Irak'ın kaybolan milyonları

Irak işgalinin ilk yıllarında ABD'li yöneticilerin Irak'ta yaptığı yolsuzluklar gündemin ilk sıralarını oldukça meşgul etmişti.

Yayınlanma Tarihi: 02.12.2017 00:00 Güncelleme Tarihi: 02.12.2017 14:45

Ünlü İngiliz medya şirketi BBC 2005 yılında, "Irak'ın Kaybolan Milyonları" başlıklı bir program yapmış ve programda "Custer Battles" adlı özel güvenlik şirketi ile 2001-2009 yılları arasında ABD Başkan Yardımcısı olan ve dönemin ABD Başkanı George W. Bush ile iyi ilişkileri olduğu bilinen Dick Cheney'in eski şirketi Halliburton'u hakkındaki yolsuzluk iddialarını konu alınmıştı. Programda, ABD işgali sonrasında Paul Bremer'in kontrolündeki Geçici Koalisyon Yönetimi'nin işgal sonrası ilk dönemde sözleşmelerin üçte ikisini, ihale açılmaksızın verilmesi ve sözleşme yapılan şirkete, harcamalarının yanı sıra, bir de işletme komisyonu ödenmesine yönelik iddialar gündeme getirilmişti. Hatta programda Amerikalı denetçilerin Irak'ta yaptığı incelemelerde, Irak'ta savaş sonrası koalisyonca kurulan petrol fonunun hesaplarında yaklaşık 8.8 milyar doların eksik olduğunu belirledikleri ifade edilmişti. BBC'nin 2005 yılında yayınladığı ve ABD'nin "demokrasi getirme" bahanesiyle işgal ve soygun düzenini anlattığı diziyi aynen yayınlıyoruz.

IRAK'IN KAYBOLAN MİLYONLARI

GİRİŞ

Amerikalı denetçiler, Irak'ta savaş sonrası koalisyonca kurulan petrol fonunun hesaplarına baktıklarında, ilginç bir durumla karşılaştı.

Fon gelirlerinin yaklaşık 8 milyar 800 milyon doları eksikti. Bu da yaklaşık olarak toplam fonun yüzde 40'ıydı.

Sonuçları endişe yaratan bu gelişme, 30 Ocak'taki seçim sonrasına kadar Iraklılar'dan gizlendi. Yetkililer, kayıp milyonların nereye gittiğini söyleyemiyor. Paranın gerektiği gibi, Irak'ın yeninden inşasında kullanıldığından da emin değiller.

"Sadece bazı kişilerin ceplerinde, ne kadar paranın yok olduğunu tahmin edebiliriz. Gerçekten, Irak'ın yeniden yapılanmasının, tarihin en büyük yolsuzluk skandallarından birine dönüşmesinden korkuyorum."

Yorum, Uluslararası Kriz Grubu'nun, Irak'ın yeniden inşasıyla ilgili raporunun yazarı, doktor Reinoud Leenders'ten.

BÖLÜM 1

Bağdat'ta iki yıl önce devrik lider Saddam Hüseyin'in heykeliyle birlikte, bir rejim de devrilmişti. Iraklılar, bu dönemin, zulümle birlikte, yolsuzluğa da son vermesini umuyordu.

Ancak Amerikalılarla çalışmaya başlayan bazı Iraklılar, Saddam Hüseyin'in servetinin sembollerine ne olduğunu sorgulamaya başladı.

Siyaset bilimci Doktor İsam el-Hafaji, Irak'ın yeniden yapılandırılıp kalkınması için oluşturulan konseyin üyelerindendi.

Savaştan birkaç ay sonra ise hayalkırıklığı içinde istifa etti. Bazı sorular ise hala aklında...

"Saddam Hüseyin döneminde iktidarda olan Baas Partisi'ne ait, dev saraylar vardı. Kim, onların, Irak'ın yeni seçkinlerine devri yolunda emir verdi? Baas Partisi üyelerine ait Lamborghiniler ve yüzlerce otomobil nerede? Kimse bunların hesabını yapmıyor. Oysa hiçbir şey Iraklılara sunulmadı. Tüm bunlar yağmalandı. Bu kadar basit. Doğrusunu söylemek gerekirse, insanın olanlara ağlayası geliyor."

Irak'ta devrik Baas rejiminin, iyi yaptığı işlerden biri, düzeni korumaktı. Ancak bu rejimi deviren koalisyon, kendini birden neredeyse kaosun içinde buldu. Amerikan ordusunun, üst düzey yetkililerinden Albay Charles Krohn, savaş sonrası bir süre koalisyon sözcüsü olarak da görev yapmıştı. Krohn, o dönemi 'Bir nevi, Vahşi Batı gibi bir şeydi' diyerek özetliyor. El konan, eski rejime ait milyonlarca dolar nakit paranın, pek denetlenmediğini söylüyor.

"Savaş başında, Amerikan güçlerince el konan, 700 ya da 800 milyon dolar tutarında bir para vardı. Bu para, Saddam Hüseyin'e ve halkına aitti. Paraya ne olduğunu bilmiyorum. Kimin bildiği hakkında da, hiçbir fikrim yok. Bu paranın çoğunun, operasyon bölgelerinde serbestçe harcamaları için, komutanlara verilmesinden şüpheleniyorum."

Albay Charles Krohn'un, bu para hakkında nasıl bir muhasebe işlemi yapıldı sorusuna verdiği yanıt ise ilginç.

"Bu para hakkında herhangi bir hesap tutulup tutulmadığını bilmiyorum. Daha alt rütbeli bir askere konuyu açtığımda bana şunu söyledi: 'Krohn biliyorsun, 700 milyon dolar, önemli miktarda bir para. Eğer herhangi biri gelir ve özel bir nedenle, birkaç milyon isterse, bunu tek tek saymaya kalkmak uzun sürer.' Ben de şöyle yanıt verdim: 'Bekleyebilirdin. Bu en azından, paranın hesabını tutma konusunda bir niyet olduğunu gösterirdi. Sonunda da, ben şu günün şu saati şu insana 225 kilogram ağırlığında yüz dolarlık banknotlar verdim.' derdin."

Herhangi bir mali denetim olmadan, hükümete ait bir parayı kontrol edemezdim. Gizli bazı programlara dahil olduk. En iyi akıl hocamın bana tavsiyesi şuydu: "Paranın kaynağı ne kadar karanlıksa, defterlerin de o kadar temizdir." Benim bildiğim kadarıyla, koalisyon bu paranın hesaplarını tutmadı!"

Irak'ta savaş sonrası kurulan Koalisyon Geçici Yönetimi, ülkenin mal varlığından, özellikle de petrol gelirlerinden sorumluydu. Görevi, bu gelirlerin, ülkenin yeniden yapılanması ve halkın insani ihtiyaçları için kullanılmasını sağlamaktı. Ancak koalisyon yönetimi döneminde, Irak'ın mal varlığı ve gelirlerinin nasıl kullanıldığı yolunda, pek çok soru işaret var. Hükümete ait bir ofiste milyonlarca doların, bir kasada tutulduğu, kasanın anahtarının ise açık bir sırt çantasında olduğu ortaya çıkmıştı. Geçtiğimiz yaz da, Koalisyon Yönetimi'nin son günlerinde, büyük miktarda nakit para, kuzeyde Erbil'de, Kürt Bölgesel Yönetimi'ne gönderildi. Tam meblağ bir milyar 400 milyon dolardı. Paranın akıbeti ise gizem doluydu.

O dönem Amerikan hükümeti adına koalisyon yönetimini denetleyen Ginger Cruz, karşılaştığı tabloyu şöyle anlatıyor.

"1 milyar 400 milyon doların Kürt bölgesine transferi, 100'er dolarlık banknotların paketlenmelerini gerektiriyordu. Paralar önce helikopterle Erbil'e götürülecek, daha sonra da arabayla taşınacağı Merkez Bankası'nın kayıtlarına geçecekti. Evet, fiziki olarak 1 milyar 400 milyon doları, forkliftler üzerinde görmek, ilginçti. Ancak bu, güvenlik görevlilerinin işini inanılmaz derecede zorlaştırdı. Zira onlar, bu helikopterlerin düşürüldüğü ya da başlarına başka birşey geldiği an, bu parayı geri almanın yolu olmadığını biliyorlardı."

Bahsedilen paranın ağırlığı yaklaşık 14 ton. Peki bu paranın devri sırasında, herhangi bir makbuz alınmadığı doğru mu? Yeniden Ginger Cruz.

"Evet. Parayı getiren ekip, işlerini yaptıklarını düşündü. Bu nedenle, 1 milyar 400 milyon dolar için herhangi bir makbuz almadı. Muhasebe müdürünün, Erbil'deki Merkez Bankası'yla bu sorunu çözmesi yaklaşık iki hafta sürdü."

Ancak para üzerindeki şüphe bulutları bir türlü dağılmadı. Kürt Bölgesel Yönetimi, BBC'ye, bu paranın bölge ekonomisini canlandırılmasına yönelik stratejik projelerde kullanılacağını açıkladı. Paranın hiçbir bölümünün şu ana kadar harcanmadığını, hala bölgede bulunduğunu da ekledi. Financial Times gazetesi ise bu paranın, bir İsviçre Bankası'na transferi konusunda çalışmalar yapıldığını bildirdi. Sonra Kürt yetkililer, 'bu konunun tartışılmış olabileceğini' kabul ettiler. Birleşmiş Milletler adına bölgeye gönderilen mali denetim şirketi KPMG, Kürt yönetiminin, hesapların incelenmesine izin vermediğini bildirdi. Mali denetime yönelik normal kuralların ihlali ise Koalisyon Yönetimi'nin gözetiminde gerçekleşti. Uluslararası Kriz Grubu da, hazırladığı raporda, 'denetim eksikliğine' dikkat çekti. Raporun yazarı Doktor Reinoud Leenders, bu noktada önemli bir unsura dikkat çekiyor.

