Ahmet Ağırakça
24.12.2024
Ahmet Ağırakça
Olağanüstü Bir Mucize İsteyen Semud kavmi Nasıl Helak Oldu?
Tüm Yazıları

Olağanüstü Bir Mucize İsteyen Semud kavmi Nasıl Helak Oldu?

Hz. Salih (as) Semud halkını Allah'a itaat edip O'na iman etmeye davet ettikçe inatlaşarak karşı çıktılar ve çok da makul olmayan insanın aklına ve hatırına zor gelebilecek, mantık dışı bir mucize istediler. Kendilerine dağdan kayaların yarılıp içinden bir devenin yavrusuyla birlikte çıkmasını istediler. Allah mucize yaratmaya kadirdir. Ancak mucizeyi isteyenlerin de buna ya iman etmeleri ya da sonunda gelecek azba katlanmalari gerekir. Dağdan bir deveyi çıkarmak Allah'ın kudreti dahilinde olup onun için kolaydan da öte bir hadisedir. Bunların istediği mucize gerçekleşerek dağdan karnında yavrusu olan bir dişi deve çıkıverince baka kaldılar. Salih Peygamber onlara bu deveye ve yavrusuna asla dokunmamalarını ve hiç bir zarar vermemelerini, kötülük yapmamalarını söyledi. Hatta bu deveye kötü davranmaları ve zarar vermeye kalkışmaları üzerine Allah'ın onlar üzerine şiddetli bir azap indireceğini haber verdi. Bir müddet hatta bir iki nesil deveye dokunmadan durdular ama yine de bir türlü nefislerini ve gururlarını yenip de iman etmediler.

Sonra Hz. Salih (as) hükümdarlarından birinin neslinden gelecek kırmızı tenli mavi gözlü birisinin deveyi keseceğini ve başlarına bir felaket getireceğini de bildirmişti. Yine de onu dinlemediler iman etmeme konusundaki inatlarını sürdürdüler. Nihayet toplumun bu imansızlığını sürdüren hükümdarlarından birinin neslinden Hz. Salih'in onlara anlatıp durduğu bu söz konusu özelliklere sahip olan mavi gözlü adam otaya çıkmış küfrün başını ve sözcülüğünü yapmaya başlamıştı. Mavi gözlü prens yanına sekiz kişi daha alıp deveye saldırıp önce ayaklarını kesti sonra onu yere çökertip öldürdü. Yavrusu ise dağa tırmanıp oradan Hz. Salih'in olduğu yere doğru koşarak böğürmeye başlayınca Hz. Salih artık gelecek azabı haber verme zamanının geldiğini anlamıştı. Semud halkına üç gün beklemelerini bu üç günün ardından üzerlerine büyük bir azabın geleceğini bildirdi. İşte Kur'an-ı Kerim'in bu konuda bize verdiği bilgiler de şöyledir:

