Nâyî Osman Dede’nin Mi‘râciyye’si

Miraciyeler edebiyatımızın önemli nazım türlerinden olup genellikle Miraç kandillerinde topluca okunmak ya da şairlerin Miraç kandillerine dair olan hislerini terennüm etmek için kalem aldıkları şiirlerdir. Tabii bunun musikide, sanatta ve diğer sanat dallarında da yansımaları oluyor. Sanat dalı ne olursa olsun eğer Miraç'ı konu alıyor ise ona "miraciye" deniyor. Eğer mevzu şiir ise biz miraciye ile ilgili yazılmış şiirleri anlıyoruz. Hat ise hat sanatının miraciyelerini anlıyoruz, musiki ise Miraç kandillerinde okunmak üzere bestelenen şiirleri ve musiki bestelerini anlıyoruz. Dolayısıyla miraciye adını verdiğimiz tür, hangi sanat dalı olduğuna bakılarak isimlendiriliyor. Neredeyse edebiyatımızda, sanatımızda her birinde verilmiş örneklerini tesadüf etmemiz mümkün. Bu da bize Miraç'ın ve Miraç kandilinin kültürümüzde çok yoğun bir yer işgal ettiğini; milletimizin, atalarımızın Miraç’ı ve Miraciye'yi çok önemsediklerini gösteriyor.

Yayınlanma Tarihi: 06.02.2024 09:51 Güncelleme Tarihi: 06.02.2024 11:44

Kutbü'n Nayi Osman Dede'nin miraciyesi miraciye denince akla gelen ilk eser, hatta belki de tek eser. Ondan başka hiçbir eser akla gelmez. Bunun benzerini biz Mesnevi'de de görüyoruz, Mevlit'de de görüyoruz. Mesnevi deyince aklımıza Leyla ile Mecnun mesnevisi gelmez. Hemen Mevlana hazretlerinin Mesnevi-i Manevi'si akla gelir. Eğer bir başka Mesnevi'den bahsedeceksek onun adını söyleriz. Keza Mevlit de öyle. Mevlit bir edebi tür olarak, edebiyatımızda iki yüzü aşkın mevlitten bahsedilir ama hiç kime ait, kim tarafından yazıldığı söylenmedikçe duyar duymaz aklınıza bizim Süleyman Çelebi'nin Vesiletü'n Necat'ı gelir. Miraciye de öyle. Miraciye denilir denilmez akla, Kutbü'n Nayi Osman Dede'nin Miraciye'si gelir.

Kutbü'n Nayi Osman Dede'nin miraciye yazma öyküsü de gerçekten çok hoş. Okuyanlara eskilerin bir zevk-i tahattur dedikleri, böyle bir tatlı huzur veren hatırladıkça hoşuna gidecekleri bir hikayesi var. İki farklı rivayet var. Bunlardan biri Osman Dede'nin şeyhi Gavsi Dede ile birlikte ziyarete gittikleri Üsküdar'daki Nasuhi dergahına ait. Bir Regaib Kandili gecesinde Nasuhi dergahının şeyhinin Osman Dede'den, "Şöyle bir Mevlit kandillerinde okunan Mevlit gibi sen de Miraç kandillerinde okunan bir Miraciye yazıp bestelesen ne güzel olur" demesi üzerine. Regaib Kandili malum Recep ayının ilk hafta girişiyle oluyor. Miraç Kandili, Recep ayının üçüncü veya son haftasına tekabül ediyor. O kalan üç haftalık süre içinde oturup işte yaklaşık yüz küsur beyitlik miraciyesini önce yazıp sonra onu yedi farklı makamda besteleyerek Miraç Kandili'ne yetiştirip okuduğu ve dinleyenlerin bir zevke gaşyolduğu, yani bir büyük bir zevk içinde dinledikleri ve kendilerinden geçtikleri bir müzik ziyafetine dönüştüğü kitaplarda anlatılır. Bunun kadar kuvvetli olmayan bir rivayet daha var. O da, Sultan Ahmet'in, III. Ahmet'in dinlemiş olduğu bir miraciye metninin çok içine sinmemesi veya beğenmemesi üzerine "dede bir de senden mi senin miraciye besteni dinlesek" demesi üzerine, padişahın arzusu üzerine bestelediğine dair rivayetler de var. Ama literatürde yaygın kanaat, Nasuhi Dergahı şeyhi, Şeyh Nasuh Efendi'nin arzusu ve istirhamıyla bestelemiş olduğudur.

"Miracü'n Nebi Aleyhisselam" başlıklı Kutbü'n Nayi'nin Miraciye'si yedi bahirden oluşur. Her bir bahri farklı makamda bestelenmiştir. Her şiir gibi Miraç ile başlar. Mevlit gibi Hamdele, Salvele ile "Allah adını anarak" metne başlar. Başladıktan sonra miraçtan bahseden hadislerde anlatıldığı şekliyle miracı işler, anlatır. Mevlit'teki Miraç bahrinden farklı ve benzer olduğu yönler de vardır. Ama ondan daha bağımsız ve özgündür. İşte Mevlit, "Allah adın zikredelim evvela / Vacip oldur cümle işte her kula" ile başlarken bizim Osman Dede'miz Miraciyesi'ne "Evvel allah adın yad eyleriz / Dil dil olmuş kalbi dilşad eyleriz" diyerek yine önce Allah'ın adına iade ederek başlar. Şiirde en çok hoşuma giden, en çok etkilendiğim kısım yedinci bahir ve münacaat bölümüdür. Bu bir yakarış şiiri, Allah'a yalvardığı için de bütün bunları anlattıktan miracı anlattıktan sonra

Ya Rab ol sultanı canın hürmeti
Nur-u zatı müstehanın hürmeti

Ol Muhammed ruhuna ta'zim içün
Mustafa'nın cismine tekvim içün

Nur-u zatı Mustafa'nın hakki içün
Sırrı aşki kibriyanın hakki içün

başlayan bu münacatı ve bu yakarışı beni çok etkiledi. Okudukça böyle büyük bir zevkle ve etkilenerek okuduğumu söyleyeyim. Hele son üç beyitine bayıldığımı ifade edeyim. Hitam-ı misk dedikleri eskilerin bir şey gibi dediğin gibi güzel bir şekilde tamamlanmış olsun.

Ey kemal-i kudret ıssı padişah
Sen kabul eyle duamız ya ilah
Yüzü suyu hakkiçün peygamberin
Sırrı buy-u hakkiçün için ol serverin
Fatihayla bedholundu ol kelam
Fatihayla hatm olunsun vesselam

💠💠💠

FİKRİYAT.COM SOSYAL MEDYADA!

Fikriyat'ı aşağıdaki sosyal medya adreslerinden takip edebilirsiniz;

👉 TWITTER

👉 INSTAGRAM

👉 FACEBOOK

👉 YOUTUBE 🔔

👉 Fikriyat.com mobil uygulamasını ise buradan indirebilirsiniz.

Görüş ve önerileriniz için bizlere ulaşabileceğiniz e-posta adresimiz:

fikriyat@fikriyat.com.tr

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.