Zekeriya Erdim

Bir FETÖ, bin FETÖ hikayesi

Edebi tür olarak, hikâye; "yaşanmış ya da yaşanması mümkün olan olaylar" demektir. Burada, üzerinde durmaya çalışacağımız konu; her iki anlamı da ihtiva etmektedir.

Öncelikle kişileri, kurumları, olayları, durumları "değerlendirme ve dile getirme biçimi" hakkında; zaman zaman, hatta sık sık karşılaştığımız arızalı yaklaşımları hatırlayalım ve hatırlatalım. Eğer başarabilirsek; biz, dünyaya ve içindekilere, bu yanlışlara düşmeden, doğru bir pencereden bakalım.

Birincisi; söylenmesi gereken yerde susup, susulması gereken yerde söylemek. İlgilileri, yerinde ve zamanında "ikaz" etmek yerine; arkadan konuşup "gıybet" yumağını büyüterek, fitneyi körüklemek.

İkincisi; "işine geldiği gibi" okuma, anlama ve anlatma kurnazlığı. Sözün ya da hareketin önünü, arkasını kırpıp; eksik bilgi ile algı oluşturma ve hüküm verme haylazlığı.

Bir de bilerek, isteyerek farklı gösterip; olayı, durumu "çarpıtma" yahut "istismar" etme ciheti var. Bir başka ifadeyle, buna; "suret-i haktan görünüp batıla hizmet etme" diyorlar.

Geçtiğimiz günlerde; bize bütün bunları hatırlatan bir örneğe şahit olduk. Muhtemel tehlikelere dikkat çekerek, devleti ve milleti uyandırmaya çalışan bir ilim adamına yapılanları görüp; hayret ve dehşet içinde kaldık.

HAKİKATİ SÖYLEMENİN BEDELİ

15 Temmuz hain darbe girişiminin ve şanlı halk direnişinin dördüncü yıl dönümü münasebetiyle; TRT televizyonu tarafından, özel bir program yapıldı. Söz konusu programa; Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Köse hocamız da katıldı.

Bu vesileyle; devlet ve millet olarak, 15 Temmuz'dan yeteri kadar "ibret" almadığımızı ve "ders" çıkarmadığımızı söyledi. Farkında olma ve sorumluluk duyma halinin dışa yansıması olarak; "Bir FETÖ gitti, bin FETÖ geliyor" dedi.

Aslında bu; toplumun önemli bir kesiminin perde arkasında kaynayan yahut fokurdayan "sızlanma" ve "söylenme" durumlarını, sloganlaştırıp perde önünde özetleme anlamına geliyordu. Ayrıca, bir istatistiki bilgiden ve sayısal veriden ziyade; "benzerlik" ve "çokluk" ifade ediliyor, aynı hatalar tekrar edilmesin ve aynı hallere yeniden düşülmesin diye dikkat çekiliyordu.

Bunun üzerine; yoğun ve yaygın bir "linç kampanyası" başlatıldı. Kendisiyle birlikte, eşine ve çocuklarına da dil uzatıldı.

Bir yandan, Ferman Karaçam dostumuzun veciz ifadesiyle; "Sosyal medya denilen yarasalar mağarasının izbe kovuklarına gizlenmiş FETÖ artıkları, kendilerini suret-i haktanmış gibi göstererek Ali Hoca'yı linç etmeye kalkıştılar". Öte yandan, cemaatini yegâne "fırka-i nâciye" ve liderini yahut mürşidini biricik "gavsu'l-âzam" gibi gören, nasırına basılmış veya yarası kanatılmış kimselerin refleksiyle feryat eden bazı çevreler; aynı cephede saf tutup, yıpratma kampanyasına katıldılar.

Sakalsız, bıyıksız olmasını delil gösterip; dinini, imanını sorgulayanlar oldu. "Laik, seküler, tasavvuf düşmanı, ehl-i sünnet karşıtı" gibi ağır ithamlarda ve iddialarda bulunuldu.

