Çocuklarımıza Allah'ı nasıl anlatmalıyız?
Ailede verilen din eğitimi, çocukların manevi dünyalarını şekillendiren en önemli süreçlerden biridir. Özellikle Allah'a iman konusunu çocuklara anlatırken onların yaş ve anlayış seviyelerine uygun, sevgi ve güven duygusunu öne çıkaran bir dil kullanmak büyük önem taşır. Peki, bu hassas konuda nelere dikkat edilmelidir?
▫ Mehmet Emin Ay:
Ailede verilen din eğitiminde daha ziyade rastladığımız hataların başında çocuklara Allah'a iman konusunu anlatırken anne babanın zaman zaman çocuğun yaptığı hatalarda Allah Teala'nın ceza veren birisi olarak tanıtılmasıdır.
Bizim yapmış olduğumuz hatalarla çocukların yaptıkları hatalar aynı sonucu doğurmaz. Bizim için helal olan vardır, haram olan vardır. Helal olanla sevap kazanır, haram olan da günaha girmiş oluruz ama çocuklar için böyle bir şey söz konusu değildir. O sebeple de Yüce Rabbimiz çocuklara sağlamış olduğu bu şefkati bu merhameti onlara ta başından beri Allah'ı anlatırken b izim de aktarmamız gereken hususlardır. Anne babanın varlığı bile çocuk için Allah'ın bir lütfu olarak anlatılmalıdır. İçtiği sütte, suda yediği herhangi bir besin maddesinde Allah Teala'nın ona olan şefkati anlatılmalıdır. Hatalı durumlarda da yaptığı işin hata olduğu söylenmesi, günahtan bahsetmemek ve bu konuda bir de Allah Teala'nın kötüleri cezalandıran yönünü daha henüz kötülük vasfına sahibi olmayan bir çocuğa yönlendirmemek gerekir.
Çocuklara özellikle Allah'ı anlatırken cenab-ı hakkın şefkatinden merhametinden çocukları çok sevdiğinden bahsetmek gerekir. Hatalarından vazgeçirmek için çocuğu Allah'ın cezalandıracağı, gözünü kör edeceği taş yapacağı gibi birtakım böyle bedduaya benzer sözlerle çocuklar asla Cenabı Hak'tan korkutulmamalıdır.
▫ Mehmet Emin Ay:
Çocuğun Allah korkusuna değil içinde inanmaya hazır halde varlığına inandığı, bulduğu Allah Teala'yı onu çok seven bir varlık olarak tanıtmak gerekir. Allah sevgisinden söz etmek gerekir. Çocukların aslında psikolojik olarak kendileri için en faydalı mükafat türleri ödül türleri onlar için manevi dediğimiz ödüllerdir ki bunlar öncelikle anne babanın sevgisini takdirini ifade ettiği hususlardır. Çocuk her halükarda yapmış olduğu güzel bir davranıştan dolayı anne babası tarafından kucaklanmalı, bağrına basılmalı, öpülmeli ve sözlerle mutlaka gönlü hoş edilmelidir. En faydalı mükafat türlerinin bu olduğu yapılan araştırmalarda ortaya çıkmıştır. Bunlar maddi ödüller değildir halbuki. O halde diyebiliriz ki çocuk saflığını muhafaza eden her bir çocuk da özellikle bizim bu mükafat türlerini önce ortaya koymamız lazım. Yani bunlara başvurmamız lazım. Halbuki şöyle bir hata işleniyor. Namaz kılarsan sana çikolata alacağım diye ve çocuğun namazı Allah'ı hoşnut etmek Allah'ın rızasını kazanmak gibi çok ulvi bir sebep ve gaye için kılmak değil de bir çikolata için kılmak gibi bir yönlendirme söz konusu oluyor. Bir süre sonra bir çikolata yetmiyor ona ödül olarak. İki istiyor, beş istiyor veyahut başka bir şey istiyor. Bu ise yapmış olduğumuz işlemin aslında güzel bir şey olmadığını da ortaya koyar. Peki mükafatsız mı bırakalım? Hayır. Biraz önce ifade ettiğim gibi en verimli en değerli ödül manevi anlamda ödüldür. Şunu da ifade edebiliriz; baştan vaat etmekle değil ama yaptıktan sonra kendisine maddi ödüller de verebiliriz. Bunun her zaman bir yiyecek olması da gerekmez. Bazen ona sonraki hayatında bile kullanması muhtemel olan bir hediyeyi kendisine bir ödül olarak sunmamız da mümkün olabilir. Ödül anlamında bunları ifade edebiliriz. Dikkat etmemiz gereken nokta maddi ödüller için ibadet etme anlayışı yanlıştır ve devamlı artırarak kendisine ödül sunmamızda yanlıştır. Ancak yaptıktan sonra kendisine yaptığı iyiliğin adeta bu dünyadaki karşılığının görüldüğünü bilmesi ve öğrenmesi adına da bu tür mükafatları vermemiz de fayda var.
▫ Mehmet Emin Ay:
Ceza konusuna gelince daha önce de ifade ettim; her halükarda çocukların yapmış oldukları hatalar yetişkinlerin yaptığı hatalar gibi değerlendirilmemektedir. Dolayısıyla onların mutlaka ceza alması, cezalandırılması gereken durumlar son derece az olarak düşünülebilir. Ancak ceza vermek gerekirse bunun en verimli olanının çocuğa ilgisizlik çocuğu yapmış oldğu davranıştan dolayı onaylamadığımızı kendisine bildirmek ve bu manada bu manevi ceza türleriyle yetinmektir. Bazen azarlamak da bunun için yeterli olabilir. O da ileri bir merhalede ancak çocukluk çağında bir çocuğa uygulanacak fiziki ceza onun ruhunda ciddi yaralar açmaktadır. Hele bu ceza türünün bir dini pratiği yerine getirmemekten dolayı ise namaz kılarken hatalı davranmasından, çocuksu davranışlar yapmasından dolayı azarlamakla birlikte bir fiziki cezaya başvurmak o namaz ibadetiyle birlikte düşünüldüğünde çocuk için maalesef kötü bir hatıra olarak zihninde yer etmektedir.
Çocuklar namaza sevgiyle alıştırılır, ilgiyle alıştırılır, beraberinde camiye götürmekle alıştırılır, sosyal hayatta namaz kılanları görerek alıştırılır, namaz kılan arkadaşlarıyla buluşturmakla alıştırılır. Fakat dayakla alıştırılan bir namaz ibadeti bunun ortadan kalktığı ergenlik döneminde de maalesef o da terk edilmektedir. Buna anne baba çok dikkat etmesi gerekiyor. Dayak da namaz ibadeti sağlanmış olmaz. Buna dair pek çok araştırma ve bilgiye sahibiz.
▫ Mehmet Emin Ay:
Öncelikle çocuklarımıza Allah'ı anlatırken nasıl davranmamız hususunda yapılan araştırmalara kulak vermek gerekiyor. Bir kere çocuklara Allah'ı anlatma hususunda önce onlara mutlaka dikkatlerini çekecek birtakım örneklerle yaklaşmalıyız. Çocuğu mesela alıp da beraberimizde kırlara götürdüğümüzde, pikniğe gittiğimizde etrafında gördüğü varlıkların onu cezbeden taraflarını Allah ile bağlantı kurarak anlatmalıyız. Hani annen sana hep ninniler söylerdi hatırlıyor musun; hu hu hu Alla,h sen uykular ver Allah. Sen küçüklükten beri aslında Allah'ı tanıyorsun evladım. Biz sana Allah ismini öğrettik. Bütün bunların hepsi Yüce Rabbimizin şu kainat içinde varlığını ortaya koyuyor. Gökte yıldızlar, ay ve güneş. Yeryüzünde bu kadar güzellikler ağaçlar, çiçekler, böcekler… Bunların hepsi Allah Teala'nın kudretini ortaya koyar. Bizi de yaratan o, bize bu kadar nimetleri veren de o. Çocuğun içinde böyle birtakım kıpırdanmalarla farklı duygularla bu duydukları aslında onun için çok verimli bilgiler oluyor. Bazen sorular soruyor. Allah büyük diyorsunuz.
Çok önemli bir nokta; gönlüne hitap etmek gerekiyor. Yani Allah'ı anlatırken çocuğun gönlüne hitap. O sebeple bu konuda yazılmış şiirlerden, çocuk şarkılarından, ilahilerden istifade edebiliriz. Çocukar zaten inanmaya hazır halde dünyaya geliyor. Onun o konuşma çağıyla birlikte bizi dinleyecek, sorular sorabilecek çağda sorularını cevapsız bırakmamaya dikkat ederek anlatmamız gerekiyor. Böyle rutin ve sistematik bir halde Allah'a iman öğretimini gerçekleştireceğimizi düşünmemeliyiz. Bunu tamamen tabiri caizse oluruna bırakmak lazım. İşin trafiği kendisini zaten oluşturacaktır. Aklına geldikçe sorular soracak, sorduğu her soruya bizim mutlaka cevap vermemiz gerekir. Mesela bu yaşlarda çocuklar; Allah ne renk diye soruyor. Ondan sonra; gökte mi yaşıyor, meleklerle beraber mi, bulutların üstündeler mi? Bütün bu sorular, onun saf kalbinin dışa yansıyan sorularıdır. Hepsini anlayışla karşılamak gerekir. Yüce Rabbimiz çocuğun bu dönemde büyük bir müsamaha ile yetiştirilmesi gerektiğini bizlerden istemektedir. Çocuktan bunu esirgememek gerekir. Şunu bilelim ki bu sorularından dolayı herhangi bir günaha da girmiş olmaz. Sevgili Peygamberimiz (SAV) buluğ çağına kadar çocukların yapmış oldukları davranışların onlar için bir günah olarak yazılmadığını ifade buyurur. Yeter ki biz yüce Rabbimizin bu şefkatini, bu merhametini, engin rahmetini öncelikle çocuklara lütfettiğini; onlar büyüsünler, içsinler diye ineklerin çocuklar için süt verdiğini; arıların bal yaptığını… Buna benzer varlıkların çocuklara güzel şeyler ürettiğini de anlatabiliriz. Buradan da başlayıp devam edebiliriz. Yaş ilerledikçe anlatacaklarımız da daha farklı nitelik kazanabilir. Onun için bu hususta özellikle çocuk psikolojisini iyi bilmek ve yaşlarına uygun şekilde konuşarak bilgilendirmek gerekiyor. O zaten soracaktır. Sorduğu soruya cevap aldığı takdirde bu bilgilenme gerçekleşecektir.
▫ Mehmet Emin Ay:
Sevgili Peygamberimiz çocuklara namaz ibadetinin 7 yaşından itibaren; neden acaba 7 yaşı zikredilmiş? Zaten eğitimde 7 yaş öğrenme çağı olarak geçer. Hadis-i Şerif'te de "öğretiniz" buyrulmaktadır. Önce çocuklarımızın mesela bizimle birlikte namaz kılma arzusunu nasıl karşılamalıyız. Hiç tereddütsüz çocuklar bizim namaz kıldığımız faaliyete onlar bir oyun olarak bakarlar. Bundan dolayı çocuğu yadırgamamak gerekir. Çünkü o dönem, hemen her şey oyun gibidir çocuk için. Mesela biz namaz kılarken yanımıza gelse bizimle beraber aynı davranışları gösterse ayakta dursa el bağlasa rükuya eğilse secdeye kapansa aslında babasının annesinin yapmış olduğu davranışlarla o oyunu tekrar etmektedir ve bundan dolayı çocuğu bağrımıza bassak, namazdan sonra sevsek; "sen de ne kadar güzel namaz kılıyorsun" diye tebrik etsek, onu motive etsek, son derece faydalı. Onun için sonradan istifade edeceği bir davranış biçimi olur. Hatalarını ise ona yine anlatabiliriz ama "şöyle değil, böyle yapmalısın" gibi fakat asıl bu yapmış olduğu şeylerin onda bir alışkanlık meydana getirmesini sağlamalıyız.
Yani ibadetler çocukluk yıllarında mutlaka alışkanlık elde edilerek, alışkanlık kazandırılarak gerçekleştirilmiş oluyor. Çocuk varsın ilk zamanlar oyun olarak görsün ama bir süre sonra kendisine namazın işte farzları vacipleri sünnetleri gibi onu aklına hitap eden bilgiler, artık akli manada zihinsel anlamda bunları alabilecek, işleyebilecek bir yaşa geldiği zaman çocuk namazın artık farklı güzelliklerini de keşif etmeye başlayacaktır. Ama en başta bu alışkanlığı ona sevdirerek kazandırmak son derece önemlidir. Bu husus da lütfen Anne babalarımız bir oyun olarak görmek durumunda olduğu o çocuk saflığını yadırgamamalı, ona bu hususta yardımcı olmalıdır. Mesela Ashabı Kiramdan Abdullah İbn Abbas var, Peygamber Efendimizin amcasının oğlu olan. Hazreti Abdullah diyor ki; "tek secde ile de olsa çocuklarınıza küçük yaşta namaz kılmalarını öğrettin." Diyorlar ki; "tek secdelik bir namaz var mı ki acaba? Diyor ki "o çocuğun o yaşta onu öğrenmiş olması için bunda hiçbir mahsur yoktur." Bütün mesele tedricilik, derecede, mertebe mertebe, yavaş yavaş… Tabiri caizse bu öğretme işini gerçekleştirmektir. Sonrasında zaten 7 yaşında öğrenmeye başlıyor, ta 10-13 yaşına kadar bu öğrenme safhası gerçekleşiyor. Artık ergenlik çağıyla birlikte namaz ibadeti onun için farz olmuş ama o güzel bir geçmişe sahip olarak kendisine farz olan bu ibadeti çok rahatlıkla devam ettirecek konuma gelmiş olur.