Yazarların kaleminden sonbahar
Sonbahar, Rimbaud'un söylediği gibi birdenbire mi gelir yoksa göstere göstere mi gelir de yazın rehavetine dalmış gözlerimiz mi görmek istemez? Ama eninde sonunda gelir; Cahit Zarifoğlu'nun dediği gibi "Bir ölüm vefalı bir de sonbahar." Bir nevi ömrün son dizelerinin habercisidir bu güz, kimi zaman rengârenk yaprakların. Sizler için usta yazarların kaleminden sonbahar yazılarını derledik.
MEHMET RAUF, EYLÜL
Takvimde Eylül'le başlasa da, sonbahar şaşırtmaktan da geri kalmaz. Yazdan kalma günler yaşarken aniden bulutlar çoğalır, toprak kokusuyla da geliverir bu mevsim. Uzun tecrübelerle oluşturulmuş eski takvimlerde kocakarı mevsimi de denen bu aylarda soğuklar 16 Eylül'den sonra başlıyor. Güzellemelerin genellikle 'Eylül'e yapılması da bundandır belki; Ekim ve Kasım'dan kimsenin şüphesi yoktur.
"Buna sonbahar demişler! Bu kadar güzellik ve sıcaklık verdikten sonra, eylülden ne beklenir? Malûm ya, eylül hüzün ve yas ayıdır. Eylül! Öyle bir ay ki, geçen her güzel günü için ona minnettar olmak gerekliydi. Eylül esef ve özlem ayıdır, içine birkaç günlük kış hücumundan acı düştüğü için, insan o güzel havaların, devamlı yazın artık geçtiğini anlayıp esef eder ve özlem çeker."
"…
Eylül kendisine, doğada ilk yılgınlık ayı, ölümlülüğü ilk hissetme ayı, ilk faydasız mücadele arzusu gibi, hayatın ne olduğunu anlayıp farkına varılmadan geçen güzel geçmişin hasretiyle ilk boynu bükülen ay gibi göründü."