"Petrol üreten ülkelerin büyük çoğunluğunun aksine, Irak hala petrol sayaçlarına sahip değil. Hatta Irak belki bu konuda tek örnek. Irak'ta üretilen petrolün miktarı bilinmiyor. Bu yüzden, ne tip gelirlerin, Irak'ta kalkınma fonuna aktarıldığı hakkında da bilgimiz yok."

Leenders'e göre, sınırlarda kontrolün gevşek, Irak kurumlarının da şeffaflıktan uzak olması nedeniyle, komşu ülkelere petrol kaçırılabilir. Reinoud Leenders, koalisyonun başta uzun süre, Irak'ta bir mali denetim dairesi oluşturulmasına direndiğini söylüyor. Birleşmiş Milletler denetçilerinin eleştirilerini ise şöyle açıklıyor:

"Sadece petrol sayaçlarının olmadığını değil, bazı petrol gelirlerinin Irak'ın kalkınması için oluşturulan fona gitmediğini de söylüyorlar. Bu da, Birleşmiş Milletler kararlarının ihlali anlamına geliyor. Irak'ta, yolsuzluk için ortam son derece müsait. Amerikalı yetkililer de kayıtsız bir tavır içinde. Tüm bu faktörleri göz önünde bulundurduğumuzda, Irak'ta büyük miktarda yolsuzluk yapılacağı ve ülkenin yeniden yapılanmasının, tarihin en büyük yolsuzluk skandallarının birine dönüşmesinden korkuyorum."

Koalisyon Geçici Yönetimi'nin görev yaptığı sırada Irak'ta bir de Geçici Yönetim Konseyi bulunuyordu. Ancak koalisyonun, Iraklıları, ülke gelirlerinin nasıl kullanıldığı hakkında pek de bilgilendirmedikleri anlaşılıyor. Geçici Yönetim Konseyi'nin Kürt üyelerinden Mahmud Osman, o dönemi, 'hayalkırıklıklarıyla' hatırlıyor.

"Paranın, nereye gittiğini tam olarak bilmiyoruz. Çoğu şeyin farkında değiliz. Biz Yönetim Konseyi'ndeyken, o dönem Koalisyon Geçici Yönetimi hem harcamaları, hem de bütçeyi yapıyordu. Fazla şeffaf değillerdi. Bize hesap vermediler. Bu konuda şüphem yok. Biz, bütçenin hazırlanışı, ya da harcamaların yapılması gibi süreçlere dahil değildik. Patron olan, Irak'ı yöneten onlardı. Bize bazen danışıyorlar, bazen de danışmıyorlardı."

Peki Geçici Yönetim Konseyi'nin, tavrı ne oldu? Acaba konsey üyeleri, paraların nerelere harcandığı konusunda daha fazla bilgi sahibi olmak istemedi mi? Yeniden Mahmud Osman.

"Elbette. Bu, onlarla daima tartıştığımız konulardan biriydi. Bazen birlikte 10 toplantı yaptığımız oldu. Öncelikle, paranın nereye gittiğini bilmeliydik. İkincisi, paranın öncelikle nerelerde kullanılacağını bilmemiz gerektiğini düşündük. Ayrıca taşeron şirketler hakkında da, bize daha fazla bilgi verilmeliydi. Bu kişiler Amerikalı mıydı, Iraklı mıydı, Kuveytli miydi, Lübnanlı mıydı, ya da neredendi bilmeliydik. Bu üç konuda da, bize çok az danışıldı."

Bu sözler, okları yeniden Koalisyon Geçici Yönetimi'ne çeviriyor. Daha önce Birleşmiş Milletler'in, mali denetim şirketi KPMG'nin denetçilerini, Irak'a göndermesinden bahsetmiştik. KPMG'nin çalışmaları sadece Kuzey Irak'la sınırlı değildi. Denetçiler, Bağdat'ta da incelemelerde bulundu. Ancak Koalisyon Geçici Yönetimi'nin hesaplarıyla ilgili bilgi edinme sürecinde, zaman direnişle karşılaştılar. Kendi deyimleriyle, koalisyon yetkililerinin, 'kişisel düzeyde sorumluluklarını' ve 'soruşturmaya ilgilerini' eksik buldular. Bu noktada akla, Irak'ta, ülkenin yeniden inşası ve insani ihtiyaçları için yapılan milyarlarca dolarlık ihaleler geliyor. Iraklılar bu sürecin iyi kontrol edilmediğinden ve yolsuzluk yapılmasından şikayetçi. Savaş öncesi Amerikan Dışişleri Bakanlığı'yla birlikte çalışan Doktor İsam el-Hafaji'nin sözleri, bu duruma iyi bir örnek.

