Arama

Mustafa Özcan
Ocak 31, 2018
Soçi’de bir günlük şov

Suriye'de yönetimin geleceği, yeni anayasa ve seçimlerle alakalı olarak Cenevre ile Astana arasında yaklaşık 15 görüşme ve toplantı yapıldı. Bugüne kadar Cenevre'de 8, Astana'da ise 7 toplantı yapıldı. Hepsinde havanda su dövüldü. Zira rejim milim geri adım atmadı, uluslararası camia tarafından da attırılmadı. Aksine şımartıldı. Oysa ki, rejim sadece güçten anlar. Rejimin arkasına Rusya, İran gibi ülkeler takılırken, dizilirken muhalefetin arkasına dizildiği varsayılan ülkeler onu kösteklemekle meşgul oldular. Bugünlere gelindi. Rusya oldubitti ile rejimin zaferini ilan etmek istiyor. Rusya önce kendi zaferini ilan etti ardından da rejimi bu tür göstermelik toplantılar üzerinden oldubitti ile kalıcı hale getirmek istiyor. Bu zaferi/sonucu İran ile Rusya kendi aralarında paylaşmakta zorlanıyorlar. İkisi de rejimin devrilmesini ben önledim diye böbürleniyor.

Soçi'de yapılan Milli Diyalog Toplantısı rejim ile Rusya'nın gövde gösterisine dönüştü. Bilindiği gibi daha önce de Ruhani, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Putin'in buluşmasından bir gün evvel Beşşar Esat ansızın Soçi'ye damlamış ve Putin ile birlikte 'düşman çatlatmış', gövde gösterisi yapmışlardı. Verilen mesaj şuydu: Esat bizim himayemiz altında. Rus generaller Hmeymim üssünde Esat'ı istiskale alsalar bile Soçi karesinde Esat protégé/vasal vaziyetinde ağırlanıyordu. Kısaca, Rusya'nın himayesi altında idi. Soçi Diyalog Toplantısı da bu görüntüyü pekiştirdi. Yaklaşık 1600 ve 1700 civarında davetli vardı ve rejim davetliler arasında aslan payını elde etmişti. Şam'da avare avare dolaşan herkes Soçi şenliğine davet edilmişti! Rejim tarafından davet edilenlerin sayısı 600'ü bulmuştu. Yine karşılama alanlarında ve resmi davetiyelerde muhaliflerle mutabakatın hilafına rejimin bayrağı, amblem ve dövizleri yer almış, kullanılmıştı. Bu da muhaliflerin tepkisine neden olmuştur.

İlk defa muhaliflerden mühim bir kanat Soçi toplantısını boykot etti. Riyad 2 Tribünü olarak da anılan Suriye Yüksek Müzakere Heyeti Soçi toplantısına katılmayı reddetti. En doğrusunu yaptı. ABD de bu defa gözlemci sıfatıyla da olsa katılımı reddetti. Keza Fransa ile İngiltere gibi ülkeler de toplantıyı boykot ettiler. BM adına De Mistura Soçi toplantısına iştirak etti. Toplantı Putin ile Esat'ın şovundan ibaret kaldı. Zira 1511 kişinin katılımı sağlanmış ama bu gösteriden öteye gidememiştir. Zira mikrofon kalabalık nedeniyle müsadere edilmiş ve toplananlar adına Moskova'nın elinde kalmıştı. Katılımcıların vaziyeti, konu mankeni olmaktan öte geçememiştir. Zira Faysal Kasım gibilerinin de sorguladığı gibi katılımcıların yoğunluğu ve vaktin ve sürenin darlığı nedeniyle hazirunun saniye hatta salise miktarı konuşmasına imkan yoktu. Öyleyse bu kadar kalabalığı niye davet ettiler? Amaç görüntü kalabalığı üzerinden Suriyeli muhaliflerin sesini kısmaktı. Soçi toplantısı muhalefet açısından gürültüye ve boğuntuya getirildi. Napolyon'a atfedilen bir söz vardır ki adeta o uygulanmıştır:: Bir şeyi sulandırmak istiyorsan komisyona havale et! Nitekim, Kur'an-ı Kerim de boğuntuya getirme yöntemine temas eder: "Bu Kur'an'ı dinlemeyin. Baskın çıkmak için o okunurken yaygara koparın (Fussilet: 26)." Bugüne kadar Esat rejimi ve uluslararası destekçileri zaman kazanmak ve bu suretle muhalefetin iradesini aşındırmak istiyorlardı. Yöntem yararlı oldu ve muratlarına büyük çapta erdiler. Obama idaresi, Putin; herkes kendi zaviyesinden bu yöntemi uygulamıştır. Soçi bu yönde son gösteri alanı olmuştur. Bununla birlikte ilk kez bu oranda da boykot yaşanmıştır. Ama Ruslar boykotların toplantının başarısına gölge etmeyeceğini varsaymışlardır. Bu da avuntuları olsa gerek.

