Mustafa Özcan

Zehirli cumhuriyet ve ‘İslam hastalığı!’

Pozitivizmin İslam düşmanlığı Kilise'nin İslam düşmanlığını fersah fersah aştı. Hatta ikisi İslam düşmanlığında ortak hale geldiler. Fransa'da Katoliklikten sonra hüküm süren cumhuriyet umdeleri/ilkeleri zamanla İslam'ın birinci sınıf düşmanı haline geldi. De Gaulle'ün yaptığı gibi içeride Katoliklikten pek bahsedemezdiniz lakin Fransa'nın ali çıkarları için dışarıda Katoliklik misyonerliği yapardınız. Kısaca Fransız Cumhuriyeti iki yüzlü bir rejimden ibaret.

Bize İslam'ı bir hastalık olarak dayatıyor. Hem hakaret edecek hem de yeniden tanımlayacak. İslam dedikleri şey Fransız seçkinlerinin oyuncağı mı? Elbet bir gün sırası gelir ve bunun intikamı ağır bir biçimde alınır. Çünkü bu bir fikri bir tartışma değil. Aksine tek yanlı olarak bir hakaret ve baskıdan ibaret. Bizde de cumhuriyet Fransa'dan mülhemdir. Dolayısıyla geçmişte aynı, benzeri semptomlar görülmüştür. Avrupa'dan İslam karşıtı en kötü model alınmış ve bünyeye uyarlanmıştır. Bundan dolayı sürekli ve sıklıkla cumhuriyet düşmanlarından bahsedilirdi. Halbuki, cumhuriyet düşmanlığı yok cumhuriyet rejiminin İslam düşmanlığı var. Ve bu düşmanlık her iki yakada da kökleşmiş vaziyettedir. Fransız cumhuriyetine zehirli cumhuriyet demek sezadır. Zira umdelerini İslam'a karşı konumlandırmaktadır. Sözgelimi, illa da fikir hürriyetini İslam'a hakaret hürriyeti üzerinden tanımlıyorlar. Bu şüphesiz hastalıklı bir kafadır. Macron ve selefleri ebleh bir cumhuriyet anlayışını seslendiriyor, temsil ediyorlar. Zehirli sarmaşık gibi bu cumhuriyetin zehirli bir tarafı var. Kendini dine ve özellikle İslam'a karşı konumlandırmış bulunuyor. Bu Renan'dan beri böyledir. Hristiyanlığa kastederler İslam'a sataşırlardı. Renan İslam'ın Müslümanları geri bıraktığı fikrini işlemiştir. Bizdeki irtica fikri de buradan doğmuştur.

Onun ötesinde bazı Fransız oryantalistler daha öteye gidiyorlar İslam'ın bizatihi bir patolojik vaka yani özünde hastalıktan ibaret olduğunu işliyor, ileri sürüyorlar. Bugün Fransız aklını şekillendiren bakış açısı bundan ibarettir. Bugün tersinden dine ve özellikle İslam'a karşı laik zeminde bir engizisyon rejiminden bahsedebiliriz. Bu akımın en azgın öncülerinden birisi de 19'uncu yüzyılın geç döneminde zuhur eden Fransız oryantalistlerden Kimon'dur ve İslamafobyanın ilk numunelerinden olan The Pathology of Islam adlı eserini kaleme almıştır. Bu eserde İslam'ı düpedüz hastalık olarak tanımlanmaktadır. Dolayısıyla İslam ona göre normal bir din olmadığı gibi Müslümanlar da normal insanlar değildir. Kitabın orijinal adı şöyledir: La pathologie de l'islam!

Macron'un İslam'ın içe kapanma yanlısı olduğuna dair söylemi bu tarihi zeminden kaynaklanmaktadır.

Fransız oryantalist ilgili kitabında yani İslam patolojisi adlı eserinde 'Muhammediliğin' bir cüzzam yani korona türü bir hastalık olduğunu ileri sürüyor ve insanlar arasında salgın gibi yayıldığını iddia etmektedir. Bu salgının insanları biçtiğini de ileri sürmektedir. Bu hastalığı korkunç bir hastalık olarak tanımlamakta ve genel bir felç hali olarak tasvir etmektedir. İslam hastalığının insanı vakıadan kopardığını ve tembelliğe ve değersizliğe ittiğini ileri sürmektedir. Değersizlikten ve tembellikten kurtulduğunda da kan dökmeğe yöneliyor.

Maalesef Kimon'dan başka günümüzde de aynı zehirli oklarını İslam'a yöneltenler var. Arafat ve Humeyni, Kaddafi gibilerle mülakatlar yapan çılgın İtalyan gazeteci Oriana Fallaci de Müslümanların fareler gibi ürediklerini söylüyordu. Müslümanlara karşı çılgın ilahiyatçı ve Papa 16'nıcı Benediktus ile İslam karşıtlığında ortaklığa gidiyordu. İslamfobyayı vaftiz ediyordu.

Bu tarz yerel cumhuriyetçiler de yok değildi. Bunlardan birisi olan Cemal Kutay da Türkçe ibadet üzerinde ısrar ediyor ve 21'inci yüzyılın İslam faşizmi doğuracağını ileri sürüyordu. Ebu'l kelam Azad gibilerinin de ifade ettiği gibi bizim Cumhuriyet anlayışımız Asr-ı saadette saklı duruyor. Fransız cumhuriyeti ise dine karşı kaynaklardan besleniyor ve Hristiyanlığın etkisini kaybettiği çağlarda zehirli oklarıyla İslam'ı hedef almıştır.

Çirkinlikte ve çirkeflikte sınır tanımayan Macron da İslam karşıtı fikirlerinde bu tarihi ama anakronik zeminden beslenmektedir.

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.