"İhaleler, iki faktör göz önünde bulundurularak verildi. Birincisi, kim kimi tanıyor. İkincisi, komisyonların kararı. İhalelerin, özel şirketlere verildiği

durumlarla ilgili olarak onlarca dosya hazırladık. Ancak bu şirketlerin hiçbiri, işi fiilen yapmadı. Olayı soruşturduğunuzda, ihaleyi kazanan şirketin bunu önce ikinci bir şirkete, ikincinin de bunu bir Kuveyt ya da Lübnan şirketine devrettiğini keşfediyordunuz. Bu yüzden Iraklıların dahil oldukları düzeye ulaşmıyor, dördüncü ya da beşinci taşeron şirketlere gidiyorduk. Normalde, projeyi hayata geçiren de, altıncı şirket oluyordu. Farzedin ki, iş bitmeden taşeron şirketlere altı kere ödeme yaptınız. Bu durumda, işi yapan altıncı şirket bile bu durumdan memnun. Çünkü asıl bedelin altıda birinde bile, hala kar ediyorlar. Böyle bir sürü haber duydum."

Washington DC'nin birkaç mil batısındaki Tysons Corner, savunma ve güvenlik alanlarında hizmet veren şirketlerin ofisleriyle dolu. Irak'ta kazandığı ihaleler, tartışma konusu olan şirketlerden biri de burada. Şirketin adı, Custer Battles. Kurucularından Mike Battles, savaş sonrası Bağdat'ta bir büro açtıklarında, şunları söylemişti: "Yıllar boyunca edindiğim tecrübelere dayanarak söyleyebilirim ki, bu kadar fazla iş olanağını çok nadir gördüm". Yaşananlar da, Bay Battles'ı doğrular nitelikte.

"Custer Battles özel bir şirkettir. Sahipleri Bay Custer ve Bay Battles'dır. Hükümet, 13 ayda güvenlikle ilgili en az 100 milyon dolarlık ihaleyi, Custer Battles'a vermeye uygun buldu."

Şirket aleyhine dava açan grupları temsil eden avukatlardan Alan Grayson'ı dinliyorduk. Açılan davada Custer Battles, Amerika ve Irak'a ait milyonlarca dolar fonu, kötüye kullanmakla suçlanıyor. En çarpıcı iddialardan biri, şirketin, basılan yeni Irak dinarlarını korumak için yönettiği güvenlik operasyonuyla ilgili. Avukat Grayson, şirketin, işleri için ihale açtığını, şişirilen maliyetler için sahte faturalar düzenlediğini ve bunları koalisyondan istediğini söylüyor.

"Custer Battles, Cayman Adaları'nda, paravan şirketler kurdu. Bu şirketler, sahta faturalar düzenlediler. Faturalar, anlamlı bir şekilde, kontrol edilen diğer paravan şirketlerce denetlendiler. Daha sonra da, hükümete gönderildiler. Koalisyon Geçici Yönetimi de, bu sahte faturalar için ödemeler yaptı. Custer Battles'ın, Bağdat Uluslararası Havaalanı'nda bulduğu forkliftler buna bir örnek. Bunlar, Irak Havayolları'na aitti.

Ancak onları Custer Battles buldu. Çünkü kazandığı ihale nedeniyle havaalanında sadece şirket çalışanları vardı. Peki şirket ne mi yaptı? Forkliftleri boyayıp, Irak Havayolları'nın ait olduklarının anlaşılmamasını sağladı. Daha sonra da bunlar, Custer Battles'ın kurduğu başka bir paravan şirkete kiralandı. Fatura da, Amerikan hükümetine gönderildi."

Yani, Amerikan hükümeti, Custer Battles'a, Irak Havayolları'na ait forkliftler için ödeme yaptı?

"Evet, bu doğru. Asla sahip olmadıkları malzemeler için, fatura kestiler. Bir başka örnek de şu: 50 bin dolara mal olan bir helikopter pisti için sahta faturalar düzenlediler. Hükümetten 130 bin doların üzerinde para istediler. En iyi tahminimizle, Custer Battles Irak'ta yaklaşık 50 milyon dolar yolsuzluk yaptı."

Evet iddialara bakılırsa, sadece bir şirket Irak'ta 50 milyon dolar yolsuzluk yaptı.

Programımızın ikinci bölümünde, 'Custer Battles'ın yanı sıra, Amerika Birleşik Devletleri Başkan Yardımcısı Dick Cheney'nin eski şirketi Halliburton'la ilgili iddialara göz atacağız. Tüm bu iddialar ışığında ise Iraklıların neler kaybetmiş olabileceklerini, ülkede nelerin farklı yaşanabileceğini değerlendireceğiz.

BÖLÜM 2

Programımızın ilk bölümünde, ülkede savaş sonrası Koalisyon Geçici Yönetimi bünyesinde yanlış kullanılan fonlardan söz etmiştik.

Irak'ta faaliyet gösteren güvenlik şirketlerinden, Custer Battles'la ilgili iddialar buna örnekti. Şirketin Irak'ta 50 milyon dolar yolsuzluk yaptığı iddia ediliyordu.

Robert Isakson, başka bir güvenlik şirketinin yöneticisi. Ancak Irak'taki sözleşmelerinde, Custer Battles'la birlikte çalıştı.

Isakson'ın, mahkemeye verdiği yeminli ifadesinde, şu cümleler yer alıyordu:

"Bay Custer, karımızı artırmak için, paravan şirketler kullanma ihtimalini gündeme getirdi, bize ikinci bir şirketi olduğunu söyledi. Mal varlıklarının ikinci bir şirkete aktarılmasını, satışların da bu şirket üzerinden yapılmasını tavsiye etti. Bense, böyle bir düzenlemenin yasa dışı olacağını, bu tip bir uygulamaya katılmakla ilgilenmediğimizi belirttim. Bay Custer'a, bu durumda herkesin hapse gireceğini söyledim."

Mahkemeye sunulan bir diğer evrak da, şirket yöneticilerinden birinin imzasını taşıyan bir belgeydi. 28 Şubat 2004 tarihli belgede, yönetici, yapılan yolsuzluklarla, kendilerinin de dolandırıcılığın parçası olduğunu söylüyordu. Şirket ise şu ana kadar bu iddiayı yanıtlamadı. Yetkililer, BBC'nin konuyla ilgili mülakat taleplerini, ısrarla geri çevirdi. Custer Battles'ın internet sitesindeki açıklamada ise iddiaların 'temelsiz' olduğu belirtildi, rakip şirketlere suçlamalar yöneltildi. Sonunda koalisyon güçleri, 'profesyonellikleri' konusunda, şirkete olan inançlarını kaybetti.

Peki nasıl mı? Custer Battles aleyhine dava açan grubun avukatlarından Alan Grayson anlatıyor...

"Bay Custer ve Bay Battles'la bir toplantı yapıldı. Onlardan, sözleşmeleri çerçevesinde meydana gelen bazı 'talihsiz olayları' açıklamaları istendi. Toplantıda, Bay Custer ya da Bay Battles'tan biri, masaya bir tablo bıraktı. Tabloda bir sütun vardı. Sütunda, Custer Battles şirketinin harcamalarının, üç buçuk milyon doları bulduğu yazılıydı. Şirketin fatura ettiği masrafın ise 10 milyon dolar olduğu belirtiliyordu. Sözleşmenin uygulanmaya başladığı dönemin başında bile, hükümet sırf bu tablodan, Custer Battles'ın kendisini en az 6 buçuk milyon dolar dolandırdığını biliyordu. Ne olduysa, toplantıyı terk etmeleri sonrası, Bay Custer ve Bay Battles, bu tabloyu masa üzerinde bırakmayı başardı ! "

Peki ya koalisyon güçleri, bu durumu öğrendikten hemen sonra, harekete geçti mi? Yeniden avukat Alan Grayson.

"Eğer 'bu kişiler cezalandırıldı mı?' demek istiyorsanız, bu soruya cevabım, hayır. Olayın üzerinden bir yıldan uzun bir süre geçti. Gerçekte, hiç kimse sorgulanmadı, suçlanıp hapse girmedi. Hükümet bu parayı geri almak için, 'soruşturma' dışında hiçbir şey yapmadı. Olayın en çok rahatsız edici taraflarından biri de şu: Koalisyon Geçici Yönetimi, bu tabloyla, dolandırıcılık yapıldığı yolunda kanıt sahibi olmasına rağmen, Custer Battles'ın kazandığı ihaleyi iptal etmedi."

Pentagon, 30 Eylül 2004'te, Custer Battles'ın kazandığı ihalelerin, askıya alındığını duyurdu. Şirketin, gelecekte yapılacak ihalelere katılması da yasaklandı. Custer Battles, olayı mahkemeye götürdü. Pentagon'un, şirket hakkındaki iddialar bir yıl öncesine dayanmasına rağmen, niye harekete geçmekte geciktiği ise tartışma konusu. Pentagon yetkilileri, BBC'ye konuyla ilgili açıklama yapmadı. Amerikan Adalet Bakanlığı da, Custer Battles'a karşı açılan davalara yardımcı olmadı. Avukat Alan Grayson, bu durumun tehlikesine dikkat çekiyor.

