Arama

Hafıza ahlakın saklanacağı bir yer değildir

Hafıza ahlakın saklanacağı bir yer değildir
Yayınlanma Tarihi: 16.12.2019 10:05:02 Güncelleme Tarihi: 16.12.2019 10:04

"Doğrusu davarlarda size bir ibret vardır: Onların karınlarında işkembe ile kanın arasından çıkartarak temiz bir süt içiriyoruz size; içenler onu afiyetle içerler."

Nahl, 16/66

Kur'an-ı Kerim'in 'kadim kitap' olmasının en önemli bönlerinden birisi onun anlam katmanlarında tezahür eder; bir ayet-i kerime lafız anlamının bize açtığı kestiremeyeceğimiz ölçüde anlam derinliğine sahip olabilir. Müslüman herhangi bir ayet-i kerimeyi sadece zahiri anlamıyla sınırlı kalarak okumaz; idrak-akıl seviyesine göre fark edebileceği zahirî, batınî anlamları hesaba katarak ilahi kitaba bakar. Ayet-i kerimelerin zımnen veya işaret yoluyla gösterdiği anlamlar da vardır, böyle yorumlara 'işari' yorum, yani ikincil yorum adı verilir. Sufilerin Kur'an-ı Kerim yorumlarının bir kısmı bu ad altında toplanır. Bununla birlikte 'işari' yorum sufilere mahsus değildir: Her Müslüman ayetlerden zahir anlamından kısmen uzaklaşarak yeni yorumlar arar, kendi durumuna ayetlerden bir işaret bulmak ister. Belki bizim için ayet-i kerime böyle yorumlarda hakiki anlamını bulur. Ayet-i kerimenin anlamının idraki, onun zihnimize tenezzülü demektir. Bu tarz yorumların en güzellerinden biri, İmam Gazali'nin ihlasa yorumladığı Nahl suresindeki ayet-i kerimedir.

Ayet-i kerime Allah'ın hayvanlarda bize ihsan ettiği nimetlerden söz eder. Allah onları bize amade kıldığını başka birçok ayet-i kerimede bildirmiştir. Nahl suresindeki ayet-i kerimede ise onların sütlerini zikreder; daha doğrusu sütün hayvanların karnından çıkışına 'ibret' gözüyle bakmamızı ister. Vakıa burada ibret alacağımız şey nedir: bize nimet olsun diye sütün yaratılmış olması mı, yoksa sütün çıkış tarzı mıdır ibretlik vakıa? Gazali ikincisine dikkatimizi çekerek hayvanlardan sütün meydana geliş süreci ile insanın ahlak ve amellerinin ortaya çıkışı arasında şaşırtıcı bir irtibat kurar.

Ayet-i kerimede sözü edilen durum ile ihlas arasındaki irtibatı anlayabilmek için birkaç hususu hatırlamak lazımdır: Önce 'süt' denilince akla bilginin gelmiş olmasını hatırlayalım: Süt ve akışkanlıkta ona benzeyen sıvılar, genellikle bilgiye ve imana işaret eden unsurlar olarak yorumlanagelmiştir. Bu meyanda su en genel anlamıyla hayat ve bilgidir. 'Her şeyi sudan yarattık' diye buyuran ayet-i kerimenin referans olduğu açıktır; belki suyun hayat ile ilişkisini düşünmek için başka bir delile ihtiyaç yoktur. Başka bir sıvı olan şarap ise bilginin ve imanın özel bir seviyesi –varlığını kuşatma ve insanı kendinden geçirmek- olan aşk halini anlatır. Miraç hadisinde Hz. Cebrail'in Hz. Peygamber'e süt ile şarap ikram ettiği, onun süt dolu bardağı tercih ettiği aktarılır. Cebrail'in Hz. Peygamber'e 'fıtrata isabet ettin' demiş olması zamanla Müslüman dindarlığının teşekkül evrelerinde anlaşılmış olmalıdır: Müslümanlık makuliyeti benimseyen, ayıklığı sekre (sarhoşluk), soğukkanlı olmayı coşkuya tercih eden bir dindir. Daha doğrusu Müslümanlıkta coşku ve heyecan, ayıklık halinde 'sırlanmıştır.' Başka bir sıvı baldır. Bal özel bilgilerin sembolü sayıla gelmiştir; arılar binlerce çiçekten –kesret (çokluk)- derledikleri özleri bir cevhere dönüştürürler -vahdet-. Bal insandaki bu kabiliyete işaret eder: kesreti vahdete dönüştürebilen insan emaneti haiz olan kişidir (Allah'ın halifesi). Hasıl-ı kelam süt hakkında müslümanların ilgileri hadis-i şeriflerce şekillendirilmiştir. Peki sütten söz eden ayet-i kerimeden ihlasa nasıl intikal edeceğiz? Daha doğrusu 'süt rüyasını' ihlas ile nasıl tabir edeceğiz?

İŞKEMBE, KAN VE SÜT: GÜÇ İLE ARZU ATEŞ KÖPRÜSÜNDEN GEÇME AHLAKI

Süt işkembe ile kan damarlarının arasından süzülerek temiz ve saf bir şekilde sağılır. Burada belirsiz veya şaşılacak hatta ibret alınacak bir durum yoktur. Lakin sütü bilgi-ahlak sayıp işkembe ile kanı da yeni bir anlamda düşünürsek tabir yapmamız mümkün olabilir. Kan denilince aklımıza güç ve iktidar gelmelidir. Kan gücümüzün ve hayatımızın sebebidir; öfkelendiğimizde kanımız aşırı hareket eder, 'kan beynimize sıçrar.' Bir hayvanda kan süte karışırsa onu bozduğu gibi bahsettiğimiz sembolik anlamıyla da 'kan sütü bozar.' Amellerimiz ve ahlakımız iktidar arzusu ile kirlenir, içilemeyecek ve yenilmeyecek şekilde pislenir. Allah içtiğimiz süte kan karıştırmamakla bize olan nimetini izhar ederken bizden iktidar arzumuzu ahlaka ve amellere bulaştırmamamızı talep etmiştir. Sütü bozabilecek unsurların en önemlisi kan, yani iktidar arzumuzdur. Herhangi bir ahlak, iktidar arzusu ile kirlenince ahlak olmaktan çıkarak ahlaksızlık haline gelir. Burada 'iktidar arzusu' genellikle ahlakın amacı veya yönlendirici niyet şeklinde ortaya çıkabilir. O halde gayesi ve yönlendirici saiki kudret olan bir ahlak kirlenmiş bir ahlaktır; yani ahlak olmaktan çıkmış beyhude bir yorgunluktur. İslam'ın kendini beğenmek, üstünlük duygusunu yasaklamasının sebebi budur. Ahlaklı davranışlarla kudretimizi gösterme arzusu varlığımı koruma güdüsünden doğar. Varlığımızı korumak için bir şey yapmak ve var olduğumuzu izhar etmek zorunda hissederiz kendimizi; buna izhar-ı vücud veya ispat-ı vücud derler. Sufiler 'varlığın en büyük günahtır' derken bunu anlatırlar. Sütü kirletebilecek ikinci şey işkembedir: Sembolik anlamıyla işkembe arzularımız, ihtiyaç ve isteklerimizin toplamıdır. Günlük hayatta 'işkembeden konuşmak' tabiri keyfe ve arzuya göre düşünmeden konuşmak anlamına gelir. O halde ahlakın gayesi veya saiki kontrolsüz arzular, ihtiyaçlar, beklentiler olursa ahlak bozulur. Başka bir anlatımla arzularımız bizi yönlendirip ahlak ve davranışlarımızın yönlendirici saiki veya gayesi haline gelirse artık 'süt kirlenmiştir.' Demek ki ihlastan söz etmek, insanın iktidar arzusunun ve heveslerinin dahil olmadığı fiilleri ve ahlakı konuşmak demektir. Ayet-i kerimeden alabileceğimiz ibret budur. Fakat ibretimiz burada bitmemelidir:

Süt başlangıçta temiz ve içilebilir bir halde ortaya çıksa bile, zamanla ekşiyerek bozulabilir. O zaman ahlak ve ameller de öyle olmalıdır: Başlangıçta ihlasla yapılan ameller ve samimi ahlak aradan zamanın geçmesiyle birlikte hafıza içinde 'ekşiyebilir.' Tasavvuf bu 'ekşimek' derdine karşı 'terk, unutmak' yöntemini bulmuştur: Ameller ve ahlak unutmak ve 'terk etmek' sayesinde ekşimekten korunabilir. Unutamadığımız amellerimiz ve ahlakımız yeni şartlar altında –tıpkı bir sütün ekşimesi gibi- ekşiyerek ahlak olma niteliğini yitirir. Hafıza ahlakın saklanacağı bir yer değildir.

Ekrem Demirli

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN