Yayınlanma Tarihi: 22.10.2021 10:40:00 Güncelleme Tarihi: 23.10.2021 10:06

Yusuf hikayesi üzerinde düşünmeye devam ediyoruz. Allah, Yusuf kıssasına 'en güzel' hikaye derken Hz. Peygamber'in bile bundan 'habersiz' olduğunu beyan eder. Hz. Peygamber neyden habersizdi? Hikayenin kendisinden mi -muhtemelen ana hatları ile biliniyordu- yoksa en güzel oluşundan mı? Benzer ayet-i kerimelerde Hz. Peygamber'e dair hitapları hatırlarsak, kast edilenin hikayenin 'en güzel' hikaye oluşu olduğunu düşünebiliriz. Herkes güzeli az çok bilebilir, lakin 'en güzel' bize mutlaka Allah tarafından öğretilir, O'nun talimi ile güzelden en güzele intikal ederiz. En güzel olan aynı zamanda en iyi ve en doğru demektir. Bu durumda güzellikten daha çok iyiye ve doğruya odaklanarak meselenin ahlak ve düşünme (metafizik) ile ilişkisini kurabiliriz.

Din insana en iyi ve en doğru (ahsen) olanın O'na kulluk etmek, kulluğun ise O'nu isimlerinde tanımak olduğunu bildirdi. Allah'ı isimleriyle tanımak varlığı şamil olan farklı tecellilerinde O'nu temaşa edebilmektir. Daha doğru bir anlatımla sebepler ve vesileler dünyasını 'ayet' şeklinde okuyarak Allah'a terakki edebilmektir 'en güzeli.' Bu durumda varlık telakkimiz yerine oturarak yeryüzü bir okula dönerken insan hayatın iyi veya kötü her merhalesini bir öğrenme vesilesine çevirir: Büyük metafizikçi İbnü'l-Arabi'nin dediği üzere 'Varlık bir okul, insan talebe, öğretmen Allah ve ders isimlerdir.' Yusuf hikayesi bu gayeyle varlık okulunu anlatıyorsa, Yusuf bir talebe, öğretmen Allah ve derslerin ilahi isimler olması gerekir. Allah kendisini muvaffak eylediğinde ise varacağı yer büyük halifelik makamı, yani her şeyin kendisine amade kılındığı, bir iktidarı değil, emaneti üstlendiği insan-ı kamil makamı olacaktır. Rüyada görülen 'yıldızların secde etmesi, ay ve güneşin de' ifadesi buna işaret etmiş olmalıdır.

Bu itibarla hikaye bir seyr ü süluk, yani Allah'a doğru giden insanın hikayesi olmalıdır. O zaman hikayenin başında Allah, ortasında Allah ve sonunda yine Allah var iken hikayeyi düşünmemiz gerekir, daha çok da kendi hikayemize böyle bakmak lazım gelir. Hikaye bize Yusuf'un dışındakilerin rollerini Yusuf'un hayatına taalluk eden yönlerden anlattığı için onların hikayesinin ''en güzel' olup olmadığını bilemiyoruz. Kardeşleri onun seyr ü sulukunde hırs ve tamahkarlığın tezahürü olarak göründüler, Yusuf bunu anlamamış olsaydı ömrünü onlara duyacağı öfke ile tüketecek isimleri anlamayacaktı. Yakub, dedesi İbrahim'in İsmail ile sınandığı gibi Yusuf ile sınandı. Yusuf'u değil, sınavı kaybetme ihtimali ona ağır gelmiş olmalıdır. Züleyha sevmek ile sahip olmak arasında gidip geliyordu. Önce bir köleyi zevkinin parçası haline getirerek tahkir etmek istemiş, hikayenin ikinci kısmında ise 'ar ve haya şişesini' taşan çalarken aşık olmuştu.

Yusuf hikayesinde her hadisenin veya kişinin ardında ilahi isim tecellisi bulunur. Hz. Yakub sabır, tevekkül, rıza gibi yüksek ahlakı ortaya çıkan ilahi isimler üzerinden ilahi isimleri temaşa ettiği için onun hikayesi 'en güzel' hikaye idi. Züleyha ilahi cemalin tecellisi ile sınandı; yapması gereken ona hapsolmak ve onu temellük etmek tüm güzellikleri idrak etmek üzere yola koyulmaktı. Kardeşleri lütfunu dilediğine ihsan eden ilahi kudret ile sınandı, büyük sınav ağır geldi.

Yusuf ise hikayenin muzafferi idi. İşin başında Yusuf ile Yakub, Hz. Şuayb ile Hz. Musa gibi kabul edilebilir. Bir rüya diye gördüğü şey onun kaderi, İbnü'l-Arabi'nin ifadesiyle "hepimizin yaşadığı hayatın kendisi" idi. Başta hikayenin değerini takdir eden sadece Yakub iken Yusuf yaşadığı büyük sıkıntıların ardından onu idrak edebildi. Belki babanın 'anlatma' dediği tam da oydu; anlatılarak idrak edilecek bir şey değil, yaşanarak çözülebilecek rüyaydı görülen. Bu süreçte dışlanmak, kurda (kurt insanın hırsıdır) yem edilmek, kovulmak, kuyuya bırakılmak, sonra satılmak, iftiraya uğramak, hapis gibi süreçlerden geçecekti. Esas sınav hikayenin sonunda ortaya çıkacak, Yusuf ile kardeşlerinin aynı şeyi görüp görmediklerinde belli olacaktı. Ona bu kadar sıkıntı veren kardeşlerle karşılaştığında Yusuf ile kardeşlerin nerede durduklarını fark ederiz. Kardeşleri için bu karşılaşma öldürmeye kalktıkları birine muhtaç olmak demek iken Yusuf için Allah'ın kendisini üzerlerinden terbiye ettiği insanlarla tekrar yeniden sınaması idi.

Hikayenin esas kısmı ise Hz. Yakub ile Yusuf'un karşılaşma sahnesidir: Orada bir baba oğul karşılaşması değil, iki peygamberin, biri başta hikayeyi fark eden mürşit, öteki ise sonunda idrak eden talebenin karşılaşması idi. Yusuf 'Baba! Rabbim hikayemi hak çıkardı' dediğinde, Adem'den son insana kadar var oluş gayemizi özetlemiş idi. Onun yaşayarak ve sınavlar üzerinden tecrübe ettiği şeyi bir rüya olan hayatın tabi idi.

'En güzel hikaye' hayatı anlamakla biten, dünyadan bilgelik devşirmekle Hakka dönen ve Hakkı görebilen hikaye olmalıdır. İnsan Hakkı gördüğünde muzaffer olmuş, rüya tabirini bulmuştur. Onun bulunduğu yer ister kuyu olsun ister taht durum birdir. Bu yolculukta Yusuf, hikayenin başında yalnız iken ortasında ve sonunda da yalnız idi; bütün öteki insanlar ise onun bu büyük arayışında ortaya çıkan vesilelerden ibaretti. Binaenaleyh onun hikayesi bir ferdin el-Ferd'e doğru yürüme hikayesidir. Yusuf kuyuya atılırken ne kadar zayıf ise tahta oturduğunda da o kadar yalnızdı. Bu nedenle Yusuf tahta otururken belki şöyle dua etmiş olmalıdır: 'Rabbim göndereceğin zerre hayra muhtacım.'

Ekrem Demirli

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN