Avrupa'nın Kudüs rüyaları

◾ Tarih boyunca Müslümanlar İslam'ın şerefi, haşyeti ve azametini, bilinen üç kıtaya ve onca memlekete yayarak geniş bir gönül medeniyeti kurmuşlardı. ◾ 1096 senesinin başına kadar İslam beldeleri adaletin, refahın ve hoşgörünün merkezleri olarak biliniyor ve bu hasletlerinden dolayı her taraftan göç alıyordu. Kağıttan ırmağa: Medeniyetimiz ◾ Bu güzel ortamda en çok gelişme gösteren alanlar ise ilmi mecralar oldu. Buhara'dan Endülüs'e uzanan geniş coğrafya ilim ve irfan yuvaları ile doldu. ◾ İlmi tartışmalar ve gelişmeler ışığında maddi ve manevi olarak ortaya İslam medeniyetinin nüveleri çıkmaya ve zirveye ilerlemeye başladı. ◾ 1096 tarihine kadar her türlü ilmi gelişme İslam topraklarında oluyor, Müslümanlar önlerinde duracak Hıristiyan ordu ve fikri bir güç bulamıyorlardı. ◾ Bunun neticesinde mamur ve bayındır hale gelen İslam şehirleri ortaya ilmi, felsefi ve maddi olarak aşılamaz klasik eserler koydular. Sömürge imparatorluğunun son varisi ◾ Müslümanların ilk kıblesi olan ve Hz. Ömer (RA) döneminde fethedilerek Müslümanların hâkimiyeti altına giren Kudüs, bir ilim ve medeniyet başkentiydi. ◾ Yüzyıllar boyunca esenlik yurdu olarak anılan şehir, Müslüman devletlerin hakimiyeti altında tarihteki en güzel ve mesut günlerini geçirdi. ◾ Madalyonun öteki yüzünde ise Avrupa hastalıklardan, cehaletten ve köhnelikten dolayı geri kalmış ve bu şartlar altında berbat bir toplumsal düzene sahipti. ◾ Mal, can başta olmak üzere hiçbir güvenliği kalmayan koca kıtada sınır geçişleri bir yana insanlar korkularından köy dahi değiştiremiyorlardı. Dünyayı işgal eden dil ◾ Bu güvensizlik ve onun sonucunda neşet eden fakirlik ortamının mimarı, asırlar boyunca kıtayı bir uçtan diğer uca sömüren kilise idi. ◾ Papa etrafında teşekkül eden, kardinal ve başpiskoposlar eliyle örülen bu kirli düzen, manevi duygular üzerinden maddi temellere dayanan bir sarkastik düzendi. ◾ Avrupa'nın karanlık çağı olarak adlandırılan Orta Çağ, din adına hüküm süren kifayetsiz muhterislerin ve güçlü feodal beylerin altın devridir. ◾ Bu uzun süren yüzyılda halk açlık ve sefalet içindedir. Nihayetinde büyük salgınlar Avrupa kıtasında yüksek bilançolu ölümlere sebebiyet verirler. Yıkıcı Batı kurucu Doğu ◾ Bir histeri ve toplu delirmeler sahnesine şahitlik eden Orta Çağ'da, karışıklıkların devam etmesi ile kendi hükümranlıklarının sarsılacağının farkında olan din adamları bu meseleye kanlı bir çözüm buldular. ◾ Kudüs'ü Müslümanlardan temizlemek ve bir Haçlı Krallığı kurmak üzere Haçlı Seferleri düzenleme fikri bu şekilde kilise için izhar oldu. ◾ Teşvik maksadıyla seferlere katılacak kişilere mal, mülkün yanında 'cennetin krallığı'ndan yer verilecek olması da kitlelerin bu maceraya katılmasını sağladı. ◾ Kudüs'e doğru yürüyen bu gözünü kan bürümüş devasa kitle, içerisinde soylular, fakirler ve mahkûmlar gibi pek çok sosyal sınıfı barındırıyordu. Şehirlerinden kan sızan medeniyet ◾ Din-i mübin-i İslam'ın üzerine binlerce kilometre uzaklıktan yürüyen bu ayaklı ahlaksız abide, maalesef bölgedeki dengeleri değiştirdi. ◾ Haçlı Seferleri; kıyımın, kanın, masumiyetin ortadan kalkmasının ete kemiğe bürünmüş hali oldu. Batı böylece din adına Müslümanların maddi zenginliklerine ve manevi karakterlerine kast etti. ◾ Kesintisiz olarak 462 yıl huzur ve refah içerisinde olan Kudüs'ün karışık ve kan sızan bir coğrafya haline gelmesi ise Haçlı Seferleri iledir. ◾ I. Haçlı Seferi'nden sonra günlerce süren katliamlar ile Müslümanların ilk kıblesi olan Kudüs-ü Şerif, can pazarının yaşandığı bir