Zekeriya Erdim

Gaza gelenler, toza girenler

Bilindiği gibi maddenin katı, sıvı ve gaz hali vardır. İçinde bulunduğu ortamın ısısı arttıkça; katıdan sıvıya, sıvıdan gaza dönüşerek esner, genişler, dağılır.

Bir de "gaza gelme" yahut "dolduruşa gelme" deyimi var. İnsanlar hakka ve hakikate uygun olmayan şeylere inandıkları ya da inandırıldıkları zaman; içine hava doldurulmuş balonlar gibi, kontrolsüz bir şekilde uçup gidiyorlar.

Bu hal; halk dilinde ve kültüründe, değişik şekillerde yer almış. Atasözlerine, vecizelere, kıssalara, fıkralara dönüştürülerek; insanlar, "kontrolü kaybetme" tehlikesine karşı uyarılmış.

Bir atasözüne göre; "Cömert derler, maldan ederler; yiğit derler, candan ederler". İnsanları ve toplumları yalandan yere överek, taltif ederek; tezgâha getirir, tuzağa düşürürler.

Meşhur Karadeniz fıkrasına göre; Temel ile Dursun, bir politikacının meydan konuşmasını dinliyormuş. Adam, mangalda kül bırakmayacak şekilde esip yağıyor; kelimenin tam anlamıyla, kalabalığa gaz veriyormuş.

Temel bu konuşmadan etkilenip, gaza gelmiş. Arkadaşı Dursun'a dönüp; "Ula uşağım, karar verdim ben de politikacı olmaya" demiş.

Bunun üzerine, Dursun O'na; "Ula sen deli misin?" diye sormuş. Çünkü, gaza gelip hesapsız kitapsız hareket etmenin; aklı çöpe atarak "toza girmek" anlamına geldiğini biliyormuş.

Ne yazık ki; Adem ile Havva'dan beri, bu yanlışı yapıyoruz. Nefsimizin aklımızı başımızdan alan abartılı heveslerine, şeytanın günahları süslü gösteren fısıltılı seslerine aldanıp; gaza geliyor, toza giriyor, kendi kendimize kazık atıyoruz.

Bu tuzağa düşenler; her türlü aldanmaya ve aldatılmaya müsait hale geliyor. Kişiler ve kurumlar, ülkeler ve toplumlar aleyhine yapılan kışkırtmaların, kalkışmaların; "kurşun askerler" ve "kör kurbanlar" kadrosuna dâhil oluyor.

Reklamla, tanıtımla kitleleri gaza getirip; ucuz malı ya da hizmeti, müşteriye pahalı fiyata satıyorlar. Hatta, aslında ihtiyaç olmayan bir şeyin zaruri ihtiyaç olduğuna inandırıp, satış rekorları kırarak; servetlerine servet katıyorlar.

Medya sektörü; reytingini yükseltmek için, dokuz takla atıyor. Her türlü tozu, dumanı kullanarak; bakış açımızı daraltıyor, görüş mesafemizi kısaltıyor.

Bazı sosyal ve siyasal yapıların, tabanlarını genişletmek ve taraftarları ile bağlarını kuvvetlendirmek için kullandıkları metotlardan biri; gaza getirerek, harekete geçirmek. Onları, kayıtsız şartsız tabi olan bağlılar ve bağımlılar haline getirmek.

Bu noktadan sonra; araştırma, soruşturma, tahkik etme, doğrulama özellikleri dumura uğrar ve devre dışı kalır. Merkezden "rakip" ya da "düşman" diye tanımlanan herkese; aşkla, şevkle ve ölçüsüzce saldırılır.

Yakın geçmişte yaşadığımız 15 Temmuz darbe, işgal, iç savaş kalkışmasının geri planında; böyle bir kitle vardı. Piramidin yukarısındakiler "ihanet" içindeydiler, ortasındakiler "ticaret" peşindeydiler; geniş kesimi oluşturan aşağıdakiler ise "ibadet" yaptıklarına inanıyorlardı.

Onlara, karşılık olarak "cennet" sözü verilmişti. Eylemlerinin kodlarını ve komutlarını oluşturan söylemler; "vatan, millet, din, devlet, hayır, hizmet" gibi kelimelerle, kavramlarla süslenerek etkili hale getirilmişti.

Söz konusu tehlike; tamamen bertaraf edilmiş değildir. Bu ve benzeri yapıların uyutulmuş yahut uyuşturulmuş hücreleri; beklenmedik bir zamanda, uyandırılıp harekete geçirilebilir.

Köklü çözüm için; "ferdi murakabe, sosyal murakabe, siyasi murakabe, idari murakabe, ilahi murakabe" mekanizmaları aktif ve verimli çalıştırılmalı. İnsanlar; hakkı batıldan, iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan, dostu düşmandan ayırt edebilecek bilgi ve bilinç, iman ve idrak seviyesine ulaştırılmalı.

Bugün, geçici maslahatlar yüzünden hasıraltı edersek; yarın, daha büyük bir tehlikeyle yüz yüze gelebiliriz. Şimdi, atın "hasta olduğunu" söylemezsek; sonra, "öldüğünü" söylemek zorunda kalabiliriz.

Adam tutmak, parti tutmak, takım tutmak, bir cemaatin ya da sivil toplum kuruluşunun mensubu olmak gibi olaylar, durumlar; gözlerimizin ve gönüllerimizin önüne perde çekmesinler. Özellikle yetişme çağındaki çocukları ve gençleri, evde-okulda-toplumda öyle aydınlatalım ki; hayatlarının hiçbir safhasında, gaza gelip toza girerek yoldan çıkmasınlar.

Zekeriya Erdim

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.