Arama

Sosyalizm ve ulema

Yayınlanma Tarihi: 3.2.2023 09:40:00 Güncelleme Tarihi: 03.02.2023 10:57

Ergenlik yaşlarında edindiğim ve beni etkileyen kitaplardan birisi de Samarralı alimlerden Abdulaziz Bedri'nin Sosyalizm ve İslam adlı eseri idi. Kitabı bir sürü elimden düşürememiştim. Sebebine gelince sosyalizm anılan dönemde yaygın ve çekim gücü en yüksek olan ideolojilerden birisiydi. Ben de bu hususta İslam'ın nokta-i nazarını merak ediyordum. Bu gibi fikri tartışmalara izah getiren eserlere önem veriyordum. Irak'ta Baas rejimine karşı çıkarak şimşekleri üzerine çekmiş ve öncesinde de komunist eğilimli Abdulkerim Kasım yönetimine açıktan cephe almıştır. Ahmet Hasan el Bekr döneminde ise Baas rejimini veya ideolojisini eleştirdiğinden dolayı Saddam Hüseyin'in hışmına uğramıştır. İşkence altında can vermiştir.

Mısır günlerinde de İslam kılıflı Mustafa Sibai'nin İslam Sosyalizmi kitabını edinmiş ve merakımı gidermeye çalışmıştım. Kitabın içinde isminden başka yadırgadığım bir husus yoktu. Şeyh Şaravi'nin dediği gibi ideolojiler İslam'a giydirilmiş deli gömleğidir. İslam içine sığmaz. Mezhepler İslam'dan kaynaklanmıştır ama İslam'ı kuşatamaz veya bütünüyle İslam'ı ihtiva edemez. İzmler de öyledir. İslam'ı izmlere yüklemek onu parçalamak olur. Batı'yı Büyüleyen İslam gibi kitapların yazarı Maxime Rodinson kontra zeminden 'Kapitalizm ve İslam' kitabını yazmış ve arada bir çatışma ve çekişme olmadığını vazetmiştir. Meseleye dolu tarafından bakarsanız bardağın boş kalan yerine de sosyalizmi koyabilirsiniz. Dolayısıyla izmler İslam'ı kuşatamaz veya izah edemez. İslam ideolojilere göre aşkındır.

Bu nedenle de alimler hem kapitalizmin mer'i olduğu bölgelerde hem de sosyalizm uygulamaların yoğun olduğu bölgelerde çile çekmişler ve takibata uğramışlardır. İslam'ı ideolojiler üstü bir şekilde anlatan Seyyid Kutup Nasır ve sosyalist zümresiyle karşı karşıya gelmiştir. Faslı Abdusselam Yasin, Nasır'ın İsrail karşısındaki 1967 yenilgisini bir yıl önce idam ettirdiği Seyyid Kutup'un lanetine bağlamıştır. Totaliter uygulamalara eşlik eden sosyalizm deneyimleri gölgesinde yöneticiler alimlere genelde acımasız davranmışlardır. Genellikle idealist alimler de o dönemlerin mahsulüdür.

Bunlardan birisi Samarralı olan ve dönemin Irak Müftüsü Emced ez Zehavi'nin talebelerinden olan Abdulaziz Bedri'dir. Emced es Zehavi, Abdusselam Arif kanalıyla Seyyid Kutup'u Nasır'ın idam sehpasından almaya çalışmıştır. Kırkını çıkarmayan Abdulaziz Bedri işkenceyle öldürüldüğünde ise Emced ez Zehavi kabirdedir. Talebesine bir yararlılığı dokunamamıştır. Lakin kaderin bir cilvesi Bedri, Samarra'daki aile kabristanlığına babasının yanına defnedilmesine izin verilmeyince üstadı Emced ez Zehavi'nin başucuna ya da dizlerinin dibine gömülmüştür. Bu suretle seven sevdiğine kavuşmuştur.Bedri, "İslam Kapitalizm ve Sosyalizme Çekilmiş bir kılıçtır" namında başka bir eser daha kaleme alsa da yayınlanamamıştır. Yine "Allah'ın Ebedi Kitabı Kur'an" kitabı da metrukatı arasında gayri matbu halde beklemektedir. Muhammed Ebu Zehra'nın el Kur'an diye bir eseri vardır. Abdulaziz Bedri'nin de böyle bir eseri bulunmaktadır. Bu alanda nice kitaplar yazılmıştır. Kur'an nüshalarının yakılması sürecinde tartışmalara gerçek anlamda katkı sunması için tematik olarak bunların yayınlanması faydalı olur ve nazarları Kur'an-ı Kerime çevirir.

