Arama

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay
Nisan 19, 2018

Değerli okuyucum.

Son günlerde gündemi meşgul eden problemlerimize bir de "Gençlerin Deizm'e kaydığı" yönünde haberler eklendi. Bazı kimselerin şahsi tecrübelerinden yola çıkarak dile getirdikleri bu durumun ne derece gerçekleştiği, hangi oranlarda seyrettiği bilimsel olarak henüz ortaya konulmuş değil…

Gençlik ve Deizm arasındaki ilişkinin bu belirsizliği yanında ortada olan bir başka realite ile -uzun bir zaman dilimidir- karşı karşıyayız. Konuya dair bilgi ve fikir sahibi akademisyen ve mütefekkir de ortak görüşüne göre bu problemin adı "Sekülerleşme"… Evet, bugün gerek İslam dünyasının önemli bir kısmı gerekse ülkemiz Müslümanları olarak maalesef bizler sekülerleşme derdinden ciddi anlamda muzdarip ve hatta ona mağlup olmuş durumdayız.

Sünnet-i Seniyye' dediğimiz ve Hz. Peygamber'in söz ve davranışlarını, kısacası "yaşam tarzını" hayatımızdan çıkarmak ve O'nu günlük yaşantımız içinde "devre dışı bırakmak" için çok masum bir kılıf olan "Kur'an bize yeter!" söylemini geliştirenler, yeni yetişen neslin kendine örnek olarak alacağı modelleri de birer birer hayatımızdan çıkarıp atmayı pek başarılı! bir şekilde gerçekleştirdiler maalesef… Böylece Allah'a inanan ve inancını çeşitli vesilelerle ifade eden, ancak hayatını "hak ve özgürlüklerinden taviz vermeden" yaşamak isteyen ve sorumluluk almaktan kaçan bir nesille karşı karşıya kaldık ne yazık ki… Böyle bir durumda, gençliğin kaydığı noktanın Deizm olup-olmamasından daha da önemli olan, gençlerin kendilerince "yeni bir inanç biçimi" oluşturma çabalarıdır. Zira takip ettiği bir yol; model aldığı bir şahsiyetin olmadığı bir ortamda, sadece dünya ve dünyaya ait olan şeyler ve özellikle "haz ahlâkı" gence yön tayin ediyor ve hedefini bunlar belirliyorsa eğer, artık bu durumda onun "Sekülerizm" ya da "Deizm" akımlarından herhangi birinin tesiri altında kalmasının bir farkı olmasa gerek…

Kıymetli okuyucum.

Bu yakıcı gerçekler karşısında genç neslimiz için iyi/güzel/olumlu örnekler oluşturmak ve bunları çeşitli vesilelerle aktarmak ve tekrarlamak zorundayız. Çünkü bugün televizyonda yayınlanan dizilerin hemen tamamında gençler kötü örneklerle karşı karşıya bırakılmış; âdeta bu kötü örneklerle kuşatılmış durumdadır. Paraya ve güce dayalı iktidar savaşları, mafya hesaplaşmaları, gayr-ı meşru ilişkiler gibi tamamı olumsuz örneklerle örülü senaryolara sahip bu diziler içinde neredeyse kişiye olumlu örneklerle olumlu duygu ve davranışlar telkin eden bir tek dizi yok gibidir. Yeni yetişen nesillerini ve gençlerini bu kadar sorumsuzca harcayan bir anlayışa hiçbir mazeret gerekçe olamaz!.. Senaryo yazarlarından oyunculara, yapımcılardan yayıncılara varıncaya dek; yetkili kurum ve kuruluşlardan, bu makamlarda görev yapan her bir kişiye kadar bir sorumluluk zinciri söz konusudur. Zira şuna inanıyoruz ki, muhatap olduğumuz genç kitlenin, insanlara ve canlılara karşı bu kadar merhametsiz; en yakınları başta olmak üzere büyüklerine bu kadar saygısız; arkadaşlarının kişilik haklarına karşı bu kadar özensiz; "kul hakkı" kavramına karşı bu kadar sorumsuz davranışlar sergilemesinde medyanın rolü son derece fazladır!..

Bugünkü yazımızda, insanoğlunun hayatında önemli bir dönüm noktası olan ergenlik çağını ve gençlik yıllarını yaşayan nesillerimiz için Sevgili Peygamberimizin gençlerle kurduğu sevgi-saygı-ilgi bağını işlemeye çalışacağız. Biz ısrarla "En Güzel Kul" vasfına sahip Son Resûl'ün, eşsiz güzellikteki hayatından konuya dair örnekler vermeye gayret edeceğiz.