yere döndü. Yeni dünya düzeni ◾ Seferi dini sebeplere bağlayan, tanrılarını memnun etmek için Doğu'ya gittiklerini söyleyen Hıristiyan din adamlarının esas niyeti ilk günden aşikâr oldu. ◾ Durum öyle bir hal aldı ki, insanların hunharca katledilmesinin yanında asırlık mabedler yok olma tehlikesiyle karşılaştı. Gözü dönmüş sözüm ona şövalyeler insanlık tarihinin en iğrenç ve gaddar sahnelerini Müslümanlara gayet soğukkanlı şekilde yaşattılar. ◾ Haçlı ordusu şehre girdiğinde kadim askeri bir prensip olarak, her muzaffer ordu gibi şehri güven altına almak yerine yağmalamaya başladı. ◾ Kendi topraklarında hor görülen, sevilmeyen ve ömrü boyunca bunun acısını üzerinden atamayan binlerce cani, dünyanın en medeni şehrine musallat oldu. Kalplere uzanan kanlı el ◾ Şehirde günler boyunca toplu kıyım gerçekleşti. Kan görünce benliklerini kaybeden güya medeni Haçlılar, şehirde gördükleri herkesi katlettiler. ◾ Öyle ki kendi din kardeşleri olan ve Kudüs'te mukim olan Hıristiyanları da katledilenler arasındaydı. Bölgenin hâkim unsuru olan Müslümanlar, bu vahşetten en çok etkilenen ve kayıp yaşayan grup oldu. ◾ Bilhassa Mescid-i Aksa, Kubbetü's Sahra gibi bilindik, simge eserlerin önlerinde katliam yapan Haçlılar, yerleşik halkın direncini kırmayı hedeflediler. ◾ Meşhur Seyyah Raimundus katliamın canlı şahidi olan Avrupalılardandır. Hatıralarına göre Raimundus, at üzerinde Mescid-i Aksa'ya giderken atının diz kapağına kadar sokakların Müslüman kanı ile dolu olduğunu zikreder. İyilik mafyası ◾ Günler süren büyük katliam ve kıyımın neticesinde Haçlılar hem arazi, ev, mal zengini oldular hem de bölge halkı olan medeni bir topluluğa karşı soykırım işlediler. ◾ Lakin Haçlı Seferleri tüm bu Batılı kaynaklara rağmen dünyaya çiçek dağıtan Avrupalılar tarafından günümüzde dahi soykırım olarak nitelenmez. ◾ Bir müddet Haçlı esareti altında kalan Müslümanların ilk kıblesi Kudüs, Sultan Selahaddin Eyyubi'nin kahramanlığı ve dirayeti sayesinde tekrar İslam hâkimiyeti altına girer. ◾ Sonraki yıllarda Güney Seferi neticesinde Yavuz Sultan Selim Han tarafından ele geçirilen şehir, 1517'den 1917'ye kadar barış ve sükûnet hali içinde Osmanlı toprakları içinde kaldı. Selahaddin Eyyubi ◾ Osmanlı Sultanı II. Abdülhamid kendisi ile irtibat kurarak Filistin'den verilecek toprağa karşılık tüm borçların silinmesi, ordunun modernize edilmesi gibi siyonist tekliflere karşı hep sert cevaplar verdi. ◾ Böylece Filistin ve bilhassa Kudüs'e yönelecek büyük bir Yahudi yerleşiminin önüne geçerek İsrail'in kuruluşunu yaklaşık yarım yüzyıl ertelemiş oldu. ◾ Kudüs özeline yapılacak girişimlerin kendisinden sonra hız kazanacağını ve daha da tehlikeli olacağını sezen Sultan II. Abdülhamid, Filistin bölgesindeki Müslüman halka 'Senedi Hakani' olarak bilinen tapuları verdi. ◾ Bugün haksız yere ellerinden mülkleri alınan Filistinliler özellikle Kudüslüler bu tapular sayesinde uluslararası mahkemelerde haklı bulunuyorlar. Sultan Abdülhamid ve filistin ◾ İkinci Cihan Harbi'nden üç sene sonra kurularak kontrol ve hukusuz şekilde büyüyen İsrail, adeta Haçlı Seferleri'nin modern şeklidir. ◾ Yerlerinden edilen insanlar, öldürülen masumlar ve ele geçirilen haksız toprak parçaları... Yıllar değişmiş lakin mağdur ve zalim aynı kalmıştır. ◾ Osmanlıların hâkimiyetinden çıkmasının sonucunda büyük acılar ve karışıklıklar yaşayan Kudüs, bugün Filistin, uluslararası kabule göre de sözde İsrail toprağıdır. ◾ İslam'ın ilk kıblesinin özgürlüğüne kavuşması ve tekrar eski müreffeh günlerine dönmesi ise tüm müminlerin yegane duasıdır.