Dânişmendliler'den kalan dini yapıların en eskisi

Cami-i Kebir Mahallesi'nde, kapalı çarşının hemen yanında yer alan ve Kayseri'nin en yüksek minaresine sahip olan cami, Kayseri'yi kendilerine başkent yapan Danişmendliler'in üçüncü hükümdarı Melik Muhammed Gazi tarafından 1134- 1143 yılları arasında yaptırılmış. Melik Gazi'nin türbesi de caminin güney duvarına bitişik olarak yer alıyor.

Yayınlanma Tarihi: 08.06.2018 00:00 Güncelleme Tarihi: 08.06.2018 23:30

Anadolu'nun en nüfuzlu hükümdarı Emir Gazi'nin oğlu ve Danişmendliler'in üçüncü hükümdarı olan Melik Muhammed Gazi, 1143 yılında Kayseri'de vefat etti. Dindar ve hayırsever bir hükümdar olan Melik Muhammed Gazi; Rumlar, Haçlılar ve Ermeniler'le cihad etti. Başta Abdülmecîd bin İsmâil el-Herevî olmak üzere çok sayıda din âlimini çeşitli ülkelerden davet ederek Anadolu'da İslâmiyet'in yayılması için çalıştı.

KAYSERİ'DE BULUNAN CAMİLERİN EN ESKİSİ VE EN GÜZELİ

İslam şehirlerinde ulu camiler bulundukları şehrin veya banilerinin adıyla anıldığı gibi Cuma camisi ve cami-i kebir gibi isimlerle de anılmışlardır.

Kayseri Ulu Camii, Dânişmendlilerden kalan kapsamlı dinî yapıların en eskisi olup hanedanın üçüncü hükümdarı Melik Muhammed zamanında (1134-1143) inşa edilmiştir. Sultan Camii olarak da anılmıştır. Sonradan Selçuklu Devleti'nin hükümdarı I. Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında 1205 tarihinde emirlerden Muzaferüddin Mahmud bin Bağban adlı emir tarafından imar edilmiştir. Sözü edilen cami bir dönem Kayseri'de bulunan camilerin en eskisi ve en güzeli olarak, Kapalı Çarşı'nın yakınında ve şehrin hemen ortasında yer almıştır.

XVII. yüzyıl ortalarında Kayseri'yi gezen Evliya Çelebi de bu caminin şehrin en eski camisi olduğundan ve minaresinin eşsizliğinden bahseder. Tesis tarihinden beri yer yer onarım görmüşse de 1716 tarihinde meydana gelen zelzelenin etkisiyle kubbe ve kemerleri ile sütun ve duvarları yıkılmış beş sene kadar harap hâlde kaldıktan sonra 1722 tarihinde Matbah-ı Âmire Emini Kayserili Hacı Halil Efendi tarafından eski mimari şekli yenilenerek imar ve inşa edilmiştir.

Mevcut Türk eserlerinin en eskisi olan Cami-i Kebir 35x50 metre ebadı ile inşası sırasında mevcut mabetlerin en büyüğü idi. Ancak, Hunad Camii inşa edildikten sonra bu vasfını kaybetmiştir. 42 kemer ayağına istinat eden damı düz ve döneminde toprak ile örtülü idi.

KÜTÜPHANEYE CAMİNİN İÇİNDEKİ KAPIDAN GEÇEREK GİRİLMEKTEYDİ

Bugün caminin etrafı, Osmanlı döneminde ticaret alanı olarak kullanılması nedeniyle ticari yapılarla çevrilidir. Kuzeyinde 1727 yılında Sultan III. Ahmed zamanında dönemin meşhur sadrazamı Nevşehirli Damat İbrahim Paşa tarafından yaptırılan Vezir Hanı bulunmaktadır. Kuzeydoğu cephesinde, cami ile Vezir Hanı arasında dar bir geçit yer almaktadır. Caminin güneydoğu cephesinde, XIX. yüzyılda yapılmış Raşit Efendi Kütüphanesi yer almaktadır. Önceleri kütüphaneye caminin içinde bulunan bir kapıdan geçilerek girilmekteydi.

Kütüphanenin doğusunda ise Mahkeme Hanı olarak adlandırılan bir yapı daha bulunuyordu. Caminin güney cephesine bitişik olan ve camiyle aynı döneme tarihlenen yine Danişmendli dönemine ait Melikgazi Medresesi olarak adlandırılan yapı bulunmaktaydı.

Medrese'den günümüze sadece caminin kıble cephesine bitişik olarak yapılmış türbesi kalmıştır.

TUĞLA MİMARİSİ GELENEĞİNE UYGUN OLARAK YAPILAN MİNARE

Büyük Selçukluların Asya'daki tuğla mimarisi geleneğine uygun olarak yapılan minare, Anadolu'da yapılan ilk minare örneklerinden biri olarak biliniyor.

Kayseri'nin en eski ve en yüksek minaresidir. 47 metre yükseklikteki minarenin şerefesi altında çini üzerine kufî yazı kuşağı dikkat çekiyor.

Kayseri'nin en eski büyük camisi olan ulu caminin biri mihrap önünde, diğeri de harimin ortasında olmak üzeri iki kubbesi var. Ancak daha küçük olan ortadaki kubbenin sonradan yapıldığı tahmin ediliyor. Çünkü ortadaki kare alanlar bütün ulu camilerde iç avlu olarak tasarlanır. Altında şadırvanın bulunduğu, aydınlık veya ışıklık denilen alanlar, bu mimari plândaki camilerde önemli bir yer tutar.

Caminin ibadet mekânına kuzey, doğu ve batı olmak üzere üç kapıdan iniliyor. Bu durum erken dönem ulu camilerinde görülen bu özelliktir. İçeri girenlerin edep gereği başlarını önlerine eğerek girmesini sağlamak için bu şekilde yapılırmış. Kayseri Ulu Camii, dikine düzenlenmiş alanda mihraba paralel nefli olup orta aksta mihraba doğru dikeylik vurgusu olan bir yapıdır.

Cami mimarı plânı ve sivri kemer uygulamalarıyla İslâm mimarisine özgün bir eserdir. İçeride kullanılan devşirme sütun ve sütun başlıkları gibi mimari elemanlar da ülkemizde birçok camide görülür.

Kayseri Ulu Camii mihrabının mukarnaslı nişi içinde ikinci bir niş tasarlanmış. Mihrapla kemer arasında kalan bölüm, pembe renkli mermerle kaplanmış.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.