Edebi ve cür'eti

1929 yılında Samarralı seyyid bir ailenin oğlu olarak Bağdat'ta doğan ve 1969 işkence altında vefat eden Abdulaziz Bedri Irak'la birlikte çalkantılar denizinde yüzmüş ve her dönemin mazlumu olmuştur. Kraliyet döneminde ateşli vaazlarından dolayı el Hadit köyüne sürülmüştür. Erinmeden orada da hizmet yaparak köylüleri imam hatip ve davetçi olarak yetiştirmiştir. Dini tahsilini Irak Müftüsü Emced ez Zehavi, Muhammed Kızılcı ve Abdulkadir Hatip ve Muhammed Fuad Alusi gibi isimlerin yanında yapmıştır. 1949 yılında Bağdat'ta Sur Camii'ne tayin edilmiştir. 1950 yılında Huffafin Mescidine intikal etmiştir. Bağdat'ta Haydar Hane, İskan Camileri'nde de görev yapmıştır. Kısa bir devre Hizbu't Tahrir saflarına katılmıştır. Lakin kısa sürede 25 yaşında iken 1956 senesinde bu cemaatle bağlarını kesmiştir. Lakin sahip olduğu vefa ve edep duyguları ve yüksek seciyesi gereği Hizbu't Tahrir'den ayrıldığını duyurmamıştır. Dolayısıyla Hizbin açıklamalarından dolayı zaman zaman okka altına girmiştir. Lakin 1958 tarihinde Abdulkerim Kasım'ın kanlı darbesi sonrası Hizbu't Tahrir de onun bu alicenaplığına aynı şekilde karşılık vermiş ve Abdulaziz Bedri'nin vaktiyle kendi saflarından ayrıldığını duyurmuştur. 1967 yılında İhvan bölüğünün (Ketibetü'l İhvan) daha önce yaptığı gibi fedai olarak Filistin'e cihada gitmiştir. Filistinliler ise kendisinden davalarını İslam dünyasında duyurmasını ve kendilerine tercüman olmasını istemiştir. O da bunu yapmıştır. Filistin davasını anlatmak için bir heyetle birlikte İslam dünyasını turlamıştır. Bu meyanda Türkiye'ye de gelmiştir. Bu turları sırasında Filistin meselesinin Araplara hasredilmesinin yanlışlığını görmüştür. Darbeden sonra Kasım'a Kur'an'daki bir tanımı atfetmiştir: "Utullin ba'de zâlike zenîm." Ayrıca da çirkin ve kötü huylu soysuza. Saygısız zorbalara, sonra da soysuz damgalı dalkavuklara boyun eğme.

Nasır gibi Kasım'ın da idamlara kalkışması nedeniyle karşıt ve mazlumlar lehinde gösteriler düzenlemiştir. Kasım, Nazım Tabakcılı ve Rıfat el Hac Sırri gibilerini idam etmiştir. Bu faaliyetleri neticesinde önce ev hapsine alınmış ardından da vazifeden men edilmiştir.

Abdusselam Arif döneminde de Adile Hatun Camii'nde hutbe irad ederken Arif camiye gelmiş ve hutbeye kulak kesilmiştir. Abdusselam Arif'i görünce sen İslam'a ne kadar yaklaşırsan biz de sana o kadar yaklaşırız demiştir. Arap milliyetçiliğini bırakmasını ve yüzünü İslam'a dönmesini istemiştir. Hutbeden sonra Abdusselam Arif ona şöyle hitap etmiştir: "Bu cüretinden dolayı sana minnettarım."

Ahmet Hasan el Bekir ile düzenli olarak görüşmesine, dostluklarına rağmen Baas'a karşı olmasından dolayı bizdeki Ziverbey Köşkü'nü hatırlatan Kasrı'n Nihaye olarak bilinen işkencehanede işkence sırasında öldürülmüştür. Saddam'ın hışmına uğramıştır. Baas hakkında sorulduğunda onun İslam dışı bir ideoloji olduğunu söylemiştir. Yazarlığı kadar hatipliği birinci sınıftır. Şeyh Abdulhamid Keşk, Kuveytli Ahmet Kattan gibi cesur çıkışlarıyla ünlenmiştir. Irak, Osmanlı sonrası çalkantılı günler yaşamıştır. 1958 yılında Kasım, kraliyet rejimini yıkmış ve kanlı bir ihtilale imza atmıştır. 10 yıl aradan sonra 1968 yılında bu defa da Baascılar darbe ile iktidara gelmiştir. 11 yıl sonra 1979 yılında da Humeyni İran'da ipleri ele geçirmiştir. Kasım'ın komünist ihtilali ile Saddam'ın Baas ihtilaline bizzat şahitlik etmiştir. Ömrünün baharında da dilediği gibi şehitlik mertebesine ermiştir. Bihakkın Irak'ın Seyyid Kutup'u sayılabilir. Vefatından sonra A'zamiye'de hocası Emced ez Zehavi'nin dizlerinin dibine gömülmüştür. Şimdi orada yarım kalan davalarının hesaplaşması için İsrafil'in surunu bekliyorlar.

Sosyalist yönetimler haktan şaşmayan ve sapmayan alimlere hep nobran davranmışlardır. Bunlardan birisi de Nasır ile Kasım ayarında Cezayir cumhurbaşkanlarından Huvari Bumedyen'dir. O da ipe sapa gelmez sosyalist uygulamalarını meşrulaştırmak için alimleri kullanmak istemiş ve zorlamıştır. Allame Sıddık Sa'di de Cezayir'de Bumedyen'le zıtlaşmıştır. Halbuki, Kahire günlerinde yedikleri ayrı gitmemektedir. Bumedyen Kahire günlerinde sık sık Sıddık Sa'di'nin mütevazi evine uğramakta hatta birlikte aynı aşa kaşık sallamaktadırlar. Sıddık Sa'di 30 yıl sonra ülkesine geri döndüğünde "Ne sen o eski sen, Ne ben o eski ben' denilen günlere denk gelecektir. Toprak, üzerindekilerle birlikte değişmiştir. Sadece değişen eski dostlar değil Kahire'deki silah arkadaşı Bumedyen de değişmiştir. Sıddık Sa'di 1963 yılında Cezayir Vakıflar Bakanlığında çalışmaya başlar. 3 yıl sonra ülkenin en yüksek dini organı Yüksek İslam Konseyi'nin (DİB'e tekabül eder) başına getiriliyor. Bumedyen'le kadim dostluklarına rağmen onun sosyalist uygulamalarına ancak 2 yıl dayanabiliyor ve 1968 yılında istifa ediyor. 2 yıl sonra da hakkın rahmetine kavuşuyor. Kahire yıllarında derviş gibi yaşıyor. Seyyid Kutup gibi hayatına bekar olarak veda ediyor. Bumedyen hevasına göre ısmarlama fetvalar istiyor. Sıddık Sa'di buna karşı direniyor. Bumedyen Yüksek İslam Konseyini kontrol altına almak istiyor. Sıddık Sa'di ayrıca sosyalist ve sol eğilimli isteklerine karşı çıkıyor. Bumedyen ise İslami değerleri, ülkeyi ve halkı yönetmekte genel referans kriteri olarak almaktan kaçınıyor. Böylece araya cefa giriyor ve sonunda "Selamet köşeye çekilmektedir." diyerekten izzet ile ikbalden çekiliyor. Kısaca Bumedyen ile Sıddık Sa'di'yi dostluk buluşturuyor ama prensipler ayırıyor. Peygamber'in (SAV) izinde 63 yaşında bu dünyadan sessizce ayrılıyor.

Velhasıl ulema her ülkede sosyalizme karşı geçirmez bir set oluşturuyor.

Mustafa Özcan

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN