Zekeriya Erdim

Eğitimde “Tercih Hakkı”nı Kim, Nasıl Kullanmalı?

İnsanları diğer canlılardan ayıran, farklı kılan en önemli özellik; "irade" (seçme, tercih etme hakkı) sahibi olmalarıdır. Herhangi bir kişinin hayatı ve hikayesi; yaşadıkça yaptığı temel tercihlerin sonucu veya toplamıdır.

Bu, bizim için; hem "yetki", hem de "sorumluluk" anlamına gelir. Çünkü, dünya ve ahiret hayatımız açısından; doğru tercihler her bakımdan abad edebilir, yanlış tercihler şeş cihetle berbat bir duruma düşürebilir.

Bazı tercihlerin etkisi, katkısı, süreci, sonucu geçicidir; değiştirilmesi, dönüştürülmesi imkanlar ve ihtimaller dahilindedir. Bunun için bir bedel ödenmesi gerekirse; göze alınabilir, üstesinden gelinebilir.

Bazı tercihler ise; kalıcı izler bırakırlar ve telafisi imkansız sonuçlar doğururlar. Kararlarımız ve kabullerimiz kaderlerimiz haline gelir; hayatımızın bölünmez parçaları olurlar.

Şimdilerde, kimi ülkelerin toplam nüfusundan daha fazla çocuk ve genç; bir yol ayrımına doğru koşuyorlar. Anaokulu'ndan İlkokul'a, İlkokul'dan Ortaokul'a, Ortaokul'dan Lise'ye, Lise'den Üniversite'ye geçiş yapmanın telaşını yaşıyoralar.

İşte bu noktada; "Eğitimde tercih hakkını kim, nasıl kullanmalı?" sorusunu yeniden sormamız gerekiyor. Kişisel, kurumsal, toplumsal maslahatlarımız açısından; mümkün olabilecek en doğru cevapları vermemiz gerekiyor.

Alan, Bölüm, Branş Tercihi

Görünen, bilinen o ki; kirpi yavrusunu "pamuğum" diye sevebilir. Karga, yavrusunu "şahin" gibi görebilir. Ama, bu algıyı esas alarak rol biçmeye, kimlik seçmeye kalkışırlarsa; yanlış yapmış olurlar. Sevdikleri, değer verdikleri, hatta kendi canlarından bile aziz bildikleri yavrularını; körü körüne riske atmış olurlar.

Bir konuda doğru tercih yapabilmenin birinci şartı; değerlendirmeye esas olacak ve ışık tutup yolumuzu aydınatacak gerekli, yeterli bilgilere ulaşmaktır. İkinci şart ise; bu bilgiler ışığında enine boyuna tahliller yapıp, doğruların içinden en doğruyu seçmeye çalışmaktır.

Gerekli bilginin birinci bölümü; yapılacak tercihin doğrudan muhatabı olacak çocuğun, gencin "madeni"nin keşfedilmesidir. İkinci bölümü ise; o madenin (ilginin, yeteneğin) ihtiyaç olduğu, itibar gördüğü alanın, bölümün, branşın belirlenmesi ve o tarafa doğru yönlendirilmesidir.

Şüphesiz o alanla, bölümle, branşla ilgili seçeneklerin birbirleriyle karşılaştırılarak avantajları ve dezavantajları bakımından kıyaslanması; başka bir değerlendirme safhası ve sürecidir. Birincisi, ana güzergahın belirlenmesi; ikincisi, varılmak istenen nokta adresin tesbit edilmesi anlamına gelir.

Değerlendirme Ehliyeti

Aslında, Allah indinde de kul indinde de yetkili ve sorumlu varlık olan insanın; kendi hayatı ile ilgili temel kararları kendisinin alması en doğrusudur. O zaman; kendisine verilen özgür iradeyi, özgürce kullanmış olur.

Ancak, ergenlik çağındaki çocuk ve genç; genellikle maymun iştahlıdır. Kendisine uygun olan benliği, kimliği, kişiliği bulup almak için denemeler yapar; değişik duyguları, düşünceleri, davranışları kıyafet değiştirir gibi sık sık giyinir ve çıkarır.

Yetişkinler ise; daha çok, kendilerine uygun olanı tercih etme eğilimi içindedirler. Bir başka ifadeyle; hayallerini, çocukların ve gençlerin şahsında hayata geçirmenin peşindedirler.

Bu durumda doğru tercih yapmanın yolu; uzman kişilere ve kurumlara gitmektir. Ehline danışarak, bir bilenle konuşarak; yapılacak değerlendirmelere ve yönlendirmelere itibar etmektir.

Atalarımız, boşuna mı demişler; "Ekmeği fırıncıdan al, bir ekmek de üste ver" diye. Ağzı olan konuşacak, herkes her konuda belirleyici olacaksa; hayatın bütün alanlarında ve konularında, bunca uzmanlaşma, ihtisaslaşma niye?

Bir İkna Seansı

Yıllar önce, bizim üniversite tercihi yaptığımız günlerde; rahmetli babam, Kabataş Erkek Lisesi'nde bekçi olarak çalışıyordu. Kendisi İlkokul diplomasını sonradan almış bir okur-yazardı ama; mürekkep yalamış insanların içinde bulunduğu için, eğitimin değerini biliyordu.

Benim fıtri eğilimim; Edebiyet Fakültesi'nin Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nden yanaydı. Babamın aklı ise; Fen Fakültesi'nin Fizik, Kimya, Matematik Bölümleri'nden birine kaydı.

Bir gün işyerine ziyaretine gittiğimde; kendimi Okul'un Fen-Matematik grubu öğretmenlerinin ortasında buldum. Uzunca bir ikna seansının içinde; Anadolu'dan yeni gelmiş, toy bir delikanlı olarak, feleğin çemberinden geçmiş tecrübeli adamlara karşı, kendimi ve tercihimi savunmak zorunda kaldım.

O gün bugündür; Fen-Matematik grubu derslerine ve öğretmenlerine karşı, üstü örtülü bir antipati duyuyorum. İsteğimle, irademle elde ettiğim bölümümü ve branşımı ise; artan ama eksilmeyen, kenetlenen ama kesilmeyen bir duygu ile seviyorum.

Bir İnat Macerası

Yıllar sonra, bizim öğrencilerimizin üniversite tercihi yapmaya başladıkları günlerde; bir oğlumuzun yüksek tahsil ve terbiye görmüş babası, onu hiç istemediği bir alana zorladı. Rüyalarını bile süsleyen, tek tercihini elinin tersiyle itip; altın tepsi ile sunsalar dahi istemeyeceği bir bölüme yolladı.

İlk iki yıl, içi dışı kan ağlayarak; babasının isteğine ve iradesine boyun eğdi. Üçüncü yılın ortalarında; artık bıçak kemiğe dayandı ve bunalıma girdi.

İş öyle bir noktaya geldi ki; iyi niyetinden hiç şüphe etmediğimiz baba, oğlu ile ona yakıştırdığı yahut yapıştırdığı alan, bölüm, branş arasında tercih yapmak zorunda kaldı. O, inadından vaz geçip özgür bıraktı; oğlu, yeniden dershaneye gidip sınava girme kararı aldı.

Üç yıl aradan sonra; hayalini, kuyruğundan yakalamayı başardı. Gözlerindeki ışıltı geri geldi; hücrelerini, dokularını, organlarını ve organizmasını yeniden yaşama sevinci sardı.

Doğru Tercih Hayat Kurtarır

İnsan; istediklerini elde edebildiği, ihtiyaçlarını giderebildiği, ideallerine ulaşabildiği, kendisini yahut hayallerini gerçekleştirebildiği ölçüde vardır. Helal dairesi içinde olmak ve kalmak şartıyla; doğru tercih hayat kurtarır.

Her yaş ve seviyedeki insan, hayatın bütün alanlarında ve konularında, mutlu ve başarılı olmak için; genelde türünün, özelde kendi şahsının yaratılış-var oluş gayesini doğru tespit edip, onu "sırat-ı müstakim" (dosdoğru yol) bilmelidir. Annelerin ve babaların, öğretmenlerin ve idarecilerin, çocuklarla ve gençlerle ilgili temel tercihi; onların yerine karar vermek değil, onların kendilerine uygun olan tercihi yapmalarına yardımcı olmaktır.

Unutmayalım ki; dünyevi ve uhrevi sınavların tamamına, herkes kendisi girecek. Amel defteri ayrı tutulduğu gibi; mahşer gününde, hesaplar da ayrı verilecek.

Zekeriya Erdim

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.