Oysa biz biliyoruz ki; kelimenin tam anlamıyla sağlam ve güvenilir bir Müslümandır. Kendisinin, ailesinin, yakın çevresinin; kitabı yazılacak kadar anlamlı ve değerli bir din, devlet, vatan, millet mücadelesi geçmişi vardır.

Allah ve kul indinde şahitlik ederiz ki; sahih iman, salih amel, sağlam duruş niyeti ve gayreti içindedir. Farkında olduğu kadar sorumluluk hissedip, görevini hakkıyla yerine getirerek; vebal riskinden uzak durmanın ve mümkün mertebe rıza-i ilahiyi bulmanın peşindedir.

BU İLK VE TEK UYARI DEĞİLDİ

Aslında, FETÖ benzeri oluşumlar ve 15 Temmuz cinsi kalkışmalar konusunda; bu ilk ve tek uyarı değildi. Muhtelif kişiler ve kurumlar tarafından, değişik zamanlarda ve zeminlerde; tehlikelere dikkat çekildi, endişeler dile getirildi.

Mesela, 2014 yılında, söz konusu örgütün henüz "paralel yapı" olarak tanımlandığı günlerde; İstanbul'da, Haliç Kongre Merkezi'nde, bir "Milli İrade Platformu" toplantısı yapıldı. Yüz elli sivil toplum kuruluşundan, üç yüz temsilcinin bulunduğu bir ortamda; dönemin Başbakanı'nın giriş konuşmasından sonra, büyük ölçekli vakıfların ve derneklerin başkanlarına mikrofon uzatıldı.

Orada konuşan kanaat önderlerinden biri; önemli mesajlar vermişti. Bir yandan, "her hal ve şart altında milli iradenin yanında olunacağı" vurgusunu yapmış; öte yandan, "Bir paralel yapının vesayetinden kurtulmaya çalışırken başka paralel yapıların tezgâhlarına, tuzaklarına düşmek istemiyoruz; bu konuda gereken tedbirler alınsın" demişti.

Ayrıca, bu olayda ortaya çıkan linç kültürünün; yakın geçmişte yaşanmış başka örnekleri de var. Kendi doğrularının dışında kalanları "din dışı" ilan edenler; ilim ve irfan ehli insanları itibarsızlaştırıp, konuşmaktan ve yazmaktan men etmeye çalışıyorlar.

Onlar; birkaç yıl önce, dönemin Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez hocaya da aynı şeyleri yapmışlardı. "Bu makama, bundan daha tehlikeli birinin gelmediği" iddiasında bulunmuş; "dine, devlete, vatana, millete, ulemaya, ehl-i sünnete sadık olmadığı" iftirasını atmışlardı.

Kur'an Çalışmaları Vakfı tarafından gerçekleştirilen "Hayatın Anlamı İman" konulu sempozyum; organize bir şekilde sabote edilmişti. Mekân tahsisi yapan belediyeye tepki telefonları yağdırılarak ve yönlendirilmiş ekiplerle salon basılarak; ilahiyat hocası tebliğcilerin, tebliğlerini sunmaları engellenmişti.

Bu hal ve gidiş; kıvılcımı yangına dönüştürüp ormanı yaktıracak ve bizi "kolay yutulur lokmalar" durumuna düşürüp birilerinin iştahını kabartacak kadar tehlikelidir. Farkında olunmazsa ve tedbiri alınmazsa; geçmişte yaşananlar, gelecekte de aynen yaşanabilir.

Eğer samimi isek; hepimiz, Kur'an ve Sünnet zemininde buluşalım. Yalanı, dolanı, hileyi, hurdayı, ithamı, iftirayı, hurafeyi, menkıbeyi bir kenara bırakıp; bizi sırat-ı müstakime ulaştıracak hakkı ve hakikati konuşalım.

Zekeriya Erdim

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.