"Bu olayın gerisinde, çok daha büyük olaylar da var. Ki bunlar hala hasır altı edilmiş durumda. Ortada ciddi miktarda bir paranın dönmesine karşın, insanların cezalandırılmadıkları bir olaydan bahsediyoruz. Eğer 'Custer Battles olayı' hasır altı edilmeye devam edilirse, daha iyi ilişkileri olan kişiler, direkt bundan fayda sağlayacak. Çünkü eğer Custer Battles cezadan kurtulursa, onlar da kurtulacaktır."

Koalisyon Geçici Yönetimi'nin sözleşme yöntemleri, Irak'ın petrol zenginliğini; israfa, kötüye kullanmaya ve yolsuzluğa karşı savunmasız bıraktı.

Bunun iki muhtemel nedeni var. Birincisi, işgal sonrası ilk dönemde sözleşmelerin üçte ikisinin, ihale açılmaksızın verilmesi. Diğeriyse, ek maliyetli sözleşmeler. Yani sözleşme yapılan şirkete, harcamalarının yanı sıra, bir de işletme komisyonu verilmesi.

Bu belirsizlik için öne sürülen gerekçe, savaş sonrası kaos ortamıydı. Fakat bu durumda, piyasa ekonomisinin kuralları tersine işledi. Şirketlerin maliyetleriyle birlikte, karları da arttı.

Irak'taki hizmetleri için Amerikan hükümetiyle ihalesiz en çok sözleşme yapan şirkete yönelik iddiaların odağında da, maliyet fazlalı sözleşmelerdi. Bahsedilen şirket Halliburton. Eski yönetim kurulu başkanı, halen Amerika Birleşik Devletleri'nin Başkan Yardımcısı olan Dick Cheney'di. Marie de Young, Halliburton'da çalışan bir uzmandı. De Young, daha önce Kosova'da yaşadıklarının aksine, bilançolarıyla ilgili farklı bir tabloyla karşılaştıklarını söylüyor.

"Şok geçirdim. Çünkü Halliburton'ın sistemini gördüm. İşler ilerledikçe, masrafların denetlenmediğini gördüğümde, çok şaşırdım. Zira yıllar boyunca ordu bütçelerini yönettim. Bu işi yaparken, her ay size bir rapor gelir. Raporda, "Birçok iş için çok harcama yaptınız" gibi ifadeler olur. Halliburton'un işleriyle ilgili olarak ise bu tip raporlar hazırlanmıyordu. Harcamaları kontrol etmiyorlardı. Müdürüme, bunu yapmak gerektiği yolunda öneride bulundum. İyi ve sağlıklı bir muhasebe, bunu gerektirirdi. Ancak bana, 'dur ve önerilerinden vazgeç' dendi. Maliyetlerin şişirildiğini kanıtlayacak evraklar oluşturmaya yönelik bir direniş vardı. Örneğin kullandığımız ve ödeme yaptığımız araçlarla ilgili olarak, sırf 6-7 haftayı, bu araçları belirlemeye harcıyordum. Nerede olduklarını bile bilmiyordum. Kimin hangi aracı kullandığı bilinmiyordu. Çünkü sistematik bir süreç yoktu ortada. Detaylara girdiğimde, dehşete düştüm. Bize ait olmayan sözleşmeleri, başkalarına devretmemizi istiyorlardı. Talep, Halliburton'ın taşeron şirketleriyle ilgilenen bölümünden geliyordu. Sözleşmeler, imzalamaları için yöneticilere gönderiliyordu. Ne için ödeme yaptığınızı destekleyecek herhangi bir evrak yoktu."

De Young'ın, "Halliburton'a, sözleşme kapsamında, yerine getirmediği hizmetler için ödeme yapıldı mı sorusuna yanıtı ise şöyle:

"Rutin. Bunun rutin olarak yapıldığını söyleyebilirim. Soruyorum, eğer ortada fatura yoksa, niçin ödeme yapıyorsunuz?Niçin ödeme yapılması konusunda talimat veriyorsunuz? Niçin, sözleşmenin son muhatabıyla, hizmetten faydalananla, temas kurmuyorsunuz? Irak'ta faaliyet gösteren şirketlerin de, hükümeti kazıklamaya çalıştıklarını kabul ediyorum. Onlar, çürümüş bir sistem içinde çalışıyorlardı. Bu işin bürokrasisi, kontrolden çıkmıştı."

Halliburton yetkilileriyse iddiaları yalanlıyor. BBC'ye gönderilen açıklamada 'Durum kesinlikle bu şekilde değildi' deniyor. BBC bu durum üzerine, bir şirket yetkilisiyse, mülakat yapmak istedi. Ancak BBC'ye demeç verecek 'müsait' bir yetkili bulunamadı.

Amerikan Kongresi'nin 'Hükümet Reformu' komisyonu, Halliburton'ın Irak'taki faaliyetlerini mercek altına aldı. Demokrat Parti'nin kongre üyelerinden Henry Waxman, komisyon bir çalışmasına başkanlık etti. Çalışma, Halliburton'la, ihalesiz yapılan bir diğer sözleşmeyle, Irak'ın petrol sanayini canlandırmaya yönelik çalışmalarda yer alan araçlara, benzin taşınmasına yönelik bir sözleşmeyle ilgiliydi. Halliburton, çalışmanın sonuçlarına itiraz etti. Zira Waxman'ın ön raporunda, şirketin hükümeti, 167 milyon dolar kazıkladığı belirtiliyordu. Waxman, bu sonuca nasıl ulaştıklarını şöyle açıklıyor:

"Hükümete fahiş fiyatla hizmet edildiği yolunda kanıt bulmak için Irak'ta diğer kaynaklardan benzin fiyatlarını kontrol etmek yeterli. Örneğin, Kuveyt Petrol Şirketi de, getirdiği benzine, Halliburton'dan çok daha az bir ücret ödüyordu. Konuyu enerji uzmanlarıyla da tartıştık. Niçin bu kadar harcama yapıldığını sorduğumuzda, bir uzman yaşananları, "resmen hırsızlığa" benzetti. Personelimin hesaplarına göre, Halliburton'ın, birliklerimize benzin taşımayı durdurmasına dek, şirket bizi 167 milyon dolar kazıkladı. Sorumluluğu üstlenen savunma birimi, benzin alımı için Halliburton'dan çok daha az ödeme yaptı."

Senatör Waxman'ın, 'Peki Halliburton bu parayı geri ödedi mi?' sorusuna yanıtı ise hayır.

"Bence bu para geri ödenmeli. Ancak bu yapılmadı. Hükümetin zararlarını karşılamak için, Halliburton'a ödenecek paradan kesinti de yapılmadı. Şirketin, Amerika Birleşik Devletleri'nde vergi mükelleflerini kazıkladığı belgelendi. Halliburton, Irak'ın petrol gelirlerinden de pay almıştı. Ancak doğru dürüst bir ceza da ödemedi."

Şüpheler üzerine, Amerikan Savunma Bakanlığı bünyesindeki bir birim de, Halliburton'la ilgili soruşturma başlattı. Soruşturmada, savaşın hemen ardından şirketin, benzin için hükümetten 61 milyon dolar fazla ücret talep etmiş olabileceği belirtildi. Pentagon olayı 'potansiyel olarak aşırı fiyat biçme' olarak nitelendirdi. Halliburton yetkilileriyse, şirketin, benzin için en düşük ücreti isteme konusunda elinden geleni yaptığı söyledi. Yetkililer ayrıca, Pentagon'un hesabındaki dayanak noktasının da yanlış olduğunu belirtti. Ancak tüm bunlara rağmen, yaşananlar, Amerikan hükümetiyle, Halliburton'ı karşı karşıya getirmedi.

Şirkete yönelik iddialar ise bununla da sınırlı değil. Amerikan Dışişleri Bakanlığı'nın, Kuveyt'teki Amerikan Büyükelçiliği'ne gönderdiği bir raporda, önemli iddialar var:

"Halliburton yetkililerinin, açıkça rüşvet istedikleri; onları Kuveyt sahillerindeki villalarında ziyaret edip iş yapmak isteyenlerden herkesten rüşvet talep edileceği bilinir."

Rapor, 2003 yılı Ağustos ayında, Pentagon'a da gönderilmiş. Geçen yıl sonunda da, Amerikan Kongresi'nin 'Hükümet Reformu' Komisyonu'na sunuldu. Demokrat kongre üyelerinden Henry Waxman, suçlamalar hakkında yeni bir oturum yapılmasını istedi. İktidardaki Cumhuriyetçi Parti'nin muhalefeti yüzünden bu oturum yapılmadı. Henry Waxman ise bu durumdan hiç de memnun değil...

"Bunun doğru olup olmadığını, iddialar hakkında bir soruşturma yürütülüp yürütülmediğini, yürütülse bile sonuç alınıp alınmayacağını bilmiyoruz.

Ancak sorular sormaya devam ediyor, harekete geçilmesinde ısrar ediyoruz. Halliburton'ın kabul ettiği bir başka yolsuzluk daha var. Şirketin iki çalışanı, Amerikan hükümetinden ihalesini aldıkları işleri, Irak'ta yaptıracak şirket seçerken, rüşvet aldıklarını açıkça kabul ettiler. Halliburton da bu kişileri kovdu ve bunu açıkladı. Ancak konuyla ilgili tüm bilgileri edinemedik. Rüşvet alan kişilerin adlarını bile öğrenemedik. Söz konusu olayda, Amerikan vergi mükelleflerinin parasının çarçur edildiğini görüyoruz. Halliburton'ın Irak'taki tüm faaliyetlerinden anladığım, Amerikan vergi mükelleflerinin aldatıldığı, Irak'ın petrol gelirinin uygunsuz şekilde alındığı ve şirketten hesap sorulmadığı. Hükümet hesap sormadığı için de, cezasız kalıyor."

