Sahveden mihneye doğru
Uyanış çileye dönüşür mü? Elbette dönüşür ve bir kırılma geçirebilir. Ömer Öztürkmen'in daima hatırladığım bir kitabı daha doğrusu bir başlığı vardır. İslam Gözyaşı Medeniyeti. Sahveden mihneye giden bir yol var ve bu oynak bir zemine işaret eder. Kısaca dindarlar zaman zaman çile dönemleri ile yoğrulurlar. Tarih gibi devletlerin akışı da mustatil bir çizgi izlemez, takip etmez. Bilakis dairevidir. Yani dönüşümlüdür ve tekerrür eder. Tek düze seyretmez. Bu da insanlığın imtihan sırrıdır. Kabe hadisesi veya baskınıyla ilgili olayları elediğimizde aynı tarihi süreçle karşılaşıyoruz. Kral Faysal'dan önceki Kral Suud mizacı ve tabiatı gereği dindar olsa bile bunu günlük hayatına pek yansıtmamıştır. Devlet işlerine pek aksettirmemiştir. Onun döneminde Nasırcı dalga ülkede kendisine zemin bulabilmiştir. Kabe'de namaz vakitlerinde ancak bir kaç saf bulunabilmektedir.
Prof. Said Bin Nasır el Gamidi içeriden bir bakışla ve analizle birlikte Suud ailesinin bazen dini kullandığını lakin genel olarak dindarlıklarında samimi olduklarına temas etmiştir. Faysal dönemi devlet bazında bir sahve dönemidir. Suud Devleti genelde iki akım arasında kalmıştır. Bunlardan birisi Körfez savaşlarıyla birlikte ortaya çıkan devletçi dini anlayıştır. Bunun iki temsilci unsuru vardır, Camiye ile Medhaliye. Bunlar genellikle tarihe atıfla güncellenmiş Mürcie çizgisi olarak anılıyorlar. Bunların veya devlet katında bunları üreten ve kullanan atmosferin samimi olduğunu söyleyemeyiz.
Öteki dalga ise tarihteki Harici anlayışı temsil eder ve akla getirir. Kabe baskınını düzenleyen Cüheyman ve arkadaşları bu anlayışı temsil eder. Birinci akım devletçi akımdır. Kabile anlayışında olduğu gibi hak ve batılda devlet çizgisini desteklemeyi itiyat haline getirenlerdir. Camiye ve Medhaliye akımları olarak bilinirler. Bu akımlar devletin meşruiyetinin ötesine geçerek her ne pahasına olursa olsun devleti savunan zümrelerdir. Bir de devlet karşıtı akım vardır. Bunlar Suud İhvanı'nın ikiye ayrılmasıyla ortaya çıkmıştır. Kabe baskınıyla birlikte ete kemiğe bürünmüştür. Cüheyman ile anılan bu akım rejim karşıtıdır. Bununla birlikte bunlar bir örgüt (tanzim) değil bilakis bir bileşke veya topluluktur (tecemmü). Cüheyman el Uteybi Mısır'da bir kalkışmaya imza atan Abdusselam Ferec'e de benzetilebilir.
Ortada ise kibaru'l ulema vardır ve bunlar metin dışına çıkmayan seçkin bir zümredir. İbni Useymin Abdullatif Al-i Şeyh ve Abdulaziz Bin Baz gibiler tarafından temsil edilirler. Genellikle yufka yürekli ve yardımsever oluşuyla tanınan Abdülaziz bin Baz takdir toplamıştır. Cüheyman ve peşine takılanlar Kabe'de Müslümanların böğrüne silah doğrultan garip ve nev-i şahsına münhasır bir topluluktur. Mesiyanik ve Mehdici yanları öne çıkar. Ebul Hasan en Nedevi'nin ifadesiyle tarih boyunca Mehdici akımlar yıkıcı rol oynamışlardır. Ufku ve enseyi karartmışlardır. Fitne ve kargaşa iklimine hizmet etmişlerdir. Başkalarıyla kaynaşmazlar. Yol haritasını genellikle gaybiyat ve rüyalar üzerine kurarlar. Bu nedenle de kısmen batini sayılırlar. Kabe baskını ABD'deki Waco hadisesine benzerdir ve Mehdi iddiasıyla Harem-i Şerifi basan Cuheyman el-Uteybi bir yönüyle Davidianlar topluluğunun manevi lideri Vernon Howell'e benzemektedir ki bilahare kendisine Zülkarneyn/Koresh yakıştırması yapmıştır. Taraftarlarınca David Koresh olarak anılmıştır.
Geniş havzasıyla Evanjelik bir anlayışı temsil etmektedir. Nitekim İsrail basınının da (mesela Jerusalem Post) yazdığı gibi kimi destekçi kafadarlar Trump'ı da beklenen Zülkarneyn olarak görüyorlar ve anıyorlar. Bu yönüyle Vernon Howell'in halefi sayılabilir.
Davidianlar 1980'lerin ortalarında bir güç mücadelesine girdi ve on yılın sonunda Vernon Howell (sonradan David Koresh olarak anılacaktır) kazan kaldırdı ve taraftarlarıyla birlikte silahlandı ve Waco kasabasında kıstırıldıktan sonra tasfiye edildi. Tipik olarak Kabe baskını da benzeri bir hadisedir. Daha önce aralarına girmiş olan Prof. Said Bin Nasır el Gamidi'nin ifadesiyle bunlar baskın öncesinde ülkenin Yemen sınırlarında Tihame veya Asir bölgesinde yüksek tepelerde silah talimi yapmışlardır. Silahlı kalkışmayı kurgulamışlar ve buna hazırlık yapmışlardır.
Bu da rejimin topyekun İslamcılarla ters düşmesine neden olmuştur. Sahve dalgasının önünü kesmek için elebaşlarını içeri atmış ve aman vermemiştir. Sahve akımının önderleri Sefer el Havali, Selman Avde, İvad Karni, Saad el Fakih gibi isimlerden oluşmuştur. Akım olarak İhvan ile Selefi dalgaları buluşturmuştur. Üç-dört gelişme devleti huzursuz etmiştir.
Cüheyman el Uteybi'nin Kabe'de silahlı kalkışması, İran Devrimi, Afgan cihadı ve 1981 yılında Enver Sedat'ın öldürülmesi. Bunlar devletin gözünü korkutmuştur. Daha önce İslami uyanış karşısında geniş davranan rejim kalkanı tersine çevirmiştir.
Kısaca, Muhammed Bin Selman dönemi Faysal döneminin asimetrisi olmuştur. Böylece Suudi Arabistan iki uç arasında 180 derecelik açısını tamamlıyor.
Mustafa Özcan
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.