"Semûd kavmine de kardeşleri Salih'i (kendilerinden birisini onlara peygamber olarak) gönderdik. (Onlara) Dedi ki: "Ey kavmim, Allah'a (gönülden gelen bir duygu ile boyun eğip) ibadet edin. Sizin (emir ve yasaklarına uymanız gereken) O'ndan başka bir ilahınız yoktur. Sizi yerden/topraktan (ve süzülen bir damla sudan) yaratıp (yeryüzünü imar etmenizi isteyip) orada bir ömür boyu yaşatan O'dur. O zaman artık (işlediğiniz günahlarınızdan dolayı) O'ndan bağışlanma dileyin. Sonra O'na (bütün içtenliğinizle) dönüp/tövbe edin. Kuşkunuz olmasın ki Rabbim (kullarına şah damarından) çok daha yakındır, (tövbe ve) duaları mutlaka kabul edendir. (Halkı ona dönüp): "Ey Salih, sen daha önce aramızda kendisine büyük umutlar beslenen biriydin. (Son derece zeki, akıllı ve dürüst birisi idin, seni bu halkın öncüsü olarak görüyorduk). Şimdi ne oldu da bizi atalarımızın taptıkları tanrılara tapmaktan vazgeçirmek istiyorsun? Doğrusu bizi çağırdığın dinden son derece şüphe ve kaygı içindeyiz" dediler. (Salih as) Dedi ki: "Ey halkım ne dersiniz? Ben Rabbimden gelen apaçık bir kanıt ile gelmişken ve O, kendinden bana bir rahmet (peygamberlik görevi) vermişken O'na başkaldırsam (emirlerinin dışına çıksam) Allah'a karşı bana kim yardım eder (de O'nun vereceği azap ve cezadan kurtarabilir?) Doğrusu siz bana zarar vermekten başka bir katkıda bulunmuyorsunuz. (Salih -as- devamla): "Ey kavmim, işte size bir mucize olmak üzere Allah'ın (harikalarla yarattığı ve dağın yarılarak çıkmasını istediğiniz) devesi! Artık onu bırakın da Allah'ın mülkünde yayılıp otlasın. Ona kötü bir maksatla el sürüp-dokunmayın. Yoksa çok geçmeden sizi yakında bir azap yakalar. Derken (Semud halkının en kötüleri yöneticilerinin emriyle) devenin ayaklarını keserek öldürdüler. Bunun üzerine (Salih onlara): "Yurdunuzda (tadını çıkararak hayatınızdan geriye kalan son) üç gün daha yaşayın' (ardından sizi yakalayacak azap gelecek) işte bu söz yalanlanamayacak bir tehdittir" dedi. (Semud kavmini helak etme) emrimiz gelince Salih'i ve onunla beraber olan müminleri bizden bir rahmet ile (azaptan) ve o günün perişanlığından kurtardık. Şüphesiz senin Rabbin, sınırsız güç sahibidir, Azîz'dir (mutlak galip olandır). O zulmedenleri (Semud kavminden isyan edip iman etmek istemeyenleri) dayanılmaz bir çığlık yakalayıverdi de yurtlarında diz üstü çöke kaldılar. Sanki orada hiç yaşamamış gibiydiler. İşte bakın! Semûd halkı Rablerini inkâr ettiler. Tekrar bakın! Semûd halkı (Allah'ın rahmetinden) uzak düşüp yok olup gittiler." (Hûd, 11/61-68).

Her bir Peygamberin amacı insanları bulundukları halden Allah'a iman etmeye yönlendirmekti. Özellikle de rasullerin en büyük görevi, halkı yöneticilerinin yolundan giderek onlara olan kulluğundan kurtarıp sadece Allah'a kul etmeye yönlendirmektir. Allah (cc), Hz. Salih'in (as) Semud'a gönderilişini ve onları İslam'a davet etmesini şu şekilde açıklamaktadır:

Semûd (kavmi de diğerleri gibi Allah'a itaat etmeyip kendilerine gelen Salih'i ve diğer) peygamberleri yalanladılar. Hani kardeşleri (onlardan biri olan) Salih, onlara demişti ki: "(Allah'a iman etmemeye direnmekten ve emirlerine karşı gelmekten) sakınmaz mısınız? Ben sizin için güvenilir bir peygamberim. O halde Allah'tan korkun ve bana (ve getirdiğim ilahi mesaj ve emirlere) itaat edin. Buna karşılık sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbine aittir. Siz burada bahçelerde ve akarsular arasında; ekinleri bol ve meyveleri olgunlaşmış güzel hurma ağaçları arasında güven içinde bırakılacağınızı mı sanıyorsunuz? Azgınlığınızdan ve şımarıklığınızdan (kibir ve zorbalığınızdan) dağlardan evler yontuyorsunuz. Artık Allah'tan korkun ve bana itaat edin. Sakın işi gücü dünyada fesat çıkarıp nizamı bozmak olan, (yaptıkları fesadı) düzeltmek için ise hiçbir gayretleri bulunmayan o haddi aşanların isteklerine uymayın," (eş-Şuarâ', 26/142-152).

Tüm peygamberlerin insanlığı Allah'ın dinine davet ederken söyledikleri vahiy ürünü muazzam söz: "Allah'a itaat edin, sizin ondan başka ilahınız yoktur," emri ilahisidir.

Hz. Salih (as) toplumu içerisinde yaptığı bu davetin sonunda bir kısmı iman edip Müslüman olmuştu. İlk tepki bu olurken, toplumu içinde azgın ve şımarık zenginlerle yönetici kesim hem Hz. Salih'e (as) hemde ona iman etmiş müminlerle alay etmeye onlara sürekli sataşmaya hatta saldırmaya başladılar. Bu da onların kötü davranışlarını sürekli ilerlettiklerini göstermektedir.

"(Halkı ona dönüp): "Ey Salih, sen daha önce aramızda kendisine büyük umutlar beslenen biriydin. (Son derece zeki, akıllı ve dürüst birisi idin, seni bu halkın öncüsü olarak görüyorduk). Şimdi ne oldu da bizi atalarımızın taptıkları tanrılara tapmaktan vazgeçirmek istiyorsun? Doğrusu bizi çağırdığın dinden son derece şüphe ve kaygı içindeyiz" dediler." (Hud, 11/62).

"Dediler ki: "Herhalde Sen aşırı bir şekilde büyülenmişlerdensin. (Biz buna inanıyoruz). Sen de nihayet bizim gibi bir insansın. Eğer doğru söyleyenlerden isen haydi bir mucize (olağanüstü şeyler) getir (de görelim)." (eş-Şuarâ', 26/153-154).

Kavminin sermaye çevrelerinden bir kısmı ile bürokrat ve yöneticileri/Mele'ler Salih peygamberi bu şekilde susturmaya çalışırlarken, iman edenleri de kendi hallerine bırakmıyorlardı. Onlara yönelerek:

"Kavminden büyüklük taslayanların ileri gelenleri, aralarından zayıf görünen/mustaz'af müminlere dediler ki: "Siz, Sâlih'in, gerçekten Rabbi tarafından gönderilmiş bir peygamber olduğuna inanıyor musunuz?" Onlar da: "Evet, doğrusu biz onunla gönderilene iman edenleriz, dediler. Büyüklük taslayanlar: Biz, sizin iman ettiğiniz şeyi inkâr edenleriz, dediler." (el-A'râf, 7/75-76).

(Kendi aralarında ise şöyle söylendiler): "İçimizdeki bir insana mı uyacağız, o zaman biz sapıklık ve delilik etmiş oluruz. Kitap aramızda ona mı verilmiş. Hayır o yalancı ve şımarığın tekidir." Yarın kimin şımarık ve yalancı olduğunu görecekler." (Kamer, 24-26).

Müşrikler, Salih Peygamberden delil istediler. Allah da imtihan için onlara, değişik vasıflara sahip bir "dişi deve" gönderdiğini ifade ettik bun kur'ân-ı Kerim şöyle anlatır:

"Salih dedi ki: Ey kavmim! Eğer ben Rabbimden açık bir mucize üzerinde isem ve o bana tarafından bir rahmet bahşetmiş ise, ben Allah'a isyan ettiğim takdirde beni O'ndan (onun vereceği cezadan) kim kurtarabilir? Demek ki, siz bana zarar vermekten başka bir şey yapmıyorsunuz. Ey kavmim! İşte şu, Allah'ın (yarattıp dağdan çıkardığı) dişi devesi, sizin için isteyip durduğunuz bir mucizedir. Bırakın onu Allah'ın yer yüzünde (otlaklarında) otlasın. Ve ona kötü bir maksatla el sürmeyin, sonra sizi yakın bir azap yakalar." (Hud, 11/63-64). Başka bir surede farlık ibarelerle yüce Allah olayı bize şöyle anlatmaktadır:

"Salih, işte bu, (istediğiniz) dişi devedir. Su içmek hakkı belirli birgün onun, belirli bir gün de sizindir. Sakın ona bir kötülük etmeyin. Yoksa sizi büyük bir günün azabı yakalar, dedi." (eş-Şuarâ', 155-156),

"Düşünün ki, Allah sizi Ad kavminin yerine getirdi (ve onlara halef kıldı). Ovalarında köşkler kurup, dağlarında evler yontuyorsunuz. Allah'ın nimetlerini anın, yeryüzünde bozgunculuk yaparak fesad çıkarmayın, dedi." (el-A'râf, 7/74).

Hz. Salih'ın (as) azimli ve gayretli çalışmaları, onların isteklerine cesurca cevaplar verip istedikleri mucizeyi getirmesi toplum üzerinde önemli etkiler yapmıştı. Bu etkinin oluşturduğu ortam müstekbirlerin hiç hoşlarına gitmemiş, hem Salih (as) için hem de Allah'ın bir mucizesi olan deve için tuzak hazırlamaya kalkışmışlardı. Bu durumu cenab-ı Allah şöyle anlatır:

"O şehirde bozgunculuk yapan fakat ıslah etmeyen dokuz kişi vardı. Kendi aralarında Allah adına yemin ederek dediler ki: Ona ve aile halkına gece baskın yapalım; sonra da velisine: Ailesinin yok edilişinde bulunmadık, şüphesiz doğru söyleyenleriz, diyelim." (en-Neml, 48-49).

Bu dokuz kişi toplum içerisinde fesad çıkarmak isteyen yönetici aileden başkası değildi. Bütün inatlarına rağmen Hz. Salih'in halkı tevhid inancına davetini durduramayacaklarını ve artık Salih (as) ile başa çıkamayacaklarını anlayınca böylesi hileli ve hain bir yola başvurmuşlardı. Gerçekten de ihanetle kurulmuş bir tuzakla ansızın Hz. Salih ve ailesine baskın yapacaklardı. Hz. Salih ve ailesi birden tümüyle yokedilecek, olayı gören tanıklar olmayacağı için de suçlarını ispatlayacak bir delil de kalmayacaktı. Onlara göre asıl suçlu sadece Salih (as) olmasına rağmen, tüm aile fertleriyle birlikte öldürülmeliydi. Sadece suçlu kabul ettikleri kişi değil o ve bütün ailesi yok edilmelidir. Bu düşünce ve mantık küfrün ve zülmün mantığıdır. Tarihin hiç bir döneminde değişmemiş hep müşde edilmiştir.

Bu tuzağın hazırlığı karşısında mü'minlerin koruyucusu ve velisi olan Allah şöyle buyurmaktadır:

"Onlar böyle bir tuzak kurdular, Biz de kendileri farkında olmadan onların planlarını altüst ettik. İşte bak! Tuzaklarının sonu nice oldu: Onları da, kavimlerini de toptan helak ettik." (en-Neml, 26/50-51).

"Derken, dişi deveyi ayaklarından keserek öldürdüler ve Rablerinin emrine karşı büyüklenerek isyan ettiler. "Ey Sâlih, eğer hakikaten peygamber isen, bizi tehdit ettiğin (o azabı) bize getir! dediler. Bunun üzerine hemen onları, o sarsıntı yakaladı, yurtlarında diz üstü çökekaldılar. Sâlih de o zaman onlardan yüz çevirdi ve şöyle dedi: Ey kavmim! And olsun ki ben size Rabbimin sözünü tebliğ ettim ve size öğüt verdim, fakat siz öğüt verenleri sevmiyorsunuz." (el-A'râf, 7/77-79). Olayın son geldiği noktayı yüce rabbimiz Kitabında şöyle noktalar:

"Derken, o deveyi kestiler. Bunun üzerine Salih dedi ki: Yurdunuzda üç gün daha yaşayın. İşte bu, yalanlanmayacak olan kesin bir vaaddir. Azap emrimiz geldiğinde, Salih'i ve beraberindeki iman edenleri, tarafımızdan bir rahmet sayesinde o günün rezilliğinden kurtardık. Şüphesiz Rabbin güçlüdür, mutlak üstündür. O haksızlık ve zulüm yapanları korkunç bir çığlık yakaladı da yurtlarında dizüstü çöküp kaldılar. Sanki orada hiç yaşamamışlar gibi oldular. Bilin ki, Semud kavmi Rabbini inkâr etmişti. Bak işte, nasıl yok olup gittiler." (Hud, 11/65-68).

Semud toplumu Allah'ın dinine daveti red ederek ilahi azabı hak ettiler. Gelecek nesillere ibret olarak tarihte bir anı gibi kaldılar. Helak olmaları çok kötü bir sonuçtu. Bu ibretli peypamber kıssaları her zaman ve her dönem için birer ibret levhaları ve ilahî uyarılardır. Son peygamber Hz. Muhammed'den sonra mucize ve dünyada gerçekleşecek azap olmayacaktır. Ancak iman edip Allah'ın emirlerine uymayıp islamî hayat tarzının dışında bir hayat sürenlerin de ahiretteki sorgu ve cezadan kurtulmayacakları her an ve her dönemde bilinmeli ve hatırlanmalıdır.

"Semud kavminin helâkinde bir ibret vardır. Hani onlara: "Belirli bir süreye kadar dünyadan yararalanıp, geçinin!" denmişti. Onlarsa Rablerinin emrine karşı büyüklük tasladılar. Bunun üzerine kendilerini, bakıp dururlarken yıldırım çarptı. Artık onlar, ne kendi kendilerine ayağa kalkabildiler, ne de yardım gördüler." (ez-Zariyât, 51/43-45).

Hz. Salih'in (as) kıssası ile Peygamberler tarihinde bir dönem daha sona erip ulu'l-azm peygamberlerden ve özellikle tevhidin en büyük tebliğcilerinden, peygamberlerin atası olan Hz. İbrahim'in gelmesine zamanının yaklaştığını haber vermiş ve tebliğini yapacağı bir ortam için zemin hazırlanmıştı.

Prof. Dr. Ahmet Ağırakça

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.

YAZAR ARŞİVİ

Ahmet Ağırakça

Ahmet Ağırakça Diğer Yazıları