Irak'taki sözleşmelerde, rüşvet iddiaları, sadece Halliburton'la sınırlı değil. Koalisyon Geçici Yönetimi yetkililerinin de rüşvet aldıkları öne sürülüyor. Irak Geçici Yönetim Konseyi'nin İngiliz danışmanlarından Claude Henkes-Drielsma, kulağına gelen bilgilerden kaygılı.

"Iraklılar olanları şöyle algılıyor: Koalisyon Geçici Yönetimi bünyesindeki çok sayıda kişi; hükümet yetkilileri, bürokratlar ve sıradan Iraklılar yolsuzluk yaptılar. İhaleler, mutlaka Irak halkına yarar sağlayacak şekilde yapılmadı. Hatta Irak halkının sırtından kazanç sağlandı. Uzun yıllardır tanıdığım bazı kişiler, Koalisyon Geçici Yönetimi yetkililerinin, ihale sürecinde önemli miktarda rüşvet istediklerini söylediler. 300 bin dolar kadar nakit ödeme yapıldığını duydum. Koalisyon güçlerinin Irak'ı özgürleştirmesi, büyük bir başarıydı ve Irak halkı da bunu kabul ediyor. Ancak bu noktada en talihsiz olan, daha sonra olayların idaresinin, 'felaket' olması."

Claude Henkes-Drielsma, rüşvet iddialarının koalisyon hiyerarşisinin, çok üstüne dayandığını söylüyor. Drielsma'ya göre iddialar, kapalı kapılar ardında soruşturuluyor. Koalisyon Geçici Yönetimi, Irak'ın petrol gelirlerinden 20 milyar dolar, Amerikalıların vergilerinden de 3 milyar dolar harcamıştı. Şimdi bunların yaklaşık 8 milyar 800 milyon dolarının kayıp olduğu anlaşılıyor. Bu sonuca varan Amerikan hükümetinin denetçilerinin başkanı Ginger Cruz, 'eksik kontrol mekanizmalarına' dikkat çekiyor.

Koalisyon Geçici Yönetimi'nin Başkanı Paul Bremer ise Amerikan denetçilere sert bir mektup gönderdi. Bremer, denetçilerin, hangi koşullar altında çalıştıklarını anlayamadıklarını, savaş ortasında Batının mali denetim standartlarına sahip olamayacaklarını söyledi. Demokratlar, konuyu gündemde tutmaya çalışıyor. Demokrat kongre üyelerinden Henry Waxman, Koalisyon Geçici Yönetimi'nin tüm harcamalarının, denetlenmesi konusunda, henüz ümidini yitirmiş değil.

"Kongre, vergi mükelleflerinin paralarının ve Irak petrolünden elde edilen gelirlerin nasıl harcandığı konusunda hükümetçe bilgilendirilmezse, buna üzülürüz. Duyduklarımızın, belki sadece çok büyük bir buzdağının görülen kısmı olduğunu, belki de paraların kullanımı sırasında yolsuzluk yapıldığını düşünürüz. Şunu kabul etmeliyiz: bu paraları, çok da önemli olmayan yerlerde harcayarak, büyük kötülük yaptık. Bahsedilen paranın, Iraklılara yardımda kullanılması gerekiyordu. Ancak eğer Irak halkının elektrik ve suyu yoksa ülkede altyapı yeninden inşa edilmemişse; Iraklıların acısını sürdürüyor, isyancılara militan toplamaları konusunda koz veriyoruz demektir. Çünkü isyancılar şunu söyleyebilirler: "Bakın, Irak'ın petrolü Amerikalılarca, Iraklılara yardım için değil, başka amaçlar için kullanıldı."

Birleşmiş Milletler bünyesindeki 'gıda karşılığı petrol' programıyla ilgili skandal, örgüt bünyesinde soruşturulmuştu.

Savaş öncesi Irak'ın petrol gelirlerinin kullanımıyla ilgili skandal, Genel Sekreter Kofi Annan'ı görevden alınması gerektiği yolundaki iddiaları da beraberinde getirmişti.

Annan, yönetim kademesince eleştirilmiş, olay Amerikan Kongresi'nde soruşturulmuştu. Peki ya, Amerika öncülüğündeki koalisyonun Irak'ta kaybettiği paralar?

Uluslararası Saydamlık Örgütü'ne göre, Irak'ın yeniden yapılanması, insanlık tarihinin en büyük yolsuzluk skandalına dönüşebilir.

Washington'da, Amerika'nın Irak'taki kendi mali skandalı konusunda ise bu günlerde tam bir sessizlik hâkim...

Kaynak: BBC TÜRKÇE

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.