İbnü’l-Arabi Düşüncesi ve Metafizik: Temel Kavramlar ve Yaklaşımlar
Ekrem Demirli'nin "Fütûhât-ı Mekkiyye Okumaları" derslerinin ikinci bölümünde, İbnü'l-Arabî'nin metafizik anlayışı, "A'yan-ı Sâbite" kavramı merkeze alınarak işlendi. İbnü'l-Arabî'nin eserlerinin hangi bağlamda okunması gerektiği, düşüncesinin temel problemleri ve tasavvuf metafiziğinin gelişim seyri ayrıntılı biçimde incelendi. Klasik Düşünce Okulu'nda verilen seminerlerin ikinci bölümünden derlediğimiz notlarımızı sizlerle paylaşıyoruz.
Fütûhât-ı Mekkiyye Okumaları – 2. Ders
▪ İbnü'l-Arabî'nin Fütûhât-ı Mekkiyye adlı eseri, İslam düşünce tarihinde eşine az rastlanır bir kavramsal derinlik taşır. Eserin daha ilk cümlesi, okuyucuyu yoğun bir metafizik evrene davet eder: "Yokluk ve yokluğun yokluğu." Bu ifade, sadece bir varlık-yokluk sorunsalını değil, aynı zamanda eşyânın hakikatini ve bilgideki sabitliğini de gündeme getirir.
▪ İkinci dersin ana ekseni, bu cümle üzerinden hareketle İbnü'l-Arabî'nin A'yân-ı Sâbite kavramını açıklığa kavuşturmak ve bu kavramın klasik kelam, felsefe ve tasavvufla nasıl irtibatlı olduğunu ortaya çıkarmaktır.
A'yân-ı Sâbite Nedir?
▪ A'yân-ı Sâbite, Cenab-ı Hakk'ın ilminde ezelden beri sabit olan, varlık kazanmamış ama bilgide mevcut bulunan eşya suretleridir. Bu kavram, İbnü'l-Arabî metafiziğinin temel taşlarından biridir ve varlık anlayışının ilk durağını oluşturur.
▪ İbnü'l-Arabî'ye göre, eşya yokluktan değil, "yokluğun yokluğundan" zuhur eder. Bu da bize, varlığın kaynağının mutlak bir yokluk değil; ilahî ilimde sabit olan suretler olduğunu gösterir. A'yân-ı Sâbite, dış dünyada vücut bulmadan önce bilgi düzleminde sabit olan mahiyetlerdir.
DİNLEMEK İÇİN👇