PEYGAMBERİMİZ VE GENÇLER

Resûl-i Ekrem (sav) Efendimiz, ümmetinin elini tutup da hiç bırakmadığı için gençlik çağındaki mü'minler de O'nun ilgisine mahzar oldular asırlar önce… Şimdi de günümüzde her bir genç ümmeti için, O'nun yol gösterici, ümit bahşeden sözleri ve tavsiyeleri yolumuzu aydınlatıp duruyor. Yeter ki, yaşanmış olaylara ibret nazarıyla bakıp, anlatılanları can kulağıyla dinleyelim. Çünkü Sevgili Peygamberimiz (sav), toplumu içinde gençleri en iyi anlayan, onlara verilmesi gereken değerin en mükemmelini sunan bir yaklaşım tarzına sahipti dersek, mübalağa etmiş olmayız.

Hayatının her safhasında "mü'minler için en güzel örnek" olma özelliğine sahip bulunan Peygamberimizin gençlik yılları da gençlere örnek olacak güzelliklerle doludur. Ahlâksızlığın ve kötülüklerin kol gezdiği bir toplumda yaşamış olmasına rağmen, Rabbimiz korumuş ve tertemiz bir gençlik dönemi yaşatmıştı Resûl-i Ekrem (sav) Efendimize…

Gençlik yıllarında taşıdığı sorumluluk şuuruyla, toplumunda yaşanan problemlere ilgisiz kalmayan Peygamberimiz, "halkın güvenliğini sağlamak, haksızlıkları önlemek, mazlumlara yardım etmek ve zayıfların haklarını korumak" gibi tamamen insanî ve toplumsal barışı temin etmek amacıyla kurulmuş olan "Hılfu'l-Fudûl" yani "Erdemli İnsanlar Topluluğu" şeklinde adlandırabileceğimiz bir cemiyetin içinde bulundu. Bu zaman zarfında birkaç kez zulme uğrayanların hakkını alarak mazlumlara teslim etti.

Sevgili Peygamberimizin, o zamanki Mekke şehrinde putperest bir toplum içinde yaşayan iyi niyetli kimseler tarafından kurulmuş olan, ancak hayırlı işleri gerçekleştirme amacındaki bu dernekte faaliyet göstermesi, zamanımızdaki gençler için son derece güzel bir örnektir. Zira gittikçe sorumluluk almaktan kaçınan bir nesil ve gününü gün etmek isteyen anlayışa sahip gençlerle karşı karşıyayız.

Resûl-i Ekrem (sav) Efendimizin gerek peygamberlik öncesindeki davranışları ve yaşantısı, gerekse peygamberlikten sonraki uygulamaları, gençlere değer vermek ve onlara sorumluluk yükleme şeklinde tezâhür etmiştir. Sözgelimi, 20 yaşlarındaki Muaz b. Cebel'i Yemen'e, 25 yaşlarındaki Mus'ab b. Umeyr'i Medine'ye öğretmen olarak gönderirken, yine 20 yaşlarındaki Attâb b. Esîd'i Mekke'ye vali tayin etmişti. 20 yaşlarındaki Üsâme b. Zeyd'i ise Şam'a gidecek orduya komutan olarak atamıştı.

Görüldüğü üzere Sevgili Peygamberimiz, kendisine imân eden genç ashabına gereken yakınlığı ve ilgiyi göstermiş, kabiliyetleri doğrultusunda onların kendilerini geliştirmelerine imkânlar hazırlamıştır. O'nun gençlerin eğitim-öğretimlerine verdiği değer, gösterdiği ilgi ve onlara yönelik tavsiyelerini; Ashab-ı Kirâm içindeki gençler tarafından nasıl sevildiğine dair örnekleri gelecek yazımızda ele almak üzere sağlıcakla kalınız efendim…

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay

Not: 21-22 Nisan 2018 tarihlerinde İSAV tarafından düzenlenen "Günümüze Yansımalarıyla Hz. Peygamber'in Muasırlarıyla Münasebetleri" adlı Tartışmalı İlmi Toplantının, M.Ü.İlahiyat Fakültesi RKKS Konferans Salonunda gerçekleştirileceğini siz değerli okurlarımızla paylaşmak isterim.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN