Filistinlilerin Osmanlı’ya gönderdiği ‘destek’ telgrafı

İsrail’in Filistinlilere yönelik katliama varan saldırılarının arttığı son günlerde sosyal medya üzerinden, "Filistinli Arapların geçmişte Türklere ihanet ettiği" iddiaları ortaya atıldı. Konuyla ilgili Devlet Arşivleri Başkanı Prof. Uğur Ünal, bir paylaşım yaparak iddiaların asılsız olduğunu belgeledi.

Yayınlanma Tarihi: 14.10.2023 15:46 Güncelleme Tarihi: 15.10.2023 13:30

Hamas'ın 7 Ekim'de başlattığı Aksa Tufanı Operasyonu'ndan sonra işgalci İsrail, savaş ilan etti ve sivil halkı, hastaneleri, okulları bombalayarak Filistinlilere katliama varan saldırılarda bulundu. Bir yandan enformasyon savaşı da veriliyor. 7 Ekim'den bu yana bir kesim tarafından sosyal medyada İsrail'i destekleyen kirli bir propaganda başlatıldı.

İsrail'in vahşi saldırılarını sözde meşru bir zemine oturtmak isteyenler, sosyal medyada kamuoyu oluşturmaya çalışıyor. Türkleri ve Arapları düşmanlaştırma amacı da güden bu iddialardan biri, Filistinli Arapların Osmanlı devrinde Türklere ihanet etmesiydi. Ancak bu kirli propaganda, arşiv kaydı ile çürütüldü.

Devlet Arşivleri Başkanı Prof. Uğur Ünal sosyal medya hesabından "Kardeşliğin kalp atışını duyacağımız tarihi bir telgraf" başlığıyla bu iddialara yanıt niteliğinde arşiv belgesi yayınladı. Tarihi telgraf paylaşımında I. Dünya Savaşı sırasında Filistinli Arapların, Türk Devleti Osmanlı'nın yanında olduğu, canları ve mallarıyla vatan müdafaasında bulunacaklarına dair ifadeleri yer aldı.

Peki, Filistin ile İsrail arasındaki bu savaş hali, yeni bir durum mu? Tabi ki hayır.

İlk önce bölgenin tarihine bakmamız gerekiyor. Filistin, geçmişi tarih öncesi döneme uzanan, asırlar boyunca pek çok medeniyete ev sahipliği yapan bir beldedir. Üç semavi din için de mukaddes sayılan Kudüs'ü de bünyesinde barındırır.

400 yıl boyunca Osmanlı Devleti'nin hüküm sürdüğü Filistin, 1896 yılında Theodor Herzl ile Siyonizmin hedefi oldu.

KANLI MEKTUP

Filistin toprakları üzerinde İsrail devletinin kurulmasına, Balfour Deklarasyonu adıyla da bilinen, Rothschild ve Balfour arasındaki yazışmalar sonucunda hazırlanan deklarasyon zemin oluşturdu.

Dönemin İngiltere Dışişleri Bakanı Arthur James Balfour, Siyonist hareketin önemli isimlerinden Baron Walter Rothschild'e 2 Kasım 1917'te yazdığı mektupta Filistin topraklarında Yahudilere bir "vatan" kurulmasını vadediyordu. Böylelikle İngiltere, I. Dünya Savaşı'na yeni girmiş Amerika Birleşik Devleti'nde güçlü olduğuna inandığı Yahudi diasporasını etkilemeyi amaçlıyordu.

Balfour Deklarasyonuyla Filistinliler yok sayılarak topraklarında Yahudiler için bir vatan vadedildi.

KATLİAMLARLA İSYANLAR BASTIRILDI

İngiliz General Edmund Allenby, Aralık 1917'de Kudüs'ü işgal ederek, Filistin'in Birinci Dünya Savaşı'nda yenilgiye uğrayan Osmanlı Devleti'ne bağlılığını sonlandırdı ve Siyonistlere hareket alanı açtı.

Filistinliler, 1920 ve 1930'larda direnç göstererek pek çok isyan çıkarmışlarsa da hem artarak devam eden Yahudi göçü hem de İngiliz ordusu ve Siyonist çeteler bu kalkışmaları çoğu zaman kanlı katliamlarla bastırmıştı.

BÜYÜK BİR YAHUDİ GÖÇÜ BAŞLATILDI

Balfour Deklarasyonu sonrasında, 1918 yılında Osmanlı askerleri Filistin'den çekildi. 1880 ile 1918 arasında Filistin'deki Yahudilerin sayısı 24 binden 65 bine, nüfusun yüzde 10'una çıktı.

İngiliz mandası altındaki Filistin'e 1920-1940 arası dönemde Yahudi göçü hız kazandı ve son olarak Avrupa'da İkinci Dünya Savaşı sırasında Yahudilere yönelik Nazilerin gerçekleştirdiği soykırım sebebiyle göç oranı giderek arttı.

Bu süreçte Filistinliler, topraklarındaki Yahudi nüfusun artışına karşı çıkmaya çalıştı. Ancak İngilizlerin manda yönetimini sonlandırarak Filistin'den çekilmesinin ardından, 1948 yılında Filistinlilerin Nekbe (Büyük Felaket) diye andığı İsrail devletinin kuruluşu gerçekleşti.

İngiltere Filistin'den çekildikten sonra İsrail'in kurulmasıyla işgal süreci daha da yoğunlaştı. Yüz binlerce Filistinli yurtlarından sürüldü, büyük can ve mal kayıpları yaşandı. İsrail, 1967'de Gazze'yi işgal etmesinden bir yıl sonra bölgeyi kontrol altına alacak pek çok stratejik noktada, Yahudi yerleşim birimi inşa etmeye başladı.

İsrail'in işgal, sürgün ve yerinden etme politikası günümüze kadar devam etti. 7 Kasım'da Hamas'ın başlattığı Aksa Tufanı operasyonunu fırsat bilerek de bölgedeki halkı tamamen silmek için katliamlara başladı. Gazze Şeridi'ne yaptığı saldırılarda 47'den fazla ailenin tüm üyeleri öldürdü.

İsrail, Gazze'ye uluslararası savaş hukukuna göre kullanımı yasak olan fosfor bombası kullandı.

Birleşmiş Milletler (BM) Filistinli Mültecilere Yardım Ajansının (UNRWA) merkezlerini boşaltması ve hizmetlerini durdurmasının ardından Gazze'nin kuzeyindeki nüfusun yüzde 70'i sağlık hizmetlerinden mahrum kaldı. Şehrin, elektrik, su ve yakıtı kesildi.

İsrail savaş uçakları, abluka altındaki Gazze Şeridi'nde yerinden edilmiş insanların oluşturduğu konvoyu bombaladı, en az 70 kişi vefat etti.

Savaş 9. gününde sürüyor. Ancak Avrupa devletleri yaşanan vahşete karşı üç maymunu oynamaya ve İsrail tüm dünyanın gözü önünde katliam yapmaya devam ediyor.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.