Zekeriya Erdim

Daha iyi bir dünya için...

Miladi takvime göre, yeni bir yılı idrak ediyoruz. Özellikle basılı, sesli, görüntülü medyada; giden yıla dair eleştirileri yahut değerlendirmeleri, gelen yıla dair tahminleri veya beklentileri tekrar tekrar okuyor ya da dinliyoruz.

Şüphesiz, söylemlerin merkezinde bulunan ortak dilek ve temenni; yeni yılın eskisinden daha iyi olması. Yaşadığımız ülkenin ve toplumun, dünyanın ve insanlık âleminin; her bakımdan, daha iyi hale gelmesi.

Ancak, hepimiz şundan eminiz ki; bu dilek ve temenniler, kendiliğinden gerçekleşmiş olmayacaktır. Tarihler ve takvimler değişti diye; dünya eskisinden farklı bir şekilde dönmeyecektir.

Daha iyi bir dünya için; daha iyi, daha çok, daha farklı şeylerin yapılması gerekir. Kötüleri ve kötülükleri azaltacak, iyileri ve iyilikleri çoğaltacak bir sefere, seferberliğe çıkılması gerekir.

Ayrıca, dün ekilenler; bugün biçilenlerdir. Bugün ekilenler ise; ancak yarınlarda biçilebilir.

Öte yandan; değişimin ve dönüşümün merkezinde insan vardır. İnsanlar ne kadar iyi olurlarsa, dünya da o kadar iyi olacaktır.

İBRA, İHYA, İNŞA SÜRECİ

Kişilerin ve kurumların, ülkelerin ve toplumların dünden bugüne, bugünden yarına geçişlerinde; üç önemli safhadan oluşan, stratejik bir süreç var. Bu süreci iyi değerlendirebilenler; bugün dünden, yarın bugünden daha iyi olmayı başarabiliyorlar.

Birinci safha, ibrâ; yani dünün değerlendirilmesi, murakabesinin ve muhasebesinin yapılması. İyi, güzel, doğru şeylerin alınıp korunması; kötü, çirkin, yanlış şeylerin ayıklanıp çöpe atılması.

İkinci safha, ihyâ; yani bugünün hakkının verilmesi, vacibinin yerine getirilmesi. Edindiğimiz tecrübe ve birikimlerle, içinde bulunduğumuz şartları ve imkânları daha iyi değerlendirip; daha fazla katma değer üretme niyeti, gayreti içine girilmesi.

Üçüncü safha, inşâ; yani yarına hazırlık yapılması. Bizden sonraki nesillere, daha iyi bir dünya bırakmak için; geleceğin temellerinin atılması.

İşte bu noktada, iş dönüp dolaşıp; insanın oluşma-gelişme safha ve süreçlerine dayanıyor. Çünkü yetişme çağındaki çocukların ve gençlerin kaderi; yedi göbek önceki dedelerinden başlayıp, yedi göbek sonraki torunlarına kadar uzanıyor.

Bir başka ifadeyle; şimdiki zamanın geçmiş zamanla ilişkisi açısından, dedesi ekşi elma yeyince torununun dişleri kamaşıyor. Şimdiki zamanın, gelecek zamanla ilişkisi açısından ise; duvara çıkan keçinin, dama çıkan oğlağı oluyor.

AİLE, OKUL, TOPLUM DENKLEMİ

Mademki, dünyanın daha iyi olması için önce insanların daha iyi olması gerekiyor; o zaman, başlangıç noktası, insanı oluşturan ve geliştiren mekanizmalara müdahale etmek olmalıdır. Ailede anneler ve babalar, okulda öğretmenler ve idareciler, toplumda aydınlar ve yöneticiler; rollerini daha iyi oynayacak, görevlerini daha iyi yapacak hale gelmelidir.

Bugün aile kurumu; kuruluşu bakımından arızalı, varoluşu bakımından sıkıntılı bir süreç yaşıyor. Hatta giderek daha fazla genç; evlenip eş olmaktan, çocuk yapıp anne-baba haline gelmekten kaçıyor.

Bir yandan bilgi, öte yandan bilinç eksikliği var. Eşler kolayca boşanıyor, çocuklar perişan oluyorlar.

Mevcut örgün ya da yaygın eğitim kurumlarında; çocuklar ve gençler, evliliğe ve aile hayatına hazırlanmıyor. Bu kadar öncelikli ve önemli olmayan alanlarda ve konularda verilen emekler, harcanan imkânlar; iyi aileler kurmak ve kurulan aileleri iyi korumak için harcanmıyor.

Devletin ve milletin en büyük ordusu; öğretmeniyle, idarecisiyle eğitim kadrosu. Büyük bütçeler ayırılarak yapılan yahut kurulan okullara yüklenen stratejik sorumluluk; kişisel, kurumsal, toplumsal ve hatta evrensel gelecek kurgusu.

Ancak, istisnalarını ayrı tutarak ifade edelim ki; üniversitelere giden gençlerin çoğu, alanları ve bölümleri bilinçli olarak tercih etmiyor. Öğretmen yetiştiren bölümlere gidenler; severek, isteyerek öğretmen olmak için gitmiyor.

Ayrıca, eğitim fakülteleri de; öğretmen yetiştirme konusunda yetersiz kalıyorlar. Sahadan ve sektörden kopuk bir mevzuatla, müfredatla; pedagojik formasyonu eksik, alan bilgisi ve becerisi zayıf, morali ve motivasyonu düşük gençlere mezuniyet diploması veriyorlar.

Buna bir de devletin ve toplumun anlayış ve işleyiş arızalarını eklediğimizde; daha iyi bir ülke ve toplum, daha iyi bir dünya ve insanlık âlemi, giderek hayal haline geliyor. Ailede annelik ve babalık, okulda öğretmenlik ve idarecilik hasta olduğunda; toplumda insanlık, can çekişerek ölüyor.

Yeni yılın eskisinden daha iyi olması için; her birimiz, daha iyi şeyler yapmalıyız. Dünyanın daha iyi hale gelmesi için; kendimize ve çevremize, daha fazla değer katmalıyız.

Zekeriya Erdim

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.