Mevlana yaşasaydı bugün bize ne söylerdi?
Mevlevilik insanın manevi yönünü imar ve takviye eden yollardan birisidir. Ana yol elbette İslam'dır. Lakin tasavvuf, İslam'ın boyutlarından birisidir. Yabancısı değildir. Allah'a giden tali ve kişisel yollar nefesler adedi kadar çoktur. Bunun delili şudur ki, Allah rehber olarak gönderdiği Kur'an'da 'biz size şah damarından daha yakınız' buyurmaktadır. Kul Allah'a dua ile açılır, iltica eder ve ona sığınmakta huzur bulur. Mevlana'nın mirası peygamberlerin mirasından mülhemdir, maduttur. Kulluhum min resulillahi mültemisun. Herkes kaynağını Resulullah'tan devşirir ve alır. Bunun için evliyaların kerameti peygamberlerin mucizesidir yani ona delalet eder denilmiştir. Kerametler tali mertebede mucizelerdir. Abdulkadir-i Geylani'den menkul bir söz vardır: 'Kıyamet öncesi zamanın son kertesinde bütün yollar biter, sona erer ama bizim yolumuz bakidir, ayakta kalır, devam eder' şeklindedir. Yani Kadirilik mahfuz olarak izmihlale uğramadan yoluna devam edecektir. Bu söz, muakkiplerine, yolunun saliklerine bir tesellidir, müjdedir. Havf ile reca / umut ile korku makamlarından ve kefelerinden recaya müteallik bir sözdür. Belki bunda onun naz makamında olmasının da payı vardır. Kim bilir?
Müteşerri yani şeriattan teferri eden ve kollara ayrılan tarikatların kaynağı Kur'an ve Sünnettir. Cüneyd'in yolu da budur. Mevlana da sürekli olarak Cüneyd'e göndermede bulunmaktadır. Cüneyd tarikatların pir-i muganıdır. Tasavvuf edebiyatında aşkın asıl sahibi, aşkı dağıtan ve pay eden kişi anlamına gelir. Cüneyd-i Bağdadi bu anlamda hem yöntem hem de pratik olarak serçeşmedir, ana trafodur. Geride asırları etkileyen bir nefes ve iz bırakmıştır. Tasavvuf günümüze ne anlam yükler? Veya bize nasıl hitap eder? Tasavvuf asırlardan süzülüp gelen bir mana ırmağıdır. Tezkiyeden müstağni bir İslami anlayış düşünülemez. Öyle ise bu boyutta da sürekli bir yenilenme olmalı ve canlı kalmalıdır. Ruhlarımızı ancak böyle diri tutabiliriz. Lakin bu ilacın kullanımı ve dozu asırdan asra değişebilir. Asrımızda şeriatın zahiri de batını da ihmale uğramıştır. Kısaca şeriat da tarikat da ihmale uğramıştır. Yer yer de dejenere olmuştur. Dağınıklığımız ve perişanlığımız da bundan ileri gelmektedir. Öyle ise bu boyutumuzu yeniden tamir etmeliyiz.
Mevlevilik de çarpıklıktan nasibini ve payını almıştır. Bu anlamda iki afet ile karşı karşıya bulunmaktadır. Bu afetlerden veya ifrat ve tefrit basamaklarından birisi dünyevileştirilmesidir. Buna metalaştırma da diyebiliriz. Bütün değerler gibi o da yozlaştırmadan payını alıyor. İkinci tehlike ise temas ettiğimiz gibi müteşerri olmayan anlayıştır. Mevlevilikten şeriat kalıbını çekerseniz geride ne yöne çekerseniz o yöne giden tanımsız bir Mevlevilik anlayışı kalır. Nitekim Mevlevilik adına bazıları böyle yapıyor. Bu da Mevlevilik içinde batinilik boyutunun işletilmesine dayanmaktadır. İslam geleneği veya şeriat boyutuyla münasebetinden çok diğer harici geleneklerle veya Budizm gibi öğretilerle birlikte anılmasıdır. Halbuki Mevlana kendisini böyle tarif etmiyor. Başka geleneklere saygılı olmak başka benimsemek daha başka olmalıdır. Ezeli hikmette buluşma noktaları yakalanabilir. Lakin Mevlana İslam çocuğudur ve asrının Ahmed'i ve Cüneyd'i'dir. Bu boyutlarıyla kavrayamayanlar Mevlana'yı tahrif ederler.
Şeb-i Arus ya da vuslat günü veya gecesi her yıl Konya'da idrak edilmektedir. Lakin o buluşma tarifi olarak, başka bir noktaya işaret etmektedir.
Ba'd ez vefat türbet-men der zemîn mecûy
Der sînehâ-yı merüm-i ârif mezâr-ı mâast
Ölümümden sonra türbemi yerde arama
Benim mezarım âriflerin gönülleridir.
Mustafa Özcan
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Dünyanın yeni merkezi (15.12.2025)
- Rusların Paralel İslam’ı (13.12.2025)
- Emevi Camii'nde kurtuluş günü hutbesi (08.12.2025)
- Kaderin döngüleri (08.12.2025)
- Taha Yasin Ramazan’dan Barzani’ye (04.12.2025)
- Arapların azlığı, Müslümanların çokluğu (01.12.2025)
- Papa köklerini arıyor (29.11.2025)
- Avrasya’dan Afrika’ya, Rus yayılmacılığı (28.11.2025)