Dilinizi Nasıl Terbiye Edersiniz? İmam Gazali anlatıyor
Gazali’nin devasa külliyatı İhya'nın en sarsıcı bölümlerinden biri olan Dilin Afetleri’ni bitirdiğimde, zihnimde dönüp duran tek bir düşünce vardı: Bugüne kadar "konuşmak" zannettiğimiz eylemlerin çoğu, aslında manevi birer intiharmış. Kitapta dilin 20 afeti anlatılıyor. Bu kitabı diğer ahlak kitaplarından ayıran şey, Gazali’nin yaptığı ince ayrımlar. İnsan psikolojisinin derinliklerine inen ferasetiyle, dilin sadece bir iletişim aracı olmadığını; imanın ve küfrün, hayrın ve şerrin en keskin terazisi olduğunu söylüyor. Böylelikle eser, teori ile manevi tecrübeyi birleştiren ahlaki ve eğitsel bir başyapıt özelliği kazanıyor.
İslâm düşünce tarihinin zirve isimlerinden, Hüccetü'l-İslam lakabıyla anılan İmam Gazâlî, sadece fıkıh ve kelam sahalarını değil, tasavvufun derinliklerini de kuşatan bir külliyatın mimarıdır. Onun ölümsüz eseri İhyaü Ulumi'd-Din, İslâmî ahlak ve maneviyatın temel taşıdır. Bu başyapıtın önemli bir bölümünü teşkil eden Kitabü Âfâti'l-Lisân (Dilin Âfetleri Kitabı), Gazâlî'nin fikrî ve manevî hayatının zirve noktasını temsil eder. Fıkıh, kelam ve tasavvuf sahalarındaki derin bilgisi bu eserde birleşir.
Bu başyapıt, Gazâlî'nin hayatındaki en radikal kararın, yani Bağdat Nizâmiye Medresesi baş müderrisliği gibi en yüksek akademik ve siyasi makamı (1095'te) terk ederek girdiği on-on iki yıllık inziva (uzlet) ve tefekkür döneminin somut bir eseridir. Eser, İslâm ahlakının en kritik konularından biri olan dilin tehlikelerini (afetlerini) inceler. Gazali, dili, insanın kurtuluşunda veya helakında en büyük etken olarak konumlandırır ve bireysel-toplumsal ahlâkın inşasındaki rolüne dikkat çeker.
Gazâlî'ye göre dil; cüsse olarak küçük, ancak itaati ve günahı büyük bir organdır. İman ve küfrün beyanı dille gerçekleşir. Gözün sadece renkleri, kulağın sadece sesleri algılayabildiği yerde, dilin sahası sınırsızdır; yaratılmış, yaratılmamış, hayal edilen veya bilinen her şey hakkında konuşabilir. Bu sınırsız potansiyel, kontrolsüz bırakıldığında şeytanın insanları saptırmadaki en büyük aracı haline gelir. Bu nedenle Gazâlî'nin temel öğretisi, susmanın faziletidir. Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) "Susan (tehlikeden) kurtulmuştur" hadisi, eserin ana düsturudur.
Mutlak selamet yolu susmak
Gazâlî, faydalı konuşmanın dahi riya, samimiyetsizlik, gıybet veya sözü uzatma gibi günahlarla kirlenebileceği uyarısında bulunur. Dolayısıyla, insanın kendi konuşmasında bu ince hataları fark etmesinin zorluğu göz önüne alındığında, mutlak selamet yolu susmaktır. Zira müminin sermayesi vaktidir, bu vaktin mâlâyâni konuşmalarla zayi edilmesi büyük bir zarardır. Faydasız, gereksiz ve gereğinden fazla konuşmak, vakti zayi etmektir. Bu, kişiyi zikirden ve tefekkürden alıkoyar. Gazâlî, faydasız sorular sormanın örneğin; "Oruçlu musun? Nereden geliyorsun?" demenin bile muhatabı yalana, riyaya veya zor durumda bırakmaya sevk edebileceği için tehlikeli olduğunu anlatır. Gıybet ve yalanı en tehlikeliler arasında sayar. Gıybet eden, gıybeti yapılan kişi affetmedikçe bağışlanmaz. Yalan ise münafıklığın kapısı ve temeli kabul edilir. Yalan yere yemin edenlere kıyamet günü en şiddetli azabın uygulanacağı bildirilir.
