Ahlat Ağacı'nın Oscar'daki önemli rakipleri

Önümüzdeki yılın Oscar sezonunun önemli tarihleri: 18 Kasım 2018, Pazar – Governors Ödülleri 07 Ocak 2019, Pazartesi – Adaylık oylamasının başlangıcı 14 Ocak 2019, Pazartesi – Adaylık oylamasının bitişi 22 Ocak 2019, Salı – Oscar adaylıklarının açıklanması 04 Şubat 2019, Pazartesi – Oscar adayları öğle yemeği daveti 09 Şubat 2019, Cumartesi – Bilimsel ve Teknik Ödüller 12 Şubat 2019, Salı – Son oylamanın başlangıcı 19 Şubat 2019, Salı – Son oylamanın bitişi 24 Şubat 2019, Pazar – 91. Oscar'lar 2019 yılında düzenlenecek 91. Akademi Ödülleri'nde Yabancı Dilde En İyi Film kategorisine bu yıl 87 ülke başvurdu. Nuri Bilge Ceylan'ın yönettiği 'Ahlat Ağacı' 87 film arasında öne çıkanlardan biri. Ahlat Ağacı'nın süre olarak uzun olmasından dolayı şansının düşük olduğu ifade edilse de, 87 film içinde dikkat çekmesi önemli bir nokta. Bunun dışındaki bir diğer dezavantajı ise, Akademi'nin genellikle politik ve toplumsal yanı ağır basan hikâyelere önem vermesi... İşte 'Ahlat Ağacı'nın önemli rakipleri… Meksikalı yönetmen Alfonso Cuaron'un yazıp yönettiği, otobiyografik nitelikler taşıyan 'Roma' sadece bu kategorinin değil, en iyi film, yönetmen, senaryo ve oyunculuk kategorilerinin de favorilerinden biri. Cuaron 'Yabancı Dilde En İyi Film Ödülü'nü şimdiye kadar hiç kazanamadı. 1950'lerin ortasından bu yana Oscar'a film gönderen ülke toplam sekiz kere heykelciğe aday gösterildi. Ülkenin geçtiğimiz seneki Oscar adayı Tatiana Huezo imzalı 'Tempestad' filmiydi. 'Harry Potter ve Azkaban Tutsağı', 'Y Tu Mama Tambien', 'Son Umut' ve 'Yerçekimi' gibi başarılı filmlerle karşımıza çıkan iki Oscar ödüllü Alfonso Cuaron'un görüntü yönetmenliğini üstlendiği, kurgusuna bizzat katıldığı 'Roma', Mexico City'de yaşayan orta sınıf bir ailenin ve evde onlarla birlikte yaşayan yardımcılarının 1970 ve 1971 yılında yaşadıklarını anlatıyor. Ülkesi Lübnan'ı 25 yıl aradan sonra Cannes'da temsil eden Nadine Labaki bu filmi ile Jüri ödülü kazandı. Filmin başrollerinde Etiyopyalı bir bebek ile onun koruyucu meleği olan, evinden kaçmış 12 yaşında bir erkek çocuğu var. Cannes'da Altın Palmiye adaylarından biri olan film, anne ve babasına kendisini dünyaya getirdikleri için dava açan bir kızın hikâyesini anlatıyor. Mülteci krizinin en yoğun olduğu günümüzde daha da etkileyici bir hikâyeye dönüşen filmde, başrolün gerçek hayatta da mülteci olması durumu özetler nitelikte. Labaki'nin amatör oyuncularla çektiği 'Capharnaüm', katıldığı tüm festivallerde seyirciyi duygusal olarak etkileyen filmlerden biri olmayı başardı. '–Neden anne-babana dava açtın? –Beni dünyaya getirdikleri için.' Caramel ve Where Do We Go Know? gibi filmlerinin ardından Labaki'nin son filmi Capharnaüm, ailesini, kendini dünyaya getirdikleri için dava eden küçük bir çocuğun yaşadıklarına odaklanıyor. Ailesinden sadece sevgi gördüğünü, bunun dışında hep ihmal edildiğini söyleyen, nüfusa kayıtlı bile olmayan Zain, Beyrut'un en fakir mahallelerinde bazen tek başına, bazen mülteci bir kadının sıcak kucağında hayat mücadelesini sürdürüyor ve sonunda anne-babasını mahkemeye veriyor. Çocukluk, aile, göçmenlik, sevgi gibi evrensel kavramları işleyen filmde Zain rolünü olağanüstü bir performansla üstlenen küçük Zain Al Rafeea, gerçekte Beyrut'ta Suriyeli mülteci bir ailenin çocuğu olarak tıpkı filmdeki gibi zorluklar yaşamış. FRAGMAN Koreli yönetmen Lee Chang-dong'un kült yazar Haruki Murakami'nin öyküsünden sinemaya uyarladığı, Cannes'da tüm eleştirmenlerin beğenisini kazanarak FIPRESCI ödülünü alan Burning / Şüphe, gitgide artan gerilimi, gizemli öyküsü ve izledikten çok sonra bile hafızalarda yerini koruyan sahneleriyle favoriler arasında yer alıyor. 