Zekeriya Erdim

Gelecek öngörüsü

Bizim kültür ve medeniyet geleneğimizde; "dün, bugün, yarın" dengesi ve denklemi var. Kişiler ve kurumlar, ülkeler ve toplumlar; geçmiş zamanı "ibra", şimdiki zamanı "ihya", gelecek zamanı "inşa" ederek yaşamaya ve yaşatmaya çalışıyorlar.

Ancak; hayat hikâyemiz, dünyada başlayıp dünyada bitmiyor. Bu iki kapılı handa; ezelden gelenler, ebede doğru gidiyor.

Yaşadığımız her anın; "öncesi" ile birlikte, "sonrası" da oluyor. Onun için; hemen herkes, kendisini bir "gelecek öngörüsü" içinde buluyor.

Sözlüklerin tarifine, tanımına göre, öngörü; "geleceği tahmin etme, olabilecekleri önceden kestirip ona göre vaziyet alma" anlamına gelir. Bu yeteneğe yahut yeterliliğe sahip olan kimselere; "ileri görüşlü" denir.

Eskiler buna, "feraset" yahut "basiret" diyorlardı. Derinlikli, kapsayıcı, kuşatıcı anlayış, kavrayış ve sezgi gücünün; akıl ve gönül zenginliğine sahip müminlerin, ortak vasıflarından biri olduğunu söylüyorlardı.

Aslında, "feraset" kelimesi; "at" anlamındaki "feres" kökünden gelir. Atların, 350 derecelik bakış açısına sahip oldukları bilinir.

Ferasetli yahut ileri görüşlü insan; sadece önünü değil, bütün yanlarını ve yönlerini görür. Sadece "baş gözü" ile değil, "gönül gözü" ile de bakarak yürür.

Rabbimiz, Enfal sûresi ayet 29'da; "Ey iman edenler! Eğer Allah'a karşı gelmekten sakınırsanız; O, size, iyiyi kötüden ayırt etmenizi sağlayacak bir anlayış ve kavrayış kabiliyeti verir" diyor. En'âm sûresi ayet 104'te ise; hak ile batıl arasındaki farkı görmemiz için, "basiret"(idrak kabiliyeti) verildiğini söylüyor.

Hz. Muhammed'in (sav); "Müminin ferasetinden sakının. Çünkü o, Allah'ın nuruyla bakar" dediğini biliyoruz. İleri görüş sahibi olmada, tecrübenin rolünü vurgulamak için söylediği "Mümin, bir delikten iki kere ısırılmaz" sözünü; yaşadıklarımızdan ders çıkarma ikazı ve uyarısı olarak alıyoruz.

Mevlana'ya göre; "İşlerin sonucu, başlarında gizlidir". Bu noktadan hareketle; "Cahilin sonradan göreceği şeyi, âlim kişi önceden görebilir".

Şeyh Edebali; "Geçmişini bilmeyen, geleceğini de bilemez" der. Üstat Cemil Meriç ise; "Geleceğin malzemesinin, geçmiş olduğunu" söyler.

Samuel Johnson'un beyanına göre; "Geleceği satın alabilecek tek şey, bugündür". İnsan, kaderin sahibi değildir; ancak, kader, gayretin gittiği yöne doğru yürür.

İsabetli bir gelecek öngörüsünde bulunmak; bilgiyi, bilgeliğe dönüştürme kabiliyetini gerektirir. Cicero'ya göre; "Yarınlar, yorgun ve bezgin kimselere değil; rahatını terk edebilen gayretli insanlara aittir".

Bir atasözlerinde, İngilizler; "Herkes, kendi geleceğinin mimarıdır" derler. Kızılderililer ise; "yeryüzünün bize dedelerimizden miras kalmadığını, onu torunlarımızdan ödünç aldığımızı" söylerler.

Biz de, "Perşembe'nin gelişi Çarşamba'dan belli olur" deriz. "Geçmişin mahsulünü toplarken; geleceğin tohumlarını ekmemiz, fidanlarını dikmemiz gerektiğini" söyleriz.

Öngörülerimiz, zamanla ideallerimiz olur. Hayatımıza yön verir; kavli ve fiili dualarımız, o istikamete doğru yol alır.

Tarihimizde, bunun pek çok örneği var; ama biz, bir tanesi ile yetinelim. İstanbul'un fethi ile sonuçlanan uzun soluklu yolculuğun, çıkış noktasını ve kesintisiz güç kaynağını belirtelim.

Bilindiği gibi, asırlar öncesinden; "Kostantiniye mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, onun ordusu ne güzel ordudur" mealinde bir hadis rivayeti var. Muhammed ümmetinden olan askerler ve komutanlar; bu şerefe lâyık olmayı, hayatlarının en büyük gayelerinden biri haline getiriyorlar.

Nitekim Emeviler döneminde 5, Abbasiler döneminde 3, Osmanlılar döneminde 3 sefer olmak üzere; Müslümanlar tarafından toplam 11 kez kuşatılmış, ama bir türlü fethedilememiş. Bizans halkı arasında, "olmaz, olamaz" anlamında; "gemiler pupa yelken yol alırsa karadan, Bizans düşer" sözü, kinayeli bir tekerleme haline gelmiş.

Bilindiği gibi, nihayet 12. seferde; Fatih Sultan Mehmet Han'a nasip oluyor. Gemiler, karadan yürütülüp Haliç'e indirilerek; Bizans'ın bağrına giriliyor.

Anlaşılan o ki; gelecek kurgusunun içinde ilim ile hikmet, iman ile gayret, ideal ile basiret bir bütün olarak yer almalıdır. Kaderin üstünde kaderin, hesabın üstünde hesabın var oluşuyla birlikte; külli iradenin istikamet çizdiği hayat yolunda ve yolculuğunda, cüz'i iradenin marifeti de yer almalıdır.

Martin Luther King; "Uçamıyorsan koş, koşamıyorsan yürü, yürüyemiyorsan sürün ama harekete devam et, geleceğe gitmeyi sürdür" diyor. Ahiret yurdunda yuva kurmak için; dünyanın fetihleri bizi bekliyor.

Zekeriya Erdim

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.