Gazâlî, gıybeti ele alırken adeta bir cerrah titizliğiyle çalışır. Gıybeti, "kardeşinin, duyduğu takdirde hoşlanmayacağı bir şeyi, arkasından söylemendir" şeklinde net bir şekilde tanımlar. Bunun sadece sözle olmadığını; işaret, ima, göz işareti, yazı, hareket ve hatta birinin kusurunu taklit etmenin dahi gıybet olduğunu belirtir. Gıybeti doğuran 11 temel sebebi listeler ki bu, nefsin psikolojik haritasını çıkarmanın zirvesidir. Bunlar arasında öfkeyi gidermek, arkadaşlara uymak, kendini savunmak, övünmek ve haset gibi motivasyonlar vardır. Tedavisi için her sebebin aksini yapmayı önerir. Örneğin; öfkeyle gıybet edeceksen, Allah'ın (c.c) gazabına uğrayacağını düşün; hasetlik yapacaksan, sevaplarının ona hediye edileceğini bil, gibi...
Pratik Ahlakın Zirvesi
Gazâlî'nin Kitâbü Âfâti'l-Lisân adlı eseri, dilin tehlikelerini sadece fıkhi günahlar listesi olarak sunmaz; aksine, nefs ve şeytanın, hayrı şerle, ibadeti gösterişle nasıl karıştırdığına dair psikolojik ve ahlaki analiz sunar. Gazâlî, insanın nefsini kontrol etmekteki en büyük zaafının dil olduğunu belirterek, kurtuluşu "konuşma sanatında ustalaşmak" yerine "susma sanatında" bulur. Bu, Gazâlî'nin kendi yaşam pratiğinden yani uzlet ve tefekkürden yansıyan bir disiplindir. Mümini sürekli teyakkuzda olmaya, her bir kelimesinin kaydedildiğini ve ahirette bunun hesabını vereceğini bilmeye davet eder.
Peki Gazali, uzlet döneminde kimseyle konuşmadan nasıl "susmanın faziletini" anlamış olabilir?
Gazâlî'nin uzlette "susmanın faziletini" anlaması, sadece kimseyle konuşmamakla ilgili basit bir eylem değildi; bu, derin bir manevi deneyimin ve otokontrolün sonucuydu. Bağdat'ta kürsüdeyken dili, bilgi aktarımı ve tartışma için kullanıyordu. Uzlete çekildiğinde, dile dayalı bu devasa faaliyetin ve dikkatin aniden kesildiğini düşünün. Gazâlî, dışa dönük gayreti (konuşma ve meşguliyet), içe dönük bir kuvvete ve manevi yoğunlaşmaya dönüştürdü. Susmak, zihinsel sessizlik anlamına gelmez; aksine, zihinsel odaklanma demektir. Konuşmanın gürültüsü kesilince, kalbin ve aklın sesleri daha net duyulmaya başlanır. O, vaktini gıybetten, mâlâyâniden veya tartışmadan koruyordu. Vaktini zikir ve ibadete ayırdıkça, bunun getirdiği manevi lezzeti ve huzuru bizzat tattı. Bu huzur, susmanın zorluk değil, ödül olduğunu gösterdi.
Konuşmayınca, dilin tehlikeleri dışarıdan değil, içeriden gözlemlenmeye başlanır. Kişi, konuşma isteğinin kibir mi, kendini ispat etme mi, haset mi olduğunu daha net görür. Gazâlî, susarak bu kötü niyetli dürtülerin kaynağını keşfetmiş oldu. Bir hastalık ne kadar tehlikeliyse, ondan korunma o kadar büyük bir fazilet olur. Gazâlî, on yıl süren inzivasında susmanın getirdiği manevi selâmeti bizzat tatmıştır.
Nihai Ders
Yirminci afet olan "Halkın Yersiz Soruları", Gazâlî'nin tüm düşünce sisteminin bir özetidir. Avamın, Allah'ın sıfatları veya Kur'an'ın harflerinin ezelî olup olmadığı gibi derin kelâmî tartışmalara girmesini dilin âfetlerinden sayar. Ona göre halkın vazifesi, Kur'an'ın hükümleriyle amel etmektir. Bu son bölüm, Gazâlî'nin vefatına kadar süren hayatında ulaştığı olgunluğu gösterir: pratik ahlâk ve kayıtsız şartsız teslimiyet.
Dil Belası, dilin nasıl hem bir cennet anahtarı hem de bir cehennem çukuru olabileceğini gösteren, okuyucuyu kendi nefsiyle yüzleşmeye zorlayan psikolojik bir tahlildir. İmam Gazâlî, bu eseriyle, dilini kontrol edemeyenin, dinini kontrol edemeyeceğini sarsıcı bir netlikle ifade eder. Eser, her Müslümanın defalarca okuması gereken bir nefs terbiyesi klasiğidir.