1962 yılından beri yabancı dilde film kategorisinde Akademi'ye aday sunan Güney Kore, şeytanın bacağını bu yıl kırabilir mi? Cannes'da FIPRESCI Ödülü'nü kazanan film ABD'li eleştirmenlerden de yüksek notlar aldı. Film ABD'de 9 Kasım'da, Türkiye'de 11 Ocak 2019'da gösterime girecek. Aile hayatı ve çocukları merkezine alan filmleriyle tanınan Hirokazu Kore-eda, Cannes festivaline yedinci gidişinde, 'Arakçılar / Shoplifters' ile Altın Palmiye Ödülü'ne ulaştı. Yönetmen toplumun kalıplarına uymayan bir aile üzerinden, içinde yaşadığımız sistemin ahlaki sorunlarına ayna tutuyor. Her ne kadar aynı çatı altında oturup, aynı masayı paylaşıyorlarsa da ailenin bireyleri arasında akrabalık bağları yok. Uzakdoğulu Koreeda, yaklaşık 20 yıldır Japon sinemasının en iyi yönetmeni olarak gösteriliyor. Hırsızlıkla geçimini sağlayan bir ailenin hikâyesini anlattığı, duygusal ve sade stili ile ön plana çıkan Shoplifters ile Altın Palmiye'ye uzandı. Film, Türkiye'de 18 Ocak 2019'da gösterime girecek. Filmde, beş kişilik bir ailenin mutlu bir gecekondu hayatı yaşadığını görürüz. Filmin kahramanları, ufacık bir evde yaşayan ve geçinmek için süpermarketlerden yiyecek çalan bir aile. Ailenin tek umudu, çok yaşlı olan büyükannenin ölümünden sonra ellerine geçecek ve kendilerine sınıf atlatacak sigorta parasıdır. Cannes'da ödül listesine giren bir başka film, 28 yıllık sinema kariyerinde sadece beş film yapan Polonyalı yönetmen Pawel Pawlikowski'ye Mizansen Ödülü'nü getiren 'Soğuk Savaş / Cold War'. Pawlikowski, yine İkinci Dünya Savaşı'nın küllerine dönüyor. 2015'te Yabancı Dilde En İyi Film Oscar'ını kazanan 'Ida'da olduğu gibi siyah-beyazı tercih eden Pawlikowski, 1950'lerde başlayan, Varşova – Paris ekseninde gelişen, 30 yıl süren, inişli-çıkışlı bir imkânsız aşk öyküsü anlatıyor. 'Soğuk Savaş' gösterildiği festivallerde ilgiyle karşılandı. 'Roma' gibi güçlü bir filmi geçip Oscar'a uzanması kuşkusuz zor görünüyor. Ama önce ilk 9'a sonra da ilk 5'e girmesine kesin gözüyle bakılıyor. Türkiye'de 21 Aralık'ta gösterime girecek film, cazın yanı sıra Fransız şarkıları ve folk ezgilerini içeren müzikleriyle de öne çıkıyor. Son of Saul ile ülkesine Oscar getiren László Nemes imzalı Sunset, Birinci Dünya Savaşı'nın öncesinde Budapeşte'de büyüyen genç bir kızın öyküsünü anlatıyor. ABD'de 27 Eylül'de gösterime giren film, -'Saul'un Oğlu' kadar olmasa da- olumlu tepkiler aldı. 1. Dünya Savaşı'nın eşiğindeki Macaristan'da genç Irisz Leiter (Juli Jakab), bir zamanlar rahmetli anne ve babasına ait olan ünlü bir şapka dükkânında çalışabilmek için Budapeşte'ye gelir, ancak dükkânın yeni sahibi onu reddeder. Geçmişindeki bilinmeyenleri ortaya çıkarıp kanıtlayabilecek tek kişi olan Kálmán Leiter adında bir adamın peşine düşen Irisz, Budapeşte'nin en karanlık köşelerinde bu adamı bulmak için sokak sokak dolaşmaya başlar. Kolombiyalı sinemacılar Cristina Gallego ve Ciro Guerra'nın yönetmenlik koltuğuna beraber oturduğu Birds of Passage/Pájaros de Verano, gerek içeriği gerek anlatım tarzı ve çekim tekniği ile tam bir üçüncü dünya sineması örneği. 2018 Cannes Film Festivali'nde Resmi Seçki'sinde yer alan film bazı eleştirmenler tarafından 'Baba', 'Yaralı Yüz' ve 'The Sopranos' adlı televizyon dizisiyle karşılaştırıldı. 1960'ların sonu ve 1970'li yıllarda geçen film, yasa dışı uyuşturucu ticareti yapan bir ailenin yükselişi ve düşüşünü konu alıyor. Film, yüzlerce yıldır aynı geleneklere sıkı sıkı bağlı kaldıkları için varlıklarını sürdürebilen kabile toplumlarının, sıcak paranın getirdiği tatlı modernizm karşısındaki sınavını merkezine alıyor ve bu çalkantıyı, yenilgiyi oldukça yetkin bir dille sinemaya aktarıyor. Beş ayrı bölümden oluşan bu suç dramını Cristina Gallego ve Ciro Guerra yönetti. İkilinin bir önceki filmi 'Embrace of the Serpent' (El abrazo de la serpiente) 2016'da Yabancı Dilde En İyi Film kategorisinde ilk 5 aday arasına girmeyi başarmıştı. O filmde Ciro Guerra yönetmen, Cristina Gallego ise yapımcılardan biriydi. Film, ABD'de 13 Şubat 2019'da, Akademi'nin son oylamalarını yapacağı günlerde gösterime girecek. 91. Oscar Ödülleri'nde 'Yabancı Dilde En İyi Film' dalı aday adayları...