Fix sonuç bildirgesi ise fiyaskoyu açıkça ortaya koymuştur. Anayasa konusunda rejimin yekpare muhaliflerin de dağınık vaziyette olduğu bir komisyonun teşkili öngörülmektedir. Bu da kurguya uygundur. Zira rejim yekpare olarak bu komisyonda yerini alırken dışarıdan sızmalarla yumuşatılmış bu suretle çok merkezli ve dağınık hale getirilmiş bir muhalif listenin katılımı öngörülmektedir. Dolayısıyla her şey rejimin lehine kurgulanmış ve garanti altına alınmıştır. Bu noktada esasında baştan beri rejim lehine oyalamayı esas alan hem Soçi hem de Cenevre gibi süreçlerin boykot edilmesi gerekirdi. Meselenin özü şudur: Esat ve rejimi kalacak mı gidecek mi? Süreç uzatılarak bu mesele sulandırılmıştır. Hatta rejim döktüğü kanlardan dolayı ödüllendirilme aşamasına getirilmiştir. Filistin konusunda nasıl Amerikalılar Mahmut Abbas'ın ifadesiyle güvenilir bir arabulucu değilse Ruslar da Suriye konusunda güvenilir ve tekin bir arabulucu değildirler ve olamazlar.

Suriyeli muhalif liderlerden Halit Hoca'nın hatırlattığı gibi mesele aynen Arap şairi Mütenebbi'nin söylediği gibidir:

Kendi değerini bilmeyene aşağılanmak normal gelir,

Nitekim ölü yara acısını hissetmez

İşin en kötüsü Moskova'nın ortak olarak Türkiye'ye de yamuk yapması, kazık atmaya yeltenmesidir. Uluslararası kriterlere göre bir terörist olan Abdullah Öcalan'ın kafadarlarından Mihraç Ural'ın da Soçi'ye davet edilmesidir. Soçi ciddi bir toplantı yerinden ziyade turistik bir gezinti olarak kurgulanmış ve rejim adına buraya davet edilenler de Moskova'nın kesesinden tatil yapma imkanı bulmuşlardır.

Mihraç Ural yanlışlıkla mı davet edilmiştir? Kesinlikle hayır. Zira Moskova Tribününün üyelerinden Kadri Cemil ile Mihraç Ural'ın samimi pozları kameralara yansımıştır. Moskova'nın adamı Kadri Cemil'in ve herkesin tanıdığı adamı Moskova'nın tesadüfen davet etmesi eşyanın tabiatına aykırıdır. Dolayısıyla bu hususta Moskava'dan izahat istenmesi de beyhudedir. Çünkü bile bile ladestir.

Moskova'nın ikinci sürprizi ise The Independent gazetesinden Afrin operasyonuna tanıklık eden İngiliz gazeteci Robert Fısk'ın yazdıklarıdır. Moskova Zeytin Dalı operasyonu öncesinde gözlemcilerini, askerlerini Afrin'den çektiğine dair ikircikli açıklamalar yapmıştı. Oysa ki, Robert Fısk'ın haberi ise bu ikircikli tavrın rol dağılımı olduğunu ve gerçekte Rusların Afrin'den askerlerini çekmediklerini gösteriyor.

Peki, bunun anlamı nedir? Rejim ve kendi adına Moskova pazarlık payını korumak ve operasyonun seyrini, sınırlarını etkilemek mümkünse tayin etmek istemektedir. İpi elinden bırakmamış ve operasyonun takipçisi konumundadır. Operasyonu baskı ve tazyik altında tutmayı hedeflemektedir. Moskova bu tür hareketleriyle sürekli olarak kendisine pazarlık alanı, payı üretiyor. Kendisi ise kah Mihraç Ural gibi teröristleri davet ediyor kah ikircikli tavır ve söylemlerle askerlerini operasyon sahasında tutuyor.

Mihraç Ural (Ali Kiyali) Soçi'de yaptığı konuşmada Hatay'dan vazgeçmediklerini ve geri alacaklarını söylüyor. 'IŞİD yerine sınırımızda PYD'yi isteriz' diyenler şimdi de çevir kazı yanmasın hesabı 'PYD yerine rejimin kolluk kuvvetlerini yeğleriz' diyorlar. Ödül olarak Hatay'ı da verirlerse Esat tazminat olarak kabul edebilir!

Rus askeri uzman Dmitri Trenin Türkiye ile ilişkiler zemininde 'quid proquo/ her şey karşılıklıdır' deyimini kullanıyor ama Moskova hiçbir biçimde buna uymuyor. İçten pazarlıklarla süreci ve bu söylemi sulandırıyor adeta 'rabbena hep bana' diyor. Dolayısıyla Moskova'nın ipiyle kuyuya inilmez. Şimdi olmasa da rejimle birlikte eninde sonunda kaybedecektir. Zira küfür abat olsa da zulüm abat olmaz.

Heysem Menna'nın deyimiyle:

Mesih Soçi'ye uğramadı, sadece Deccal'in ayak sesleri duyuldu

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN